18* Mutluluk Veren Her Şey

13.9K 670 47
                                    

 İyi yaşamak değil, yaşamayı iyi bitirmek. İşte gerçek mutluluk budur.    

                                                           Eskhylos 

Dedemin öldüğü günü unutamıyorum.

Ellerim arasından sıyrılıp gitti.

O son nefesini verirken ben yeni, hayat vaadeden bir nefes almaktaydım. Yatağı başında elini tutuyor, geleceğini bildiğim ölümünü bekliyordum, kenarları kırışmış gözleri hayatın bitimini kabullenmiş hâlde yüzümü inceliyordu.

Bense bileğinde belli belirsiz hissedilen nabzını bulmuş, sanki öylece tutarsam durmasına engel olacakmışım gibi bırakmıyordum.

Olamadım.

Parmağımın altında hafifçe atan damar durdu, ben o sırada nabzının kim bilir kaçıncı atışını sayıyordum.

Yüzüne baktım, son bir nefesle ciğerlerindeki hava ağzından dışarı çıktı.

Beni bırakmıştı. Gözyaşları içinde elini öptüm, açık kalan göz kapaklarını kapattım.

Dedemle koca evde ikimiz yaşıyorduk.

Okuldan geldiğimde masayı hazır bulurdum, o yaşında olmasına rağmen çok lezzetli yemekler hazırlıyordu. Ben içeri girince yüzü aydınlanır, sevinçli bir gülüşle kollarını açar sarılmamı beklerdi.

Sonra akşam birlikte oturduğumuzda bazen annemi, babamı daha çok babaannemi anlatırdı. Gülerek yüzüme bakar,

"Canım kızım, seninle ikimiz kaldık başbaşa" derdi.

Ölüme dayanmayı ondan öğrendim ama onun ölümüne dayanmayı bilmiyordum.

Şimdi Andrew'un hareketsiz yüzüne bakarken tüm bunlar yeniden zihnime hücum ediyordu.

O zamanlar üniversite öğrencisi genç bir kızdım sadece. Şimdiyse bunca yıllık eğitimim, büyük silahları rahatça tutabilen güçlü ellerim, iri yarı adamları yere serebilecek kuvvetim vardı ama yine karşımda bir dostum ölmek üzere yatıyordu.

Sevdiklerimizi koruyamadıktan sonra gücün ne önemi var ki?

"Birinin aklına da onu hastaneye götürmek geliyor mu acaba?"

Nihayet başımı kızgın bir sesle bağıran Kath'e çevirdim.

Hastane.

Yüzüm aydınlanıp içim ferahladı. Daha ölmüş değildi, bir çare vardı.

"Hadi ama! Şöyle şaşkın davranmayı kesin artık" diye devam etti Kath Andrew'un yanına çömelirken.

Kendime gelip tek harekette Andrew'un başını tuttum.

Gözyaşlarımın yeniden akın etmesine mani olamadım, başı öylece avuçlarıma düşmüştü.

"Yeleğini delmiş" dedi Kath yeleği çıkarmaya çalışırken. Kurşunla delinmiş yeleği birlikte sıyırıp aldık.

Adi herifler, koruyucu yeleğe karşı mermiler kullanıyorlardı.

Kath etrafına bakındı, belli ki kanamayı durduracak bir şey arıyordu. Richard'ın koşarak arabanın bagajından getirdiği havluyu daha o uzatırken alıp hemen yaraya bastırdı, bir anda kan kumaşı kaplamıştı.

Bir an onunla iyi geçinmeyen, devamlı zıtlaşma halinde olan Kath, endişeyle onun hayatını kurtarmaya uğraşıyordu.

Andrew tüm bunlardan habersiz, öylece yatarken Emily onun elini tutuyor, uyanması için devamlı bir şeyler söylüyordu.

KUM *[Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin