Formulaşk1

By PegasusB

166K 13K 5.9K

Hayalleriniz uğruna nelere katlanmayı göze alırsınız? Mesela pembe kimliğinizi bir kenara bırakıp, mavi kimli... More

1.Bölüme Giriş
1.Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölümden Fragman
26.Bölüm
27.Bölüm(1.Kısım)
27.Bölüm(2.Kısım)
AÇIKLAMA :)
Fragman Tadında 28.Bölüm Alıntısı
28.Bölüm
29.Bölüm

17.Bölüm

4K 399 133
By PegasusB


Ailenizin Büş'ü geldiii efendim kabul eder misiniz? :))

Bizi özlediniz mi bilmiyorum ama biz sizi çok özledik. Hatta Alp başımın etini yedi yeter artık yaz şu yeni bölümü bekleyen bir on, on beş kişi var diye. Kendisi hikayeye yıldız veren, yorum yapanları fena halde takip ediyormuş. geriye kalan sessiz doksan kişiye sesleniyorum her an Alp'in egosuna maruz kalabilirsiniz kendinize dikkat edin e mi :)

Efendim bu bölümü beni twitter adresimizde hiç yalnız bırakmayan Aybüke elifediz kuzucuğuma ithaf ediyorum ;)

Sırf hikayeyi okuyanlarla etkileşim içinde olurum bol bol çene çalarım beyin fırtınası eşliğinde dedikodular yaparız diye düşünüyordum ama sanırım kimse benimle konuşmak istemiyor :(

Şaka bir yana Aaa twitter dan grup mu varmış ya da aman twitter olamasın şunlar şunlar olsun diyen birileri varsa önerileri de açığım efendim. Her türlü kafaya takılan soru, burası olmamış vesaire gibi eleştiri, yorum yapabilir ;)

BüşSokağıSakinleri Twitter Sayfası: https://twitter.com/bussokag

Seviliyorsunuz hem de çokkkk :))

Keyifli Okumalar...


*************

"...Kafa travmalarını iki'ye ayırarak inceleceğiz gençler. Bu sene giriş dersleri aldığınız için oldukça yüzeysel değineceğiz bu konuya ama üçüncü yılın ikinci döneminde Necati hocadan alacağınız dersle kafa travmalarını daha detaylı bir şekilde irdeleyeceksiniz. Neyse konumuza dönersek..."

"Şişt!! Esma?"

"..."

"Esma?"

Esma, pür dikkat dinlediği dersin ortasında Gül'ün kendisine seslenmesiyle istemeden de olsa kafasını Gül'e çevirmek zorunda kaldı.

"Efendim?"

"Naber?" diyerek gülümseyen Gül'ü gören Esma, Gül'ün uçları pembe saçları ile yüzündeki tatlı gülümsemesi olmasa kesinlikle sıkı bir şekilde paylardı ama Esma nedense bu kıza bir türlü kızamıyordu.

"Gül, şimdi sırası değil. Ders dinliyorum görüyorsun." Diyerek bir yandan sessizce Gül ile konuşurken bir yandan da hocanın anlattıklarını kaçırmamaya çalışıyordu genç kız.

Bu tür travmalarda kaza yerinde uygulanması gereken ilkyardım kuralları ise....

"Esma?"

"Ne var Gül?"

"Neden bu dersi bu kadar ciddiye alıyorsun ki?"

"Çünkü önemli bir durum, her an karşımıza çıkabilecek bir kaza türü ve ben etrafımda böyle bir kaza gerçekleşirse ne yapacağımı bilemez bir halde kalmak istemiyorum. İnsanlara yardım etmek istiyorum."

"Anladım... Açılın ben doktorum muhabbeti yani. Ayrıca sen ilkyardım kursuna falan gitmedin mi? Bunlar orada da öğrenilecek sıradan bilgilerden. Bu dersi neden koyduklarını anlamıyorum ya! Bunun yerine anatomi'nin ders saatini arttırsalardı ya."

"İlkyardım kursuna mı gittin?"

"Yaaaniii... Kurs denemez aslında. Özel ders gibi bir şey aldım." Diyerek sırıttı Gül.

Esma ise kafası karışmış bir halde Gül'e bakmakla yetindi sadece. Bu kız bir tuhaftı. Kim ilkyardım için özel ders alırdı ki? Acaba ailesi Gül'ün başarılı olması için çocuklarını önlerine gelen her dersten yapamadıklarını ya da yapamayacaklarına inandıkları her şey den kursa gönderip özel ders aldıran birilerimiydi?

Esma, Gül'ün telefonuna gelen mesajla kendisiyle ilgilenmemesini fırsat bilerek dikkatini hocaya vermeye karar verdi. Her ne kadar bu dersten bir şey anlamamış olsa da ne kapabilirsem kardır diye düşündü genç kız.

"...Spinal kord travmalarının da birlikte olabileceği göz önüne alınarak hastanın hareketsizliği temin edilerek en yakın sağlık kurumuna nakledilmelidir..."

Hoca her ne anlatıyorsa ona devam ededursun Gül ise o sırada telefonuna gelen "napıyorsunuz?" mesajına cevap yazmakla meşguldü.

"Dersteyiz ve ben sıkıntıdan patlamak üzereyim. Bu kız anatomik ilkyardım dersini bile pür dikkat dinliyor."

"Zamanında sende özel ders almasaydın, pür dikkat dinlerdin o dersi kabul et. Cool takılıyormuş gibi yapma :D "

":P :P:P Git başımdan dikkatimi dağıtıyorsun! Ders dinlememem lazım!!"

"Peki Peki :D Hemen konuya giriyorum o zaman. Esma yazdıklarımı okumuş mu?"

"Sanmıyorum. Okusaydı bana da söylerdi. Kitabın neresine koydun da kız bir türlü bulamıyor?"

"Daha o konuya gelmemiş demek ki."

"Hangi konu?"

"Anatomi de hangi konudasınız?"

"Kas Sistemi"

" O konu bu konu işte :D"

"Delisin sen ya! Nerden biliyorsun bizim hangi konuda olduğumuzu diyeceğim ama saçma olacak..."

"Saçmalama o zaman :D Neyse ben kaçtım. Çıkışta kütüphaneye gidin biraz ders çalışın belli ki Esma evde ders çalışamıyor ."

"İyi, peki, tamam..."

"Manyak ya yemin ediyorum manyak! Seviyorsan git seviyorum de tut kolundan götür arkadaş bu atraksiyonlara ne gerek var!" diyerek kendi kendine mırıldanan Gül'ün sesini duyan Esma kafasını çevirip "Şişt sus hoca bakıyor bu tarafa!" der demez kafasını tekrar hocaya doğru çevirdi.

"Yok, yok çocuk haklı aslında Gül hiç kızma. Baksana bu kadar ödlek birinin karşısına çıkıp seni seviyorum dese korkar kaçar bu kız!"diyerek zamane prensine hak verdiğini dile getiren Gül, kafasını kaldırınca hemen yanında biten hocasının kınayan bakışlarıyla karşı karşıya kalınca hemen dış sesini kapatırken iç sesini sonuna kadar açtı.


*************


"Ecevit!"

"Ecevit!"

Ömer ve Alp'in aynı anda ellerini Ece'ye doğru uzatıp seslenmeleri maalesef ki Ece'nin yere sert bir şekilde düşmesini engelleyemedi. Ece'nin kafasını yere sert bir şekilde vurması giden bilincinin arkasından el sallaması sadece birkaç saniye içerisinde olup bitti.

İki genç adam ise birkaç saniyeliğine girdikleri transtan çıkarak hızla yerde hareketsiz bir şekilde yatmakta olan Ece'nin yanına çöktüler. Alp, Ecevit'e doğru hamle yapıp tam hafifçe onu sarsacaktı ki Ömer tarafından engellendi.

"Çekil ben hallederim!"diyerek Ece ile ilgilenmeye başlayan Ömer'e dalmamak için kendini zor tuttu Alp.

Ömer, Ece'yi temel ilkyardım kurallarına uyarak kontrol edip yapılması gereken uygulamaları yaparken hemen yanında kıpırdamadan duran Alp'e bakarak konuşmaya başladı.

"NE duruyorsun be adam! Ambulans... Ambulansı arasana! Bilinci hala kapalı ciddi bir sorun olabilir. Kafasını yere çok sert vurdu."

