11.Bölüm: "Kağıt"

4.6K 208 47
                                    


Multimedya : Benim yapımım.

Playlist : Lost Frequencis - Reality

-------------------------

(Keremden)

"Sana bir türlü benim olana dokunmaman gerektiğini öğretemedim, Nihat Kara. Ama sana bu ders olsun. Sana iyi bir avukat tutmanı öneririm. Yoksa birkaç aya kalmaz beş parasız kalacaksın." dedim. Elim hala omzundaydı ve ara sıra haddinden fazla sıkıyor olmamdan ötürü yüzünü buruşturuyordu. Omzunun üzerinden kıvırcığa bakıyordum. Yüzünde korku ve telaş kırıntıları vardı ama bunu gizlemeye çalışıyordu. Gözümle birkaç işarette bulundum. Anlamış olacak ki duvarın dibinden Pusatların olduğu tarafa geçti. Tekrar Nihat Kara'ya döndüğümde fazlasıyla düşünceli olduğunu fark ettim. Elimi omzundan çektim. Yere sabitlediği bakışlarını bana çevirdi ve elini beline attı.

"Ben bitti demeden bitmez, oğlum." dedi ve belinden çıkardığı silahla hızla arkaya döndü. Az önce Zeynep'in durduğu yere doğrulttu silahını. Güldüm. Ağır ağır bana döndü. Silahını da yavaş yavaş aşağı indiriyordu. Beni hala basite almasına katlanamıyordum. 2 dakikasını bu saçma plana harcamıştı. Ama plan, daha doğrusu belinden çıkardığı boş silah onun kaybettiğinin ve de çaresizliğinin bir göstergesiydi.

"Ben senden her zaman 10 adım öndeyim, baba (!)" dedim. Seslice yutkundu. Silahı tamamen yere indirmişti. Silahı tutan eline hafif bir şekilde vurunca silah yerle buluştu. Nihat Kara'ysa hala bana bakıyordu.

"Silah boştu değil mi?" dedi. Sesi kısık gelmişti. Bitik gibi gözüküyordu. Kafamı olumlu anlamda salladım. "Akıllısın, fazlasıyla zeki. Ama şunu unutma oğlum, sen bir Kara'sın! Ve o yaşadığın lanet sokaklarda bu mutlaka yoluna taş koyacak."

Yüzümü buruşturdum. "Ben Kerem Sayer'im! Benim bu lanet sokaklarda yaşamamın sebebi sensin. Bunun hesabı pahalı, Nihat Kara. Belki bundan öncelikle Kara Holding'i kaybetmekle başlarsın? Ha?" dedim.

"Kerem sen sadece bana değil, annene ve Egemen'e de zarar veriyorsun." dedi. Kafamı iki yana salladım.

"Benim ailem yok! Bunu aklına sok, Nihat Kara. Benim bu sokaklardan başka evim yok. Ve sen Nihat Kara, eğer bir daha benim olana dokunur, ona zarar vermeye kalkarsan seni yemin ediyorum öldürürüm!"

~*~

Yol boyunca sessizdik.

Ne ben, ne de Zeynep konuşmuyorduk ki bu sessizlik süreci kıvırcık için bir rekordu sanırım. Arabanın içerisinde sadece kıvırcığın açtığı radyodan gelen müzik sesi yankı buluyordu, o da oldukça kısıktı. Mırıltımsı şeklindeydi. Zeyneplerin evinin önüne geldiğimizde arabayı kenara bir yere park ettim ve el frenini çektim ama hala araba çalışır vaziyetteydi. Zeynep, arabaya bindikten birkaç saniye sonra taktığı emliyet kemerini çıkardı.

"Beni kurtardığın için teşekkürler, bunu yapmak zorunda değildin." dedi. Sesi çekingen çıkmıştı, kontrol etmekte zorlanmıştı belli ki. Bunu sesinin titreyişinden anlamıştım. Bakışlarını yüzümde hissediyordum. Gözlerimi direksiyondan çekerek onun gözlerine diktim.

"Yapmalıydım. Hem unuttun mu sen de bana yardım etmiştin." dedim. Dudaklarını ıslattı ve bakışlarını benden kaçırdı. Dudağını ısırdı. "Ödeştik."

Gözleri yeniden gözlerimi bulduğunda bambaşka bir ifade olduğunu gördüm. Tekrar gözlerini kaçırdı ve kafasını olumlu anlamda salladı. Arabadan inmek için hareketlendiği sırada onun oturduğu koltuğun olduğu yöne doğru eğildim ve sol kolundan tuttum. Kafasını bana çevirdi ama bir gözlerime bir de bileğindeki elime bakıyordu. Gözlerime baktığı sırada etraf karardı ve yine onun silüeti belirdi sanki. Gözlerimi kısıp yutkundum. Bileğini neden tuttuğumu bile bilmiyordum, ani bir refleksle olmuştu. Hala gözlerime bakıyordu ve bir şeyler uydurmam gerekti.

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin