Buz Adam

By Evsancimen

304K 12K 731

Buz gibi olan, her şeyi içinde yaşayan, duygularını herkesten saklayan belki de duyguları olmayan bir adam dü... More

Buz Adam -1-
Buz Adam -2-
Buz Adam -3-
Buz Adam -4-
Buz Adam -5-
Buz Adam -6-
Buz Adam -7-
Buz Adam -8-
Buz Adam -9-
Buz Adam -10-
Buz Adam -11-
Buz Adam -12-
Buz Adam -13-
Buz Adam -14-
Buz Adam -15-
Buz Adam -16-
Buz Adam -17-
Buz Adam -18-
Buz Adam -19-
Buz Adam -20-
Buz Adam -21-
Buz Adam -22-
Buz Adam -23-
Buz Adam -24-
Buz Adam -25-
Buz Adam -26-
Buz Adam -27-
Buz Adam -28-
Buz Adam -29-
Buz Adam -30-
Buz Adam -31-
Buz Adam -32-
Buz Adam -33-
Buz Adam -34-
Buz Adam -35-
Buz Adam -36-
Buz Adam -37-
Buz Adam -38-
Buz Adam -39-
Buz Adam -40-
Buz Adam -41-
Buz Adam -42-
Buz Adam -43-
Buz Adam -44-
Buz Adam -45-
Buz Adam -46-
Buz Adam -47-
Buz Adam -48-
Buz Adam -49-
Buz Adam -51-
Buz Adam -52-
Buz Adam -53-
Buz Adam -54-
Buz Adam -55-
Buz Adam -56-
Buz Adam -57-
Buz Adam -58-
Buz Adam -59-
Buz Adam -60-
Buz Adam -61-
Buz Adam -62-
Buz Adam -63-
Buz Adam -64-
Buz Adam -65-
Buz Adam -66-
Buz Adam -67-
Buz Adam -68-
Buz Adam -69-
VEDA -70-

Buz Adam -50-

3K 140 5
By Evsancimen

Anıl bizi eve bırakana kadar söylendi durdu. Kafamızı dağıtmak için çıkmıştık ama gene dert alıp gelmiştik. Hep böyle oluyordu zaten. 

Nur bir yandan ''Bıraksaydınız ben onun ağzını burnunu kırardım, hödük ne olacak!'' diye söylenirken Anıl ona destek vererek ''Ah bir tane daha vursaydım ne olurdu'' diyordu. 

Belki aptallık şuan düşündüğüm ama ben Karan'ın elini ve kanayan kaşını düşünüyordum. Öfkelenince kendini kaybettiğini biliyordum. Onun en normal halleriydi bu. Kimse bilmez ki, onu en iyi ben bilirdim. 

Anıl bizi eve bırakıp giderken Nur hala sinirinin kurbanı gibi oraya gidip söyleniyor buraya gidip söyleniyordu.

-Bak Vera! Eğer bir daha gelip seninle konuşmak isterse indiriyorsun yumruğu suratına anladın mı!? Kardeşinin yediği bok senin üzerine kalmış ve azarı sen işitiyorsun, adama bak ya!

-Nur tamam. Artık kapatalım konuyu. Hastaneye aramam lazım, teyzemle konuşmam gereken bir konu var. 

-Ne konuşacaksın?

-Kaydımı alsın, gitmeyeceğim o okula. 

-Nasıl yani? Ciddi ciddi gitmeyeceksin yani?

-Evet. 

-Aferin be kızım! 

Hastaneyi arayıp dedemin odasına bağlamalarını rica ettim. Önce dedemin hal ve hatırını sorup bir an önce konuya girmeliydim.

-Alo teyze?

-Canım nasılsınız?

-İyiyiz, siz?

-Bizde iyiyiz. Deden maşallah benden de iyi. 18'lik delikanlı gibi oldu.

-Hay maşallah.

-Ee istediğiniz bir şey mi var kızım?

-Teyze yok biz iyiyiz de, ben senin hemen bir dilekçe yazıp okuldan kaydımı hızlı bir şekilde almanı istiyorum.

Teyzem şaşırmıştı çünkü ilk bu teklifi yaptığında sert çıkmıştım.

-Tabi kızım da bir sorun mu var?

-Oldu işte teyze önemsiz bir şey. Yapar mısın?

-Tabi ki sabaha hallolur. 

-Sabah gidecek miyim?

-Evet canım, sabah git. Muhtemelen dersin sonlarına doğru hocan bilgilendirir. 

-Tamam teşekkürler.

-Dikkat edin öptüm.

Telefonu kapattım. Yarından sonra ne o okula gitmek zorunda kalacaktım, ne de Karan'ın yüzünü görmek!

-Tamam değil mi kuzen?

-Tamam olacak canım. 

Nur'la ikimiz de elimize en sevdiğimiz kitapları aldık. Saatlerce okuyacaktık. Zaten yapmaktan en çok hoşlandığımız şey buydu. 

O karşı koltukta, ben bir diğer koltukta uzanarak kitabımızı okuyorduk yani benim durumuma okumak denirse. Aklım Karan'daydı! O öfkelenip kendine zarar verince benim canım yanıyordu. Ya aptallıktı bu, ya da aptal olacak kadar sevmek.. 

Acaba üzülür müydü gidecek olmama? Belki de hiç umursamazdı. Artık o yanlışı kendine kimin yaptığını öğrendiğine göre hala bana nefret besliyor muydu? Pişman mıydı?
Sanırım bu sorular arasında boğulup gidecektim. 

Nur baya baya kitaba kendini vermiş, hatta gözleri yavaştan kapanmaya başlamıştı bile. Telefonumu elime alıp bir şeyler gelmiş mi diye baktım. Keşke şuan Karan'ın durumu hakkında bir haber alsaydım. Sadece istediğim buydu. Onunla konuşmak veya yakınlaşmak değildi amacım. Sadece şuan elinin iyi olduğunu duysam, canının acımadığını bilsem içim rahat ederdi.

Zaten sabah görecektim, bu kadar merak etmemde anlamsızdı. 

Kitap Nur'un parmaklarının arasından kayıp gittiğinde elinden alıp üzerine bir örtü örttüm. Nasılda kısacık zamanda hayatıma girip beni sahiplenmişti, canım kuzenim!.

-

Sabah okula bilerek geç gitmek istediğim için saati kurmamıştım. 15 dakika da gecikmiştim. Şu bordo eteği son bir kez giyiyor olmak içime bir huzur vermişti, sonuçta bu okula baştan beri alışamamıştım. 

Nur gitmişti. Bende saçlarımı düzleştirip, açık bıraktım. Kapıyı çekip çıktım. 

Okulun büyük kapısından son kez giriyor olmak.. Allahım şuan eski okulumda olsam belki de hüngür hüngür ağlardım ama şimdi mutluydum.

Sınıfa girdiğimde Tuna sırada kitap okuyordu. Benim gölgemi görünce başını kaldırdı.

-Oo günaydın.

-Günaydın. Naber?

-İyidir senden? 

-İyidir. Pek mutlusun?

-Öyleyim. Aramızda kalsın ama okuldan gidiyorum.

Bir an Tuna'nın yüzü düştü. 

-Bunun için mi mutlusun Vera?

-Evet, tabi ki.

-Ama ben bir dost kazandığımı sanmıştım.

-Kazandın zaten. Sadece bu okulda mutlu değilim.

-O çocuk yüzünden değil mi?

-Hangi çocuk?

-Karan işte.

-Hayır, sadece gerçekten mutlu değilim.

-Ben dün olanları gördüm.

Bir an şaşkınlıktan afalladım. 

-Nasıl yani? 

-Vera biz SMoon Kafeyi satın aldık. Buraya gelmemizin sebebi o, yani kafe el değiştirdi. Dün ben olanları sonradan gördüm, kasadaydım. 

Kafamı eğip sesimi oldukça içime çekerek ''Bana neler dediğini duydun mu?'' dedim. 

Eliyle çenemden tutup başımı kaldırdı. ''Duydum ama bunun bir önemi mi var? Onun gözüne öyle.'' dedi, gülümsedim. 

Ders başladığında Karan yoktu. Sınıf tamdı ama Karan yoktu. Dersin ortalarına doğru kapı çaldı ve eli sargılı bir şekilde geldi. Kaşı da patlamıştı. 

Hiç bana bakmadan arka sıraya geçti. Sınıftakiler Karan'ın eline bakıyordu. Benimde zaten tek baktığım eli ve kaşıydı. Yürüyebilecek derece de iyiydi demek ki. Onun için çok dert edecek birşey yoktu.

Ders boyu Tuna'nın morali bozuktu. Saçlarını elimle karıştırıp ''Hey dostum, üzülme dışarıda da görüşürüz'' dedim, sadece gülümsedi. 

-Tuna böyle olman beni gerçekten üzüyor.

-Ama Vera, gerçekten biriyle anlaşacağımı düşünmüştüm yanıma oturduğunda. Daha bir gün oldu, gidiyorsun.

-Mutlu değilim burada Tuna.

İç çekti. 

-Haklısın. Peki beni yanlış anlamazsan bizim kafeye geldiğinde yanıma da uğrarsın değil mi? Yani benimle konuşursun?

-Tabi ki. 

İkimizde sustuğumuzda Tuna'nın defterinin köşesine numaramı yazdım ve altına ekledim ''Kimsenin bir yere gittiği yok kıvırcık''.. 

Bana bakıp gülümsedi ''Göndermem zaten dostum'' dedi, ikimizinde yüzünde bir gülümsemeyle hocaya döndük.

Zil çaldığında Tuna'yla kantine indik. Çay alıp uzunca sohbet ettik. 

-Vera?

Çayımı yudumlarken kafamı kaldırıp ona baktım.

-Bu Karan'ı bu kadar sinirlendirecek ne yaptın?

Dün ki olaylardan sonra bu soruyu sorması çok normaldi. Sonuçta onların sahibi olduğu mekanda kavga çıkarmıştık.

-Bir şey yapmadım aslında. Yani her şey bir yanlış anlamadan ibaret. Dün duydun değil mi Karan'ın dediklerinin hepsini?

-Yani sanırım.

-Annesinin terk ettiğini ve kız arkadaşının intihar ettiğini?

-Evet.

-Öyle işte, bu konuda konuşmasak iyi olur. Sadece bir yanlış anlaşılma.


 Son ders Nuray Hoca'nındı. Nuray Hoca her zamanki hanım efendiliğiyle sınıfa girdiğinde hepimizi selamladı. Sohbet etti, iyi bir gözlemci olduğu için Karan'ın da sargılı elini fark etti.

-Karan eline ne oldu? 

-Önemli bir şey değil. 

-Önemli olmasa sararlar mı oğlum?

-Benim için değil!

Nuray Hoca üstelemedi. Direkt derse başladı. Birkaç şairin şiirlerini okudu. 

Sınıfa nöbetçi öğrenci girmeseydi son ders tamamen böyle geçecekti. 

-Hocam dersinizi bölüyorum ama Vera Sarancı'nın okul değişim isteği üzerine yazılan dilekçe kabul edildi, kaydı alındı. İyi dersler..

Kapıyı çekip çıktığında Nuray Hoca'nın şaşkınlığı belliydi. Tuna'nın da gerçekten üzgün olduğu. 

-Vera, yanıma gelir misin? 

Nuray Hoca'nın bu isteği üzerine öğretmen masasının yanına gittim. Yüzüm Karan'a dönüktü, suratındaki şoku görebiliyordum. 

-Buyrun hocam?

-Neden böyle bir şey istedin?

-Böyle olması gerektiği için.

-Özel bir sebebi vardır illa ki. 

-Burada mutlu değilim, dikkatimi toplayamıyorum. 

Bir iç çekti Nura Hoca.

