KUM *[Tamamlandı]

By mervenedemis

1M 50.2K 3.4K

"Tuhaf değil mi? Bir başkasının yüzüne bakarken sana aşık oldum." Gülümsedi, gözlerini okyanusa kaldırdı, "... More

KUM - Tanıtım
1* Tanıyın ve Unutmayın
2* Şüpheli Ölüm
3* Monte Carlo
4* Mavi İpek
5* Vietnam Kahvesi
6* Suçun İki Yüzü
7* Zarif bir kadın - Ambra Chevalier
8* Şef Yardımcısı
9* Bambaşka Bir Şey
11* Birinin Sesi
12* Antonio'ya Daha Yakın
13* Düşmanını Tanımak
14* Kızıl Saçlı Kadın
15* Düzenbazı Dolandırmak
16* Sahte İtiraflar / Gerçek İtiraflar
17* Kuma Karışan Hayat
18* Mutluluk Veren Her Şey
19* Neyi Söylemiyorsan...
20* Ağaçtaki Adam
21* Antonio Ne İsterse
22* Huntsmanlar'ın Evi
23* Havuzda İki Saat
24* İyileştirici Güç
25* Yabancı
26* Bir Avuç Psikopat
27* Kötücül Aşk
28* İnatçı
29* Elbette Dondurmalar
30* Yeni Bir Soğuk Kahve
31* En Sevdiğim Yanı
32* Minik, yeşil
33* Basit Kurallar
34* Onu Sevmek Nasıl Bir His?
35* Artçı Soygunlar
36* Meyve Sepeti
37* Sürüden Ayrılanı Kurt Kapar
38* Hissetmiyor musun?
39* İplere Bağlı Uçurtmalar
40* İçerideki Maite
41* 'Kahvaltını İhmal Etme'
42* Arcuri Takımı
43* İki Aksi Bulut
44* Israrcı
45* Onun İnce Ruhu
46* Zaman Geçiyor Ve...
47* Arthur'a Söyle
48* Dallar Arasında
49* Karanlık Biri
50* Palmiyelerin Gölgesi
***Duyuru
51* Ayın Uyanışı
52* Bir Sonbahar Düğünü
53* Hiçbir Rüyâ
54* Beni Kim Suçlayabilir?
55* Pamuk İpliği
56* Çakmak Alevi
57* Kötü Haber Getiren Kötü Adam
58* Bu Geç Vakitte Neler Oluyor?
59* Uslu Durmayacak / 1.Kısım
59* Uslu Durmayacak / 2.Kısım
60* Bir Uzun Gece
61* Kahve Makinesi Mi O?
62* Yutkunan Deniz
63* Eşsiz Yeşil Ve Kahveler
64* Kumaşların Gizlediği
65* Tazelik ve Zarafet
66* Parlak Ruby Rachel
67* Lavanta Tarlası Düşü
68* Bir Mevsim Değişimi Kadar
69* Zamanlar Ötesinden
70* Beklemek, güzelliğin birikmesi demektir.
71* Gün Doğumu
72* Ev Gibisi Yok
73* Ölü Kızın Hatırası
74* Gececi
75* Bumerang
76* Yağmurun İçinden
77* Varlık Nedeni / [FİNAL]
***KUM Hakkında ~ Teşekkürler ve Hisler
***Kampanya
Antonio Arcuri'ye Ne Oldu? / [Ek Bölüm - 1]
Maite ve Bryant'a Ne Oldu? / [Ek Bölüm - 2]
Dertleşme

10* Usta Bir Yalancı

17.2K 804 36
By mervenedemis

-MAITE

Masayı kırmak ister gibi titreyen telefonumu alıp ekrana baktım. Steve arıyordu. Açıp kulağıma götürürken yaptığım şey masaya bakıp ‘seni kurtardım’ diye düşünmekti.

Çıldırıyorum ben.

Telefonu kapattığım sırada ise çoktan kalkmış merdivenlerden iniyordum.

Bu akşam Arcuri restoranda yer ayırtmış.

Son kalan üç basamaktan mermer zemine atladım.

Hemen hazırlan, gidiyoruz.

Tabak sesleri, tavada kızaran sebzelerin cızırtısı, sosların ve yağların kokusu, şefin tok sesi. Hepsi şimdiden kulağımda uğuldamaya başlamıştı.

Araçtan indiğimizde başımı kaldırıp gösterişli harflerle yazılmış tabelaya baktım.

BISTRO DI MARINO’

Burası Antonio'nun vazgeçemediği tutkularından birisi olan İtalyan restoranıydı. Alışkın olduğu İtalyan yemeklerinden mi yoksa göz alıcı garson kızlarından mı bilinmez, en sık geldiği restoran burasıydı. Devamlı ve gözde müşterilerden yâni.

Bugün sistem yine aynıydı. Sadece Andrew da benimle beraber mutfakta bekleyecekti.

Mutfağa girdiğimizde her şey geçen seferki gibiydi, akşam yemekleri telâşı şimdiden başlamıştı ve şef bir kez daha, bizi gördüğüne memnun olmamıştı.

İstemeyerek yanımıza geldi ve bir yandan çalışanlarını idare ederken bir yandan da ilgisini bize vermeyi başarabildi.

Andrew kulağıma eğilip,

"Ne demek istediğini simdi anlıyorum" dedi, şef bize dönerken o da şefe bakıp sırıttı anî bir refleksle.

Antonio'nun geldiği haberini duyduğumda üstümde beyaz şef önlüğü ve boynumda hoş bir fransız eşarbıyla, şefin ‘gerçek’ yardımcısının bana gösterdiği birkaç şeyi öğreniyordum. Oyunculuk kolay değildi, sahte karakterleri oynamak hiç değildi.

Heyecanla doğrulup Andrew'la bakıştık.

Kısa bir beklemenin ardından Antonio'nun siparişi geldi, ana yemek olarak tavuklu kabak carpaccio.

Etinin olması gerekenden çok çok pişmiş olması onun için sorun olur mu acaba? Umarım büyük bir sorun olur.

Şef eti söylediğim gibi hazırlayıp servisi gönderdi ama mesleğine ihanet ettiğine, prensiplerine onarılmaz bir darbe aldığına, yemek yapmanın kutsallığına bunu yaptığına inanamadığına dair iç parçalayıcı kesik söylenmeler dinledik ondan.Meğer yemek değil derin bir sanat yiyormuşuz.

Arada bir iç çekenler ve başlarıyla onu onaylayanlar da cabası. Sonunda Andrew Antonio'nun yakalanmasına yaptıkları katkıyı anlatarak ve böyle kirli insanlara yemek hazırlamanın vereceği onursuzluğun kaybolacağından bahsederek onları mesleklerine ihanet etmediklerine ikna etmeyi başardı acıklı yüz ifadesiyle.

Tanımasam onu da şeflerden biri zannedecektim.

Böylece ortalık yatışmıştı ki, beklediğimiz garson gelip Antonio'nun şikâyetini haber verdi.

"Şefin az sonra geleceğini söyle" diye öne atıldım. Kulaklığımı kontrol edip önlüğümü düzelttim.

"Steve başlıyoruz" diye haber verdim kulaklığımdan.

Çıkmak üzereydim ki Andrew domatesli sosa batırdığı parmağını tek harekette yakama sürdü.

"Dekor" diye açıkladı. "Fazla temizdi öyle değil mi şef?" kaşlarını kaldırmış şefe bakıyordu. Şefin değişmeyen ifadesi ve bağladığı kolları beni güldürmesin diye aceleyle mutfaktan çıkıp salona geçtim.

Harika, ne kadar kalabalıktı.

Garson kız bana Antonio'nun masasına kadar eşlik edip ayrıldı.

Arkasında durarak hafifçe boğazımı temizledim.

"İyi akşamlar efendim, bir sorun mu var? "

Arkasına döndüğü an hayretle irkildi. Karşısında bale gösterisinde tanıştığı kadın duruyordu çünkü.

