Eva; Gelecek Umuttur

By GlsmOzdmr

593K 34.1K 3.6K

29 Ocak 2015-28 Mayıs 2016 Amerika, Avusturalya, Türkiye, İngiltere,Filistin, Suriye.... Ülkelerin değişmesi... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm -Final-
Veda Konuşması
Eva Severlere Yeni Hikaye

45. Bölüm

6.1K 514 42
By GlsmOzdmr

Eva:

Bay Loe'nun odasına daldığımda sekreteri beni tutmaya çalışıyordu. Ben ise daha hızlı davranıp içeri girmiştim. Bay Leo kitap okuyordu. Elimde tuttuğum dolabıma asılı olan eşyaları masasına fırlattım. Bay Leo hala beni tutmaya çalışan sekreterine başıyla çık işareti yaptı. Odanın kapısı kapandığında Bay Leo'nun gözünün içine bakarak bağırmaya başladım. 

''Açıklama bekliyorum! Hemde çok büyük açıklama.'' sesim yankılanmıştı. Sinirden tepemden alev çıktığına emindim. 

''Eva...'' Bay Leo masanın üzerindeki prezervatifleri, domuz fotoğrafları ve kafamın bir domuza yapıştırılmış halini alıp inceledi. Sadece ismimi söyleyip sustu.

''Bu mu açıklama? Bu mu? Hani bu okulun birinci kuralı kimse dini, ırkı, ten rengi ile yargılanmayacaktı? Bu ne? İnanamıyorum. Sebebi ne? Sebebi ne?'' sesimi kontrol edemiyordum. O sırada kapı çaldı. 

''Gel.'' Bay Leo'nu emriyle odanın kapısı açıldı. İçeri önce Becca arkasında Adam girdi. Ben şaşkınlıkla Bay Leo'ya döndüm. Benimle dalga mı geçiyordu?

''Randevunuz varsa ben sonra geleyim sonuçta benim işim hiç önemli değil. Ben burada hakarete uğradım. Tabi hem Türk'üm hem Müslümanım ırkçılık yapılması önemli değil bana. İngiliz pasaportumu kullanıyorum bu olayda hadi!'' sözümü Bay Leo'nun masasına sertçe vurması kesti. 

''Eva, sakin olur musun? Bende durumun bu hale geleceğini  biliyordum. Profesörler bile bu olayı konuşuyor. Belliydi bu dedikodunun buna sebep olacağı.'' Masasına bıraktığım eşyaları öne doğru attı. Ne dedikodusundan bahsediyorlardı? Mr. Brown'u tehdit etmem bu kadar hızlı yayılmış olamazdı. Olsa dahi kimse neyi tehdit ettiğimi anlayamazdı. 

''Hocam Mr. Brown'u tehdit etmem bu kadar abartılacak bir şey değildi...''

''Mr. Brown'u mu tehdit ettin?'' Bay Leo şaşkınlıkla sözümü kesti. O an farklı olaylardan bahsettiğimizi anladım. 

''Sanırım farklı olaylardan bahsediyoruz hocam.'' diye mırıldandım. 

''Bunu sonra konuşacağız. Senin dedikodulardan haberin yok. Hanginiz anlatmak istersiniz? Hiçbiriniz mi? Ben anlatırım. Eva, sen Adam ile birlikteymişsin. Becca'yı senin yüzünden terk etmiş. Hatta Becca ile birlikteyken seninle olmaya başlamış. Becca aldatılmış. Şimdi Adam pişmanmış. Becca'dan özür dilemiş barışmışlar, sen ise bu durumu kabul etmediğin için ikisini tehdit ediyormuşsun. İki gündür ortada dönen olay bu, Üniversitenin dedikodu sayfası sizi konuşuyor. Bu duruma açıklık getirin çünkü tahmin ettiğim gibi ırkçı saldırılara sebep oldu bu olay.'' Bay Leo sözünü bitirdiğinde dahi konuşamadım. Ağzımı açtım ama kelimeler ağzımdan çıkmıyordu. Şaşkınca Becca ve Adam'a döndüm. Becca Adam'ın koluna yapışmış bana kibirle bakıyordu. Adam bakmamayı tercih ediyordu. 

''Anlamadım. Adam, Becca'yı benimle mi aldatmış? Bundan benim neden haberim yok? İkisini tehdit etmişim!? Siz kimsiniz de tehdit edeyim? He!'' Kendime hakim olamayıp öne doğru bir adım atınca Becca Adam'ın arkasına saklandı ve Adam onu korumak için beni durdurmak amacıyla öne uzattı. Acıyla gözlerinin içine baktım. ''Sizi tehdit etmiş olsaydım çoktan ortadan yok olmuştunuz.'' Bay Leo'ya döndüm. ''Dedikodu değil hocam iftira bu, arkadaşlar kendilerini inandırdıysa doğrudur hepsi.'' Bay Leo'nun önündeki hakaret amaçlı dolabıma yapıştırılan eşyaları aldım. Hızla odadan çıktım. 