-Oysa sana ısınmıştım.

-Bende size ısınmıştım hocam ama üzgünüm.

-Peki, çok üstelemeyeceğim. Gitmek istersen şuan çantanı alıp gidebilirsin.

-Evet, teşekkür ederim.

Nuray Hoca'ya sarıldım. Çantamı almak için bir kaç adım yaklaştığımda Karan gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Yüzüne ifadesizce bakıp çantamı aldım ve Berre'ye sarılmak için yanına gittim. Onun ilk günlerdeki desteğini unutamazdım, Ertan'a sarıldım. Kapıya doğru yaklaştığımda da Tuna'ya hafif bir gülümsemeyle baktım. Kapıyı çektiğimde, yaslanıp derin bir nefes aldım. Yeni okul maceram uzun sürmeden bitmişti. 

Bahçeye çıktığımda son kez arka bahçede ki banka uğramak istedim. 

Banka gidip oturdum, başımı Karan'ın her zaman kollarını koyduğu yere koydum. Uzun uzun bakıp bana burada içini açtığı günleri hatırladım, kalktım. Arkamda nefes nefese kalmış bir beden olduğunu fark edip arkamı döndüm, Karan!

-Gidemezsin.

-Üzgünüm şuan arkamda yumruklayacağın bir duvar yok.

-Vera gitme, nereye!?

-Sanane?

-Özür dilerim.

Cevap vermedim.

-Seni seviyorum, gitme.

Sadece gözlerine baktım.

- Ulan hata yaptım, inkar etmiyorum ki. Bedeli bu kadar ağır olmamalı, saçmalıyorsun. Seni bu kadar kırmış olamam.

-Bu kadar kırmış olamaz mısın? İki oldu kalabalık bir ortamda rencide olmam. Herkesin içinde ''rezil, iğrenç, lanet olası'' gibi sıfatları bana yakıştırdın. Asıl rezillik, iğrençlik ne biliyor musun Karan? Seni bu kadar seven bir insan varken onu kırıp paramparça etmen. Senin bana anlattıkların benle mezara kadar giderdi, bunu anlamalıydın. Sen lanet olası bir adamsın evet!

Gözlerime baktı. 

-Sana bir şey söyleyeyim mi Vera?

''Ne var'' dercesine kafamı salladım. 

-Bundan sonra hiç bir şey için umut etmeyeceğim. Kimseye içimi de dökmeyeceğim. Bir yerden sonra insan artık hiç bir şey söylemek veya duymak istemez ya beni o noktaya getirdin. Ben onca insanın içine kendimi yalnız hissederdim, hep bir yanım yanımdakilerden uzak olurdu. Sen uzak olan yanımı kendine yaklaştırmıştın. İşin kötü yanı ben sana alıştım. Sen benim ellerimi bırakırsan ben bir daha hiç bir şeye tutunamam. 

O yeşil gözlerini yüzüme dikmiş, kumral saçları yana düşmüştü. Geniş omuzlarıyla, uzun boyu gitmeme meydan okurken durdum. 

-Ben seni geçmişindeki yaralarınla sevdim. Dün senin canın yandığında benim gözlerim doldu Karan. Senin için ''Karan seni üzer'' dediklerinde ben ''En fazla üzülürüm'' diyip yanında kaldım ama şimdi paramparçayım. 

-Karanlıklarımın arasındaki aydınlığın senden başka penceresi yok Vera.

-Hoşçakal Karan..

En son arkamda nefesini tutmuş duruyordu. Adımlarımın sesi onun sesini yutmuştu.



Continue Reading

You'll Also Like

823K 57.2K 35
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

618K 31.1K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
101K 4K 31
HADİ BUGÜN KENDİNE BİR İYİLİK YAP VE BİR KİTAP OKUMAYA BAŞLA. AMA SIRADAN BİR KİTAP OLMASIN OKUDUĞUN KİTAP. NASIL YANİ DEDİĞİNİ DUYAR GİBİYİM. OKUD...
1.8M 109K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.