ESARET

By LaleSarhan

5.8M 252K 35.8K

Ruhsuz bir adamla evlendim. Ruhsuz, duygusuz, gaddar, kaba ve insanlıktan yoksun bir adam... Artık Karahan ko... More

ESARET
ESARET HAKKINDA
1. Bölüm Avcı
2. Bölüm Heykel
3. Bölüm Volkan Ve Buz
4. Bölüm Saat 03.22
5. Bölüm Bedel
SİYAHIN ÖTEKİ YÜZÜ TANITIM VİDEOSU
6. Bölüm Ölüm Sessizliği Senfonisi
7. Bölüm Karanlık Cumartesi
8. Bölüm Damatsız Gelin
9. Bölüm Yırtık Duvak
10. Bölüm İntizar
KAPAK SEÇİMİ
11. Bölüm Siyah Gri Tonları..
12. Bölüm Maskeli Balo
13. Bölüm Siyah ve Yeşil
14. Bölüm Ten Acısı
15. Bölüm Haram
16. Bölüm İlk Kurşun
17. Bölüm Kalp Zehiri
18. Bölüm Bağdat
19. Bölüm Gözlerin Savaşı
Agapi yayınları fuar tarihleri.
20. Bölüm Issız Gece
21. Bölüm Çığlık Çığlığa Sessizlik
22. Bölüm Kan Kırmızı
23. Bölüm Son İmza
24. Bölüm Büyük Hata
25. Bölüm Kumar
#SÖY 1. Ve 2. Baskı Bitti!!
26. Bölüm Çığlık
27. Bölüm Kan Kokusu
28. Bölüm Kırmızı Ruj
29. Bölüm Dokunuş
30. Bölüm Veni Vidi Vici
31. Bölüm Şerefsiz İt
32. Bölüm Neydi Esaret?
33. Bölüm Kış Uykusu
34. Bölüm Ruhsuz
35. Bölüm Tozlu Yeşiller
Şov Yapmak!
36. Bölüm Nefes Tutulması
37. Bölüm Kan Lekesi
38. Bölüm Pamuk Prenses
39. Bölüm Kontrolsüz Nefesler
40. Bölüm Öfke Damarı
41. Bölüm Rüya Avcısı
42. Bölüm Üçüncü Gece
43. Bölüm Kurtarıcı
44. Bölüm Kasırga
45. Bölüm İtiraf
46. Bölüm Büyüyü Bozmayın!
Bitti
47. Bölüm Kızıl Boşluk
48.Bölüm☀️Güneşi Beklerken ☀️
49. Bölüm Sürme O Ruju
Kısa Bir Ara
50. Bölüm Buzlar Prensi
51. Bölüm Yılbaşı
52. Bölüm Izdırap
53. Bölüm En Kutsalım
54. Bölüm İki İmza
55. Bölüm Can Kanaması
KOD 52
56. Bölüm Veda Busesi
57. Bölüm Son Beste
58. Bölüm Son Durak
59. Bölüm İntihar
60. Bölüm Kusursuz Plan
İmzalı Kitap Kazananlar
61. Bölüm Vuslat
62. Bölüm Can Çekişmek
63. Bölüm Sebebim
64. Bölüm Kalbinden Sevmek
65. Bölüm CAPPADOCİA VİEW
66. Bölüm Şeffaf Mavi
67. Bölüm Özel Gece
68. Bölüm Nefes
69. Bölüm Kül Grisi...
70. Bölüm Fermuar
71. Bölüm İntizar 2
72. Bölüm Aydönümü
73. Bölüm Yalancı Bahar
74. Bölüm Kıyamet
75. Bölüm Bitti
76. Bölüm Ölüm Sessizliği
77. Bölüm Tek Bir Nefes
78. Bölüm Veda
80. Bölüm Son Karar
81. Bölüm Yangın
82. Bölüm Zırh
83. Bölüm Final- El Kızı
Esaret İçin...
KOD 52
Son Dakika
Düşler Sokağı No 7/24 Kitap Oluyor!
Sensiz Asla

79. Bölüm En Son Bahar

27.6K 1.8K 243
By LaleSarhan

Twitter ve Instagram üzerinden #Esaret yazarak beğendikleri replikleri paylaşan çok değerli arkadaşlarım.

