42* Arcuri Takımı

6.9K 511 12
                                    

Yatak odasının kapısını açmadan önce cebimden eldivenleri çıkarıp ellerime geçirdim. Odanın mor atmosferi aralanan kapıdan ortaya çıktı.

"Neden bir apartmanda yaşıyor?", diye seslendi Bryant holden. "Hiç zengin ve kibirli kişiliğinin tarzı değil"
Ona döndüm ve kaşlarım çatıldı. Elinde dikkatle baktığı bir şeyi kurcalıyordu.

"Yanlış söyledin. Bir apartmanın muhteşem çatı katında", işaret parmağımı kaldırıp sallıyordum. "İzin ver söyleyeyim, çünkü Antonio gelirinin büyük kısmını yardım kuruluşlarına bağışlayan bir süper-zengin ve bir apartmanda oturuyor olmak bir villaya sahip olmasından çok daha güven uyandırıcı. Yani medya, halk..."

"Tabi ya", dedi gülerek. "Şu göz boyama zımbırtıları"

"Kurcaladığın ne?"

Başını kaldırıp yüzüme baktı.
"Bir koleksiyon kutusu", güldü. "Tahmin et neyle dolu?"

"Minyatür balerinler?", dedim bana verdiği bebeği düşünerek. Tekrar odaya dönüp içeri göz attım.

"Hayır, bir kutu dolusu şeker kutusu! Rengârenk"

Tam işime odaklanmışken dikkatim yeniden ona kaydı.
"Şeker kutuları mı?"

"Hey! Bunu bir ara fecî severdim", mavi metal bir kutuyu çıkarıp gösterirken çocuksu gözleri parladı.
Buna sonra kafa yoracaktım, başımla gelmesini işaret ettim, çabucak işimizi bitirip çıkmalıydık. Ellerini cebine koyup etrafa göz gezdirerek peşimden geldi.
Yatak ve gardrop arasındaki boş alandan yürüyüp karşı duvara, cam raflı ödül dolabına yaklaştım. Eğilip Antonio'nun mekanizmayı harekete geçirdiği düğmeyi aradım. Elimle yoklayarak bir şey bulamayınca dizlerimin üstünde durup başımı eğdim,

"Bir yerini inciteceksin, bana bırak", dedi Bryant. Ellerini yere dayayarak çömeldi ve gözleriyle dolabın altını taramaya başladı.

"Emin ol bir yerimi incitmeden çok daha tehlikeli şeyler yaptım", dedim doğrulurken.

"Veya inciterek", kolumdaki izi işaret etti. Kollarımı bağladım,

"Bu dolap elindeki bıçağı bana savurmaz diye düşünüyordum"

Sessizce kahkaha attı. Dolabın altına uzanıp küçük bir tık sesine neden olduğunda, dolap ağır ağır yana çekildi.

"Sağol dostum", diye ahşap mobilyasını sıvazladı.
"Gördün mü o iyi bir dolap"

Şunu kesmesi için hafifçe eline vurdum. Dolabı açarak kubbe şeklindeki ödülü kaldırdım, bir şey yoktu. Ama dikkatle inceleyen bir göz için, hafifçe bastırınca açılan tarz kapak kendini belli ediyordu. Onu açıp içinde uyuyan metal anahtarı iki parmağımla çıkardım. Göz hizama getirip ona bakarken heyecanlanmıştım.

Bryant benimle kasaya yaklaşıp duvara dayandı. Anahtarı yerleştirip o güzel tık sesini duyunca tekrar bakıştık. Kapağı çektim, zarflar ve evraklar gözlerimizin önündeydi. İçimden munzurca gülmeden edemedim; Antonio kim bilir nerede insanlara havalı gülücükler ve talimatlar verirken, ben burada onun evinde kasasının başında sırıtıyordum.
Böyle gizli işleri nasıl seviyordum!

Burada yığınla belge vardı.
İmzalar. Yasa dışı anlaşmalar. Kefaretler. Daha bir sürü şey... Hepsi gizli anlaşmalardan oluşuyordu.
İçindeki tüm evrakları iki elim arasına sıkıştırarak dışarı çıkardım, Bryant bu sırada omzundaki çantayı açıp içindeki portatif tarayıcıyı eline aldı. Ve başladık. Her birini tarayıcıdan geçirerek kopyaladık. Ben tutuyordum, o makineyi kâğıdın üzerinden geçirip okutuyordu ve kopyaladıklarımızı bir kenara ayırıyorduk. Nihayet hepsi bittiğinde tam olarak onları aldığım düzende geri koydum, kasayı kilitleyip ödülün altındaki yerine yerleştirdim. Bryant eğilip mekanizmayı çalıştırdı ve işte hepsi bu kadardı.
Gülümseyerek kaldırdığı eline çaktım, odadan çıkıp kapıyı kapattık.

KUM *[Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin