ESARET

By LaleSarhan

5.8M 252K 35.8K

Ruhsuz bir adamla evlendim. Ruhsuz, duygusuz, gaddar, kaba ve insanlıktan yoksun bir adam... Artık Karahan ko... More

ESARET
ESARET HAKKINDA
1. Bölüm Avcı
2. Bölüm Heykel
3. Bölüm Volkan Ve Buz
4. Bölüm Saat 03.22
5. Bölüm Bedel
SİYAHIN ÖTEKİ YÜZÜ TANITIM VİDEOSU
6. Bölüm Ölüm Sessizliği Senfonisi
7. Bölüm Karanlık Cumartesi
8. Bölüm Damatsız Gelin
9. Bölüm Yırtık Duvak
10. Bölüm İntizar
KAPAK SEÇİMİ
11. Bölüm Siyah Gri Tonları..
12. Bölüm Maskeli Balo
13. Bölüm Siyah ve Yeşil
14. Bölüm Ten Acısı
15. Bölüm Haram
16. Bölüm İlk Kurşun
17. Bölüm Kalp Zehiri
18. Bölüm Bağdat
19. Bölüm Gözlerin Savaşı
Agapi yayınları fuar tarihleri.
20. Bölüm Issız Gece
21. Bölüm Çığlık Çığlığa Sessizlik
22. Bölüm Kan Kırmızı
23. Bölüm Son İmza
24. Bölüm Büyük Hata
25. Bölüm Kumar
#SÖY 1. Ve 2. Baskı Bitti!!
27. Bölüm Kan Kokusu
28. Bölüm Kırmızı Ruj
29. Bölüm Dokunuş
30. Bölüm Veni Vidi Vici
31. Bölüm Şerefsiz İt
32. Bölüm Neydi Esaret?
33. Bölüm Kış Uykusu
34. Bölüm Ruhsuz
35. Bölüm Tozlu Yeşiller
Şov Yapmak!
36. Bölüm Nefes Tutulması
37. Bölüm Kan Lekesi
38. Bölüm Pamuk Prenses
39. Bölüm Kontrolsüz Nefesler
40. Bölüm Öfke Damarı
41. Bölüm Rüya Avcısı
42. Bölüm Üçüncü Gece
43. Bölüm Kurtarıcı
44. Bölüm Kasırga
45. Bölüm İtiraf
46. Bölüm Büyüyü Bozmayın!
Bitti
47. Bölüm Kızıl Boşluk
48.Bölüm☀️Güneşi Beklerken ☀️
49. Bölüm Sürme O Ruju
Kısa Bir Ara
50. Bölüm Buzlar Prensi
51. Bölüm Yılbaşı
52. Bölüm Izdırap
53. Bölüm En Kutsalım
54. Bölüm İki İmza
55. Bölüm Can Kanaması
KOD 52
56. Bölüm Veda Busesi
57. Bölüm Son Beste
58. Bölüm Son Durak
59. Bölüm İntihar
60. Bölüm Kusursuz Plan
İmzalı Kitap Kazananlar
61. Bölüm Vuslat
62. Bölüm Can Çekişmek
63. Bölüm Sebebim
64. Bölüm Kalbinden Sevmek
65. Bölüm CAPPADOCİA VİEW
66. Bölüm Şeffaf Mavi
67. Bölüm Özel Gece
68. Bölüm Nefes
69. Bölüm Kül Grisi...
70. Bölüm Fermuar
71. Bölüm İntizar 2
72. Bölüm Aydönümü
73. Bölüm Yalancı Bahar
74. Bölüm Kıyamet
75. Bölüm Bitti
76. Bölüm Ölüm Sessizliği
77. Bölüm Tek Bir Nefes
78. Bölüm Veda
79. Bölüm En Son Bahar
80. Bölüm Son Karar
81. Bölüm Yangın
82. Bölüm Zırh
83. Bölüm Final- El Kızı
Esaret İçin...
KOD 52
Son Dakika
Düşler Sokağı No 7/24 Kitap Oluyor!
Sensiz Asla

26. Bölüm Çığlık

60.1K 3K 256
By LaleSarhan

Olaylar artık başlıyor. Kerem Kerem dediniz. Kerem'in hisleri dediniz. Ben bunu tabii ki size ikiletmem değil mi?


Değişik ama bölümle iç içe bir multimedyamız var. Rica etsem müzikle okur musunuz?

Hadi o zaman. Oruçlar açıldı Allah kabul etsin. Kahve multimedya ve Esaret. Buyrun efenim bölüm sizlerin. ✌️💜☕️🐞

Tek kişilik yatakta oturan iki kişi...

Dışarıda esen rüzgarın, yağan yağmurun sesi ve odadaki sessizliğin sesi. İkisi de, karşılarındaki; arada çakan şimşeğin aydınlattığı boşluğa bakıyorlar, hiç konuşmadan kıpırdamadan oturuyorlardı. Ta ki biri konuşana kadar.

"Duymadan kabul etmiştin. Şimdi sesin çıkmıyor."

Kerem karşıya bakarak konuştu, tepkisiz. Hande de aynı onun gibi tepkisiz cevap verdi, kırık sesiyle.

"Senin ve benim tek istediğimiz bu esaretin bitmesi. Ben bunları düşünmemiştim. Sonunda ölüm olsa da kabul ediyorum. Umarım anlattığından kısa sürer. Ben de taviz verdiğim kendimi buradan gidince telafi ederim."


Hande başını yavaşça çevirip yanındaki adama baktı. Neden kabul etmişti? Az önce yaptığı...

Az önce yapacağı büyük hatayı tam zamanında önlemişti. O büyük hatanın gittiği iğrenç yolunu kesmişti. Şimdi ciddi bir ifadeyle tepkisiz karşıya bakıyordu. Bu esaretten çıkışı istemişti ve hemen kabul etmişti. Rüyasında gördüğü bazı şeyler sanki çıkıyordu.

"Biliyor musun?"

Hande'nin kısık sesi Kerem'in dikkatini dağıtırken tek kaşını kaldırıp yavaşça döndü.


"Neyi?"

"Ben kazı yaparken bulduğum eserler beni çok etkiler. Taş gibi, demir gibi dursa da onun ruhu olduğunu düşünürüm. Onlara farklı gözlerle bakarım. İnsanlara da aynı gözle bakardım ta ki seni tanıyana kadar."

Hande gözlerini kaçırıp bir süre durdu. Sonra başını tekrar çevirdiğinde yeşillerle buluştu gece siyahı gözleri.

"Dedim ki. İnsan... Bu kadar gaddar olamaz ama sonra beni yanılttın. Sende hep güzellikler aradım ama bulamadım. Hayır dedim. Bu da etten kemikten bir insan. Canı acır, güler, sever, üzülür, mutlu olur ama sende hiçbirini görmedim. Sonra seni rüyamda gördüm. Az önce ettiğim teklifi de kabul etmeyeceğini düşünerek etmiştim. Sen kabul ettin ve rüyam gerçek oldu. Yanılmadım."

Kerem donuk ifadeyle Hande'yi dinlerken gözlerinden geçen şaşkınlık belirtisi fark edilmeyecek gibi değildi.

"Yanılmadım derken?"

️Hande sesli bir nefes alıp Kerem'in elini tuttu. Onun şaşkınlığı had safhaya ulaşırken esaretten kurtulmak için bir adım atmanın verdiği rahatlıkla konuşmasına devam etti.

"Senin de içinde saklı iyi yönlerin var. Seni tanımıyorum. Neden böylesin? Davranışların soğuk, sert, kaba. Ama içinde bir yerlerde iyi bir insan var. Ben sana teşekkür ederim. Hem de sıradan bir teşekkür değil."

Hande Kerem'e yaklaşıp tıpkı rüyasında yaptığı gibi elini yüzüne dokundurdu. Kerem hüzün dolu gözlerle bakarken aynı zamanda şaşkınlığını gizleyemiyordu. Yutkunup Hande'nin ne yapacağını ya da ne konuşacağını beklerken onun iyice yaklaşmasıyla nefesini tuttu. Hande dudaklarını yüzüne dokundurup çekildikten sonra gözlerini ayırmadan, elini yüzünden çekmeden  konuşmasına devam etti.

"Teşekkür içindi. Beni kurtardın. Diğer yaptıkların ne olursa olsun onlar için düşüncemin değişmeyeceği gibi bu yaptığında da düşüncem değişmez."

Hande konuştuktan sonra gözlerini ayırmadan bakarken elini yüzünden yavaşça çekti. Karşısındaki adamın nutku tutulmuş gibi bakmasına aldırmadan elini sıkıp kalktı. Yatağına doğru ağır adımlarla giderken arkadan izlendiğini biliyordu. Hem de üşümeden. Arkasına dönüp o adama baktı.

"İyi geceler."

Kerem hiç beklemediği "iyi geceler" sözünü duyar duymaz yumruklarını sıkıp gözlerini kapattı. O kızdan hiç beklemediği ataklar ardı ardına gelmişti ve kendini...


Bu kadarı fazla gelmişti! Kalkıp hızla odadan çıkıp kapıyı çarptı. Terasa çıkar çıkmaz yüzüne vuran ayazı dahi hissetmedi. Hızla terasın ucuna, her zamanki yerine gelip korkuluklardan tuttu. Dişlerini sıkıp karanlık boşluğa bakarken yağan yağmur umurunda değildi. Buz gibi hava umurunda değildi. O az önce duyduğu sözlerle yanmıştı. Hem de cayır cayır. Bunlar hiç beklemediği sözler ve davranışlardı! Hayatı mahvolmuştu ve o kızın hayatını hiç ama hiç düşünmemişti! Onun penceresinden hiç bakmamıştı! Düşünmüştü belki de ama kendisi daha ağır basmıştı.

Düşünse de umurunda olmamıştı. Oysa az önce her şey  değişmişti. Şartlarını sunduğunda Hande sendeleyip duvardan tutmuştu. Hiç yapmadığını yapmış kolundan tutup yatağa oturtmuştu. Onun donuk gözlerle karanlık boşluğa  baktığını izlemiş, o kızın bu konağa geldiği günden beri yaşadıklarını düşünmüştü.

Son söylediği sözlerden sonra da kendini burada bulmuştu. Şimdi ne yapacak, nereden başlayacaktı? Babasının anlattıklarını düşünüp gözlerini kapattı. Bir şeyler vardı, çok büyük ama ne? Olayların sadece babasının anlattığından ibaret olmadığı kesindi. Korkulukları sıktığı ellerini gevşetirken çaresizce etrafına baktı. Söz vermişti ve o sözünü ne pahasına olursa olsun tutacaktı.

Şiddetli yağan yağmurdan dolayı üzerinde hiç kuru yer kalmamıştı ama farkında dahi değildi. Kendine gelince üşüdüğünü hissedip odanın kapısını açtı. Şöminenin ateşi sönmek üzereydi. Ağır adımlarla yürürken bir yandan yatakta yatan kızdan gözlerini alamıyordu. İçinde bir yerlerin acıdığını hissedip hemen kendine geldi. Şömineye odunları atıp ateşin aksine zıt, buz gibi bir ifadeyle yanan ateşi izledi. Nereden başlayacağını düşünüyor ama bulamıyordu. Tek başına altından kalkacağı bir iş değildi, emindi. Ateşe bakıp dalan gözlerini kapatıp açtı. Ağır adımlarla duşa girerken son kez uyuyan kıza baktı.

Belki de söz verdiği için, esaretten kurtulacağı için ilk kez böyle derin uyuyordu. Yavaşça yanına oturdu.

Uyurken birini izlemek...


Hayatında ilk kez yaptığı bir şeydi. Çocukluğunu düşündü. Kesik kopuk bir kaç görüntü... Yıllardır bir türlü birleştiremediği kopuk konuşmalar, görüntüler. Hep gizli kapaklı işler ve ailesi. En son çare olarak üniversite ve büyük kaçış. Bir daha dönmem diye gittiği ama mecburen geri döndüğü, esaretine kısa bir ara verdiği yerden geri başlaması. Gerçek işini unuttuğu, babasının işini devraldığı esaret dolu  günler. Herkesin gıpta ettiği bir hayat ama yaşayana sorunca bin ah işittiren bir hayat. Kendini her şeyden çekip onların istediği gibi biri olmak ve sonrası ortaya çıkan Kerem Karahan...


Belki de bu kızın esaretine son verirken kendi esareti de bitecekti. Kim bilir... Bunda da vardı bir hayır. Yatakta yatan kızın kıpırdanıp ellerini yüzünün altına yerleştirmesiyle istemsiz belli belirsiz gülümserken hemen kendine geldi. Eski soğuk haline dönüp duşa girdi. Duşu açıp başını eğdi. Suyun soğuktan sıcağa dönüşmesiyle tüm vücudu gevşerken rahatladığını hissetti. Yarın büyük gündü. Bilen sadece iki kişi olacaktı. Belki de iki esirin birbirine yardımıyla işler daha da kolay olacaktı. Belki kendisi o kızı kurtarırken kendi de kurtulacaktı ve hürriyetine kavuşacaktı. Bunları düşünürken içinde bir ses çok çetin bir savaşa girdiğini söylüyordu. Hayatında yaşadığı zorlukların yanında belki de yaşayacağı bu zorluk kolay bile olacaktı. Belki de tam zıttı işin içinden çıkamayacaktı ama bildiği bir şey vardı.



Kerem Karahan bugüne kadar aldığı hiçbir işi yarım bırakmamış sonuna kadar götürmüştü. Bilmediği işleri dahi büyütüp dünyaya açılmamış mıydı? O zaman bunu da yapacak ve sırtındaki kamburu çekip atacaktı. Hem kendisinin hem o kızın.

***

Kerem sabah gözlerini sıkıntıyla açtı. Direkt aklına dün gece verdiği söz gelince gözlerini kapatıp bir süre durdu. Sıkıntıyla devam eden hayatına yine sıkıntı eklenmiş ve çığ gibi büyüdükçe büyüyordu.

Yatağından kalkıp her zamanki yaptığı gibi pencereden dışarı baktı. Dün gece yağan yağmur ve ayazdan sonra pencerenin üzerindeki yağmur damlaları buz tutmuştu.

Tıpkı yıllardır buz tutan kalbi gibi.


Sıkıntıyla başını çevirdiğinde o kızın yatakta olmadığını gördü. Elleriyle yüzünü kapatıp başını eğdi. Düşünmesi için kafasının boş olması ve aynı zamanda sakin düşünmesi lazımdı. Bunun için yapması gereken tek şey her zaman yaptığını yapmaktı.



Hemen üzerini giyinip aşağı indi. Kahvaltı henüz hazırlanmamıştı. Saatine baktığında çok erken olduğunu görünce şaşırdı. Hem gece boyu uyuyamayıp hem de erkenden kalkması hiç alışkın olmadığı bir durumdu. Beklemek için vakti yoktu ve hemen mutfağa indi. İçeriden gelen sesleri duyunca bir an dikkat kesilip aralık kapıdan içeri baktı. O kız evin yardımcılarıyla oturmuş konuşuyordu. Dikkatle bakarken konuşulanları dinlemeye başladı.


"Fatma bir daha sana fal baktırmayacağım. Sabah sabah içimi daralttın. Valla içim şişti. Neyse konuyu değiştirelim."

Konu?


Bu kız şimdi çalışanlara fal baktırıyor bir de üzerine sohbet mi ediyordu? Dikkatle yüzüne baktı ve onun içten güldüğünü görünce bakışlarını kaçırdı. Yardımcılar da ona aynı içtenlikle yaklaşıyor konuşuyordu. Duyduğu telefon sesiyle tekrar içeri bakarken o kızın elinde telefonla kapıya doğru geldiğini görünce hemen kenara çekildi ve dinlemeye devam etti.

"Annem. Sana da günaydın. Nasılsın iyi misin?"

"........"

"Ben çok iyiyim annem. Gözün arkada kalmasın. İlber hocamla konuştum. Havalar düzelirse kazıya gideceğim. Ebru yapmaya başladım. Şaşırdın değil mi?"


"......."


"Annem benim. Tabii ki yaparım. İstediğin ebru olsun."


"......"


"Ben çok iyiyim. Beni düşünme. Buraya alıştım hatta sevmeye başladım diyebilirim. Her şey çok güzel olacak merak etme. Ben inanıyorum. Hatta eminim."


"......."