''Eva!'' arkadan bana bağıran Adam'ın sesini duysam da durmadım. Ben yapacağımı biliyordum. Önüme kim çıkarsa ve bakışlara aldırmadan günün en kalabalık noktasına yemekhaneye ilerliyordum. 

Tüm hızımla yemekhaneye girdiğimde yemin ederim tüm sesler yavaş yavaş kesildi ve kafalar bana döndü. Bu beklemediğim ama istediğim bir şeydi. Elimdekileri yere fırlattım. En yakınımdaki sandalyeyi çekip üzerine çıktım. Bu fısıltıları dahi kesti.

''Beni dinlemeye can atıyor olmanız harika. Dedikodulara açıklık getirmek istedim. Dedikodu yerine iftira daha doğru olur... Bakın bende ne var...'' başımdaki örtüyü gösterdim. ''Tuhaf dimi? Çünkü  21. yüzyılda kimse inanamaz. Burası özgürlükler ülkesi Amerika! Hadi oradan! Yalancısınız. Çünkü siz özgür değilsiniz. Hepiniz birer parazitsiniz. Bağımlı parazitler. Ben mi şimdi yobaz oluyorum!? Bende aşık olabilirim, bende sex yapabilirim, bende gülebilirim, bende okuyabilirim, bende kariyer yapabilirim, bende çocuk yapabilirim, bende zevk alabilirim, bende güzel giyinebilirim, bende konuşabilirim, bende ülke yönetebilirim, bende zengin olabilirim, bende güçlü olabilirim... Bende sizler gibi insani her şeyi yapabilir. Sadece tek bir kuralım var. İslamı merak ediyorsunuz ya! Aşırıya kaçmayacaksın. Sizin gibi kendimi kaybetmediğim için mi hepsi! Ne istiyorsunuz? Çıplak popoya doymadınız mı? Daha mı fazlasını istiyorsunuz? Açın televizyonunuzu reality showlar karşılıyor tüm evrenin popo ihtiyacını. Ne istiyorsunuz? Söyleyin! Ah konumuzu unuttuk! Özür dilerim.'' Alay dolu bir kahkaha attım. Herkes şaşkınlıkla beni izliyordu. O sırada yan tarafımda durmuş beni dinleyen Adam'ı gördüm. Becca hemen yanındaydı. Adam'ı parmağımla gösterdim. ''Bana atılan iftirayı yapmış olsaydım bu şerefsiz ile  yapmazdım! Ondan daha iyi şerefsizler var aranızda. İfşa etmek isterdim ama listenin başını Adam aldı.'' mükemmel çiftimize döndüm. ''Birbirinizi çok güzel tamamlıyorsunuz izninizle size bir hediyem var.'' Meraklı bakışlar içerisinde sandalyeden indim. Yerden prezervatif aldım. Becca'nın eline koydum. ''Bunu kullanın nesliniz tükensin İnşallah!'' dedikten sonra hızla yemekhaneden çıktım. İnanamıyordum. Şu bir saat içerisinde başıma gelenler... Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Koridorun karşısında hızla gelen David'i gördüğümde yolumu değiştirdim. 

''Eva!'' peşimden bağırdığını duydum. Şuan onunla konuşmak istemiyordum. 

''Eva!'' başka bir ses, Adam'ın sesiyle daha da hızlandım. Yüzsüzlükle peşime takılmıştı. Koridoru bitirdiğimde köşeyi dönecekken Adam ile David'in karşı karşıya geldiğini gördüm ve durup geri döndüm. David... Kendini dövdürecekti. Adam'ın onu itişini gördüm. Koşarak aralarına girdiğimde iki dev gibi adamın arasında kalmıştım. Abimi hızla ittim, Adam'a dönüp tam göğsünün ortasına vurdum. Geriye sendeledi. Bunu beklemiyordu. 

''Bizden uzak dur!'' diye bağırdım. 

''Özür dilerim... Becca'yı biliyorsun, seninle ilgilenince...''

''Sus, sus duymak istemiyorum. Sen iyi bir insan olsaydın başkasına iftira atmaktan utanırdın. Ahlaksız, kendini ne sanıyorsun? Benim sana ilgi duyabileceğimi düşündüm. Her türlü pislik erkek gördüm ama sen ilksin. Kimse böyle iftira atmamıştı. Bu arada biraz önceki korunma yöntemi az olur.'' cümlemi bitirir bitirmez bacak arasına dizimi geçirdim. İki büklüm yere düşüşünü izledim.  Beni hayranlıkla izleyen David'i kolundan tutup sürükledim. Orada kalıp dayak yemesinin anlamı yoktu. Köşeyi dönünce bıraktım kolunu. Ona güçlü durmaya çalışarak baktım.

''Üzgünüm Eva.'' demekle yetindi. O an gözlerime yaşlar hücum etti. Ağlamak istemiyordum.

''Neden kimse saygı duymuyor birbirine?'' dedim. Kafamı geriye yatırdım. Acı çekiyordum. Aklımdan dahi geçmeyen bir olayın iftirasına uğramıştım.Bu acımasızlıktı. 

''Fotoğraflarda bir sorun yok ama dedi...''

''Ne? Ne fotoğrafı?'' şaşkınlığımla David bir adım geriye gitti. Bakışlarını kaçırdı. ''David!'' bağırmamla cebinden telefonunu çıkardı. Elime tutuşturduğunda dedikodu sayfasında 

'Kanıt'

yazan fotoğraflar atılmıştı. Adam ile kafe de oturduğumuz sıradan fotoğraflar sohbet ederken veranda da olan fotoğraflarımız. 

''Kimse birbiriyle konuşamayacak? David...'' ağlamamı daha fazla tutamadım. Hızla abime sarıldığımda kafamı göğsüne gömdüm. Hıçkırmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Henri öğrenmiş miydi acaba? O zaten üzgündü. O daha ergendi. 20 yaşında bir ergen. Böyle şeyler onun için önemliydi. Erkeklerin fikirleri farklı çalışırdı helede ergenken... Ağzımdan kaçan hıçkırıkla David sırtımı sıvazladı. Hep uzun olduğu için çocukken de onun kollarında ağlardım.  Dakikalarca koridorun köşesinde abime sarılıp ağladım. Geri çekildiğimde gömleği sümük ve göz yaşlarından ıslanmıştı. Burnum akıyordu. Abim şalımın ucunu alıp burnumu sildiğinde güldüm. 

''Başını kapatmak dünyanın en iyi şeyi ağlayınca!'' diye benimle dalga geçti.

''İğrençsin.'' dedim. Bulduğu çözüm o anlık harikaydı. ''Hukuken....''

''Elbette hakkını arayacağız. İftiraya uğradın ve bu iftira sana ırkçı saldıralara neden oldu.'' dediğinde kafamı iki yana salladım. 

''Hayır. Hukuken bu okuldan atılabilirler mi? Üniversitenin yönetmeliğinde açık var mı?'' 

''Eva... Bu çok ciddi bir intikam olur.'' 

''Bu değil mi ciddi? Sen benim ne hissettiğimi anlayabiliyor musun? Bak sende Müslümansın. Kaç kişi biliyor. Kaç kişinin umurunda? Kaç kişi sana tiksinerek bakıyor yanından geçerken? Kaç kişi hakaret ediyor? Mekanlara alınmıyorsun? Mekanlarda hakarete uğramıyorsun? Daha niceleri. David, ben sadece inanıyorum diye bunları yaşıyorum. Çünkü diğer insanlardan farkım yok. Bak bende ettenim. Bak bende tahsilliyim. Anlamıyorsun.'' dediğimde bakışlarını kaçırdı.

''Yönetim kurulu kararı...'' 

''Anladım.'' dedim ve daha fazlasını dinlemeden yanından uzaklaştım. Yönetim kurulu başkanını aramalıydım. Telefon rehberimde bir süre gezdim ama telefonu yoktu! Silmişim. Tek birinde vardır. Klasik yöntemle telefonları kaydeden Rosalinda'da. Rosalinda'yı aradığımda kendime hakim olamadan Rosalindayla da kavga etmiştim. Ondada telefon yoktu. Rehberden Noah bulup aradığımda telefonuna bakmıyordu. Kimse işim olduğunda çözüm üretmiyordu. Sadece daha fazla sorundu. Durup arkamı döndüğümde peşimden bakan abime baktım. Üzgünce bana bakıyordu. Dolan gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Yavaş adımlarla yanına geri gittim. 

''Beni eve götürür müsün?'' demekle yetindim. Koluna girip her türlü bakışın olduğu koridorlardan otoparka ilerledik. Bu işin peşini iki telefonla bırakmayacaktım. Sinirle kalkıp zararla oturmayacaktım. Dinlenmem gerekiyordu.


Diğer hikayelerimi profilimde bulabilirsiniz.

Continue Reading

You'll Also Like

543K 20.2K 85
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
390K 1.7K 4
YENİDEN YAZILIYOR 🍷⛓️🌓 Enemies to lovers... ⛓️ ~mafya İyi kalpli ama yaşadığı ilişkiler yüzünden kırık olan Ahu ablası evlenince onunla aynı evde...
206K 9.5K 34
Geçmişi yüzünden güven problemi olan Kadın, Kadını gördüğü anda Aşık olan adam. _________ "Sınırları aşma Yüzbaşı." dedim ciddiyetle. Aramızdaki boş...
66.6K 3.8K 29
TAHASSÜR Cihan ve Kamerin hikayesi... Yıllar önce birbirine verilmiş sözler... Yıllarca birbiriyle kavuşmayı bekleyen iki insan. Yıllar sonra tekrard...