Kartalice77
Zehraltnkpr
Damlaaydin
NurArzu
Zeyneb999

Ellerinize emeklerinize sağlık arkadaşlar. Çok teşekkür ediyorum.❤️

Sevgili Nehir İsimtekin. Bu bölümü yazarken aklıma sen geldin. Bölüm senin. Çok severek yazdığım bir bölüm oldu. Umarım sen de beğenirsin tatlı kız. Keyifli okumalar😘

Kafanızı karıştıracak bir bölüm daha sizlerle. İlk başta n'oluyor diyebilirsiniz. Diğer bölüm de böyle başlayacak, alakasız. Anlamazsanız rahat olun. Diğer bölüm daha anlaşılır olacaktır.

Bölümü okumadan sizlerden bir ricam var. Multimedyaya tıklayın. Eski ama Harika bir Türk sanat müziği var. Nev söylemiş çok da güzel söylemiş. Dinlerseniz beni çok mutlu edersiniz. Şimdiden teşekkür ediyorum.

Hadi o zaman kahvelerimiz hazır, biliyorum. Müziğimizi de açtık. Final öncesi kalan birkaç bölümden biri "En Son Bahar" sizlerle. Keyifli okumalar efenim ✅❤️ ☕️

Sallanan, ahşap oyma koltuk... Kahve tonu mobilyaların hakim olduğu oda. Dışarıda ilkbaharın serin esintisi ve antika bir sandık üzerinde duran, tıpkı kendisi gibi, içinden eski bir şarkı yükselen plak. Sallanan koltuğun üzerinde oturan, gözlerini kırpmadan pencereden dışarı bakan, Hande. Ağaçların yeşeren yapraklarına bakıyor; boş, durgun ve anlamsız. İlkbahar tabiatın yeniden dirilişinin bir mucizesiydi.

Peki kendi hayatı?

Kendi hayatı ilkbaharın aksine sonbaharı yaşıyordu.

Hem de en son baharı...

Eski plaktan çalan şarkı, odaya dağılırken, boş bakan gözlerine yaşlar doldu. Ağlamıyordu. Ağlamayacaktı! Aylardan beri yaşadıklarını düşününce ağlamamak da elde değildi ki. Kerem'in son konuşmasını hatırlayınca gözlerine yaşlar hücum etti. İlk önce gelen gözyaşının ilk damlasını; hücum eden diğerleri, zorlayıp akıtmaya çalışıyorlardı ama ağlamayacaktı!

Ağlamayacaktı da neden gözyaşları akıyordu? Tiz bir çığlık gibi hıçkırık döküldü dudaklarından. Gözlerini, yeni yeşeren daldan ayırmadan ağlıyor, ağlıyor, ağlaması gittikçe artıyordu.

"Neden" diye bağırdı. "Neden yaptın Kerem!? Ben seni sevmekten başka ne yaptım ki!? Bu muydu karşılığı ha!? Bu mu!?"

Elleriyle yüzünü kapatıp hıçkırarak ağladı. Katıla katıla, ara vermeden. Oysa her şey ne güzel gidiyordu. Çok mutluydu. O mutluluktan ayaklarının yerden kesildiğini, başka bir gezegende yaşadığını hissediyordu ama...

Ama ayakları yerden kesilince, birisi o mutluluğu çekip almıştı, ayaklarının altından. Ayakları yere bastığı an şoka girmişti. Çünkü o mutluluk bir serap gibi kaybolup gitmişti, hayatından. Ağlamaktan kasılırken elini karnına koydu, elinin üzerine düşen gözyaşlarına aldırmadan, ağır, kırık zoraki konuştu.

"Hissediyorum. Kızımsın. Güzel kızım. Benim kızım. Seni tek başıma da olsa en iyi şekilde büyütüp yetiştireceğim. Kim derdi ki seni babasız büyüteceğim."

Son cümlesiyle gözlerinden sicim gibi yaşlar akarken, başını sağa sola çevirdi. Bu kadar mı güçsüzdü? Kolu kanadı kırılmış bir kuş gibi, kış mevsiminde ortada kalmış gibiydi...


"Hayır bebeğim. Senin annen çok güçlü bir kadın. O kadar güçlü ki bunu doğduğunda göreceksin. Neler yaşadım ben. Bununla da yıkılmayacağım!"

Yine son cümlesiyle yıkılırken gözlerini kapatıp arkasına yaslandı. Hayatı, babasıyla annesinin terasta yaptığı konuşmadan sonra ters dönmüştü. Ondan sonra da düzelmiş gibi görünse de düzelmemiş daha beterleri olmuştu. Çünkü, bu yalnız hâli onun tek göstergesiydi. Yanında gelen kişiler Mahmut, Yasemin ve Fatma'ydı. Onları hiç beklemiyordu ama yaşlı adamın ağlamasına dayanamayıp kabul etmişti. Oysa, Kerem'i hatırlatacak kimseyi istemiyordu, hayatında. Ama yaşlı adam, koca çınar ağlayınca, içinde bir şeyler kopmuştu. Tamam demişti ama onu ve diğerlerini her gördüğünde aklına Kerem geliyordu. Birden durdu.

Kerem, aklından hiç çıkmıyordu ki...

Başından beri aynı şeyleri yaşamışlardı. Bu olayda da yaşadıkları aynıydı ama Kerem her şeyi bir çırpıda silip atmıştı. Tıpkı o konağa geldiğinde yaptığı gibi. O günleri hatırlayınca bileklerine baktı. Bembeyazdı... Artık o bilekleri tutan yoktu. Kerem'in yaptığı, kalbinin tam ortasına hançeri saplamak gibiydi. Saplamış çekmiş, bir daha, bir daha saplamıştı. Sonra da ellerini ayaklarını bağlayıp gitmişti. İşte tam böyleydi, tarifi.

Akşam sefalarına baktı. Artık bir şey ifade etmiyorlardı. Şeffaf mavi periler... onlar da etmiyordu! Çünkü onlar, gökyüzü, kar, hepsi ama hepsi yalancı şahitlerdi! Ya hiç unutamadığı o sözler...

"Sana olan sevgimi, şeffaf, mavi periler de duysun istedim. Sana olan sevgim, yerdeki kötülüklerden uzak olsun istedim. Sana olan sevgimi, kötü olan, kirli olan, hiçbir şey duymasın istedim. Sana olan sevdamın şahidi gökyüzü olsun istedim. Sana olan sevdam gibi kapkara olan bulutlar, şahit olsun istedim. Söylediğim sözlerim, bu saydıklarım kadar temiz. İlk kez sevgiyi tadan kalbimden gelen sözler de kirli değil, tertemiz. Tıpkı senin gibi. Konuşmamızın dışına çıktım, biliyorum ama o da geçmişle bağlantılı olmasın, tertemiz olsun istedim. Hande, güzelim, sevdiğim, sevgilim, kalbime, hayatıma doğan güneşim. Aşkın, şeffaf, mavi rengini bana gösterip yaşatan, hayatımın sahibi, anlamı, nefesim. Güzelim, benimle evlenir misin?"

Nasıl da mutluydu. Şimdi düşününce sanki hepsi rüya gibiydi. Yalandı işte! Sözleri gibi, yaşattığı sahte mutluluk gibi hepsi de yalandı! Düşünceleriyle nefesi hızlanırken, birden ayağa kalktı. Sandığın üzerindeki kristal vazoyu alıp hızla duvara fırlattı. Hırsını alamayıp perdeyi çekerek aşağı indirdi. Bir yandan bağırıyor, bir yandan eline ne geçerse fırlatıyordu.

"Beni bitirdin! Çekip giderken seni seviyorum demez, insan! Yalancı! Sevseydin beni hastanede bırakmazdın! Beklerdin! Gitmeseydin seni yine kabul edecektim! Neden gittin ha neden!? Ben sadece seni sevmiştim!"

Dermanı biten dizleri titrerken, dizlerinin üzerine oturdu. Eğilip ağlamasına devam ederken omzuna dokunan eli hissedince, kocaman açtığı gözleriyle baktı. Bir çift dolu göz teselli edercesine bakıyordu ama nafile...

"Hanımım yapmayın. Kendinizi de düşünün, küçücük, bir şeyden haberi olmayan bebeğinizi de. Kendinize zarar verirken ona da veriyorsunuz."

Hande ellerini karnına koyup bir süre nefesini düzenlemeye çalıştı. Sonra başını kaldırıp Fatma'ya baktı. Birden sarılıp ağlamaya başladı, tekrar...

"Fatma ben çok kötüyüm. Kerem gitti, yok! Beni yalnız bıraktı! Seven sevdiğini bırakır mı? Ben neler yaşadım, sen şahitsin... ama ona rağmen onu çok sevdim. Kahretmesin ki şimdi de seviyorum! Bana bu kadar kötülüğü yapan adamı hâlâ seviyorum. Ben ona bir şey yapmadığım halde o beni sevmedi, terk etti. Ben bunu hak edecek ne yaptım!? Ne yaptım!? Ne yaptım!?"

Fatma kollarında titreyip ağlayan Hande'ye sarıldı. Gözlerinden yaşlar ardı ardına akarken titrek sesiyle konuştu.

"Bir şey yapmadınız Hande hanım. Zaten o koyar insana. O kahreder. Ne olur üzülmeyin. Kendinizi çok yıprattınız. Hamile olduğunuzu Kerem beye söyleseniz. Belki geri döner."

Bu sözlerle, Hande'nin nefesiyle beraber sanki kalbi de durmuştu. Gözleri kocaman açılırken göz bebekleri de beraberinde büyüdü. Geri çekilip Fatma'ya bakarken başını sağa-sola çevirdi.

"Sakın! Sakın Fatma! Beni sevmeyip terk eden birine bunu duyurup geri dönmesini istemem! Sevseydi kalırdı! Aşkta gurur olmaz ama bu konudaki kararım kesin! Ölürüm yine duyurmam! Eğer öyle bir şey yaparsan seni de silerim duydun mu!? Duydun mu!?"

Fatma ağlayarak başını olumlu anlamda sallarken dudaklarını bastırdı.

"Hanımım öyle bir şey yaparak sizi sırtınızdan vurmam. Öyle bir şeyi yapmaktansa ölmeyi tercih ederim. Ben ölene kadar yanınızdayım. Tabii isterseniz."

Hande'nin acı dolu ifadesinin altından minnet dolu bir bakış gelip geçti.

"Biliyorum yapmazsın. Ama benim mutlu olmam için her şeyi yaparsın."

Hande, ıslak yüzünü, elinin tersiyle silerek, saçlarını yüzünden çekip, kasılmalarına aldırmadan ayağa kalktı. Dermansız kollarıyla koltuktan tutunup oturdu.

"Artık başka bir önceliğim var. Bebeğim. Onun için ayakta duracağım. Arada sarsılsam da onun için toparlanacağım. Kerem'i unutamam, biliyorum ama yaptığını da unutamam."

Ve sessizlik. Her sözün sonu dönüp dolaşıp Kerem'e geliyordu. Bebeği olunca da... o da babasına elbet benzeyecekti. Ne yaparsa yapsın onu silip çıkaramazdı, ne hayatından, ne de kalbinden. Kalbimden seviyorum da dememişti. Ta kalbimden seviyorum demişti. Acıyan gözleri çok uzaklara dalarken mırıldanırdasına konuştu.

"Yemekte ne var?"

"Siz dün söylemiştiniz ya. Şah pilav hanımım."

Acıyan gözlerini kapattı. Eski anılar hücum ederken beynine, nefesi sıklaşmaya başladı. Ona zıt sallanan koltuğa yaslanıp ellerini göğsünde birleştirdi.

"Biraz dinleneceğim. Hazır olunca haber edersiniz."

Fatma sessizce tamam deyip odadan çıktıktan sonra Hande'nin kapalı gözlerinden yaşlar süzüldü. Ne yaparsa yapsın olmuyordu. Elbet buna da alışacaktı. Gözlerini açmadan tahta sandalyenin üzerindeki minderin altına elini daldırdı. Aldığı şeyi göğsüne bastırıp bir süre durdu. Gözyaşları artarken, acıyan gözlerini yavaşça açıp elindekine baktı. Evlenme teklifi aldığı ânı görünce etrafı kararmaya başladı. İkisi de gülüyordu. Çünkü çok mutlulardı. Her şey o zamanda kalmıştı. Tüm güzellikler, kötülükler. Hepsi... Resme dikkatle baktı, baktı ve titreyen elleriyle tutup yırttı. Katladı bir daha yırttı. Sonra bir daha katladı, yırttı. Madem çekip gitmişti; aciz kadınlar gibi arkasından yas tutmayacaktı! Yeterince taviz vermişti ve artık bu sondu!

Avucundaki küçücük parçalara baktı, donuk gözlerle. Akan yaşlarla birlikte kalbinin acıdığını hissetti. Acısı yükseldi, yükseldi, yükseldi... o nasıl gitmişti artık dönüşü yoktu, o zaman bunun da dönüşü yoktu. Yoktu da neden içi acıyordu? Resimleri yan yana koyarken sesi de yükselmeye başladı. Bu acizlik değildi... sevince ama gerçekten sevince kalp hiçbir şeyi kabul etmiyordu. Kalp değil miydi seven, ta derinlerden... sesi boğuk bir hâl alırken hıçkırmaya başladı.

"Haklıydın. Yanımda olsan da bu gözyaşlarım akacaktı. Gittin, durdu değil mi? Beter ettin beni, tek isteğim benim yaşadıklarımı yaşama. Allah beni kahretsin ki yaşama! Böyle düşündüğüm için bu acıları yaşama! Neden gittin!? Yine aynıyım neden gittin!?"

"Şşş Hande'm. Ben buradayım. Sakin ol. Seni asla bırakmam. Bırakmayacağım. Lütfen aç gözlerini."

Kerem, üzgün ve yorgun bir ifadeyle Hande'nin elini tutuyor uyanmasını bekliyordu. Yorgun gözlerini yanındaki kişiye çevirdi.

"Erdem daha ne kadar sürecek? İşinize karışmak istemiyorum ama sabrım taşıyor."

Erdem, Hande'yi kontrol ettikten Sonra Kerem'in yanına oturdu. İfadesi rahat gibi görünse de tedirgindi.


"Çok süreceğini sanmıyorum. İyi şeyler yaşamadı. Üst üste olaylar sonrası kaza yaptı, bünye de zayıf. Birazdan kendine gelir. Genel durumu gayet iyi. Sen de biraz uyu, gözlerin kapanacak, artık.

Kerem gözlerini ovalayıp başını olumsuz anlamda sağa-sola çevirdi.


"O böyle sayıklarken, henüz kendine gelmemişken uyumam. Uyanınca ne kadar istemese de ilk gördüğü kişi ben olmalıyım."

"Neden istemesin ki?"

Erdem'in şaşkın ses tonuyla sorduğu soruya Kerem boş gözlerle baktı. Neden...?

"Neden değil, nedenler. Ben yanında duracağım. İstemesin, kovsun, bağırsın ama gitmeyeceğim. Ne zaman seni sevmiyorum der o zaman giderim."

Erdem, konuşacağı zaman hemşirenin kendine seslenmesiyle müsaade isteyip kalktı. Kerem oturduğu sandalyeyi biraz daha yaklaştırıp tuttuğu eli dudaklarına götürdü. Saatlerdir sayıklıyordu. Arada uyuyor sonra tekrar başlıyordu. Konağa geldiğinden beri bunu yaşamıştı. O zamanlar "kurtarın beni, anne" gibi sayıklamaları şimdi değişmişti. "Kerem beni bırakma, neden gittin..."

Her sözünde kalbi sızlarken, elinden bir şey de gelmiyordu. Zoraki evlilik ve şimdiye kadar olanlar... hayatı tamamen değişmişti. İkisinin de... Tekrar sayıklanan adına, buruk bir ifadeyle baktı. Sevdiği kadının kulağına eğildi.

"Mavi meleğim. Ben buradayım. Hiçbir yere gitmiyorum."

Sakinleşen karısına sevgiyle bakarken, o gözlerini açınca elinde olmadan heyecanlandı. Gülümsemeye çalışırken, yerinden kalktı, tekrar oturdu. Sonra tekrar kalktı. Ne yapacağını bilemiyordu. Oturup, karısının halsiz gözlerine bakarken saçlarını okşadı.

"Hoş geldin güzel karım."

Kısık sesiyle söylediği sözlere Hande gözlerini kısarak bakarken, anlamaya çalıştı. Hoş geldin...? Eli istemsiz karnına dokundu, sonra etrafına baktı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ama hiçbir şey anlamıyordu. Daha az önce eski plaktan yükselen müziğin sesini duyuyordu, o kadar.

"Ne oldu?"

Kerem gözlerini kaçırıp bir an düşündü. Neler olmuştu da... Hande'ye şimdi anlatmak... gülümsemeye çalışıp, elini dudaklarına götürdü.

"Küçük bir kaza geçirdin. Hastanedeyiz. Ama sen iyisin. Sadece baygındın. Kendine gelmeni bekliyorduk."

Hande elini alnına koyup düşünmeye çalıştı ama her şey birbirine girmiş gibiydi. Gözlerini tekrar açtığında meraklı gözlerle baktı.

"Fatma ne-rede? Mahmut amca?"

Kerem şaşkınlıkla gülümserken anlamaya çalıştı ama yapamadı.

"Neden onları sordun, anlamadım?"

"Az önce birlik-teydik. Sen gitmiştin. Bizim kızımız olacaktı..."

Daha fazla konuşamadı. Gözleri dolarken Kerem de dolu gözlerle bakıyordu. Kızı... Düşüncesi bile için sızlatsa da...

"Hande'm sen iki gündür yatıyorsun. Sayıklıyordun. Rüya görmüşsün."

Hande, gözlerini kapatıp, elini başına koydu.

"Ben bir şey hatırlamıyorum. Kafam çok karışık."

"Yorma kendini. Yeni uyandın. Ben sana her şeyi anlatırım."

Hande gözlerini açıp Kerem'e bakarken gözleri kapanmaya başladı. Kerem veda etmişti. Sonrası olanları hatırlamıyordu. En son, bilmediği bir evdeydi ve gözlerini hastanede açmıştı.

"Su ala-bilir miyim?"

Kerem, panikle, suyu bardağa boşaltıp pipeti taktı. Hande'nin ağzına uzatıp içmesini izledi.

"Daha iyi misin?"

"Evet ama bir şeyi hatırlamamak canımı sıkıyor. Annemin haberi var mı?"

Sorduğu soruyla duraksarken, bir şeyleri anlamış gibi  bir ifadeyle Kerem'e baktı. Olanlar film şeridi gibi gözlerinin önünden geçerken yüzü değişmeye başladı. Başını kaldırıp kalkmaya çalıştı ama yapamayınca tekrar yattı.

"Ben her şeyi duydum! Her şeyi biliyorum!"

Susarken acıyla doldu gözleri. Dolu gözlerle bakarken küçük bir hıçkırık döküldü dudaklarından.

"Ben her şeyi biliyorum. Sen beni bıraktın... gittin. Sonra olanları anlattı bizim evdeydi... yalnızdım ben, her şeyi öğrendim. Ailem, ailen... gerisini hatırlamıyorum. En son aklımda kalan arabaya binip gittiğim."

Dolu gözlerle Kerem'e bakarken son cümlesi acıyla doluydu.

"Keşke hiç uyanmasaydım."

Kerem'in gözlerinden korkuyla beraber panik bir ifade geçerken, elini Hande'nin dudaklarına dokundurdu.

"Hande'm lütfen. Bir daha böyle konuşma. Ben yanındayım. Birlikte altından kalkacağız. Sen ne istersen, o olacak. Buradan gidelim, de hemen gideriz. Sen ne istersen öyle olacak."

Hande sıkıntıyla nefes alıp gözlerini kapattı.

"Her şey o kadar karışık ki. Nereden başlayacağım bilmiyorum. Kime ne diyeceğim, kimi dinleyeceğim. Kimseyle konuşmak istemiyorum. Seninle bile."

Gözlerini açıp baktığında hüzünlü yeşillerle karşılaştı. Kulaklarında çınlayan sözler gittikçe yükseliyordu. "Sana açık bir alınla dönecektim ama gidemedim. Senin arkandaydım hepsini duydum."

Sonra veda ettiği sözler. Hepsi tek tek aklına gelmeye başladı. Gitme demek istemişti ama dili kıpırdamamıştı. Kafasının içinde sesler birbirine girerken bakışları hüzün doldu, tıpkı kendine bakan yeşiller gibi...

"Sen gitmiştin."

"Gidemedim. Geri döndüm ama sen çoktan gitmiştin."

"Ama gittin."

"Yanındayım."

Hande başını diğer tarafa çevirip gözlerinden bir damla yaşın akmasına izin verdi. Gittikçe yükselen sessizlik arasında belli belirsiz nefesler vardı, sıkıntıyla alınan... Başını yavaşça çevirip karşısında oturan adama baktı. Onun da gözleri doluydu...

"Burada yatarken benimle konuştun. Kötü değişmez dedin. Sana veda etmeye geldim dedin. Hepsini duydum ama gitme diyemedim. Gerçekten kötü değişmiyor. Her zaman kötü kalıyor. Ölse de bir yerlerden çıkıyor. Senin gibi. Artık gitme demeyeceğim."

Kerem girdiği şok yetmiyor gibi son duyduğu cümleyle sarsılırken Hande'nin elini sıkıp dolu gözlerini kapatıp açtı. Acıyla gülümserken kırık sesiyle konuştu.

"Gitmeyeceğim. Kovsan da, bana sırtını dönsen de gitmeyeceğim. Ancak bir şekilde giderim. Seni sevmiyorum dediğin an giderim. Ama dilinle değil. Dilin kalbin ve gözün aynı anda söylerse giderim. Yalan söyleyemeyecek kadar tertemizsin."

Hande sessizce dinlerken, başını çevirip boş gözlerle tavana baktı. Acıyla yutkunurken elini çekmek istedi ama Kerem izin vermedi.

"Seni sevmiyorum diyemem ki. Biliyorsun yalan söyleyemiyorum. Dilim söylerse gözlerim söyleyemez. Gözlerim söylerse, kalbim dilime izin vermez. Ama biz birlikte olamayız. Ben sana nasıl güvenebilirim? Tüm güvenimi yıktın. Sonra düşünüyorum geri döndün ama ben yoktum. Sana sığınacağım, ihtiyacım olduğu zaman yoktun. Sonra arkamdaydın onu söylediğini de duydum."

Başını yavaşça çevirip yaş dolan gözlerini aynı kendisi gibi olan yeşillere kilitledi.

"Gittin ama yanımdaydın. Yanımdaydın ama ben bilmiyordum. Kerem ben ne yapacağımı bilmiyorum. Sadece sen ve ben de değil. Diğer olanları biliyorsun. Ve yine o sözü söyleyeceğim. Kerem biz ne yapacağız?"


Karşısındaki kadından bir farkı olmayan Kerem ne söyleyeceğini bilemiyordu. Son cümle bu kez içindeki ümidin yeşermesini sağlarken yorgun bir ifadeyle Hande'ye baktı.

"Bana güven demeyecek kadar bitirdim seni. İnsanlar bazen hata yapar ve döner. Ben hep hata yaptım. Hangisinden döneyim ki...? Bu kadar hata içinde doğru yaptığım tek şey var, o da seni sevdiğim ve senden vazgeçmeyeceğim. Senin üzülmene izin vermeyeceğim. Her şeyi tek başıma göğüsleyeceğim. Sana söz veriyorum."

Kapının açılmasıyla ikisinin de dikkati dağılırken Handan koşarak kızının yanına geldi.

"Hande'm. Güzel kızım. Nasılsın? Aklım çıktı, iki gündür. Allah'a şükürler olsun seni bize bağışladı.