"Aradım gelirler birazdan. Hatta ben yukarı çıkıp kapıda bekleyeyim. Yoksa sana dalmam an meselesi." Der demez galerinin girişine doğru hızla koştu Alp.

Geçen on dakikanın ardından galerinin tamirhane kısmına gelen acil müdahale ekibi Ömer'in yaptığı doğru ilk yardım uygulamasının dışında fazla müdahalede bulunmadan gerekli teçhizatlarla Ece'yi sedyeye koyup ambulansa doğru hızla hareket ettiler.

Ömer, Ece'nin yanında ambulansın arka kısmına binerken; Alp de ambulans şoförüyle konuştuktan hemen sonra kendi arabasına atlayarak ambulansın arkasından takibe başladı.

Ambulans'ın hastaneye yanaşmasıyla hızla açılan kapılardan, önce Ece'nin üstünde yattığı sedye çıkartıldı. Sedyeyi fazla sarsmadan ambulanstan indiren görevliler hızla hasta hakkında genel bilgileri hastanenin hemşire ve acil servis doktoruna vermeye başladı.

"Kafa travması! Başını sert zemine şiddetli bir şekilde vurmuş. Bilinen herhangi bir hastalığı yok. Bilinç kapalı. Tansiyon altı'ya sekiz. Damar yolu açıldı."

"Düştüğünden beri bilinci kapalı mı?"

"Evet."

"Tamam. Hemen içeri alalım hastayı. Esin! Tomografi odasına haber ver acil hasta var diye. Yavaş sarsmadan! " diyerek bağıran acil servis doktoru Esin hızla ama bir o kadar da dikkatle sedyenin müdahale odasına taşınmasına yardımcı oldu.

Alp ise aynı anda arabasını acilin girişine bırakmasına izin vermeyen güvenlik görevlileri yüzünden hastanenin arka tarafında bulunan otoparka arabasını bırakmakla meşguldü. Arabasını park ettikten hemen sonra koşturarak acil girişine doğru giden genç adam, kendi kendine söylenmeyi de ihmal etmedi.

"Yıl olmuş 2015, bazı hastanelerde hala vale yok! Ben hastamın peşine mi gideyim yoksa arabayı park etmekle mi uğraşayım? Hastanelerde vale olması zorunluluğu getirilmeli arkadaş! Sonuçta en çok lazım olan yerler buralar." Derken hemen yanından geçen iki güvenlik görevlisinin kendisini dinlediklerinin ve arkasından güldüklerinin farkına varamadı Alp. Zira o sırada Alp, her duyarlı vatandaşın aklının ucunun köşesinden dahi geçmeyecek "hastaneler ve vale sorunları" hakkında ciddi bir eleştiri yapmaktaydı.

Acil kapısından içeri girer girmez biraz ilerisinde gördüğü Ömer'in yanında aldı soluğu Alp. Ömer'den Ecevit hakkında kısaca bilgi aldıktan sonra beklemeye başladı. Ara ara saatine bakmayı da eksik etmiyordu.

"Bir hafta." Diye mırıldandı saatine bakan Alp. Ömer ise Alp'in ne demek istediğini anlamaz bir şekilde kaşlarını çatarak Alp'e döndürdü başını.

"Ne demek istiyorsun Alp?"

" Tanıştığımızdan beri Ecevit ile benim bir haftam olaysız geçmedi. Çok değil ya sadece bir hafta istiyorum. Olaysız sakin bir hafta! İhtiyar bana sorunlu der ama maşallah Ecevit bey'in yanında benim sorunluluğumun esamesi okunmaz! "

Aslında Alp kafasının içinde aynı anda konuşan tüm endişelerin sesini bastırmak için hiç durmadan konuşmak istiyor, suçu Ecevit'in üstüne atarak vicdanın sesini bastırmaya çalışıyordu. Hiç normal bir davranış değildi bu ama Alp'in küçüklüğünden beri sorunları savma metodu buydu.

Karşısındaki bol egolu bu adamın tanıştıklarından beri başlarına gelen her şeyi Ece'ye mal etmesi Ömer'in fena halde sinirlerini bozmuştu ama şuan içinde bulundukları durum Ömer'in elini kolunu bağlıyordu.

Aptalca bir dikkatsizlikten dolayı, belki Alp'ten belki de Ömer'den dolayı Ece'nin hayatı tehlikede olabilirdi. Ece'nin hayati tehlikesi ortadan kalksa bile kimliğinin meydana çıkması an meselesiydi. Ömer ne yapacağını şaşırmıştı artık. Her şey geldi mi üst üste gelirdi zaten. Sinirle yüzünü sıvazladı genç adam.

Belki bu yüz sıvazlama işi Ömer'in bozulan sinirlerine iyi gelirdi.

Büyük ihtimalle gelmezdi.

Nitekim gelmedi de....

" Bana bak o içerideki var ya... Hani senin düşmesine vesile olduğun kişi, o benim arkadaşım ve şu an içeride canıyla cebelleşiyor olabilir. Senin saçmaladıklarına bak! Kapa çeneni Alp yoksa hastane falan dinlemem ben kapatırım."

"Birincisi onun düşmesine ben vesile olmadım. Kendi aptallığına düştü. İkincisi ise ona bir şey olmayacak."

"Nereden biliyorsun?"

"Elbette bilmiyorum, inanıyorum." Derken Ömer'in gözlerinin içine baktı Alp.

İnanmalıydı insan önce. Nasıl ki ibadet edebilmek için inanmak gerekliyse; başarmak içinde, hayatında iyi şeyler olmasını beklemek için de, savaşabilmek için de, yaşayabilmek için de inanmalıydı insan. İnanmalı ve inandırmalıydı etrafındakileri...


**************


Acilde yaşanan bol kargaşalı gece de oradan oraya koşuşturmaktan yorulan Esin kendini bulduğu ilk boşlukta masasının arkasındaki sandalyeye attı. Şanslıysa birkaç dakikalığına da olsa oturup vücudunu dinlendirebilirdi.

İçinde dinlenme geçen cümlenin Esin'e verdiği dinlenme hissi ile hafifçe geriye yaslandı genç kadın ve gözlerini önündeki kahve bardağının içinde dalgalanan kahveye dikti.

Tam bu sırada odanın kapısı hızla açıldı. Beyaz önlüğünün tek kolunu giymiş diğer kolunu da şuan Esin'in önündeyken giymeye çalışan meslektaşının kendisine seslenmesi ile kafasını daldığı kahve bardağından kaldırdı Esin.

"Esin?"

"Heh, geldin mi?"

"Durum?"

Meslektaşının endişeli ve nefes nefese kalmış halini görünce masasının hemen önündeki sandalyeleri işaret ederek arkadaşının oturmasını sağladı. Kendisi de oturduğu sandalyesinde dikleşip konuşmaya başladı.

"İlk muayenesini yaptım. Tecrübelerime dayanarak fazla endişelenecek bir durum yok gibi duruyor. Ama kesin tanıyı tomografi ve kafa grafiğinden sonra koyabiliriz."

"Umarım beyin ödemi veya gittikçe genişleyen hematom çıkmaz. Offf! Tomografi sonuçları ne zaman çıkar peki?"

"Acil bir durum olduğunu söyledim çok uzun sürmez. Birkaç dakika içerisinde getirir hemşire."

"Bekleyelim bakalım." Diyen meslektaşının kafasını aşağı yukarı sallamasını dalgın gözlerle izledi Esin. Ardından aklına gelen düşünce ile konuşmaya başladı.

"A bu arada bir de röntgen istedim."

"Röntgen niye? Sadece kafasını vurduğunu sanıyordum."

" Evet sadece kafasını vurmuş ama muayene ederken göğüs kısmında geçmeye başlamış morluklar fark ettim. Kontrol amaçlı röntgende çekilsin istedim."

"İyi yapmışsın kuzum. Aslında hazır hastamız baygınken ayılmadan bir de ben muayene etsem şu Ecevit bey'i." diyerek ayağa kalkan arkadaşı ile birlikte Esin de ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdü.

"Tamam, sen muayene ederken bende hasta yakınlarına bilgi vere... Bir saniye... Bir saniye..."

Meslektaşının hastasına bey diye hitap ettiğini fark eden Esin'in eli kapı kolunda asılı kaldı.

"Ecevit bey derken?"


************


"Hadi Esma kütüphaneye!"

"Ya dur deli kız dur. Çekiştirip durmasana. Görende seni inek biri sanacak. Nereden çıktı bu kütüphane aşkı? Anlamadım ki ben..." diyerek Gül'e kaptırdığı kolundan sürüklenen Esma'nın, geçen gün kütüphanede bulduğu kağıttan atın üzerinde yazan rakamlar sayesinde aldığı ve derslerinde fazlasıyla işe yarayan kitabı elinden düşürdü.

Kitap yere düşerken içinden çıkan saman kağıdının da havaya fırlaması ile önce kağıdı mı yoksa kitabı mı tutması konusunda bir an tereddüt etti Esma.

Gül'ün, Esma'nın sendelemesinden dolayı arkasına dönmesiyle meşhur kitabın içinden çıkan kağıdı görmesi bir oldu.

Saman kağıt mı? Sana inanmıyorum...

Esma'nın kitaba yönelmesi Gül'ün kağıdı yakalaması ile iki arkadaş birbirlerine bakıp aynı anda konuşmaya başladılar.

"Kitabın arasından çıktı bu!"

"Kitaptan mı düştü o?"

Merak seviyesi oldukça düşük olan Esma bile son zamanlarda başına gelenlerle kağıdın içinde ne yazıldığını deli gibi merak etmeye başlamıştı.

"Hadi şöyle oturalım da okuyalım şunu." Diyen Gül'ü kafasıyla onayladı Esma ve hemen yakınlarındaki banka doğru hızla yürüyüp oturdular.

Gül, kağıdı Esma'ya uzattı. Sonuçta zamane prensi bu satırları Esma için yazmıştı. Bir de Gül'ün okumaması için yemin ettirmiş olabilirdi. Ama Gül de çareler tükenmezdi.

"Al sen oku ama sesli oku ki bende duyayım." Diyen Gül içinden keyifle sırıtıyordu. Bu sayede yeminini bozmuş sayılmazdı.

"Çok zaman önce develerin tellallığını, pirelerin berberliğini ilan etmediği zamanın birinde dünyanın uzak bir köşesinde korkunç bir canavar yaşamış. Bu canavarın üç başı bulunurmuş. Bu başların bir tanesi arslan, bir tanesi keçi, bir tanesi de ejder başı imiş.

Canavar, nefesiyle duman ve alev saçarken yanına gelen her bitki ve hayvanı kavururmuş. Bir çok cesur adam bu canavarı öldürmek istemişlerse de, hiç biri bu işi başaramamış.

Günlerden bir gün Bellerphon isminde genç cesur bir Yunanlı, canavarı öldürmeye niyetlenmiş. Fakat genç adam bunu nasıl yapacağını bilemiyormuş. Bir gece Bellerphon bir rüya görmüş. Rüyasında bir kadın Tanrı ona mücevherlerle parlayan altın bir dizgin vermiş. Ardından kadın Tanrı Bellerphon'a şunları söylemiş:

- Eğer bu korkunç canavarı gerçekten öldürmek istersen, bu dizgin sana yardım edecektir. Bununla kanatlı ata, Pegasus'a, binebilirsin. Bu dizgini al, Pegasus'un her zaman su içmeye gittiği pınara git. O, su içerken bu dizgini hemen boynuna geçir ve sırtına atla. Eğer Pegasus'a binersen canavarı öldürebilirsin.

Bellerphon uyandığı zaman yanında mücevherlerle pırıl pırıl parlayan altın dizgini görmüş. O zaman uykudayken bir Tanrının kendisiyle gerçekten konuşmuş ve kendisine dizgin vermiş olduğunu anlamış.

Derhal Pegasus'u bulmak için yola çıkmış genç adam. Pegasus'un su içmeye geldiği pınarı bulmakta zorluk yaşamamış Bellerphon. Fakat Pegasus'u yakalamak için günlerce beklemek zorunda kalmış.

Havada, yükseklerde uçan büyük beyaz atın iki üç defa pınara indiğini görmüş defalarca kez. Fakat her defasında bağıran birisi yüzünden Pegasus korkudan ürküp kaçarmış.

Nihayet bir sabah, güneş doğarken, Pegasus pınara gelmiş. Bellerphon ona doğru yapmış ve beyaz atın boynuna altın dizgini geçirerek hemen sırtına atlamış.

Pegasus havaya uçmuş, uçmuş, uçmuş.... Bellerphon ömründe bu kadar hızlı giden bir ata binmediğini düşünmüş o an.

