BITTER WEIN 🌙 VMIN & YOONKOOK

By bitiesbomb

37.6K 3.5K 2.3K

WINE SERİES #1 Bekçinin artık can barındırmayan bedeni yere yığıldı. O gece Jimin'in tüm kana susamışlığıyla... More

Prologue
Bölüm 1: Acımasız
Bölüm 2: Acımasız
Bölüm 3: Hazırlık
Bölüm 4: Hoşik
Bölüm 5: Cinayetler
Bölüm 6: Soğuk
Bölüm 7: Katil
Bölüm 9: Oyun
Bölüm 10: Ceset
Bölüm 11: Kulübe
Bölüm 12: Sonsuz
Bölüm 13: Çakı
Bölüm 14: Plan
Bölüm 15: Ayrılık
Bölüm 16: Baskın
Bölüm 17: Sahte Polis
Bölüm 18: Mağara
Bölüm 19: Güven
Bölüm 20: Yırtıcı
Bölüm 21: Boz Ayı
Bölüm 22: Gözlem

Bölüm 8: Rehin

1.3K 139 76
By bitiesbomb

İyi okumalar ❤

Taehyung

Jungkook Jimin'in suratına çokta sert olmayan bir yumruk geçirdiğinde gözlerim sonuna kadar açıldı. Jimin bir kaç adım gerilediğinde Jungkook kazağından tutup onu savurmaya başladı. Bir yandan da yüzüne doğru haykırıyordu.

"Sen ne dediğinin farkında mısın ?! Biz dışarda soğuktan ölürken, sen içerde sıcacık salonunda televizyon mu izleyeceksin ? Vicdanın rahat olacak mı ? Tabi varsa !"

Jimin yüz ifadesini bozmadan Jungkook'u izliyordu. Yoongi ortalığı sakinleştirmek için Jungkook'u belinden geriye doğru çekti.

"Tamam sakin ol. Dışarıda kalmanıza göz yumamayız. Jimin'le biraz önce kavga ediyorduk. Fazla saçmaladı." dedi Yoongi.

Jimin itiraz etmek için dudaklarını araladı. "Onları tehli- KES SESİNİ JİMİN. 

Daha fazla dayanamayıp içeri daldım. Sıcaklığın verdiği tatlı mayhoşluk vücudumu sarıp içimi gıdıkladı. Hücrelerimi saran buzun çözüldüğünü hissedebiliyordum. İçimdeki fırtınalı korku bulutları dağılmış yerini ilkbahara bırakmıştı.

"Arabanız nerede ?" diye sordu Jimin. "Nereye park ettiniz ?

"Sizin klübenin ilerisinde, ana yolda."

"Büyük olasılıkla araba çoktan kar altında kalmıştır." diye ekledi Jungkook.

"Yalnız mısınız ?" diye sordu Yoongi. "Sadece ikiniz misiniz ?"

Konuşamayacak kadar yorgun hissediyordum. Kafamı evet anlamında salladım. Jungkook ve ben bir şeyin üstüne mi gelmiştik ? Görmemizi istemedikleri bir şey ya da biri mi vardı ? Jimin ve Yoongi klübede yalnızdı. Holün karşı tarafındaki askıda kuruyan iki erkek montundan anlamıştım.

"Sadece bir gece kalacağız." dedim Jimin ve Yoongi'ye. "Sabah ilk iş gideriz."

Jimin, kadife bir sesle."Taehyung konuşabilir miyiz ?"dedi. Bu çocuğun çift kişilikli olduğunu düşünmeye başlıyordum.

"T-tamam."

Bütün bunlar sabrımı sınıyordu. Soğuktan öyle halsizleşmiştim ki Jimin'in yanından hızlıca geçip şöminede yandığını gördüğüm ateşin yanına gitmek daha cazip geliyordu. Ateş koridorun sonundaki oturma odasının duvarlarına canlı gölgelerin vurmasına neden oluyordu.

Belimden tutup beni köşeye çekti.
"Bu iyi bir fikir değil."

"Ne iyi bir fikir değil ?" Sorunun ne olduğunu söyleyeceğini umuyordum.

"Burada olmamalısınız."

"Neden ?"

Cevap vermesini bekledim ama o bana karanlık ve sert bir ifadesiyle bakmakla yetindi.

"Jimin, mutfağa gel." diye seslendi Yoongi.

Öfkelenme sırası değildi, Jimin'in kişilik bozukluğuyla uğraşmayacaktım. Oturma odasına doğru hızlı adımlarla ilerledim. Jungkook, şöminenin yakınındaki kareli koltuğun içinde büzüşmüş ısınmaya çalışıyordu. Sıcaktan mayışmıştı, uyuyacak gibi duruyordu. Üzerine ince yumuşak bir battaniye örtülmüştü. Yoongi örtmüş olmalıydı. Yoongi'yi sevmiştim. Bizi kabul etmişti. Jimin piçinin ise sabah ki rahat ve sevimli çocuk olduğundan emin değildim. Çabucak uyuyup buradan gitmek istiyordum.