Hemen ayağa kalkıp,

"Bayan Chevalier!" dedi üstümdeki önlüğü incelerken. Elimi tutup öptü, artık buna sinir olmaya başlıyordum.

"Merhaba Bay Arcuri" dedim yarım bir gülümsemeyle, yeniden Ambra olmuştum.

"Buyrun oturun lütfen." diyerek sandalyeyi çekip oturmamı bekledikten sonra kendi de oturdu.

"Şef olduğunuzdan bahsetmemiştiniz. Hem de Bistro'da.Bu zamana kadar karşılaşmamış olmamız çok üzücü."dedi.

"Ah" diyerek elimi havada salladım.

"Buranın en değerli müşterilerinden birisiniz, ben sizi zaten tanıyordum"

Ağzını açıp bir şey söyleyecekti ancak önce davrandım.

"Ayrıca şef değil, şef yardımcısıyım. Şef yoğun olduğundan gelemedi kusura bakmayın."

Geçen geceki gibi imalı bir gülümsemeyle,

"Hiç sorun değil. Sizinle tekrar karşılaşmış olduk Bayan Chevalier" dedi.

"Bu nefis yemeklerde sizin de payınız varmış demek"

"İnsan sevdiği işi iyi yapar" dedim omuz silkerek. Hâlbuki bir defa yapmaya kalksam arkasına bakmadan kaçar giderdi.

"Konuya dönecek olursak," dedim eşarbımla oynayarak;

"Yemeğinizle ilgili sorun nedir?"

Doğrudan gözlerinin içine bakıyordum ki üzerinde bıraktığım etki kuvvetli olsun.

"Sorun filân yok " dedi kahkaha atarak.

"Ancak sizinle bir akşam yemek yemek çok hoş olurdu"

Bu kez şaşırmış gibi yapmama gerek yoktu çünkü gerçekten şok olmuştum. Bu kadar hızlı olacağını beklemiyorduk.

Hiçbir şey demeden onun sırıtan suratına bakarken karşıdan gelen şef yardımcısını gördüm. Andrew göndermiş olmalıydı.

"Ee, şef bir bakman gerekiyor" dedi tereddütle, rolüne ayak uyduramamıştı.

Adı neydi bu çocuğun?

"Geliyorum Barney" dedim.

Antonio çocuğa başıyla selâm verip bana döndü.

"Adının Josh olduğunu sanıyordum"

Kahretsin tanıyormuş.

"Tabi ki öyle" dedim gülerek. "Bu aramızda bir şey"

Alnımda terler birikmediği için ne kadar şanslıydım...

   
                                 ...

Aynı anda daha kaç kişi olabilirdim merak ediyordum ve daha bu son da değildi.

Asıl sıkıntılı kısma hızla yaklaşıyorduk.
Antonio ile yemeğe çıkacaktım ve planın yeni aşaması başlayacaktı.
Parmaklarım klavyede gezinirken ben Andrew'la yaptığım konuşmayı düşünüyordum.

Onunla konuştuğum gün Emily'den hoşlandığını bildiğimi söylemiştim ama o ısrarla inkâr etti.

"Yazık oldu, bence o senden hoşlanıyor " dedim.

Öyle bir bakışı vardı ki, kafayı yediğimi düşündüğünü sandım.

"Emin misin?Peki sen..Nereden biliyorsun?" dedi. Sonra arkasına yaslandı.

"Yok canım olur mu öyle şey, yanlış anlamışsındır."

Andrew gülmüyordu. Gürültülü Andrew öylece sakin konuşuyordu. Kahkaha atmıyordu. İlginç değil mi?

Daha fazla ısrar etmemiştim ancak ertesi gün yanıma gelip itiraf etti.

İşte bu kadar.

Andrew Emily'yi seviyor.

Ama daha ileri gitmeyecektim, ortada yasak bir durum söz konusuydu, bunu teşvik eden kişi olmak istemezdim ama yine de dayanamadım.

"Git ve konuş Andrew " dedim ona.

"Bekleyeceğim" demek oldu cevabı.

"O da hissediyorsa er geç ortaya çıkar zaten. Hissetmiyorsa da..."

Sonra omuz silkip işine dönmüştü. Andrew böyle mantıklıyken ciddiyken hiç çekilmiyor!

Ofise göz gezdirdim. Richard ve Emily ortada yoktu, Kathleen telefonla konuşuyordu, Andrew panonun önünde yeni işaretlemeler ekliyordu ve ben de Alfred'e sunacağım haftalık raporu hazırlıyordum.

Bryant zaten iki üç günde bir uğruyordu; geliyor, yeni bir gelişmeyi ortaya bırakarak gidiyordu. Ama son zamanlarda biraz tuhaf davranıyordu sanki.

Yani nasıl desem, bazen her zamankinden daha neşeli oluyor, hepimizi güldürüyordu ama bazen son derece keyifsiz durduğunu fark ediyordum. İlk tanıştığımız zamanlar onu böyle keyifsiz gördüğüm bir zaman hatırlamıyorum hâlbuki.

Belki bu olay onu fazlasıyla yormaya başlamıştı çünkü giderek sarpa sarıyordu ve arkasında çözmemizi bekleyen büyük bir düğüm vardı.

Sorunu her neyse kısa zamanda çözülmesini umuyordum çünkü ona değer veriyordum, üzülmesi beni üzüyordu.

Gözlerimi klavyeden ekrana çevirip o berbat şeyi görünce kendimi arkaya bıraktım. Yapma ama,yine mi?

Caps locka yanlış yerde basma sendromu. Koca cümlenin baş harfi küçük devamı büyük harflerle yazılmıştı.

Doğrulup önüme düşen saçı kulağımın arkasına yerleştirirken diğer elimle cümleyi siliyordum.

İşte tam bu sırada gürültüyle açılan kapıdan içeri giren telâşla parmağım tuşta basılı kaldı bir an.

Gelen Bryant'tı.

"Maite!" dedi nefes nefese, saçları karıştırdığını ele verir hâlde darmadağın olmuştu.

Merakla ona doğru döndüm. Gelip masama yaslandı ve doğrudan gözlerime bakarak;

"Antonio" dedi. "Antonio'nun şirketi..."

İyice meraklanmaya başlamıştım,

"Arcuri İletişim" dedim endişeyle ona bakmaya devam ederek.

Gözlerini daha da açarak başını bana çevirdi. Sonra hazır olmam gereken bir şey söyleyecekmiş gibi, huzursuz bakan gözlerinin üstünden bana bakarak sakince konuştu;

"Morgan Mcknight, bir ürün anlaşması için Arcuri İletişim'e gidip geliyormuş."

Bunun ne anlama geldiğini anladığımda ona bakakaldım.

Bakışlarım bilgisayar ekranıma kaydı, imleç silmesi gerekenden fazlasını silmiş, bir önceki kelimenin orta yerinde yanıp sönüyordu.

Güneşin bugün batacağı kadar büyük bir ihtimalle, cinayetlerin sorumlusu Antonio'ydu.

                                     ❖

Merhaba herkese,yeni bölüm erkenden geldi iyi okumalar :)

Bu arada 10.bölüme gelmişiz haydi hayırlı olsun :))

İyi tatiller herkese, multimedya bizim ekip.

Continue Reading

You'll Also Like

9.9K 1.7K 27
"Uykum vardı ve düşünmeyi bıraktım. O an oradan çıkmak istemiyordum. Olduğum yerde kalıp ölmek istiyordum sadece... Öyle de yaptım. Kaldığım yerde ...
12.9K 1.5K 7
Ben Muazzez . 17.02.2018 tarihinde pencereye vuran kar tanelerini izlerken yaşadığım bu sefil hayata son verdim. Ölümün beni kucakladığını hissetti...
143K 11.6K 46
14 Temmuz 2016- 7 Temmuz 2020 Eva Serisinin 2. Kitabı. 1. kitapda kalan aşklar, görevler, gizemler devam etmek ve nokta konmak zorunda. (1. Kitabı...