Pegasus üstündeki yabancının varlığından dolayı dönüp, kıvrılmış, Bellerphon'u üstünden atmaya çalışmış. Fakat Bellerphon'un kendisine hükmettiğini anlayınca, uslanmış.

Bellerphon, derhal büyük canavarın yaşadığı yere gitmiş. Oraya vardığı zaman canavarın mağarasında olduğunu görünce Pegasus ile bütün gün beklemiş.

Günün sonunda, canavar büyük bir gürleme ile mağarasından dışarıya çıkmış ve dolaylarındaki köylerden birine doğru ilerlemeye başlamış.

Canavarın köylerden birine doğru ilerlediğini gören Pegasus, canavara doğru uçmuş. Bu sayede Bellerphon, keskin kılıcı ile canavarın başlarından birini kesmiş. Canavarın ağızlarından büyük alevler çıkmışı. Fakat Pegasus o kadar çabuk uçmuş ki, bu alevler ona zarar verememiş.

Birkaç kere daha Pegasus ve sırtında bulunan Bellerphon canavara saldırmış. Nihayetinde Bellerphon bir ok atarak canavarı öldürmüş.

Bu savaştan sonra Tanrılar kralı Jüpiter, kanatlı at Pegasus'u gökyüzünde bırakmaya karar vermiş. Fakat ufak bir sorun varmış. Bellerphon'un yeryüzüne inmesi lazımmış. Bunun üzerine tanrılar derhal atı sokması için bir sinek göndermiş.

Sinek, atı sokunca, Pegasus öyle bir sıçramış ki, Bellerphon yeryüzüne doğru düşüşe geçmiş. Pegasus ise gökyüzüne doğru uçmuş ve o zamandan beri Pegasus gökyüzünün koruyuculuğunu yapmak için orada kalmış. Bellerphon'dan uzakta ama onu görerek ve koruyuculuğunu üstlenerek..."diyerek biten kağıda bakan Esma, elinde tuttuğu kağıdın üzerinde yazan harflerin birbirine karışması ve kulağında çınlanan seslerin baskısıyla hızla gözlerini kapattı.

"Sen benim gökyüzümsün Bellanca, bende senin Pegasus'unum aynı bu hikayedeki gibi... Sakın korkma, tut elimi..."


**************


"Kendine geliyor."

"Biri doktora haber versin."

"Git sen ver!"

"Sen git. Uyandığında arkadaşım ilk beni görmeli ki kendini güvende hissetsin, telaş yapmasın."

"Allah! Allah! Pekala Ecevit beni görünce de kendini güvende hissedebilir."diyerek kızgınca Ömer'e diklenen Alp'in kabarmasını arka taraftan gelen Sercan'ın erkeksi kıkırdamasının sesi böldü.

"Bak arkadaşın bile söylediğine güldü, görüyor musun?"diyen Ömer, Alp'in egosuna attığı bir çentiğin mutluluğuyla Ece'ye doğru yaklaştı.

"Sercan!!"

"Buyurun benim."

Sercan'ın her durumda, her ortamda takındığı zevzeklik hali artık Alp'e fazla geliyordu. Arkadaş dediğin böyle mi olurdu yahu!

"Düşünüyorum Sercan, düşünüyorum."

"Neyi düşünüyorsun?"

"Hazır hastaneye gelmişken sana da bir oda ayırsak mı diye canım arkadaşım."

"Hiç gerek yok canım arkadaşım. Masraf yapmayalım şimdi."

Alp, ya Sercan katili olacaktı. Fakat takdir edersiniz ki hastane içindeyken katil olmak çok zordu. Ya da müstakbel maktulü yani Sercan'ı olay mahallinden uzaklaştıracaktı.

"Git Sercan git. Git doktoru çağır yoksa elimde kalacaksın."diyen Alp ile birlikte Sercan erkekliğin onda dokuzu olan kuralı yerine getirip hızla odadan kaçtı.

Sercan'ın odadan çıkmasıyla arkasını dönen Alp'in sinirleri henüz belirlenemeyen sebeplerden dolayı bir kez daha zıpladı.

"Görmemişin arkadaşı olmuş tutmuş canını çıkarmış. Ahtapot gibi yapıştın. Çocuk daha kendine yeni geldi. Bir açıl da nefes alsın."

Ömer, Alp'in dediklerini gayet iyi bir şekilde duymuş olsa da Alp'i de söylediklerini de görmezden geldi.

"Ecevit, iyi misin?"

Ece, kafasını sallayarak önünde duran iki adama bakıp gülümsedi. Başının yattığı yerden dönmesi ve kafasına giren ağrıyla hareket ettiğine bin pişman oldu genç kız ama yapacak bir şey yoktu.

Ecevit'in kaşlarını çatarak yüzünü buruşturması ile Alp'in telaşlı sesi odada yankılandı.

"Ecevit, iyi misin?"

"Ben... Başım..."

"Hastamız uyanmış galiba..." diyerek neşeyle odaya giren Esin doktorun sesi Ece'nin cümlesini böldü.

"Beyler sizleri dışarı alalım da bizde hastamızı rahat rahat muayene edelim."

Ömer ile Alp, doktor Esin'in kibarca kendilerini kovması üzerine önde Ömer arkada Alp kapıdan geçerken Ömer'in gözleri beyaz önlük içindeki ikinci doktoru görünce hafifçe sendeledi.

"İşte şimdi ayvayı yedin Ecevit!" diye mırıldanan Ömer'i duyamamıştı Ece. Duysaydı da ne yapabilirdi ki zaten...

Ömer'in hemen arkasından gelen Alp ise gülümseyerek arkadaşına baktı.

"Sana güveniyorum Gamze. Alp Öztekin'in doktoru olmanın farkını göster lütfen."diyerek Gamze'nin yanağından makas alıp Ömer'in arkasından giden Alp, odanın kapısının sert bir şekilde kapanması ile kaşlarını çatarak kafasını Ecevit'in kaldığı odaya doğru çevirdi.

Ecevit'i ambulansa yerleştirdikten sonra ambulansın sürücüsünün yanına giderek Ecevit'i Gamze'nin görev yaptığı hastaneye gitmesi için tembihleyip kendi arabasına binerek ambulansın arkasından takip etmeye başlamıştı Alp. Sevdikleri söz konusu olduğunda yalnızca Gamze'ye güvenebilirdi Alp. Gerçi Ecevit, Alp'in sevdikleri kategorisine de girmezdi ama sevdikleri kategorisinde de değildi.

Gamze ise Alp'in telefonunu alır almaz, Ecevit gelmeden önce hastanede bu gece nöbetçi olan doktor arkadaşı Esin'i arayıp tanıdığı birinin bir kaza sonucu yaralandığını bildirmiş ve kendisi gelene kadar hastaya yakın ilgi göstermesini Esin'den rica etmişti. Bunun için miydi yani? Herkese hiç utanmadan yalan söyleyen ne olduğu km olduğu belli olmayan birisi için miydi?

Gamze kapıyı kapatır kapatmaz sırtını kapıya yaslayıp gözlerini artık kız olduğunu bildiği Ecevit'e dikti.

"Kişilik sahibi olmuş egon yüzünden gözünün önündeki bal kapağının farkında değilsin Alp."

Tam bu sırada ise Esin, Ece'nin göz bebeklerini kontrol edip genç kızın kapattığı görüş açısının önünü açınca kadraja bir adet kızgın mı kızgın Alp'in arkadaşı olan, kaza geçirdiği gece kendisine yardım etmek için çabalayan Gamze doktor girdi.

Bu iyi değildi...

Bu hiç iyi değildi...

"Kimsin sen Ecevit? Kimsin ve neden erkek kılığına girerek hepimizi kandırmaya kalktın?"

"Ben... Sizz... Siz kimsiniz?" [ Selam olsun sana mystery93 ; ) ]


Sürç-i lisan ettiysem affola...

On Sekizinci bölüm gelir en yakın bir ara ;)



Continue Reading

You'll Also Like

HAWAR By Milyakettt

General Fiction

175K 10.8K 19
Bir çığlıktı Hawar... Bir haykırış, bir yürek yangını... Bir feryat. Bir direniş. ... Bir kadın olmak... ... Bir kadın, hiç çocuğu olmadığı için suçl...
782K 46.2K 66
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
151K 14.8K 34
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
1.6M 116K 28
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...