Başlangıç: Tehlikeli Kızıl

נכתב על ידי sanssiiizzyazaar

324K 15.2K 2.1K

"Sesin nabzım, gülüşün nefesim olmuş." Tüm hakları saklıdır. © ™ •HİKAYE DÜZENLENMİŞTİR.• VEYL SERİSİNİN BİRİ... עוד

♣ TANITIM ♣
♧ GİRİŞ ♧
♣ KARAKTERLER ♣
1.Bölüm: "Kaçan Kovalanır"
2.Bölüm: "Damga"
3.Bölüm: "Bar"
4.Bölüm: "İnat"
♧ Ön İzleme ♧
5.Bölüm: "Ölüm"
6.Bölüm: "Kurşun"
7.Bölüm: "Namlu"
8.Bölüm: "Laz Kızı"
9.Bölüm: "Unutamayacağım"
10.Bölüm: "Figüran"
11.Bölüm: "Kağıt"
12.Bölüm: "Kasırga"
13.Bölüm: "Öpücük"
14.Bölüm: "Önemsemek"
15.Bölüm: "Alışmak"
16.Bölüm: "Karar"
17.Bölüm: "Güven"
♣ Ön İzleme ♣
18.Bölüm: "Test"
19.Bölüm: "Dengesiz (1)"
20.Bölüm: "Dengesiz (2)"
21.Bölüm: "Cayır Cayır Yanıyorsun!"
22.Bölüm: "Savaş alanı"
23.Bölüm: "Bomba"
23.Bölüm'ün devamı.
24.Bölüm: "Acemi"
25.Bölüm: "Küçük Fare"
26.Bölüm: "Seviyorum!"
27.Bölüm: "Kimseler"
28.Bölüm: "Delilik"
29.Bölüm: "Kıskançlık"
30.Bölüm: "Meftun"
31.Bölüm: "Aşkın Dansı"
32.Bölüm: "Benimsin"
33.Bölüm: "Şarkı söylediğim kadın"
34.Bölüm: "Atkı"
35.Bölüm: "Başlangıç"
36.Bölüm: "Beklenmeyen (1)"
36.Bölüm: "Beklenmeyen (2)"
37.Bölüm: "Mezarlık"
♧ Ön İzleme ♧
38.Bölüm: "Dudaklarımın yakıştığı yer"
39.Bölüm: "Kalbim Ölüyor"
40.Bölüm: "Karm'aşık' (1)"
41.Bölüm: "Karm'aşık' (2)"
42.Bölüm: "Never be alone"
43.Bölüm: "Milat"
♣ Ön İzleme ♣
44.Bölüm: "İşini bitirin"
Duyuru;
45.Bölüm: "Medusa (1)"
DUYURU
46.Bölüm: "Medusa (2)"
47.Bölüm: "Kızıl'ım..."
49.Bölüm: "Ceza"
◆ TEHLİKELİ KIZIL ◆
FİNAL | PART 1
FİNAL | PART 2
ZEMHERİ, YAYINDA!
☀VEDA☀
TEŞEKKÜRLER
MİNİCİK BİR DUYURU;
Özel Bölüm 1
BİLGİLENDİRME
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Özel Bölüm 4

48.Bölüm: "Her şeyin başladığı yer"

2.6K 182 14
נכתב על ידי sanssiiizzyazaar

Bölüm şarkısı: Kaan Tangöze - Bekle Dedi Gitti. Şarkıyı mutlaka dinleyin. Son zamanlarda playlistimde en çok çalan şarkı^^ Bölüm yine full ZeyKer ;)

-SON 2-

------------------------------------

"Bekle dedi gitti, ben beklemedim... o da gelmedi. Ölüm gibi bir şey oldu; ama, ama, ama kimse ölmedi."

"Gidicem." dedi kısaca ve ardından hem ruhunu, hemde Kerem'in benliğini uçurumun kıyısına süren cümleyi, sadece 2 kelime ekleme yaparak fısıldadı. "Seni dinlemek, senin yanında olmak, dünyanın en güzel şeyi, Kızıl'ım..."

Kerem, genç kadının dudakları arasından, uzun bir zaman gibi geçen onca dakikanın ardından, kendisine bahşettiği kelimelerde yıkımı hissetti. Sadece bir an için... kısa bir an için Zeynep'in dün öğrendiği tüm gerçekleri öğrendiğini hatta bu yüzden gitmeyi bu denli kolay kabul ettiğini düşündü. Düşüncesinin mantıksız oluşu kafasına, 6.kattan aşağı düşen saksının yere çarpışı misali dank ederken sertçe yutkundu.

'Seni dinlememek dünyanın en güzel şeyi, hayatım.'

Julianna'nın sesi istemsiz beyninde yankılanırken tedirgince nefes aldı. Nefes alırken zorluk çekiyormuş gibi hissediyordu.

'Seni dinlemek, senin yanında olmak, dünyanın en güzel şeyi, Kızıl'ım...'

Zeynep'in söylediği beyninin her noktasına çarpıp vücuduna yayılırken damarlarından geçen kanın karıncaladığını hissetti, Kerem. Eski, tüplü televizyonların ara ara karıncaladığı gibi bedeni karıncalıyordu.

"Ze-zeynep..." dedi kekelemesine içinden binlerce kez küfür ederken, Kerem. Zeynep az önce düşündüğü gibi şimdi Kerem'in düşünmesini istiyordu.

Genç kadın adamın avcunun içindeki ellerini azar azar geri çektikten sonra Kerem'in gözlerinin içine bakmaya devam etti. Genç adam, Zeynep avcunun içinden ellerini çekince az önceki yaşadığı yıkıma adım attığını ve dahası o yıkımın tam ortasında olduğu hissetti. Bedeninin, ruhunun ilk defa bu denli sarsıldığını hissetmişti. Kerem'in iki eli yine kendi dizlerinin üzerinde öylece kalırken boşluktaymış gibiydi. Zeynep ellerini geri çektikten çok kısa bir süre sonra ellerini adamın dizlerinin üzerinde kalan ellerinin üzerine koydu ve sığmasa da sarmaya çalıştı. "Kızıl..." dedikten sonra ellerinin arasındaki adamın elini sıktı. "Ben senin için, bizim için her şeyi yapmaya hazırım. Sonucu ne olursa olsun..." dedikten sonra dudaklarının ucunun yukarı doğru kıvrılmasına izin verdi. "Ben... ne bileyim, benim senden başka kimim var ki? Sığınabileceğim... sarılabileceğim... ailem diyebileceğim..."

Zeynep, az önce, çok değil biraz önce yaşadıkları anın şimdi tam tersine döndüğünü düşünce gülümseyişi daha çok yüzüne yayılmıştı. Az önce o susuyordu, şimdiyse Kerem. Gerçi Kerem'in susma nedenini tahmin edebiliyor, tahmin etmekten de öte biliyordu.

Kerem, genç kadının söyledikleriyle bir kez daha yutkunmuştu. Dudaklarını nihayet tekrar aralayabildiğinde derin bir nefes aldı. "Zeynep..." dedikten sonra kesik bir nefes alıp aynı şekilde yine kesik -yarım- bir nefes bıraktı. "Güzelim. Ben... bak, geçmişimi senden saklayacak, inkar edecek değilim. Zaten öyle süslü, şaşağlı, güzel, düzenli her ne boksa öyle bir geçmişim olmadı. Sana kim söyledi yahut sen nasıl öğrendin bilmiyorum... öğrenmişsin. Belki bunu sana önceden, benim söylemem gerekiyordu."

Genç kadın, "Kerem..." deyip araya girmeye çalışsa da Kerem hızla genç kadının yüzüne yüzünü yakınlaştırıp dudaklarına kısa bir öpücük bırakıp geri çekilmişti.

"Lütfen dinle... kesmeden. Bak, dediğim gibi ben geçmişimle övünmedim, övünmem de. Julianna, yıllar önceydi. Gerçi ilişki bile sayılmaz. Beni sevdiğini inkar edemem. Ama ben ona hiçbir zaman öyle bir şey hissetmedim. Kız kardeşim gibiydi, çok rahat her şeyi anlatırdım ona ve o da küçük kız kardeşimmiş gibi dinler kimi zaman yol göstermeye falan çalışırdı. Zeynep gerçekten, ben ilk defa sana karşı öyle tuhaf, içimin içime sığmadığı şeyler hissettim. Yemin ederim." dedi ve omuzlarının çökmesine izin vererek bir nefes bıraktı.

Zeynep, Kerem'in ardı ardına kurduğu cümleleri, iki dudağının arasından çıkan sözcükleri pür dikkat dinlemişti. Genç adamın bocalayarak cümleye başlaması sık sık derin nefes alıp, aldığı nefesi aniden bırakması ve samimi sesi genç kadının kıkırdamasına neden olmuştu. O kızın cümlesini bir iki kelime eklemi yaparak ve tam tersini söylerek kurduğu o cümleyi Kerem'i yargılamak, suçlamak veyahut başka bir şey için söylememişti. İçinden geldiği için sarf etmişti öyle bir cümleyi. Belki birazcık da, o kızın Kerem'e o cümleyi defalarca, onlarca kez söylemiş olma ihtimali Zeynep'i deli ettiğinden ve o cümleyi Kerem'in tüm benliğinden silmek istediğinden söylemişti. Bunun kıskançlık olduğunu tüm benliğiyle reddetse de, içinden bu düpedüz kıskançlık diye basbas bağırıyordu! "Kerem, sana inanıyorum. Bu yüzden yemin etmene gerek yok."

Kerem dakikalar önce kendisini yıkıma uğratan, yıkımın içine hapseden cümleyi beyninin bir köşesine kazımış ve şimdilik anı yaşamak adına hafızasının tozlu raflarından birine kaldırmıştı ancak o cümlenin uzun bir zaman boyunca, bu anı düşündükçe girmiş olduğu yıkıma gömüleceğini biliyordu. "Senin gitmeyi bu kadar kolay kabul edeceğini bilsem o kadar hırpalamazdım kendimi, nasıl söyleyeceğim, diye." dedikten sonra Zeynep'in burnunu kırıştırıp yüzünü ekşitmesiyle dakikalardır içinde olduğu yıkım silsilesinden az da olsa arındığını hiasetmiş ve dudaklarının yukarı doğru kıvrılmasına izin vermişti.

"Ne, seninle kavga etmemi mi isterdin?"

Kerem alt dudağını dişlerinin arasına alıp bıraktı. "Evet, yani... ne bileyim inatsın ya sen, yine katır inadın tutar diye düşünmüştüm. Akla karayı seçtim sabaha kadar."

"Seni sevdiğim ve senin için her şeyi yapabileceğim aklının bir köşesinde yer edinsin o zaman." dedikten sonra alnını adamın çenesine yasladı. "Ben seni aklımdan çıkaramıyorum, sana da aynısını tavsiye ederim."

Kerem çenesine yaslanan kızı iyice kendisine çekip sarıldı. Dudaklarında muzip bir gülümseme yer edinirken kıkırdadı. Erkeksi kıkırdayışı kulübenin tahtadan -ahşaptan- oluşan duvarlara çarpmış ve yankı bulmuştu. "Ben, sen kafana, beynine, aklına her neyse işte. Oraya sağ ve sol -beyin- lobundan başka bir şey sığdıramadığını sanıyordum." dediğinde Zeynep, aklına dolan o cümlesiyle gözlerini koskocaman açmış ve yanaklarını şişirerek bir nefes vermişti. O an, alelacele sırf Kerem'i ters köşeye yatırıp gol atmak amacıyla söylediği o cümleyi genç adamın unutmamış olması kendisini utandırmıştı.

'Seni oraya soktuğum yok. Zaten orada sağ ve sol -beyin- lobum haricinde bir şey sığdırabileceğimi sanmıyorum.'

Elini yumruk yapıp adamın omzuna yumruk atarken, eli hafif acımıştı ancak umursamamaya çalışıyordu, yanaklarına kanın toplandığını hissetmişti. "Vaaaay! Hafızamız pek bir kuvvetli bakıyorum." demişti utanmasına rağmen alay etmeye çalışarak.

"Senin o iki dudağının arasından çıkan her kelimeyi kazıyorum ben beynime." deyip sulu bir biçimde kızın alnına bir öpücük bırakmıştı.