"Ne konuştunuz Tae ?"

"Önemli değil." dedim yanına oturarak. Uykulu olduğu için daha fazla sorgulamadı.

Yoongi ve Jimin mutfağın kapısından göründüler. Yoongi onu ikna etmiş olmalıydı. Jimin'nin yüzü yenilgiye uğramış gibi çözülmüştü. Ancak bu ifade bir saniye sürdü ve yüzü tekrar sertleşti. Bakışları beni delip geçiyordu. Öfke mi ? Endişe mi ? Bir şey söylemeye çalışıyor olabileceğini düşündüm. Gözlerinde sanki daha derin bir anlama işaret eden bir yoğunluk vardı. Yoongi'nin bakışlarının da pek farkı olduğu söylenemezdi.

Jungkook'la fırtınadan kurtulmuş olsak da kulübenin içinde kendimi güvende hissetmiyordum. Bu sabahki tesadüfi karşılaşmamız dışında, Jimin'i tanımıyordum. Yoongi'yi o kadar bile tanımıyordum. Sinir bozucuydu. Şu andan itibaren yapabileceğim tek şey gardımı indirmek ve karın kısa süre içinde durmasını ummaktı.

"Sabit telefonunuz var mı ?" dedi Jungkook.

Yoongi'nin sesi odaya kendisinden önce girdi. "Telefon yok. Bu akşam nerede kalmayı planlıyordunuz ? Yani fırtına kopmadan önce."

"Rosalin'de."

Yoongi'nin yüzünde bildiğine dair bir işaret yoktu. Bu büyük olasılıkla yanlış sapaktan döndüğüm ve Rosalin'in yakınında olmadığımız anlamına geliyordu. 

"Biliyor musun Jimin ?"

Jimin, yüzünde bulutlu, düşünceli bir ifadeyle odanın girişinde dikiliyordu. Derin düşüncelere dalmış olmalıydı, çünkü birkaç saniyelik bir gecikmenin ardından sıçradı. "Ne ?"

Yoongi'nin geriliminin, ucu açık bir kablo gibi çatırdadığını duyar gibiydim. Eğer o bakışlara maruz kalsaydım yerimde çivilenirdim. Jimin alışmış  olmalıydı. Dişlerinin arasından "Biraz soğuk kanlı ol." dediğini duydum. Burada bir boklar dönüyordu. Gardımı daha sıkı tutmalıydım. Jungkook'a biraz daha yaklaştım ve kulağına sıcak nefesimi vererek dikkatli olması gerektiğini fısıldadım. Onaylayan titrek gözlerini benimkilerle buluşturdu.

"Hani şu gölün kıyısında tek başına duran büyük taş klübe." diye ekledi Jungkook.

"Duydum." Jimin ellerini ceplerine soktu. Ve gözünü bizden bir an ayırmadan duvara yaslandı. Kendi kendime onu yok saymamın daha iyi olacağını telkin etsem de elimde değildi. Bu kasvetli tavrının nedeni neydi ? Bu sabah ki nefesimi kesen çocuk neredeydi ? Çünkü ben o çocuğu geri istiyordum. İzah edemeyeceğimden fazla istiyordum.

Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmek amacıyla banyoya doğru ilerledim. Loş bir ışıklandırması vardı. Zeminler ve dolaplar pudra rengindeydi. Eski bir banyoya benziyordu ama temizdi. Buraya sık gelmiyor olmalıydılar. Avuçla suyu yüzüme çarptıktan sonra yumuşak ve güzel kokulu havluyla yüzümü kuruladım. Kokusu çok tanıdıktı. Bu havlu tıpkı...

Jimin gibi kokuyordu.

Kokusu, kadife dudaklarını yanağımla kavuştururken vücudumun etrafını nazikçe sarmıştı. Sabah, marketten içeri girdiği an gözlerimin önüne geldi. O an pahabiçilmezdi. Jimin çok güzel bir ayrıntıydı... o ayrıntıya kusursuzluğunu hatırlatmak istiyordum. Onu hissetmek istiyordum, hissettirmek istiyordum.

İçeriden gelen seslerle kendime gelip kapıya doğru yöneldim. Ben açmadan kapı açıldı ve Jungkook beni içeriye doğru ittirdi.

"Jungkook ne oluy-"

"Sessiz ol" dedi kapıyı kilitleyerek. Sesi huzursuz ve rahatsız çıkıyordu. Bir iki saniye sakinleşmeyi bekledi.