Handan kızına sımsıkı sarılırken, Demir arkadan ikisini izliyordu. Kerem durağan bir ifadeyle bakarken, ayağa kalktı. Demir'in yanına gelip omzuna vurmasını izledi. Çekingen bir ifadeyle bakarken, Demir'in yanına iyice yaklaşıp konuşmasını dinledi.

"Ne oldu?"

"Dediğiniz gibi. Hesapta olmayan Hande'nin her şeyi duyması oldu."

Demir'in gözlerinden şaşkınlık ifadesi geçse de kendini toparlayıp biraz daha yaklaştı.

"Tamamdır. Zor bir süreç olacak, hepimiz için. Sizin daha zor olacak ama sabredeceğiz."

Demir güven veren bir tebessümle Kerem'e bakarken gözlerini kaçırdı.

"Zamanı geri çevirmek olsaydı hiç düşünmeden kendimi feda ederdim. Çünkü konu sen ve Hande. Handan'dan sonra seve seve canımı vereceğim iki kişi. Keşke her şey farklı olsaydı ama olmadı. Neyse. Her şey çok güzel olacak, güven bana."

Kerem şaşkın ifadesini gizlerken elinde olmadan rahatladı. Demir'in Hande'ye sarılıp konuşmasını izlerken, karısının durağan ifadesine baktı. Handan'ın elini bırakmadan kızıyla konuşması, Demir'in saçlarını okşaması... Ayakta tek başına kalırken ne yapacağını bilemedi. Kendini, ilk kez bu kadar yalnız hissediyordu. Çıkmak istedi yapamadı ama kalamıyordu da... Kapıya baktı. Erdem'in içeri girmesiyle rahat bir nefes alırken ona doğru yürüdü.

"Dışarı çıkalım mı?"

Erdem Hande'ye ve yanındakilere bir an bakıp başını salladı. Birlikte kafeteryaya gidince, Kerem'in sıkıntılı hâli artmaya başladı. Erdem aldığı çayları getirip, Kerem'e uzattı.

"Abi konuşamadık. Hande'nin yanından saniye ayrılmadın. O gün hastaneden çıktın. Ben gittiğini sandım ama geri döndün. Nereye gittin, niye gittin, niçin döndün? Açıkçası kafam karıştı. Diğer olaylar da olunca konuşmadık. Hande uyandığına göre konuşabiliriz, değil mi?"

Kerem çayından bir yudum alıp masaya bıraktı. Gözleri dalıp giderken başını kaldırıp Erdem'e baktı. Her şeyini bilen şahit olan arkadaşı... Ve her şeyini anlatabileceği tek kişi... ne konuşsa, sır olarak kalacağını bildiği can dostu... ölse de kimseye söylemeyecek... Anlatmasa patlayacak gibiydi. Anlatsa bir şey değişmeyecekti ama bildiği bir şey vardı. Dertleri bitmese de çıkar yol gösterecekti. İlk kez yaşadığı duyguları anlatmak kolay olmasa da yapacaktı. Zaten hayatında kolay ne vardı ki bu olsun... Çayından bir yudum daha alıp cevap bekleyen meraklı gözlere baktı. Neden, nereye gitmişti ve ne yapacaktı? Hepsinden önemlisi neden dönmüştü? Bundan sonra ne yapacaktı? Kafası karmakarışık olurken şu anki çıkar yolu, anlatıp, anlattıktan sonra diğer çıkar yola geçecekti. O çıkar yol olsa da, olmasa da sevdiği kadın için ailesi için ve geleceği için çıkmaz sokakta olsa çare bulacaktı. Başka yol yok sözünü çoktan rafa kaldırmıştı...

Instagram LaleSarhan
Facebook Lale Sarhan
#HanKerForever

Continue Reading

You'll Also Like

740K 6.5K 4
• Aşktan Adamlar - I • Buz gibi soğuk bir adamın, sıcacık bir yüreğe sahip kadınla olan imtihanıdır, Bal Bela. Birbirlerinden delicesine nefret eden...
3.6M 223K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
808K 45.5K 37
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
2M 15.6K 5
Avuçlarının içine aldığı elimi usulca öptü.Sonra sağ elini sol elimin üzerine koydu ve gözlerimin içine baktı. "Evlilik yüzüğünün takıldığı parmağa n...