Geçen yarım saatte ikisi de sessizdi ve sadece birbirlerinin kokularını benliklerine kazımak istercesine sımsıkı sarılmışlardı. Kerem uykusuz geçen geceye oranla fazlaca rahatlamıştı. Kokusundan ayrılmak istemediği kadını, süresi belirsiz bir biçimde üstelik bile isteye -pek de istediği söylenemezdi- onu kendisinden uzaklaştırmak her ne kadar hala tedirgin olmasını -içten içe- sağlasa da, şimdilik yaşadığı huzuru hiçbir şeye değişmezdi. Sonsuza dek ayrılmadıkları varsayımı nefes almasını sağlıyordu, genç adamın. Zeynep, huzursuzdu. Keremden ayrılmayı ve belirsiz bir süre için belki de hiç görüşememeyi istemiyordu. Ama yapacaktı. Kerem için yapacaktı. Bu zaman dek birçok kez genç adama karşı fevri davranmış ve karşı çıkmıştı. Bu özelliğini sevmese de, diğerlerinden onu ayıran özellik de tam olarak buydu. Bu fevri davranış stili, onu Zeynep yapan yegane şeydi, babasından onu yadigar olan tek şeydi. Belki de hayatında ilk defa bu davranışından, kendisinden feragat edecekti. Fedakarlığın aşkı, duyguları güçlendiren nadir varlıklardan biri olduğunu bilmesiyse içinin biraz olsun rahatlamasına neden oluyordu. Hem Zeynep, adı-soyadı kadar iyi bildiği bir şey varsa: o da karşısındaki, kolları arasında olduğu ve de huzur dediği adamın onu asla bırakmayacağıydı. Kerem onu bırakmazdı, bırakamazdı ki. Tıpkı kendisinin de genç adamı asla bırakamayacağı gibi.

Kahvaltıyı göz ardı edip öğlene dek birbirlerine sarılıp oturmuşlardı. Ardından Kerem, telefonunu paramparça ettiği gerçeğinin kafasına dank ettiği sıralarda, Zeynep'i bir şekilde -ki bu gerçekten çok zor olmuştu- duş almaya ikna edip kulübenin küçük banyosuna gönderdikten hemen sonra ezbere bildiği 2 numaradan birini, Erkan'ı aramıştı. Erkanla kısa yaptığı görüşmede Egemen'i aramasını isteyen Kerem, işi hallettiğini sorup sormamasını istemişti. Erkan bunun ne işi olduğunu sorsa da, genç adamdan net bir yanıt alamamıştı. Egemenle görüştükten hemen sonra, onun aradığı numaradan -Zeynep'in telefonunu- aramıştı, Erkan. Kerem istediği yanıtı Erkan'ın aracılığıyla Egemenden almanın keyifiyle gülümserken Erkan'ın biletleri aldığını öğrenince nereye olduğunu sormuştu. Ondan aldığı cevap şaşırmasına yol açsa da, akla gelmeyecek yerlerden biri olduğundan beğenmişti. Erkan'ın ardından ezbere bildiği bir diğer numara olan Ömer'i aramıştı ancak yanıt gelmemişti.

Ardı ardına aramalarını sürdürürken, bir ara acaba yanlış numara mı, diye de düşünmeden edememişti, Kerem. 7.aramasında nihayet açılan telefona ve Ömer'in 'özür dilerim abi' nidasına ne bir selamla ne de bir fırçayla karşılık vermemiş yalnızca birkaç küfürle yanıtlamıştı. Pusat hakkında bilgi aldıktan sonra daha net ve öz bilgiyi havalimanında ve sonrasında bırakmıştı.

Zeynep'in duştan çıkmasının ardından ayak üstü bir şeyler atıştırdıktan hemen sonra kulübeden çıkmış ve şehre doğru yola çıkmışlardı. Genç kadın, buraya zorla getirilmiş olsa da, o kulübeyi, orada -yaşadıkları anları düşünürken kızarsa bile- yaşadıklarını özleyeceğini düşündü.
Kısa ve bir o kadar da sessiz geçen yolculuğun ardından havalimanına gelmişlerdi. Arabayı park edip aşağı indikten hemen sonra Kerem, Zeynep'in elini sımsıkı yakalamış ve avcunun içine hapsetmişti.

Zeynep'in aklına yeni gelen şeyle gözlerini kocaman açıp Kerem'e döndü ve olduğu yerde durdu. O durunca onun hemen hemen üç adım önünde olan Kerem de durmak zorunda kalmıştı. "Ya! Ben hiçbir şey almadım ki yanıma! Ne bavulum var ne başka bir şeyim..."

"O halledildi bile. Ömer halletti, bavulun içeride seni bekliyor." dedi tek ve boştaki eliyle içeriyi işaret ederken. Birkaç adım sonrasında kapıdan içeri girecekleri sırada bu sefer duraksayan ve olduğu yerde durup kolundaki saate baktı. Biraz daha vakitleri olduğunu gördüğünde Kerem, içeri girmekten vazgeçip avcunun içindeki kızın elinden destek alarak kapının önünde ister istemez birkaç kişiye çarpa çarpa havalimanının arka kısmına doğru ilerlemişlerdi. Kerem önde, Zeynep bir adım gerisinde ilerlerken genç kadın geldikleri yeri görünce kıkırdamasına engel olamamıştı. Kızın kıkırdayışı, Kerem'in kulaklarında yankı bulunca genç adam da sırıtmasını engelleyememişti.

"Her şeyin başladığı yerdeyiz, ha!" deyip gülümsemeye devam etti, Zeynep. Ardından elini adamın avcunun içinden usulca çekip Kerem'in üç, dört adım önüne geçmişti. "Cesaretli kızları severim ama şimdi işim var." dedi sesini hafif kalınlaştırıp ilk karşılaştıkları gün, Kerem'in tam da burada söylediği ve aklında kalan nadir sözlerden oluşan o cümleyi.

Kerem, genç kadının bu taklidine karşın kahkaha atıp başını iki yana salladıktan sonra Zeynepten geri kalmayarak o günsen aklında kalan bir cümleyi, sesini incelterek söylemişti. "Manyak mısın oğlum sen?"

Bu sefer Keremle birlikte Zeynep de kahkaha atmıştı. "Benim sesim öyle ince değil bir kere!"

"Hayır, aynen böyle. Bazen öyle bir konuşuyorsun ki, kedi miyavlamasına benzer oluyor." dediğinde Kerem, gür bir kahkaha atmıştı. Zeynep gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp sağ ayağından çıkardığı düz taban, spor ayakkabısını Kerem'e fırlattı. Kerem'in omzuna çarpan ayakkabı yere düşüp tok bir ses çıkarırken Kerem gözlerini kısıp genç kadına baktı. Zeynep şirince omuz silktikten sonra "Ne? Dua et topuğu yoktu!" dedi ve kıkırdadı.

İkisi de, az sonrayı umursamadan anı yaşamaya devam ediyordu. Her ikiside biliyordu ki: bu anları belki de uzun bir zaman bir daha yaşayamayacaklardı. Yine her ikisinin gözlerinde az da olsa, en azından dışarıya yansıtmamaya çalışıyorlardı, robotik bir endişe vardı. Kerem hızla Zeynep'e doğru yaklaşmaya başlarken genç kadın tiz bir çığlık atıp kaçmaya çalıştı. "Gel buraya! Nasıl olsa yakalayacağım!" deyip hızını biraz daha arttırdı, Kerem. Onun kahkahası, Zeynep'in sahte ama bir o kadar da tiz çığlıklarına karışırken sesleri duyan birkaç havalimanı görevlisi, yine 10 kişiyi geçmeyen, tabiri caizse bir avuç insan arka tarafa toplanmıştı. Görevliler hala neyin olduğunu çözmeye çalışsa da, geri kalan yolculardan bir kısmı iç çekerek ve gülümseyerek izliyor, diğer bir kısmı ise telefonlarının yahut fotoğraf makinelerinin kadrajını açmış anı çekiyorlar, ölümsüzleştiriyorlardı.

Kerem, neredeyse hiç çaba sarf etmeden Zeynep'i yakalarken onlarca kez genç kadın yüzünü kaçırırken, nereyi öptüğünü umursamadan kızın yüzünün her karesine öpücük bırakıyordu. Bir süre sonra ikisininde gülmekten nefes nefese kalmış bedenleri birbirlerine sarılarak durdu. Kerem'in başı Zeynep'in boyun girintisindeydi ve genç kadının başı adamın geniş omuzuna yaslıydı. Zeynep etraflarındaki bir avuç insanı fark edince daha çok yaslandı Kerem'e. "Off! İnsanlar bize bakıyor, Kızıl!"

Kerem, Zeynep'i biraz daha sinir etmek adına gülüp dudaklarını araladı. "Bu sabah dediğin Kızıl'ımdan sonra sadece Kızıl çok eksik geldi."

"Demek öyle." deyip sırıttı Zeynep ve ardından devam etti. "Tamamlamamı istiyorsun yani."

Kerem daha sıkı sardı Zeynep'i. Genç kadının tek ayağında ayakkabı olmadığından tek ayağı hafif yukarıda, havadaydı. "Aynen... tüm boşluklarımı doldurmanı istiyorum. Ve inan bana sadece Kızıl çok eksik kaldı."

"Pekiiii." dedi hafifçe i harfini uzatarak, genç kadın. Kollarını adamın boynuna daha sıkı dolayarak başını yasladığı omzuna bir öpücük bıraktı. "Tehlikeli Kızıl." dedi. Kerem dediğiyle mest olurken kızın boynuna sert, sesli ve sulu bir öpücük bırakmıştı.

"Her şeyin başladığı yerdeyiz." dedi Kerem başını kızın boyun girintisinden çıkarırken. "Her şeyin başladığı yer..."

Zeynep biraz tedirgin olsa da, aklına az sonra olacaklar gelince yüzünün düşmesine engel olamamış ve ardından dudaklarını aralamıştı. "Belki de her şeyin bittiği yerdeyiz." dediğinde Zeynep, genç adamın boğazında kocaman bir yumru oluşmuştu sanki.

"Yok öyle bir şey!" dedi sertçe Kerem. Kızı hafifçe kendisinden uzaklaştırıp alnını alnına yaslamıştı. "Sen benden öyle kolay kurtulabileceğini mi zannediyorsun?"

Zeynep derin bir nefes çekti içine. Burnuna adamın erkeksi kokusu dolunca tüm bedeninin baştan aşağı sızladığını hissetmişti. "Senden kurtulmak istemiyorum."

"Güzel, bende seni bırakmıyorum zaten. Sadece konuştuğumuz gibi kısa bir müddet için böyle olması gerekiyor. Sonra yanına bende geleceğim." dedikten sonra kıza bir kez daha sımsıkı sarılarak onu kucaklamıştı. Az ileride yan yatan spor ayakkabıyı da güç bela yerden aldıktan sonra havalimanının ön tarafına yöneldi. Orada toplanan insanlar imrenen bakışlar fırlatırken, Zeynep ve Kerem'in umurunda dahi değildi. "Zeynep dakikalardır demeyeyim, dayan Kerem diyorum ama ben seni çok özleyeceğim."

Zeynep ayaklarını biraz daha yukarı kaldırdı. Kerem'in kucağında havalimanının içine doğru adım adım ilerlerken adamın kulağının arkasında bir noktaya uzunca bir öpücük bıraktı ve ardından dudaklarını adamın kulağının hizasına getirip fısıldadı. "Bende seni özleyeceğim, Kızıl'ım."

Havalimanından içeri girerken Kerem'in fısıldadığı cümle, Zeynep'i öyle etkilemişti ki, sadece o an için alelacele adamın kucağından aşağı inip ardına bakmadan havalimanından koşarak kaçmayı düşündü. Gitmemek için türlü bahaneler üretmeyi düşündü. Adama sımsıkı sarılarak bırakmamayı düşündü. Kararından vazgeçecek gibi olduğu anlarda aklını başına getiren yine Kerem'e olan sevgisiydi. Ancak sadece şunu biliyordu ki: Kerem'in ona -şuan- son fısıldadığı cümleyi her nereye gidecekse asla unutamayacaktı. Onu her özlediğinde beyninde yankılanacak bu cümle, belki bir daha Keremden duyamayacağı kadar güzel bir cümleydi. Güzel ve son derece özel. "Sesin nabzım, gülüşün nefesim olmuşken seni -kısa süreliğine de olsa- öyle ağırıma gidiyor ki... kokunu hapsetmek istiyorum bedenime güzelim."

Instagram: bordobluelif61 .

המשך קריאה

You'll Also Like

4.1M 93.2K 103
❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim. Senden vazgeçtiğ...
593K 37.6K 38
Yıllardır düzenlenen bir evlilik müsabakası... Bu yarışa katılan geçmişi gizemli ve ruhu intikamla dolu bir İngiliz leydisi... Evlilikten köşe bucak...
226K 21K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
betty נכתב על ידי ︎ ︎

ספרות חובבים

2.4M 212K 33
Ama New York'a geldiğimden beri bir kokusu var. for vanilla baby