31.Bölüm: "Aşkın Dansı"

4.9K 267 69
                                    

Genç kız, karşısında hatta dibinde olan adama bakamıyor, sürekli gözlerini kaçırıyordu. Yanaklarının sıcaklığı hala ısısını korurken başından yukarı dumanların çıktığını hissettiğine yemin bile edebilirdi. Elleri, ayakları tir tir titriyor Kerem ona bir şey diyecek diye ödü kopuyordu. En son kendisine son söylediklerini tekrar etmesini söylemişti ama Zeynep'in dili lâl olmuş gibiydi. İçinde fırtınalar kopsa da, durgundu. Suskundu ama aslında çığlık çığlıyaydı. Belki attığı bu nağralar* sevinçtendi. Belki de utangaçlık duygusundan... belli mi olur belki de üzüntüdendi. Karma karışıktı genç kız. Yutkundu. Kerem, çöktüğü yerden ayağa kalktı ve yatağın bir köşesine, Zeynep'in yanına oturdu.

"Konuşmayacak mıyız?" diye sordu adam, kıza bakarken. Kerem, Zeynep'e ısrarla bakmasına rağmen kız da büyük bir ısrarla kendisine bakmıyordu. Dirseklerini dizine yasladı. Göz ucuyla Zeynep'e baktı. "Zeynep... susma."

Zeynep bakışlarını yere çevirmiş, halının desenini inceliyordu. "Özür dilerim..." dedi kendini tutamayarak. Derin bir nefes aldı. "Çok, çok, çok özür dilerim..."

"Ne için özür diliyorsun?" diye sordu bu defa Kerem. Kızın tepkilerine bir anlam veremiyordu. Zeynep, itiraf ettiklerinden sonra ilk defa Kerem'in yüzüne bakmıştı. Kızın buğulu çikolata kahveleri, adamın parlak yeşilleriyle buluşurken ikisi de iç geçirmişti.

Zeynep elleriyle oynamaya devam ediyordu. "Hata yaptım değil mi?"

Kerem kaşlarını çatar. "Zeynep ne hatası, ne özrü? Açık konuşur musun artık? Bir 10 dakika daha sabredebileceğimi sanmıyorum." demişti cümlesinin sonuna doğru kızın odaklandığı dolgun dudaklarından bakışlarını kaçırmaya çalışırken.

"Kerem yemin ederim, ağzımdan bir kere de çıktı. Yani öyle- öylesine... saç- saçmaladım bel- ki. Ya-yani..." kız devam edecekken Kerem hızla kızın üzerine eğilmiş baş parmağını dolgun dudaklarına koymuştu. Kız dudaklarına kapanan parmakla susmak zorunda kalmıştı. Adamın yeşilleri daha çok parlarken Zeynep yutkundu. Kerem parmağını geri çekerken alnını kızın alnına yaslamıştı.
"Ağzından çıkanlar önemli değil benim için, kalbinden firar edenler..." dedi fısıltıya yakın bir tonda Kerem. Zeynep bir kez daha yutkunmuştu. "Sen şimdi istersen inkâr et, istersen başka bir şey yap... duydum güzelim... bundan sonra benden kurtulamazsın."

Zeynep biliyordum, dermiş gibi başını aşağı yukarı sallamış, ardından da derin bir nefes vermişti. "Elinden daha kurtulamayacağım değil mi? Bak Kızıl..."

Kerem sözünü keser. "Elimden kurtulur musun bilmiyorum ama... kalbimden kurtulamayacağın kesin." dedi Kerem. Böyle bir tepki beklemeyen Zeynep şaşkınlıktan öylece kalakalmıştı. Genç adam alnına alnı yaslı kıza biraz daha yaklaşmış burnunun, kızın küçük ve ucu kırmızılaşmış burnuna değdirmişti. Genç kadın, adamın nane kokan nefesini içine çektikçe daha çok heyecanlanıyor, eli ayağı birbirine dolanıyordu. İki gencin de nefesi sıklaşmıştı. Kerem, kızın nefes alıp verirken alt dudağına yaptığı işkenceyi izlerken bulmuştu kendini. Zeynep'in alt dudağındaki dişin kendisine ait olduğunu düşündükçe başı dönüyordu. Parmağını kızın yanağına gezdirdi. Dudakları kızın dudağının kenarıyla buluşurken, Zeynep'in nefesini tuttuğunu fark etti ve istemsizce sırıttı. Birkaç öpücük daha kondururken Zeynep'in geri çekilmek için girişimde bulunduğunu idrak edince kızın yanağındaki elini arkaya kaydırdı ve ensesine yerleştirdi. Ensesinde olan eli ile kızı kendisine daha çok çekerken eş zamanlı olarak Zeynep'in dudağının kenarındaki dudakları yana kaydı ve adamın dudakları, kızın dudakları ile buluştu. Birkaç saniye hareketsiz kalan -sadece birbirine yapışmış bir şekilde duran- dudakları ile eş zamanlı olarak ikilinin gözleri de kapanmıştı. Kerem üst dudağını hareket ettirip, kızın alt dudağını adeta kapmıştı. Sert başlayan öpücük aynı sertliği koruyarak devam ederken Zeynep ne öpüyor ne de karşı koyuyordu. Anın güzelliğini çıkarıyor, Kerem'in dudaklarının kendi dudakları üzerinde olmasının hazzını yaşıyordu. Genç adam, öpücüğü daha da sertleştirince Zeynep daha fazla dayanamamış ve dudaklarını aralamıştı. Kerem, Zeynep'in dudaklarını aralamasıyla sırıtacak gibi olduysa da, öpücüğün ahenginin bozulmasından korktuğu için sadece dudaklarının kenarının kıvrılmasına izin verdi. Zeynep de kendini Kerem'e bırakarak onun hızına yetişmeye çalışıyordu.

Odada sadece nefes alıp vermek için ayrıldıklarında çıkan tatlı ses duyuluyor, bu sesler sanki ikiliyi daha çok kamçılıyordu. Dudakları nihayet ayrılırken Kerem son bir öpücük daha kondurdu dudaklarına kızın. Nefes nefese alınları birbirine yaslanırken Zeynep iki elini de adamın omzuna dolamıştı. Omzundaki ellerin boynunun altına kaydığını hissederken Kerem de elini kızın ensesine kaydırmıştı tekrar. Kerem dudaklarını harekete geçirip Zeynep'in alnında tuttu. *Multimedyada!*

Derin bir nefes verip geri çekildi, Kerem. Kızın buğulanmış gözlerine bakarken içinde oluşan hislere engel olmaya çalışıyordu. "Bu saatten sonra benden kurtulamazsın güzelim."

"Biz... biz- biz bu hale nasıl gel- geldik?" dedi gözlerini kaçırarak. Kerem gülümsemişti.

"İkimizde dengesiziz güzelim." dedi ve gür bir kahkaha attı genç adam. Zeynep hala yaşadıklarının şokunu yaşıyordu. Keremden ikinci öpücüğünü almıştı ve bu yetmezmiş gibi şifreli konuşuyorlardı.

"Ne olacak şimdi? Ya- yani..."

"Zeynep ben zor bir adamım. Kimseye eyvallahım yok. Sinirlendiğim zaman gözüm hiçbir şeyi görmez. Az biraz da ketum olabilirim. Bak... ben şimdiye dek kimseyi sevmedim. Hayatıma kimseyi sokmadım. Gece hayatı denen illete de bulaşmadım. Bunlar bana uzak şeyler... yani sonuncusu hariç öyleydi. Kurallarım vardı." dedi ve duraksadı. Derin bir nefes aldı. "Nasıl yaptın bilmiyorum ama asla yapmam, olmaz dediğim ne varsa bana yaptırdın..."

Zeynep gözlerini irileştirir. "Ne- ne, nas- nasıl?"

"Bırakmam bundan sonra seni." dedi ve kızı kendine doğru çekti. Kızın çenesi adamın sert göğsüne çarparken aldığı adamın mayhoş kokusuyla nefesi daraldı. "Bana bulaştın bir kere... istesem de bırakamam."

"Beni seviyor musun yani?" diye sordu masumca Zeynep. Sesi adamın göğsüne yaslı olduğundan boğuk çıkmıştı.

"Duymak istiyor musun?"

Zeynep derin bir nefes aldı. "Ben ne olduğunu anlamadım ki. Ağlıyordum, sen geldin, konuştuk, hemde şifreli konuştuk, beni öptün, yani bu durumda ben de seni öpmüş olabilirim, hala şoktayım, nasıl oldu anlamadım. Anlamlandıramıyor-"

Kerem gür bir kahkaha atar. "Seni seviyorum, güzelim."

Zeynep'in sesi kesilirken Kerem gülmeye devam ediyordu. Kız gözlerini kaçırırken adamın kendi dudakları arasından firar eden sözcükleri algılamaya çalışıyordu. Kerem kızın bu tatlı hallerine dayanamamış ve Zeynep'in hiç beklemediği bir anda dudaklarına yapışmıştı... diğer öpücüğe tezat daha yumuşak ve tadını çıkara çıkara öpüyordu Zeynep'i... zeynep rüyada gibi hissediyor, bu haz hiç bitmesin istiyordu. İkisi de birbirlerini aceleleri olmadan öperken işin içine dilleri de karışmış, aşkın dansı iki genci de çoktan yakmaya başlamıştı. Şu raddeden sonra ikisinin de bildiği tek bir şey vardı: artık ne Kerem onu, ne de Zeynep adamı bırakabilirdi... artık tüm engeller kalkmış, birbirlerine kenetlenmişlerdi. Dudakları ayrılırken ikisi de gülümsüyordu. Kerem kızın da gülümsediğini görünce ani bir hareketle onu yatağa yatırdı ve kendisi de üzerine çıktı. Zeynep bu ani hareketle çığlık atarken, kıkırdamıştı. Kerem kızı tekrar öpmeye başlarken parmakları kızın kıvırcık kısa saçları içinde dört dönüyordu... dudaklarını ayırdı ve nefesini kızın yüzüne doğru üfleyerek fısıldadı...

"O zaman aşkın dansı başlasın..."

Hatalarım varsa, affola.

Başlangıç: Tehlikeli KızılWhere stories live. Discover now