"Jimin ve Yoongi'yi duydum. Bu dağdan kurtulacaklarını söylediler. Polislerin onları bulacağından bahsettiler. Sabah olmadan, Taehyung ve Jungkook bizi buradan çıkaracak dediler. Jimin itiraz etti onları bulaştırmak istemiyorum sen de istemiyorsun gibi bir şeyler zırvaladı. Yoongi, başka şansımız yok, katili bulmadan yakalanmak mı
istiyors-sun diye bağırdı.
Gerisini dinleyemedim. G-gitmek istiyorum Tae."

Kalp atışlarım hızlandı ama hissettiğim korkudan çok belirsizlikti. Yüksek gerilimle dolmuştum. Aklıma gelen senaryolarla kanım çekilmişti. O an Byun Baekhyun'un ölüm haberinin dehşet dolu satırları gözlerimin önünden geçti.

"Buradan gidiyoruz Kook."

Jungkook'un kolundan tutup hızlı adımlarla dışarı çıktım. Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Beynim tüm hücrelerime sadece buradan git emrini veriyordu.

Jimin ve Yoongi koridorun sonuna dikilmiş bize bakıyorlardı. Yüzlerine baktım. Yüz hatları sert çizgilere bürünmüştü. Göz renkleri karanlığın dehşet tonunu seçmişti. Jimin'in belinden çıkardığı ışığın altında tüm soğukluğuyla parlayan metalin bir silah olduğunu idrak etmem bir dakikamı aldı. Silahı net bir tavırla bize doğrultunca, boğazımdan gülmeyi andıran bir ses yükseldi. Görüntü biraz daha netleşti. Vücudum şiddetli bir titremeyle uyuştu.

Yoongi dudaklarını soğuk bir fırtınayla neye sebep olacağını düşünmeden araladı. "Polis ve bazı mafyaların adamları peşimizde, eğer sabaha kadar buradan çıkamazsak yakalanacağız. Zekisiniz Taehyung. Dağ konusunda da beceriklisiniz. Hoseok buraya sürekli geliyor. Onun sayesinde bölgeyide iyi biliyor olmalısınız. Bizi bu lanet olası dağdan olduğunca çabuk indireceksiniz. Bu işi kolay yoldan halledeceğiz o yüzden zorluk çıkarmayın yoksa sizi öldürürüm. Cesetleriniz günlerce bulunmaz ve bulunduğu zaman Jimin ve ben dağdan çoktan inmiş ve buradan uzaklaşmış oluruz." 

Hoseok'u nereden bildiğini sorgulayamayacak kadar aklımı kaçırmış gibi hissediyordum. İlk kez tadıyordum bu denli dehşeti ve ölümün tadı acıydı. Çünkü doğmaktı ölüm, korkunç yenilikler karşısında duyulan ürküntüydü. Eski yaşamımın nasıl benden çözülüp ayrılarak geçmişe karıştığını kalbimde bir ürpertiyle izliyordum.


Sol yanım sızlıyordu. Jimin'in gözlerine baktım. Jimin'i göremedim. Birbirimizin gözlerinin içine baksakta, bakışlarımız birbirine değmiyordu, birbirlerini hissetmiyorlardı. Jimin, yaşamın acımasızlığında derin yara izleriyle dolu, incinmiş, zayıf düşmüş, naif camdan kalbimi paramparça etmişti. Paramparça etmekle kalmamış camdan küllerimin bir anka gibi yeniden doğmasına izin vermemiş üzerine basıp ezmişti. Park Jimin beni silip baştan çizmemişti. Beni tamamen yok etmişti.

Hoaaaydaaa ! XŞKSCBSOCNSOXŞĞZKS
Biraz kalp kırıklarıyla dolu bir bölüm oldu umarım beğenirsiniz.

Continue Reading

You'll Also Like

İHTİLAL By Fatma Demir

Mystery / Thriller

765K 27.3K 63
"Benimle oynarken iyi düşün." diye hırladı. Sesi karnımı burkarken dudaklarıma kilitlenmiş bakışlarını görünce karanlığın verdiği cesaretle güldüm. "...
25.6K 4.8K 33
Huzurla yaşadığın evinde yalnız mısın gerçekten? Hiç tanımadığın ve sokakta gördüğünde yüzünü çevirdiğin biri ile paylaşmak ister misin? Peki ya on...
12:30 SEANSI By damy

Mystery / Thriller

1.5M 98.8K 50
[WATTYS 2022 KAZANANI] Parmağı omzumun üzerindeki belli belirsiz benlere dokundu. Ardından köprücük kemiğime kaydığında dudaklarım, bir nefese muhtaç...
89.7K 6.4K 54
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!