6.Bölüm: "Kurşun"

5K 247 30
                                    

Multimedya; Kerem

İthaf edildi : @perfectbursin_ :) Umarım beğenirsin Hacer'ciğim :*

--------------------------------

(Keremden)

"Ebeni sikeceğim Levent! Sus ve önden yürü! Her şeyi Turgut'a anlatacaksın!" dedim ve Levent'in mavi ceketinden çekerek önüme doğru attım. Yanımda Ömer vardı. Levent ise Turgut'a gitmememiz için yalvarıp duruyordu.

"Abi Turgut bitirir beni!" dedi sırıttım ve bir kez daha ileri doğru itekledim.

"Onu bir haltlar yemeden önce düşünecektin." dedim ve omuz silktim. Turgut'un kapısının önüne gelmiştik. Bu defa Levent'in önüne geçtim ve sertçe kapıyı açtım. Ardından içeri Levent'i fırlattım. Ardındansa ben ve Ömer girdik içeri. Turgut şaşırmıştı. Ama şuan onun şaşkınlığını göz ardı edebilirdim. Nihat Kara burdaydı! Bu piçin burda ne işi vardı! Kaşlarımı çattım ve yumruğumu sıktım.

"Kerem, ne oldu?" dedi Turgut. Levent yavaş yavaş kapıya doğru yöneliyordu. Fark etmiştim. Ama şimdi onunla uğraşacak durumda değildim.

"Ömer, tut!" dedim sakin bir sesle. Ömer benden bu talimatı beklermişcesine Levent'i yakasından tuttu. Evet, ben uğraşmayabilirdim ama mutlaka uğraşacak birini bulurdum.

"Senin ne işin var burda?" dedim Nihat Kara'ya ifadesizce bakarken. Kaşlarım çatıktı. Ama Nihat Kara benim aksime rahat gözüküyordu. "Ne bok yemeye geldin?"

"Doğru konuş benimle Kerem!" dedi. Ve arkasına yaslandı. O hala benim hafızamda kalan Nihat Karaydı. Babam. Hala rahat ve yavaş hareketlere sahipti. "Ben senin babanım!"

Son dediğine gürce bir kahkaha savurdum. Odanın içindeki herkes -Ömer hariç- bana deli gözüyle bakıyordu. "Baba? Baba, ha? Böyle davranma, komik oluyorsun."

"Yalan mı? Oğlum değil misin? Babanım ben senin!" dedi yine güldüm.

Alayla "Biyolojik." dedim ve tekrar ciddi tavrıma geri dönüş yaptım. "Şimdi bana doğru dürüst yanıt ver! Neden burdasın?"

Güldü. "Seni almaya geldim oğlum. Seni burdan kurtarmaya geldim." dedi bakışlarını konuşurken bir ara benden alıp Turgut'a çevirdi ama yine bana döndü. Turgut ayağa kalktı ve Ömer ve Leventle -Ömer diretse de- dışarı çıktı ve kapıyı kapattı.

"Ne saçmalıyorsun sen," dedim gözlerimi kısarken. O da ayağa kalktı ve karşıma dikildi. Ellerini cebine yerleştirdi.

"Seni almaya geldim oğlum." dedi. Gözlerimi kapattım.

"Bana. Oğlum. Demeyi. Kes!" dedim dişlerimin arasından. Sesim küfreder gibi çıkmıştı. Sırıttı.

"Biliyorum, biliyorum. Bana kızgınsın ama-"

"Aması yok Nihat Kara! Defol git burdan! Sabrımın son kırıntılarını kullanıyorum." dedim. Yine tıslar biçimdeydi söylediklerim. Kaslarım gerilmişti. Burnumdan soluyordum. Bana yaklaşmaya çalıştı ama belimdeki silahı kavrayarak ona doğru doğrulttum ve yere bir çizgi çekermiş gibi silahı hareket ettirdim. Birkaç adım geriye attı. "Az evvel çektiğim çizgiyi aşmayı deneme! Yoksa sonun pek iyi olmaz."

"Ben çizgi falan göremiyorum." dedi alayla. Gerçekten sabrımı zorluyordu artık. Silahı hızla hareket ettirerek yere üç kez ateş ettim. Üç farklı noktaya.. hepsi aynı hızadaydı ve aralarında mesafe vardı. Çizgi çekmiş olmuştum. Bu hareketimle ağzı aralandı. Şaşırmıştı. Bu sefer sırıtmamak için kendimi ben zor tutmuştum.

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin