20. Bölüm Issız Gece

64.6K 2.9K 525
                                    

Müziği açmadan okuyan arkadaşlarımız var. Bu kez rica ediyorum açın. Neden mi? Çünkü bölüm onu gerektiriyor. Şahane bir keman dinletimiz var ve bölümde anlatıldığı için tam hissetmeniz açısından açarsanız sevinirim. Eski Lale açmayanın telefonu bozulsun derdi ama şimdiki Lale demiyor.☺️ Şimdi sadece rica ediyorum ve beni kırmayacağınızı biliyorum.

Alakasız, n'oluyor diyeceğimiz bir bölüm. Böyle alakasız bölümler çok olacak hazır olun. Kahveler hazır müziği açtık o zaman bölüm çok sevgili okurlarımın yani sizlerin. Buyrun efenim ☕️🐞💜




Kocaman oda tek bir yatak... Üzerinde sırt üstü boylu boyunca yatan genç bir kız.

Hande...

Üzerinde geceliği, nemli saçları yastığına dağılmış, kolları yanlara açılmış. Kocaman odada küçücük kalmış kocaman yatak...


Elektrikler gitmiş sanki, mum yanıyor. Cılız ışığını yaymaya çalışan ama yayamayan. Gözlerini açtı halsiz bitkin. Tavana baktı. Mum ışığının kıpırtıları tavanda oynaşırken gözlerini kırpmadan izledi. Başı ağrıyordu. Hem de çok... Bileğinde hissettiği sıcaklıkla ağırlaşmış başını yavaşça, halsizce çevirdi.

Gördüğü kişiye tepkisiz bakıyor ne olduğunu anlamıyordu.

Vücudu anestezi etkisi altında gibi kıpırdamıyordu. Sadece başını çevirebilmişti ve çevirdiğinde gördüğü, o adam elini tutmuş moraran bileğini öpüyordu. Kırpmadığı gözlerinden bir damla yaş yanağına süzülürken zoraki konuşabildi.

"Neden? Neden yapıyorsun?"

O adam...

Kerem Karahan...

Simsiyah odayı cılız ışığıyla aydınlatan mum ışığının loş ışığında yeşil bakışlarını Hande'ye sabitledi. Yüzünde hüzün vardı. Acı, keder ve... Ve çok başka bir şey anlaşılmayan...

"Şş uyu hadi."

Hande dudaklarını bastırıp başını olumsuz anlamda sağa sola çevirdi.

"Hayır. Uyumak istemiyorum. Başım ağrıyor. Kalbim ağrıyor. Bileğim acıyor ve bunları sen yaptın. Ben sana ne yaptım?"

Hüzünlü yeşil gözler baktı gece siyahı gözlere. Çok şey söylüyordu ama anlayana. Morlukların üzerine dudaklarını ipeğimsi bir dokunuşla değdirip çekti.

"Sen bana neler yapıyorsun? Uyu güzelim. Sadece uyu."

"Hayır. Hem ben kalkmak istiyorum ama neden kalkamıyorum? Neden vücudum hissiz?"

Hande başını çevirip tavana baktı. Akşam olanlar aklına gelince hızlı hızlı nefes almaya başladı. Sesi tiz bir çığlık halini alırken dudaklarını bastırdı. Kalkmak bağırmak istiyordu ama hiçbirini yapamıyordu. Sanki eli ayağı bağlıydı. Sanki boynundan aşağısı felç olmuştu. Gözyaşları akarken yanaklarından, sayıklarcasına konuşmaya başladı.

"Beni bırak. Lütfen. Kimseye bir şey anlatmam. Ben buraya ait değilim. Bana bir kez bile sesini yükseltmeyen babam hayatımı yerin dibine batırdı. Elimi tutmaya kıyamazken ellerimin haline bak. Hepsini sen yaptın. Şimdi neden böyle yapıyorsun? İçim acıyor ama kimseye anlatamıyorum. Nefes alıyorum ama aldığım her nefes ciğerlerimi çürütüyor. Ben her geçen gün ölüyorum. Yavaş yavaş. Ama kimse bilmiyor öldüğümü,  yaşıyorum sanıyorlar."

Hande ağlayarak sitem dolu konuşurken bileğini öpen dudaklar bir an olsun öpmeyi bırakmadı. Küçük dokunuşlar bırakıyordu ama her dokunuş Hande'ye acı veriyordu. Saçlarında dolaşan eli hissettiğinde aldığı nefesini tuttu. Saçlarında hissettiği öpücüklere tepkisiz dururken başını yavaşça çevirdi. İlk kez bu kadar yakın temas halinde gözler ve nefesler... İlk kez öfkeyle bakmayan yeşil ve siyahın büyük buluşması. Sıcacık nefesler birbirine karışırken Hande yutkundu. Anlayamadığı olaylara eklenen bir olay daha...

ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin