79. Bölüm En Son Bahar

27.5K 1.8K 243
                                    

Twitter ve Instagram üzerinden #Esaret yazarak beğendikleri replikleri paylaşan çok değerli arkadaşlarım.

Kartalice77
Zehraltnkpr
Damlaaydin
NurArzu
Zeyneb999

Ellerinize emeklerinize sağlık arkadaşlar. Çok teşekkür ediyorum.❤️

Sevgili Nehir İsimtekin. Bu bölümü yazarken aklıma sen geldin. Bölüm senin. Çok severek yazdığım bir bölüm oldu. Umarım sen de beğenirsin tatlı kız. Keyifli okumalar😘

Kafanızı karıştıracak bir bölüm daha sizlerle. İlk başta n'oluyor diyebilirsiniz. Diğer bölüm de böyle başlayacak, alakasız. Anlamazsanız rahat olun. Diğer bölüm daha anlaşılır olacaktır.

Bölümü okumadan sizlerden bir ricam var. Multimedyaya tıklayın. Eski ama Harika bir Türk sanat müziği var. Nev söylemiş çok da güzel söylemiş. Dinlerseniz beni çok mutlu edersiniz. Şimdiden teşekkür ediyorum.

Hadi o zaman kahvelerimiz hazır, biliyorum. Müziğimizi de açtık. Final öncesi kalan birkaç bölümden biri "En Son Bahar" sizlerle. Keyifli okumalar efenim ✅❤️ ☕️

Sallanan, ahşap oyma koltuk... Kahve tonu mobilyaların hakim olduğu oda. Dışarıda ilkbaharın serin esintisi ve antika bir sandık üzerinde duran, tıpkı kendisi gibi, içinden eski bir şarkı yükselen plak. Sallanan koltuğun üzerinde oturan, gözlerini kırpmadan pencereden dışarı bakan, Hande. Ağaçların yeşeren yapraklarına bakıyor; boş, durgun ve anlamsız. İlkbahar tabiatın yeniden dirilişinin bir mucizesiydi.

Peki kendi hayatı?

Kendi hayatı ilkbaharın aksine sonbaharı yaşıyordu.

Hem de en son baharı...

Eski plaktan çalan şarkı, odaya dağılırken, boş bakan gözlerine yaşlar doldu. Ağlamıyordu. Ağlamayacaktı! Aylardan beri yaşadıklarını düşününce ağlamamak da elde değildi ki. Kerem'in son konuşmasını hatırlayınca gözlerine yaşlar hücum etti. İlk önce gelen gözyaşının ilk damlasını; hücum eden diğerleri, zorlayıp akıtmaya çalışıyorlardı ama ağlamayacaktı!

Ağlamayacaktı da neden gözyaşları akıyordu? Tiz bir çığlık gibi hıçkırık döküldü dudaklarından. Gözlerini, yeni yeşeren daldan ayırmadan ağlıyor, ağlıyor, ağlaması gittikçe artıyordu.

"Neden" diye bağırdı. "Neden yaptın Kerem!? Ben seni sevmekten başka ne yaptım ki!? Bu muydu karşılığı ha!? Bu mu!?"

Elleriyle yüzünü kapatıp hıçkırarak ağladı. Katıla katıla, ara vermeden. Oysa her şey ne güzel gidiyordu. Çok mutluydu. O mutluluktan ayaklarının yerden kesildiğini, başka bir gezegende yaşadığını hissediyordu ama...

Ama ayakları yerden kesilince, birisi o mutluluğu çekip almıştı, ayaklarının altından. Ayakları yere bastığı an şoka girmişti. Çünkü o mutluluk bir serap gibi kaybolup gitmişti, hayatından. Ağlamaktan kasılırken elini karnına koydu, elinin üzerine düşen gözyaşlarına aldırmadan, ağır, kırık zoraki konuştu.

"Hissediyorum. Kızımsın. Güzel kızım. Benim kızım. Seni tek başıma da olsa en iyi şekilde büyütüp yetiştireceğim. Kim derdi ki seni babasız büyüteceğim."

Son cümlesiyle gözlerinden sicim gibi yaşlar akarken, başını sağa sola çevirdi. Bu kadar mı güçsüzdü? Kolu kanadı kırılmış bir kuş gibi, kış mevsiminde ortada kalmış gibiydi...


ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin