Eva; Gelecek Umuttur

By GlsmOzdmr

593K 34.1K 3.6K

29 Ocak 2015-28 Mayıs 2016 Amerika, Avusturalya, Türkiye, İngiltere,Filistin, Suriye.... Ülkelerin değişmesi... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm -Final-
Veda Konuşması
Eva Severlere Yeni Hikaye

41. Bölüm

7.1K 569 85
By GlsmOzdmr

Eva;

David'e tek kelime etmeden eve gelmiştim. David de yanımdaydı. Ondan kurtulamamam gibi bir sorunum vardı. Yol boyunca söylenip durmuştu. Eve girdiğimizde durumumuzu gören kızlar tek kelime etmeden odalarına çekildiler. Henri bey özel davet üzerine evime gelmişti. David tek başına başımın etini yeterince yiyemeyecekti. İkisi karşımda otururken onlara bakıyordum. Bu durum sinirimi bozmaya başlamıştı. David ve Henri durmadan söyleniyordu.

''Yeter.'' diye bağırdığımda ikisi dehşete düşmüş şekilde bana baktı. ''Siz ikiniz götünüzü büyütürken ben böyle büyütüldüm. Şimdi ya bu dırdırı kesersiniz yada ben kesmesini bilirim.'' cümlemden sonra ikisi de sustu. Yavaşça sırıttım. Daha başörtümü dahi çıkarmamıştım. Yavaşça başımı açtığımda başımın rahatlamasıyla boynumu sağa sola çevirdim. Elimdeki başörtü topağını Henri'ye fırlattım. ''Ablana küsüyor musun?'' 

''Hayır...'' fısıldadığında gülümsedim. David'e baktım. 

''Sen avukatsın. Bana masummuş gibi davranma. En iyi suçlu kanunu en iyi bilendir. O yüzden sen kendi suçlarınla ilgilen ben kendi... Hem duyduğuma göre harika bir avukatmışsın.'' bu duyduğuma göre mükemmel suçluymuşsun demekti. Bana gözlerini ayırmadan bakıyordu. Ona sadece hafifçe gülümseyerek karşılık verdim. Uzun bir sessizlik oldu. Tokamı çıkarıp kızıl saçlarımı sağa sola salladım. Uzamaya başlamışlardı ve ben uzun değil kısa saç severdim. omuzun üzerinde küt kesilmiş saç en iyi saç...

''Müsait mi?'' duyduğum tanıdık sesle kafamı çevirdiğimde iki arkadaşım kapıda dikelmiş bize bakıyordu. Hira başörtüsünü düzeltti. ''Merhaba.''

''Gelin, gelin.'' elimle içeri girmeleri için işaret yaptım. İkisi de yavaşça içeri girdi.

''Nasılsın Melisa?'' Henri'nin ani sorusuyla hızla ona döndüm. Ne saçmalıyordu bu? Sorun hal hatır sorması değildi. Hira vardı yanında ve hiç konuşmayan geride kalan Melisa'ya selam veriyordu. Melisa'ya döndüğümde o soğuk ve istemsiz tavrını takınmıştı. Bu duruşu biliyordum. Bu surat ifadesini de biliyordum. Melisa bu durumdan rahatsızdı. Derin bir nefes aldım.

''İyiyim.'' dediğinde bacağımı diğer bacağımın üzerinden indirdim. 

''Kahve yapıyorum. Sert bir kahveye ihtiyacımız var.'' oturduğum yerden ayağa kalktım. ''Bana yardım edin filtre kahve makinesi bazen takılıyor.'' derken iki arkadaşımın koluna girdim. Mutfağa ilerlerken tek kelime etmedim ve arkamda bıraktığım iki kardeşime tek kelime konuşma fırsatı bırakmadım.Burada dönenleri anlayamamıştım. Adam ile uğraşmaktan arkadaşlarımı ve ailemi boşlamıştım. Mutfağa girdiğimizde elimi belime koydum. ''Bende bilgilenebilir miyim?'' sorumla Melisa bunu bekliyormuş gibi omuzlarını düşürdü. Her akşam olduğu gibi hazır olan filtre kahveye yöneldi. Bardağın yarısını kahve diğer yarısını süt ile doldurdu. O sandalyeye otururken Hira bize kahve doldurmak için makinenin başına ilerledi. Bende Melisa'nın karşısına oturdum. Mutfaktaki masa çok büyük olmadığı için elimi uzatsam temas kurabileceğim bir mesafedeydim.

''Eva, günlerdir seni müsait bulmaya çalışıyordum...'' durdu. Ben ise tek kelime etmedim. O bu sessizliğin arasında kahvesinden bir yudum aldı. Kahvesinden güç alıyor gibiydi. ''Konu Henri, bunu anlayacak kadar zekisin...'' Oturduğu yerden geriye döndü omzunun üzerinden kemerli mutfak girişine baktı. Kimsenin olmadığını görünce önüne döndü. ''Eva, ben Henri'nin bana yaklaşımından memnun değilim.'' derken durdu ve bu duruş bu sefer benim tepkimi ölçmek içindi.

''Yaklaşım şekli nasıl ki?'' sorumla derin bir nefes aldı. Hira hazırladığı kahveyi önüme bırakırken bir süre daha sessizlik oldu. Benim dikkatim Melisa'nın omzunun üzerinden kapının tam karşısındaki duvara yansıyan gölgeye takıldı. Henri. O benim kardeşimdi. Ben gölgesinden dahi tanırdım. Hızla bakışlarımı kaçırdım. Hira'nın kahveleri hazırlayıp gelmesi bakışlarımı kimse yakalamamıştı. ''Bana söyleyeceklerine başlamadan önce şunu söylemek istiyorum. Bu meseleyi Henri ile konuşsan? Bakıldığında ikinizde yetişkinsiniz. İletişiminizde araya girmem ne kadar doğru olabilir.'' 

''Lütfen, Eva bunları Henri'nin yüzüne karşı söyleyemeyeceğim...'' derken Türkçe konuşuyorduk. Kendini en iyi Türkçe ile ifade edebilecekti sanırım. Henri'yi ele vermedim. Bu söylenenler direkt onu ilgilendirecekti. ''Biliyorum kendi meselelerin var ama bu benim için önemli. Eva, Henri'nin sanırım bana karşı hisleri var. Sanırım değil aslında yaklaşımından bunu hissettim. Ben... Ben... Eva, biliyorsun ben sizin gibi 22 yaşında değilim. Kimliğimde öyle yazabilir ama ben 28 yaşındayım. Henri ile aramda 8 yaş var.'' dediğinde durup nefes aldı. Bana tepkime bakıyordu. Omuz silktim.

''Bu mu sorun? Melisa lütfen bu sorun olacak bir kriter değil. Erkekler kendinden küçük kadınlarla evleniyorlar. Hatta kızları yaşında olabilecek insanlarla evleniyor, sevgili olabiliyor. Hiçbir din kadın, erkekten büyük olursa günah olur demiyor. Bizim ailemizde de böyle bir duruma karşı çıkacak biri yok. Karar sizin kararınız olacak.'' dediğimde Melisa dirseklerini masaya yasladı. Başını ellerinin arasına aldı. 

''İşte sorun burada Eva! Sen farklı kültürlerin sentezisin ama ben Kürt'üm. Ben ilk defa Mardin'den dışarı lise yılımda çıktım. Ben babama Henri'yi götüremem. Evet, babam seni çok sever. Tüm ailem seni çok sever. Ellerinde olsa bizden biri yapacaklar ama olmaz Eva. O çok... Çocuksu. Daha olgunlaşması için yıllar var. Ben...'' diye kekelemeye başlayınca hafifçe gülümsedim. 

''Lütfen, açık ol. Burada alınacak bir durum yok.'' derken öne uzanıp ellerinden tuttum. ''Bu senin gönlün, ısınmadıysa birine sebebini açık açık söyle.''

''Benim istediğim kriterlere uygun değil.'' dediğinde üzerinden yük kalkmış gibiydi. Ellerini sıkıca sıkıp desteğimi gösterip geri çektim elimi. 

''Eminim Henri seni anlayacaktır. Bunu kendisine ileteceğim.'' derken gölgenin olduğu yöne baktım. Orada yoktu. Henri'nin kırıldığını tahmin edebiliyordum ama yapabileceğim bir şey yoktu. Bu gönül ısınmadığı kişiye rol yapamazdı. ''İçeri gidelim.''

''Kahve?'' Hira kahve makinesini gösterdi. 

''Ah, kahve içeceklerini sanmam.'' derken onları beklemeden mutfaktan çıktım. Henri duygusal biriydi ve onun duygusal bir anda yakalanmasını istemiyordum. Oturma odasına girdiğimde Henri donuk şekilde abimin yanında oturuyordu. Arkamdan gelen kızlar kendi aralarında konuşuyordu. Onların sesiyle ikisi varlığımızı fark etti.

''Kahvemiz nerede?'' David'in sorusuyla omuzlarım düştü. O kadar masum bir soruydu ki bu... Yanında oturan kardeşinin kalbi kırılmıştı. Aklında geçenler kim bilir nelerdi. Bakışları duvara odaklanmış bize bakmıyordu. 

''David gidelim mi?'' sorusu İbraniceydi. ''Burada sevmediğim insanlar var. Eva, yarın görüşelim mi?'' dedikten sonra ayağa kalkıp cevap beklemeden geçti gitti. Yanımdan geçerken suratındaki ifade içimi parçalamıştı. David bir şey anlamadan peşinden koştu. Derin bir nefes aldım.

''Eva, ne söyledi? Yoksa duydu mu söylediklerimi?'' Melisa'nın endişeli sesiyle suratımdaki o hüzünlü ifadeyi silip arkama döndüm. 

''Hayır, David ile konuştu. Henri bazen farklı dilleri sever.'' derken Melisa sokak kapısına dönüp baktı. ''Ben duş  alacağım, izninizle.'' kızlar başlarını sallamakla yetindiler. Sessizce merdivenlerden yukarı çıktım.

-

Başıma şal doladım. Omzuma battaniye alıp verandaya çıktım. Uyku tutmamıştı. Soğuk New York gecesi belki üşümeme sebep olurdu. içerisi fazla sıcaktı. Duvarlar üzerime geliyordu. Henri'yi aramıştım. Aramamı açmamış ve sadece rahatsız edilmek istemediğine dair mesaj atmıştı. Abimi aradığımda odasına girerken bana attığı mesajın aynısını söylemiş. Şimdi kardeşim çok uzak olmayan bir yerde acı çekiyor ben burada oturuyordum. Rahatsız edilmek istemiyorsa zorla da rahatsız edemezdim. Verandadaki sallanan koltuğu tek ayağımla sallarken uzakları izliyordum. Ben burada ne arıyordum? Evimden okyanuslar ötesinden  uzaktım. Türkiye? İngiltere? hangisiydi evim? Yoksa artık Amerika Birleşik devletleri miydi? Bu düşünce titrememe sebep oldu. 

Bu kıta o kadar büyüktü ki beni korkutuyordu. Evrende küçücük bir yeri kaplarken bu kıta beni daha çok korkutuyordu. Allah'ın yarattığı her güzellik gibi mükemmel doğası vardı. Ben sadece kuzeyinde New York'un küçücük yerinde oturmuş düşünüyordum. İngiltere... Anneannemden zor kaçmıştım. Evet, dedem benim hayatımın en önemli parçasıydı. Onun eksikliği kalbimin yarısını alıp götürürdü. İngiltere de beni sıkıştaracak çok konu vardı. Türkiye... Dünya üzerinde belki en rahat ettiğim ülkeydi. Hem istediğin çoğu ürüne ulaşa biliyordun hem ezan okunuyordu başımdaki örtüyle en rahat edebileceğim ülkeydi. Sorun şu ki işsiz kalırdım, sürekli torpil kullanmak istemiyordum. Sürekli üst kademeden insanları aramak istemiyordum. Akademik kariyer için saçma sapan sınavlara girmek istemiyordum. Ezber istemiyordum. Ulaşılabilir ürün sayısı fazlaydı ama gereksiz şeylerin yasaklanmasını istemiyordum. Aldığım nefese kadar vergi ödemek istemiyordum. İş bulsam dahi kendi emeğimin kazancıyla asla yetinemeyecektim. Çok zengin olabilirdim ama kendi gücümü elde etmek için kendi emeğimin parasını harcamalıydım. 

Burada olmakta istemiyordum. Olmak istemediğin yerle sınıyordu Allah. Derin bir nefes aldım. İnsanların İslam'ı sadece ortadoğu dini olarak görmesi beni mahvediyordu.Hristiyanlık ve Musevilik sanki Avrupa'nın göbeğinde ortaya çıkmıştı. O kadar güzel oryantalizm yapıyorlardı ki... Nefret ediyordum batıdan. O kadar cahillerdi ki kültürlerini dine bulaştıran Orta doğudan nefret ediyordum. Bu nefretimi bastırmamın tek sebebi inancımdı. Yoksa ortalığı yakıp yıkardım. Şuan tek bir silah antlaşmasıyla tüm dengelerin bozulması kolaydı. Lobilerden birine aniden milyar dolarlarca yardımla ABD dengesi bozulabilirdi. İşte sorun inancımdı. En güzel Yunus Emre anlatmış derdimi... 

Yaratılanı severim yaratandan ötürü...

Çağlar geçse dahi dertler bitmiyordu. İnsanı sevmek için İlahi güç arıyordu insan. Hele en büyük gücü Orta Doğu konusunda arıyordum. Ya orada kalıp İslam da olamayan zulme boyun eğecek yada kaçıp biricik batının kollarında podyumları süsleyeceksin. Ne kadar ilginçti İslam ruhu tatmin etmeyi söylerdi. Yaratılıştan gelen doyurulması gereken duygular vardı. İslam düzeni öneriyordu. İnsanlar kültürle karıştırıyordu. Dinler kültürle karıştırıldığı için bozulmadı mı? Elbette her kültür mükemmel değildi ama bazıları fazla kötüydü. Irklara değildi söylemlerim bir insanı başka bir kültüre koy asimile olurdu. Sorun kültürleriydi. Değişmesine izin vermeyen zihniyetlerdi. Elinde yazılı olan kurallar olmasına rağmen kültürü ve dini ayıramayanlardı. Bakıldığında sorun eskiyi alimleri, ilim adamlarını övüp asla onlar gibi olmak için hamle yapmamak. 

''Hey!'' duyduğum sesle yerimde sıçradım. Tek ayağımı da battaniyemin altına çektim. Sanki battaniye beni tüm kötülüklerden koruyan pelerinmiş gibi sarılmıştım. Sesin sahibine döndüğümde elleri cebinde veranda merdiveninde dikelen Adam'ı gördüm. Bu saatte burada ne işi vardı? Sessizce gelip beni korkutuyordu. Onu azarlamak için ağzımı açtım. Fakat onun bana bakan bakışlarındaki sakinliği görünce ağzımı yavaşça geri kapattım. Aklıma kardeşim gelmişti. Kırılan kalp acıtıyordu. 

''Hey.'' diye mırıldandım. O ise gülümsemeyle cevap verdi. Benim onu kalbini kırmadan uyarmalıydım. Bu zor olacaktı. Adam ben senin Eva'n değildim ve bu isim benzerliği tamamen tesadüf... Bunu söylemek düşünmekten daha zordu.

Diğer hikayelerim profilimde...

İnstagram: Eva_Wattpad

Continue Reading

You'll Also Like

5.1M 279K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
Haz By 🍀

Romance

175K 2K 16
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...
62.6K 5.1K 6
Hiç kapanmamak üzere açılan yaralar, kanamaz. İz bırakır. Ve o iz sonsuza dek geçmez, Yanı başında kalır.
1.4M 43.1K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...