"Nasıl mı eminim? Annem eminim işte. Çok güvendiğim birinden yardım alıyorum. Bu kadar tüyo yeter. Gerisini ağzımdan alamazsın. Ne zaman geliyorsun?"


"........"

"Tamam annem. Ben de seni öpüyorum kocaman, kokulu, mis gibi. Kendine iyi bak."


Hande birden duraksayıp gözlerini kapattı. Bir şey söyleyip söylememek arasında kaldı. Eliyle yakasını açıp rahat bir nefes almaya çalışırken sendeledi. Duvardan tutunup zor çıkan sesiyle konuştu.

"Anne. Babam iyi mi?"

"........"


"Anladım. Tamam ben de öpüyorum."

Hande telefonu kapatıp derin bir iç çekti. Biraz daha durup mutfağa girerken Kerem bir süre daha olduğu yerde kaldı. O kızın konuştuğu her şey kafasında oraya buraya çarparken babasını sorduğu zamanki ifadesini düşündü. Hemen kendine gelip hızla aşağı indi. Kapıdan dışarı bakıp ellerini beline koydu. Etrafına baktı. Yağmur dün gece çok yağmıştı ve şimdi hafifte olsa sis vardı. Ne olursa olsun düşünmesi için gitmesi lazımdı.

"İzzet!"

Koşarak gelen adam Kerem'in yanında durdu.

"Buyurun beyim."


"Şah'ı hazırla, hemen!"


"Hemen beyim."

İzzet Şah'ı getirince Kerem boynunu okşadıktan sonra hemen atlayıp giderken bir yandan o kızın konuştuğu söz kulağında çınlıyordu.

"Çok güvendiğim birinden yardım alıyorum!"

Bu kız nasıl biriydi?

Nasıl bir adama güveniyordu? Kendi gibi bir adama güveniyordu! Ailesinin dahi güvenmediği bir adama güveniyordu. Hiç tanımadığı bir adamın sözüne güveniyordu ve bunu annesine öyle emin bir şekilde söylemişti ki. Atı hızını artırırken Karahan konağı çoktan görünmez olmuştu. Boğulduğu ortamdan uzaklaşıyordu ama bu kez diğerleri gibi olmuyordu. Çünkü bu kez o kızın sözleri kendiyle beraber gidiyordu ve bundan dolayı eskisi gibi olamıyordu.

"Çok güvendiğim birinden yardım alıyorum!"

***


Karahan konağı...

Esrarengiz şekilde yine kimsenin olmadığı bir gün. Hande bir yandan ebru yapıyor bir yandan neyin o eşsiz sesiyle kendinden geçiyordu. Yaptığı karanfil, lale, gül... Vaktin nasıl geçtiğini anlayamamıştı. Yaptığı ebrulara bakıp gülümserken saatine baktı. Hemen odasına çıkıp, duş aldıktan sonra terasa çıktı.

Dün gece o adamla yaptığı konuşmayı düşündü.

Söz vermişti!


Söz vermişti ve ona inanmıştı! Gözleri bileğini bulduğunda mordan sarıya dönüşen rengine baktı. Bir daha yenilememişti. Oysa morluk geçmeden üzerine yenileniyordu. Gözlerini kaçırıp başını çevirdi. O ayrıydı bu ayrıydı!

Terasın korkuluklarından elini çekip içeri geçeceği sırada uzaktan gelen ata gözü çarptı. Gözlerini kısıp dikkatle bakarken yanılmadığını at daha da yaklaşınca anladı. Bu o adamın atıydı ve üzerinde kimse yoktu. Korkuluklara dayanıp biraz eğildi. At gelip kapının önünde durdu ve huzursuzca sağa sola gidip gelmeye başladı. Atları çok iyi tanırdı. Çocukluğundan beri iç içeydi ve hareketlerinin ne anlama geldiğini bilirdi. Hemen koşar adımlarla merdivenleri atlayarak aşağı indi. Kapıya geldiğinde her zamanki görevliyi görmeyince kapıyı açıp dışarı çıktı.


O adamın atı garip sesler çıkarıyor ve huzursuzca dolanıyordu. Hande etrafına bakıp kimseyi göremeyince seslendi ama kimse cevap vermedi. Hemen atın yanına gidip yularından tutup sakinleştirmeye çalıştı ama olmuyordu. Atın boynunu okşamaya başladı. Böyle durumlarda atın sahibi olmazsa sakinleştirmek çok zor olurdu biliyordu. Kendi annesi babası dahi Bağdat'ı zapt edemezlerdi.


Şah'ın boynunu okşarken öpüyor, bir yandan konuşuyordu.

"Tamam oğlum sakin ol. Ben sana yardım edeceğim. Şş sakin ol. Tamam şimdi daha iyi."

Hande sakinleşen atla göz teması kurarken sevgiyle okşamaya devam ediyordu.

"Bak şimdi. Ben seninle gideceğim. İlk kez bineceğim. Huzursuz olmak beni üzerinden atmak yok anlaştık mı? Kötü bir şeyler olmuş belli. Eğer dediğimi yapmazsan sana yardım edemem."

Şah tamamen dingin bir hâl alınca Hande sesli bir öpücük bırakıp içinde korku da olsa hemen binip okşamasına devam etti ve biraz eğildi.

"Aferin oğlum işte böyle. Şimdi beni götür."


Şah tüm söylenileni anlamış gibi giderken Hande iyice rahatlayıp boynunu okşamayı bıraktı. Şimdi anlaştığı gibi Şah nereye götürürse oraya gidecekti.

At hızlandı, hızlandı ve konaktan uzaklaştıkça huzursuz bir şekilde koşmaya başladı. Hande kötü bir şeyler olduğunu sezinliyordu ama ne olduğunu kestiremiyordu. Şah'ın yavaşlamasıyla merakla etrafına baktı. Karşıda eski bir değirmen vardı. Korkuyla ıssız olan alana bakıp ürperdi. Şah iyice yavaşlayıp değirmenin önünde durunca Hande inip huzursuz olan atı sakinleştirmeye çalıştı. Şah'ın sakinleşmesinden sonra ıssız olan yere bakıp hızlı adımlarla değirmenin yanına gitti. Kalbi korkuyla hızla çarparken aralık olan kapıyı açtı. Sadece nefes sesini duyarken ağır adımlarla içeri girdi. Etrafına bakarak yürürken nefesi hızlanmaya başladı. Kötü bir şeyler oluyordu ama...


Sadece kendi nefes sesini duyarken onu kesen iniltiyle nefesini tuttu. Bu ses? Çakan şimşekle dudaklarından küçük tiz bir çığlık döküldü. Ellerini refleks olarak kulaklarına götürüp kapatırken hemen kendine gelip yürümeye devam etti. İnilti sesi gittikçe yakınlaşırken başını çevirdiği anda gördüğü manzarayla donup kaldı. Elleriyle istemsiz ağzını kapatırken göz bebekleri büyüdü. Adımlarını sürürcesine atıp iyice yaklaştı. Nefesi sesli bir hâl alırken başının içinde söylediği sözler yankılanmaya başladı.



"Çünkü ben insanım! Çünkü ben insanım!"

Evet insandı. Her insan gibi gördüğü manzaraya yüreği dayanmazdı. Elleri hâlâ ağzındayken dizlerinin üzerine düştü. Yerdeki talaşların üzerindeki kanı görünce işin ciddi boyutunu daha iyi anladı. Titreyen ellerini ağzından çekip yerde yatan kişiye dokundu. Buz gibiydi; eli, yüzü.

Düşünme kapasitesini çoktan kaybettiğinde dilinden dökülen kırık bir isim oldu. İlk kez söylediği ilk kez ağzından dökülen, tek olarak nefretle dolu olmadan... Acı bir hıçkırıkla dudaklarından acıyla çıktı, o söz.

"Kerem!"

Twitter @lalessarhan Esaret

İnstagram LaleSarhan

Facebook Lale Sarhan

Continue Reading

You'll Also Like

20.1M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
5K 1.4K 200
Hergün bir tane Sevgili Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) 'in İsimi Şeriflerini öğreniyoruz 🌹 Sizde biz...
ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.9M 206K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...
740K 6.5K 4
• Aşktan Adamlar - I • Buz gibi soğuk bir adamın, sıcacık bir yüreğe sahip kadınla olan imtihanıdır, Bal Bela. Birbirlerinden delicesine nefret eden...