13.Bölüm: "Öpücük"

6.1K 248 59
                                    

Multimedya : Kerem'in çetesi ve diğerleri ;)

1. Kerem : Kerem Bürsin

2. Onur : Stephan Amell

3. Levent : Grant Gustin

4. Ömer : Yusuf Çim

5. Can : Efecan Şenolsun

6. Erkan : Seçkin Özdemir

7. Pusat : Nicholas Hault

Hepsi multimedyada mevcut, arzu edenler bakabilirler.

10K olmuşuz! Okuyan, vote veren, yorum yapan herkese çoooo..k teşekkürler! İyi ki varsınız!

Şu yukarıdaki, yazıyı görüyorsunuz değil mi? Final yapıp düzenlemeye aldıktan sonra, o yazıyı okuduğumda çok duygulanmıştım. HEPİNİZE GERÇEKTEN ÇOK TEŞEKKÜRLER! İYİ Kİ VARSINIZ!♥♥

Playlist : Gülay - Cesaretin var mı aşka

--------------------------------

Bu bölüm tamamiyle Yazardan yani üçüncü ağızdan yazılmıştır. Hatalarım varsa affola :)

Zeynep yatağında öylece yatıyordu. Boş boş tavanı izleyerek tüketiyordu zamanını. Bir yandan ona eşlik eden şarkı odanın içerisini dolduruyordu. Uzun uzun düşündü Zeynep. Yıllar önce aşk denen lanetten kaçmıştı. Aşık olmak onun kitabında yer edinmezken, şimdilerde kitabının satır başında yer alıyordu. Her şey bitmişken, her şey yeniden başlamıştı. Aklından geçen cümlenin kararsız ve karışıklığına acı acı gülümsedi. Zeynep aşka inanmıyordu. Yıllar önce annesi, babasının ölmesini adeta fırsat bilerek daha zengin birisiyle evlenmişti. Eski evlerinde yaşıyordu her ikisi de. Babasının sesinin yankı bulduğu evde, şimdi o orangutan sesli herifin sesi yankılanıyordu. O yüzden bağımsızdı genç kız.

Aşk, genç kıza göre bir lütuftu. Herkes sahip olamazdı. Allah biliyor ya, kendisinin de sahip olabileceğini düşünmüyordu. Gerçi şuan pek aşka sahip bir insan değildi. Aşk çift taraflı yaşandığı an anlam kazanırdı, değil mi?

Kerem ona aşık olabilir miydi ki? Sanmıyordu. En son konuşmalarında, beni oraya sokma diyerek çizgiyi çekmişti. Arsızlık yapıp peşini mi bırakmayacaktı? Zeynep'in böyle bir karakteri yoktu ki. Bunları düşünürken içeriden bir takım sesler geldi. Zeynep, merakla dakikalardır yattığı yerden doğruldu ve içeri gitti. Gördüğü manzarayla buz gibi olduğunu hissetti genç kız. Annesi kapıdaydı! Defneyle konuşuyordu ama daha çok Defne, suratsızca annesini dinliyordu. Birkaç adım daha attı. Bu sırada Defne ve annesi Aynur hanım Zeynep'i fark etti.

"A-anne?" dedi Zeynep. Kekelemek, şu dakika en son yapması gerekendi ama olmuştu bir kere. Engelleyememişti. Aynur hanım, Defne'nin yanından ayrılarak kızının, Zeynep'in karşısına dikildi ve kızını süzdü. Zeynep, tıpkı babasına benziyordu. Gözleri, ağzı, burnu.. kısacası yüz siması babasıyla birebir aynıydı. Zeynep, annesinin kendisini süzdüğünü fark etmiş ve bu duruma yüzünü buruşturmadan edememişti.

"Hiç değişmemişsin Zeynep." dedi pürüzsüz bir sesle Aynur hanım. Onaylar bir ifadeyle başını aşağı yukarı salladı. "Hala babana benziyorsun."

Genç kız, öz annesinin bu son söylediğiyle gözlerini devirdi. Anne demeye utandığı kadının bu itamları babasını ne kadar sevmediğinin göstergesiydi. Dudaklarını ıslattı, genç kız. "Ben senin için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim Aynur Parlak. Sen.. sen adeta çökmüşsün!"

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin