MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)

By Gizemlikimlik

8.1M 454K 105K

" Mum olmak kolay değil, ışık saçmak için önce yanmak gerek." More

>>Bölüm 1<<
>>Bölüm 2 ( İYİ BİLMEK)<<
>> Bölüm 3(Gazete)<<
>> Bölüm 4<<
>> Bölüm 5 ( İŞLER)<<
>> Bölüm 6 " Şaşırtıcı"<<
>>Bölüm 7 (KALEM)<<
>>Bölüm 8 ( KAYBETTİM)<<
>> Bölüm 9 (SORUN SENDE)<<
>>Bölüm 10 (BERE)<<
>>BÖLÜM 11 (SENİ SEVMİYORUM)<<
>>Bölüm 12 ( GEÇMİŞ) <<
>> Bölüm 13 ( İZEL)<<
>> Bölüm 14 ( İYİLİK) <<
>>Bölüm 15 ( UYKU)<<
>>Bölüm 16 ( YENİ KIZ) <<
>> Bölüm 17 ( ŞEREFSİZ)<<
>>Bölüm 18 ( HASTANE) <<
>> Bölüm 19 ( HAYLAZ)<<
>> Bölüm 20 ( RİCA)<<
>> Bölüm 21 ( OYUN)
>> Bölüm 22 ( ALTUĞ)<<
>>Bölüm 23 ( CESARET) <<
>>Bölüm 24 ( ÇERÇEVE)<<
>> Bölüm 25 ( BARKIN)<<
>>Bölüm 26 ( YEMEK)<<
>>Bölüm 27( İZİN VERMEK)<<
>>Bölüm 28 ( AŞIRI SICAKLAR) <<
>>Bölüm 29 ( SANDALYE)<<
>>Bölüm 30 ( YA O YA BEN)<<
>>Bölüm 31 ( YAZAR HEDİYESİ:)<<
>>Bölüm 32( GERÇEKLER)<<
>>Bölüm 33 ( Video)<<
>> Bölüm 34 ( CEKET)<<
>>Bölüm 35 ( EN GÜZEL HEDİYE)
>>Bölüm 36 ( GÜNAH KEÇİSİ)<<
>>Bölüm 37( BOŞ SAYFA)
>>Bölüm 38 (MUM 2)<<
>>Bölüm 39 (İKİ ADAM)<<
>>Bölüm 40 ( ARKADAŞLAR)<<
>>Bölüm 41 ( KAYBOLMAK)<<
>>Bölüm 42 ( TEKLİF)<<
>>Bölüm 43 ( YAZI)<<
>> Bölüm 44 ( BİR KEZ DAHA)<<
>> Bölüm 45 (GÖZYAŞI)<<
>>Bölüm 46( MEKTUP)<<
>> Bölüm 47 ( SEVGİ)<<
>> Bölüm 48 ( İSİMLER)<<
>>Bölüm 50 ( DEJAVU) <<
>>Bölüm 51 ( BİRLİKTE)<<
>> Bölüm 52 ( GÖKALP)<<
>>Bölüm 53 ( KORKU) <<
>>Bölüm 54 ( TATLI ÇEKİŞME)<<
>>Bölüm 55 ( YARDIM)<<
Bölüm 56( ACI VERİCİ)
Bölüm 57 ( MUTLULUK)
>>Bölüm 58 (YANMAK GEREK)<<

>>Bölüm 49 ( LİSE)<<

114K 6.8K 967
By Gizemlikimlik

Koşarak Altuğ'un arkasında giderken içimden Tuğberk Tuğberk diye tekrarlıyordum. Onu oturma odasında dosyaları toplarken gördüm. Dosyaları öyle bir hızla topluyordu ki kendi kendine bir yandan söyleniyordu.

" Tuğberk ben özür dilerim. Cidden beni dinle bir dakika."

Onun önüne geçip durdurmaya çalışırken hızla omzuma çarpıp yanımdan geçti. Koşarak onun arkasından gittim. Evden çıktığında hala onun peşinden gidiyordum.

" Tuğberk beni dinle özür dilerim. Dilim sürçtü birden. Bilerek demedim!"

Nasıl toparlayacaktım durumu merak ediyordum. Tuğberk ters ters bana bakıp arabasına kadar hızlı adımlarla yürümeye devam etti. O arabasına binmeden kapının önünü geçip onu durdurdum. Soluk soluğa kalmıştım.

" Tuğberk lütfen beni üzüyorsun! Yapma böyle."

Tuğberk beni arabasının kapısının önünden çekmeye çalışırken ısrarla kapının önüne kendimi atmaya çalışıyordum.

" İzel kafanı toparla önce. Gerçekten şu şeyden sıkıldım."

Tuğberk bir anda durmuş kaşları olabildiğince çatılmıştı. Yutkunup ona açıklama yapmadan birden sıkıca beline sarıldım. Başımı onun göğsüne yaslarken onun hızlanan kalp atışlarını duydum.

" Tuğberk özür dilerim. Ne olursun bana kızma! Bilerek yapmadım. Özür dilerim."

Tuğberk kollarımı ondan ayırmaya çalışsada ısrarla ona sarılıyor ona yakınlığımla kendimi affettirmeye çalışıyordum. Benimle yakınken benim kadar heyecanlanıyordu.Şuan kalp atışlarından bunu hissedebiliyordum. Sözlü bir açıklama yapamazdım ama bu taktiği kullanabilirdim. Başımı kaldırıp üzgün gözlerle ona baktım.

" Ne olursun beni affet! Kendimi afettirmek için her şeyi yaparım. Yeterki böyle kızma. "

Çocuk gibi dudaklarımı büzüştürüp gözlerine bir kedi masumluğunda bakarken Tuğberk'in çatılmış kaşları yavaşça düzeliyor bakışlarını beceriksizce başka yere çevirmeye çalışıyordu. Evet yumşuyordu. Bunu görebiliyordum.

" Özür dilerim." dedim tekrar. Bu kadar ısrarcı ve yapışkan bir kız hayatı boyunca görmemiştir sanırım diye düşündüm.

Tuğberk derin bir iç çektikten sonra başını havaya kaldırıp çektiği nefesi bir anda bırakmıştı. Ne yapacağım bu kızla tavırları vardı şuan üstünde.

" Şöyle çocuk gibi davranmayı kes." sesini birden bana karşı sert tuttu.

Böyle davranmam hoşuna gitmişti ama bana kızgın olduğu için bu kadar sert davranıyordu bunu hissedebiliyordum. Bir anda kendimden korkmuştum. Başımı onun göğsüne tekrar yaslarken onun bana kollarını dolamasını bekledim. Onun duygularını kullanmak beni çıkarcı birine dönüştürse de gerçekten herhangi bir açıklama yapamayacağım hissettim. Böyle davranmaya devam etmeliydim.

" Affettin mi?" çocukça çıkan ses tonumdan sonra onun beni kucakladığını fark ettim. Başımın üstüne dudaklarını bastırdığını hissettiğimde hemen başımı ona doğru çevirdim. Onun dudaklarına bakarken gülümsedim.

" Afettin değil mi?"yüzüme bir gülücük kondurduğumda hafifçe kaşlarımı kaldırdım.

Onun da tek kaşı hafifçe kalkmış düşünceli bir hali vardı ama başını onaylarcasına aşağı yukarı salladı.

" İstediğim bir şey var ama?"

Çok güzel. İki çıkarcı bir araya gelmiş birbirimizden yararlanmaya çalışıyorduk. Ondan ayrılacakken beni kendine çekip birden kulağıma eğildi.

" Babana söyle birlikte ayrı bir eve çıkalım. Babana bunu söylersem beni öldürür. Bence sen bu bende kullandığın sinsiliğini babanın üzerinde de kullanabilirsin. "

Onun kulağıma fısıldayarak söylediği şey bir anda beni şoka uğratmıştı. O sandığım kadar aptal değildi sadece benim bu halimi sürdürmem için bana tavır koymuştu belki de. Bana yakın olmak için her fırsatı değerlendiriyordu kesinlikle.

" Seninle ayrı bir eve çıkmak mı? "

Ondan ayrılmaya çalışırken belime sardığı kolunu bırakmamıştı. Ondan sadece biraz uzaklaşmayı başarabilmiştim. Tek kaşı hala havada dudağının bir kenarında muzipçe oluşan o gülümsemeyle saçlarımın kahkülünü diğer eliyle düzeltmeye başlamıştı.

" Hımm ayrı eve çıkmak. Sadece ikimiz?"

Neden karşımda bu kadar havalı bir şekilde durmak zorundaydı. Biraz daha yaklaşıp parmak uçlarıyla kahküllerimi iyice düzeltmeye çalışıyordu. Kalbim yine hızlanmaya başlıyordu.

" Ah niye bu saç şurda durmuyor ki?"

Altuğ hayır Altuğ demeyecektim. Yine aklımdan o adı geçirirsem ağzımdan kaçırabilirdim. Tuğberk saçlarımla oynarken gözlerinin dudaklarıma kayan bakışlarını takip ettim.Nefes alamıyordum. Karnım inanılmaz derecede garip tepkiler verirken yutkundum. Tuğberk yavaşça bana yaklaşırken şu kelimeleri söyledi.

" Hımm...Yüzün kızaracak. Sonra kalbin hızla atmaya başlayacak ve benim öpmemi isteyeceksin. Karnında hissettiğin o ağrı kasıklarına doğru inerken dayanılmaz bir istek belirecek. Vücudun bana karşı tepki gösterecek ama ben geri çekildiğimde hayal kırıklığı yaşayacaksın. "

Onun dediklerini yaşarken son söylediğini yapmasını istememiştim.Onun geri çekilmesini istemiyordum. Onunla yakın olmak harika hissettiriyordu. Onu daha çok benimsemek istemiştim. O tamamen benimdi. Sonunda ona kavuşmuştum ve onun beni asla beni bırakmamasını istiyordum. Biraz daha yaklaşıp burnumun üstüne küçük bir öpücük kondurup geri çekildi. Dokunduğu yer alev alevdi sanki. Gözlerimin içine bakıp gözlerini kırpıştırdı. Daha fazlasını beklediğimi ikimizde fark etmiştik ama dudaklarındaki küçücük kıvrımlar onun muzip gülüşünü oluştururken o bir anda geri çekilmişti.

" Yarın sabah seni alırım. Hazır ol. Sanırım gitmemiz gereken bir yer var."

Gerçekten büyük bir hayal kırıklığıyla öylece kalakalmıştım. Bunu bilerek yapmıştı sanki. Benden intikam almak istercesine benle oyun oynamıştı. Tekrar bu sefer yanağıma küçük bir öpücük kondurup arabasına atladı ve arabasının camını açtı.

" İyi geceler İzel." alaycı bir ses tonu vardı.

Bana göz kırparken onu parçalamak istedim. Aptal beni heyecanlandırmıştı ve bir anda çekip gidiyordu. Elimle yanaklarıma doğru serinlik yapmaya çalışırken onun gidişini izledim. Ayaklarımı sürüye sürüye eve giderken karşıma birden babam çıkınca ödüp koptu. Küçük bir çığlık attığımda " Geç içeri!" babam beni uyarmıştı. Onun uyuduğunda bir daha uyanmayacağını sanıyordum ve beni gerçekten korkutmuştu.

Acaba bizim o halimizi görmüş müydü? Deli gibi utanırken babamın yüzüne bakamadan odama koşar adımlarla gitmiştim. Gerçekten babam ve annemle aynı evde kalmak böyle konularda çok utanç verici oluyordu. Tekrar onu düşündüm. Yüzümde aptal bir gülümseme oluşurken durumu iyi kurtardığımı fark etmiştim ama onun gitmesini hiç istemedim. Üstümü değiştirip kendimi yatağa atarken büyük bir huzur içimi sarmıştı.

" Ah o çok şapşal! Aynı zamanda birazcık havalı ama sadece birazcık."

Yastığa sıkıca sarılırken kendi kendime gülmeye devam ettim.

&

Geç kalıyordum. Zorla kot pantolonu ayağımdan geçirirken az kalsın düşüyordum. Altuğ çoktan gelmiş ve aşağıda beni bekliyordu. Altuğ değil Tuğberk. O Altuğ'uydu ama sen Tuğberk olarak seslenecektin. Sadece isim değişikliği. O kişi aynı. Tamam mı İzel? Bir de iç sesimle konuşmaya başlamıştım haydi hayırlısı dedim kendi kendime. Kot pantolonu giyip üstüme kapüşonlu beyaz bir kazak geçirdiğimde ayrıca üstüme kolsuz kırmızı montumu giymiştim. Saçlarımı aynada düzeltirken makyaj yapıp yapmasam mı diye düşündüm ama sade güzel durduğuna karar verdim ve çantamı alıp hızla mutfağa gittim. Babamla Tuğberk, sonunda Tuğberk diyebildiğime sevinmiştim, birlikte bir şeyler atıştırıyordu. Saate bakıp birden Tuğberk'e bağırdım.

" Hadi kalk kalk ! Geç kaldık diğerleri çoktan varmıştır. Hala ağzına bir şeyler tıkıştırmaya çalışıyor!"

Annemle babam ikimize gülerken Tuğberk çayından son bir yudum daha aldı.

" Efendim biz gidiyoruz. Bu harika kahvaltı için teşekkürler..."

Onun lafı uzatmasını istemediğim için kolundan tuttuğum gibi çekiştirmeye başladım. Evden çıktığımızda Tuğberk'le ikimizde aynı sarı botlarımızı giyerken onu inceleme fırsatı bulmuştum. İnanamıyorum tıpkı benim gibi giyinmişti.Beyaz kapüşonlu bir kazak, kırmızı kolsuz mont ve kot pantolon. Ayakkabıları giyerken dikkatimi bu sefer telefonumun cevapsız aramalarına kaydırmıştım.Barış bir kaç kere beni çaldırmıştı. Hemen ona geri dönüp yarım saat içinde orada olacağımıza dair haber vermiştim.

" Gerçekten bugün çok uyumluyuz."

Ona böyle söylediğimde ellerini ceplerine sokup temiz havayı içine çekti. Hava soğuk olsada bugün biraz güneşliydi. İçimi kıpır kıpır yapan bu havaya minnettardım.

" Tam bir çift gibi görünmüyor muyuz?"dedi.

Bana göz kırptığında bugün saçına da özendiğini gördüm. Her gün gözüme daha tatlı mı görünüyordu ne?

" Ne böyle bu özen? " sesimde kıskançlık sezmiştim.

Ona laf atarken yanıma yaklaşıp kolunu benim omzuma attı.

" Liseli kızlar yakışıklı görsünler."

Bu ciddi suratla mı? Korkup kaçarladı bence. Keşke eskisi gibi aptalca bir sırıtış kondursaydı yüzüne ama bugün ayrı bir mutluydu sanki. Ben ona yakınlaştıkça o aksi tavırlarını bırakıyordu. Benim yanımda daha eğlenceli bir insan olmaya başlamıştı. Sanırım sevgi bir insanı değiştirebiliyordu. Bana karşı sert davranmasının nedeni belki se benim emin olamayışımdandı. Ona yaklaştıkça sert tavırlarını bir kenarı atmıştı.

" Bu arada sen iş yerinden izin aldın mı?"

Onun bu rahatlığını görünce iş yerini merak etmiştim nedense.Başını hayır anlamında iki yana salladı.

" Öğlen gideceğim. Zaten yapılacakları Yasin'e bıraktım bana gerek yok . Yani her şeyi ayarladım. Bana ihtiyaçları yok."

Arabanın yanına vardığımızda arabaya binerken arka koltuktaki kamerayı fark ettim.

" Aa kamerayı yanına almışsın?"

Emniyet kemerimi takarken Tuğberk'e göz attım. Oda yerine yerleşirken başını onaylarcasına sallamıştı.

" Birlikte fotoğraf çekiliriz. Birkaç ayarını yaptım. Hoşuna gider diye düşündüm."

Bu beni hem sevindirmiş hem güldürmüştü. İyi akıl etmişti. Arabayı çalıştırdığında deminden beri beni rahatsız eden dudağındaki o ekmek parçasını almak istedim. Ona doğru uzandığımda bir anda göz göze geldim.

" Sabah öpücüğü mü istiyorsun? "

Tabiki öyle bir şey istemiyordum. Hızla onun yüzündeki kırıntıyı alıp önüme döndüm. Yan gözle ona bakarken evet o öpücüğü istediğimi fark ettim. Beni ilk öptüğü anı hatırlamıştım. Beni büyük bir krize sokmuştu. Hayatımda ilk kez öpüldüğümü düşünmüştüm o zaman ama ta ki beni çoğu kez öptüğünü öğrenene kadar. Hep ben uyurken benden defalarca öpücük koparmış. günlüğünde öyle yazıyordu.Onunla nasıl olurda aynı kafede çalıştığımı fark etmediğime şaşırıyordum. Benim için yaptığı o görünmez iyilikleri asla unutmayacaktım. Onun günlüğünü okurken onun aklını okuyormuş gibi hissetmiştim. Çok özel ve güzeldi. Düşünceleri benimle dolu doluydu. Her günün bir parçasında istisnasız ben vardım.

Okulun yolunu ona tarif ederken aramızda başka bir konuşma geçmemişti. Onu incelerken şunu fark ettim.Şimdi ise o kapalı bir kutu gibiydi. Sanki o kazadan sonra onun ne düşündüğünü göremez hale gelmiştim çünkü günlüğü de onunla birlikte bitmişti. Başımı pencereye doğru çevirmiş sessizce dışarıyı izlerken birden o kaldırımı gördüm.

On yıl önceki o kaza bir anda gözümün önünde canlanırken gözüm Tuğberk'e doğru kaydı. O hiçbir şey hatırlamıyordu. Araba kullanmasına devam ediyordu. İçimi bir hüzün kaplarken onun o halini hatırlamıştım. Onu orada bırakıp gittiğim anı hatırlamıştım. Ona destek olamadığım için kendime sinir oluyormuştum yine.Onun bu olayı hatırlamaması benim hatırlamamdan daha iyi bir şeydi. Hatırlaması gereken bir çok olay vardı ama hatırlamaması gereken de bir çok olay vardı. Eğer bir daha kendini öğrenip tekrar bana zarar gelmesin diye kendi davranırsa beni terk etmesinden korkuyordum. Beni terk etmesi için bir çok neden ortaya çıkıyordu ve en iyisi böyleydi. Onun bu şekilde devam etmesi.

Şimdi her şekilde onun yanında olup hiçbir şekilde o zamanda yaptığım o hata gibi bırakıp gitmeyecektim. Belki benim o anki vazgeçişimden onu kaybetmiştim.

" Tuğberk?"

Ona seslendiğimde başını çevirip o suratsız ifadesiyle bana baktı. O anda onun gülümseyen yüzünü hayal ettim.

" Hep senin yanında olacağım. Sen bana bu kadar değer verirken seni asla bırakmayacağım. Ne olursa olsun yanımda olduğun ve olacağın için teşekkür ederim.Eğer seni kıracak bir şey yaparsam beni affet olur mu? Yapmamaya çalışacağım ama olurda yaparsam kesinlikle bunu isteyerek yapmamıştır diye düşün. "

Bu hüzünlü konuşmam onu şaşırtmış görünüyordu. Onaylarcasına başını sallayıp başını önüne çevirdi.

" Biliyorum İzel. En iyisini yapmayı deniyorsun. Buna minnettarım. Ben sana teşekkür ederim. Beni mutlu ettiğin için."

Onun sözleri yüzümde hüzünlü bir tebessüm bırakırken okuldan içeri girmiştik. Arabayı bir yere park ettikten sonra arabadan yavaşça aşağı indim. On sene de değişen çevreye göz atarken sanki anılarıma açılan bir kapının eşiğine gelmiş gibi hissetmiştim. Tuğberk arabadan inip fotoğraf makinasını boynuna asarken diğerlerinin nerede olduğunu merak ettim. Barış'a mesaj attığımda müdürün odasında olduklarını söylemişti. Tuğberk merakla okula göz gerdirirken yavaş adımlarla onun yanına yürüdüm.

" Sen okula hiç gitmemiştin değil mi? "

Tuğberk başını iki yana sallarken gözlerimin içine baktı.

" Bir gün senin hayatını dinlemek isterim."

Gerçekten onun nasıl bu hale geldiğini merak ediyordum. Ondan nasıl bir Tuğberk çıktığını merak ediyordum. Bir de her şeyi ondan dinlemek istiyordum. Onda ne kadar eksik şey vardı öğrenecektim.

" Bizimkiler müdürün odasında geçmişler gel beraber gidelim."

Onunla birlikte yürürken teneffüs zili çalınca hala zilin aynı olduğunu fark etmiş ve yüzümde doğal bir gülümseme oluşmasına izin vermiştim. O anda bir flaş patlamıştı.

" Güzel bir gülümseme yakaladım sanırım."

Tuğberk kamerayla uğraşırken ne çektiğini görmek istedim ama bana göstermemişti.

" Sonra göstereceğim. Yok güzel olmamış triplerine girersin olmaz."

Ona tekrar gülerken yanımızdan geçen kız öğrencilerin kıyafetlerine baktım. Kıyafetlerin rengi aynıydı ama biraz modeli değişmiş görünüyordu.

" Oha çok tatlı durmuyorlar mı? İkisi de aynı giyinmiş. Resmen biz mükemmel bir çiftiz diye bağırıyorlar. Ay çok şeker!"

Liseli kızlar aralarında gülüşürken Tuğberk'i yan gözle süzdüm. O merakla hala etrafı inceliyordu.

" Çocuk çok tatlı. Eridim resmen! Allah'ım özene bözene yaratmış. Bir fotoğraf çekilsek mi?"

Kızlar birbirlerini dürterken onlara gülmemek için kendimi zor tuttum. Tuğberk kızları duymuş olacak ki kamerayı bana uzatıp " Bizi çeker misin İzel kızlarla." dediğinde bütün neşem uçup gitmişti. Kızlar çığlık çığlığa Tuğberk'in yanına koşarken ters ters Tuğberk'e baktım.

" Ben çekmesini bilmiyorum."

Ona kamerayı geri uzatırken kızlar bir anda sadece düğmeye bas diye bağırıyorlardı. Tuğberk yanıma yürüyüp elimden kamerayı aldı ve askısını boynuma geçirip arkama geçti. Başını omzuma yaslarken bel kısmından ellerini öne doğru uzatıp kamerayı tuttu.

" Bak şimdi buraya bastığında açılıyor. Eğer tam otamatiğe getirirsen o her şeyi kendi ayarlayacaktır. Sonra şuradan bakacaksın. "

Bana anlatırken bu yakınlığı hoşuma gitmişti. Bana sarılmış şekilde kamerayı anlatırken diğer kızlar " Uf benimde böyle sevgilim olsun." diye yakınıyorlardı.

" Anladın mı İzel?"

Başımı hafifçe arkaya çevirdiğimde Tuğberk'le burun buruna gelmiştik. Anlamak istemiyordum. Bir daha anlatabilirdi. Zaten zor bir şey değildi sadece kızlarla fotoğraf çekilmesini istememiştim.

" Bence biz sizin ikinizi çekelim."

Kız öneri de bulunurken hızla kamerayı ona verdim.

" Harika bir fikir."

Tuğberk yanıma geçerken onun yanında kısa kaldığımı fark ettim.

" Çekiyorum." diye bizi uyardı kız.

Tuğberk o anda belimden tutup beni hızla havaya kaldırdığında diğer kızlar bize kahkahalarla gülerken ben şaşkın şaşkın ona bakıyordum.

" İndir beni aşağı!"

Rezil etmişti beni.Yavaşça beni indirirken yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.

" Çektim ama ne kadar düzgün oldu bilmiyorum. Neyse biz gidelim kızlar."

Kızlar yanımızdan ayrılırken yüzündeki hafif bir tebessümle fotoğrafa bakan Tuğberk'i inceliyordum.

" Bende göreceğim !" dediğimde bana yine göstermemişti.

Yanımızdan bir erkek tayfası geçerken aralarındaki bir çocuk dikkatimi çekti. Grubun şebeği gibi duruyordu.

" Oğlum bırak artık o kızı. Seni görmüyor bile."

Bu bana birini hatırlatmıştı. Başımı o kişiye doğru çevirirken tekrar yüzümde bir flaş patladı.

" Ay durmadan fotoğrafımı çekme zaten göstermiyorsun! Bu sefer bakacağım!"

Kamerayı onun elinden almak için uğraşırken okulun çevresinde koşturmaya başlamıştık. Bilerek beni koşturtuyordu. Yüzünde muzip bir ifadeyle benden kaçmak hoşuna gidiyordu.

" Seni yakalarsam!"

Tuğberk bir ara geri geri koşmaya başlamıştı ki birden birine çarpınca büyük bir gerginlikle ona doğru baktım.Gökalp Tuğberk'i hızla kendinden uzaklaştırdığında Barış birden Tuğberk'in kolundan yakalayıp düşmesini engelledi.

" Bende İzel nerde diyordum(!)"

Faruk ters ters Tuğberk'e bakarken Tuğba'nın endişeli bakışlarını gördüm. Semra bana sıkıca sarıldığında " Biz müdürün odasından çıktık. Biraz etrafı turlayacağız. Hoş geldiniz. Ne güzel Tuğberk de gelmiş sevindim. " dedi.

Ben ise Tuğberk , Gökalp ve Faruk arasında geçen soğuk savaşa bakıyordum. İkisi Tuğberk'in burada ne işi var der gibi bakıyordu. Barış ise işimiz zor der gibi. Ecrin de Barış'ın yanında gelmiş beni selamladıktan sonra Tuğberk'e selam vermişti. Ecrin'e bir şey söylememelerine rağmen neden benimle ilgili bu kadar hassas davrandıklarını anlamıyordum. Tuğberk Altuğ olmasaydı da yaptıkları hoş bir şey olmazdı. Artık o benim eşimdi ve benim için ona en azından saygı göstermeliydiler.Hala çocukça davranmaları fazlaca sinir bozucuydu.

Tuğberk biraz çekintili bir şekilde yanıma doğru yaklaşmış diğerlerine bakmamaya çalışıyordu. Ecrin ortaya birden laf attı.

" Müdürden duyduğuma göre Barış lisede de başarılı bir futbolcuymuş. Fark ettim de madem dört erkek var iki iki takım yapın bende hakem olayım. Hem Gökalp ve Faruk'la oynamayalı uzun zaman olmuştur bir tanem. İzel de sanırım gazetecilik yapıyormuş. Madem eski günleri hatırlamaya geldiniz şuradaki saha bizi bekliyor. Tuğberk sende şimdilik Altuğ yerine oynayıver. Sanırım Altuğ'un işi var gelememiş buluşmanıza."

Son sözü eder etmez herkesin yüz ifadesi bir anda değişmiş kimseden çıt çıkmamıştı. Gökalp Ecrin'e karşı bir şey söylemek istemiyor gibi görünüyordu ama bu tekliften hiç hoşlanmışa benzemiyordu. Yüz hatları oldukça gerilmişti. Faruk Barış'a doğru hüzünlü bir bakış atarken Barış'ın gözleri Tuğberk'e kayıyordu.

" Yanlış bir şey mi söyledim?"

Ecrin Altuğ'un durumundan haberi yokmuş gibi duruyordu. Sanırım Barış ona bazı şeyleri yansıtmak istememişti.

" Harika bir fikir. Faruk bakalım hala eski çevikliğin duruyor mu?"

Semra gülümseyerek Faruk'la uğraşırken Faruk kendini o boşluktan kurtarmak istercesine birden ona karşılık vermişti.

" Tabiki duruyor sen beni ne sanıyorsun! Hala mükemmel golleri ağlarla buluşturabilirm."

O anda Barış fırsattan yararlanıp elini Tuğberk'in omzuna koymuştu.

" Peki ben Tuğberk'le olacağım. Gökalp ve Faruk ikisi olsun. Ecrin hakemimiz sensin. İzel güzel bir haber istiyorum senden. Faruk'un çenesini bir kapatayım." dediğinde Gökalp ve Faruk hariç herkes onun bu sözüne gülerken Tuğberk'in yanımda ses çıkarmadığını fark ettim. Onun elinden kamerayı alırken " Hadi sorun olmayacak." diye kulağına fısıldadım.Onlardan gerçekten çekiniyordu.Tuğberk'in sık sık Faruk'a baktığını görebiliyordum. Birlikte sahaya yürürken Semra birden ikimize bakıp laf attı.

" Tam bir çift gibi görünüyorsunuz. Bilerek mi böyle giyindiniz. "

Faruk ters ters bir bana bir Semra'ya bakarken Tuğberk'i bir fazlalık gibi görüyordu. Semra'nın bu konuşması hoşuna gitmemiş Tuğberk'le ikimizi baştan aşağı süzmüştü. Tuğberk'e bir şeyler demek istiyordu ama yanında ben olduğum için kendini frenliyordu.

Barış Tuğberk'in yanından yürümeye çalışıyordu. Onunla konuşmak ister gibi bir hali vardı ama cesaret edemiyordu.

" Barış Tuğberk'le taktiklerinizi konuşmalısınız. Gökalp ve Faruk küçümsenecek rakipler değil."
dediğimde Barış bakışlarını Tuğberk'e çevirdi.

" Oynamayı biliyor musun? Yani futbolu sever misin?"

Nedense çekinerek konuşması beni güldürmüştü.Sanki arkadaşını tanımıyordu. Tuğberk elini ensesine getirmiş o da Barış kadar tedirgin bir şekilde " Futbolu severim. Çok maç seyrettim. Oynamaya fırsatım olmadı pek ama sana yardımcı olabilirim." dedi.Barış'ın yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Arkadaşını ne kadar tanısa da bazen karşısında yeni bir Altuğ olduğu aklımdan çıkıyordu. Onu yeniden tanıması gerekiyordu.

" Sorun değil." dedi Barış. Onların bu halini izlemek eğlenceliydi. Sahaya geldiğimizde boş olduğunu gördüm. Diğerlerinin üstüne şöyle bir baktım. Bugün herkes rahat giyinmiş görünüyordu. Sadece botlarla oynamak biraz zor olacak gibiydi.

" Ben şimdi top bulurum."

Ecrin çok hareketli duruyordu. Kıpır kıpır bir kişiliği vardı. Sanki okulu biliyormuş gibi topu alacağı yere doğru gitti. Mantığındaki hızlı kullanıp doğru yere yönelmesi harikaydı.

" Ecrin gerçekten çok fit görünüyor sanırım benimde spora başlamam gerek." dedi Tuğba iç çekerek.

O anda Gökalp'in ters bakışlarını gördüm. " Sen nereye spora başlıyorsun. Otur oturduğun yere .Sana kilo aldıramıyorum bir de spor diyor." Tuğba azarı yediğinde Gökalp'in gerçekten kaba birine dönüştüğünü hissettim. Tuğba'yı kendine çekip kolunun altına aldığında saçlarını hafifçe karıştırdı. Kızıyordu ama sonradan hemen gönlünü almaya çalışıyordu. Bu hareketi düşüncelerimde haksız olduğumu kanıtlamıştı sanırım.

" Ecrin her zaman hareketli. Yerinde duramıyor. "

Barış Tuğba'yı onaylarken Faruk ceketini çıkartmıştı ki Semra elini uzatıp tutabileceğini söyledi. Faruk kararsız görünüyordu. Sonra birden ceketi bana uzattı. Şaşkın bir şekilde Faruk'a baktım.

" İzel şunu tutar mısın?"

Semra'nın o anda sinirlendiğini görmüştüm ki başımı olmaz anlamında sallayıp Tuğberk'in önüne geçtim.

" Benim tutmam gereken bir kamera ve..."

Tuğberk'in ceketini çıkarırken bu sefer o bana şaşkın şaşkın bakmıştı.

" Bir ceket var ." deyip sözümü tamamladım. O anda Gökalp bir kaç adımda benim yanıma gelmiş elimdeki kameraya uzanmıştı.

" Bu bir yerden tanıdık geliyor."

O anda afallayıp Gökalp'in elinden hızla kamerayı alıp gözlerimi sus der anlamında sonuna kadar açtım. Kalbim korkuyla atarken Gökalp gözlerini kıstı.

" Geldim çocuklar hadi gidelim!"

Ecrin'in sesini duyduğumuzda hepimiz başımızı o tarafa çevirmiştik. Kalbim hala korkuyla atıyordu. Bir anda Gökalp'in bunun Altuğ'un hediyesi olduğunu söyleyecek sanmıştım. Tuğberk'in tekrar kendi kendini kıskanmasını ve tatsız bir şey düşünmesini istememiştim.Faruk ceketini bu sefer Semra'ya uzattığında Semra almak istemememişti ama Faruk onun omuzlarına asıp öylece bıraktı. Tuğberk ceketini bana verdikten sonra onların sahaya gidişini izledim. Semra ben ve Tuğba bir banka otururken Tuğba'nın derin bir iç çektiğini gördüm.

" Keşke o da burada olsaydı..." dediğini duydum.

O anda içimi bir hüzün kaplamış Tuğba'ya doğru bakmıştım. Zaten o da buradaydı ama bunu söylemeye dilim varmıyordu.

" İzel hatırlıyor musun? Burada hep maçı heyecanla takip ederdik. Bir de gıcık Yonca vardı."

Birden aklıma Altuğ'un şapşallığı gelmişti. Heyecandan Yonca'nın kafasına su şişesini fırlatıp benden önce kaçmıştı. Yüzümde bir gülümseme oluşurken onun maça ilk kez katıldığı anı da hatırlamıştım. Resmen ağzım açık onun performansını izlediğimde beni o zaman fena etkilemişti. Nasıl bu kadar iyi oynayabilir demiştim. Ondan böyle bir performans beklemiyordum. Barış ve Tuğberk ısınmak için paslaşırken Barış'ın yüzünde yine mutlu bir gülümseme gördüm. Diğerleri ise Tuğberk'e düşman gibi bakıyordu.

" Gökalp şu Tuğberk'e bir türlü alışamayacak. Tuğberk garip bir çocuk. Onunla ilk kez karşılaşmama rağmen beni birisine benzettiği söylemiş benim kolumu sıkıca tutarken Gökalp'ten dayağı yiyecekti az kalsın."

Birden başımı çevirip Tuğba'ya şaşkın şaşkın baktım.

" Seni birine mi benzetmiş!"

Bir anda kalbim heyecanla atarken o yüzden mi onu dövmeye kalktı diye düşündüm.

" Evet ama sonra hatırlamıyorum sadece bir anda tanıdık gibi geldi dedi. Gökalp başka bir erkeğin bana dokunmasına uyuz oluyor. Fazla kıskanç."

Başımı onaylarcasına sallarken Ecrin bağırıp maçı başlatmıştı. Sanırım tam saha oynayacaklardı. Ecrin onları iyi yoracağa benziyordu. Faruk topu ustaca sürerken Tuğberk'in durup onu izlediğini gördüm. Bir şeyi çözmeye çalışıyormuş gibi bir hali vardı. Barış birden ona bağırdı.

" Önünden geçiyor tutsana adamı!"

Faruk zorlanmadan onu geçip gittiğinde sırıtarak Gökalp'e pas attı.

" Gökalp bunlar kolay lokma."

Gökalp koşarken onunda yüzünde bir gülümseme oluştu. Barış durumdan hiç de memnun görünmüyordu. Ecrin'in karşısında rezil olmak istemiyor gibi bir hali vardı. Faruk'un Tuğberk'le dalga geçmesi beni biraz sinirlendirmişti. Hızla ayağa kalkıp bağırdım.

" Tuğberk eğer kazanırsan babamla akşam o isteğini konuşacağım."

Barış'a da biraz iyilik yapmak istemiştim. Tuğberk başını kaldırmış bana doğru bakarken Gökalp kaleye golü atmıştı. Semra beni dürterken " Ne isteği kız?" diye merakla sordu. Ona sonra anlatırım bakışı atarken Tuğba yanımda benimle dalga geçti.

" Aptal aptal bakıyor topa bence oynamayı bilmiyor. Sırf bizimkilerin korkusuyla çıktı." dedi.

O anda Tuğberk'in kollarını sıvadığını gördüm. Yerinde bir kaç kere zıplayıp ciddi bir ifadeyle topa doğru koşmaya başladı.

" Fena gaza gelmiş gibi gördüm."

Semra sırıtırken Tuğba'da güldü. Semra şimdi dalga geçebilirdi ama onun mükemmel bir oyuncu olduğunu birazdan görecekti.Elimdeki fotoğraf makinasına gözüm kaydığında onların fotoğrafını çekmek istedim. Tuğberk'in gösterdiği gibi kamerayı ayarladığımda sahanın yakınına gittim. Ayar yapmaya çalışırken onunla olan fotoğrafımıza girmiştim. Beni havaya kaldırmış olan fotoğrafta yüzümde büyük bir şaşkınlık vardı ve onun ise yüzünde güzel hoş bir gülümseme seçmiştim. Bu fotoğraf gerçekten çok hoş duruyordu.

" İzel fotoğrafları silme!"

Tuğberk'in sesini duyduğumda başımı kaldırmıştım ki onların yine gol yediğini gördüm. Tuğberk sahanın demirliklerine gelmiş beni tekrar uyaracakken Barış hızla onun yakasından kavramış " Bırak şimdi onu maça odaklan gol yedik aptal!" dedi. Barış onu sahaya sürüklerken onların komik halleri hemen fotoğrafladım. Resimleri silmeyecektim sadece bakıyordum. Ne kadar da korkmuştu sileceğim diye. Aptal.

" Kazanırsan ayrıca maçtan sonra fotoğraf çekilebiliriz. Bu kadar teklifimden sonra kazanamazsan yanıma gelme!"

Ona bağırırken Ecrin bana gülüyordu. Beni destekler gibi elini kaldırıp baş parmağını bana doğru tuttu. Tuğberk sanki biraz Gökalp ve Faruk'tan çekiniyordu ama sonra bana bağırdı.

" İki sözünü de yerine getireceğine söz veriyor musun!"

Soluk soluğa kalmış koşarken bir yandan benimle konuşmaya çalışıyordu. Gökalp bir gol daha attığında Faruk'la sevinçten birbirlerine sarılıp Barış'la dalga geçmeye başladılar.

" Söz veriyorum . Hadi ama ! Bak üç tane attılar."

Ona son kez bağırdığımda birden topu Faruk'tan çalmış Barış'a bağırmıştı.

" Öne geç bu golü atmalısın Barış!"

O koşarken topu sürüşüne baktığımda aynı hareketleri yaptığını gördüm. Gerçekten o çevikliği oynayış tarzı hiç değişmemişti. Bu oynayışı diğer üçlüyü de şaşırtmış hepsi ona bakarken Barış bunun etkisinden çabuk kurtulmuş gibi görünüyordu. Barış'a pas verdiğinde gol attıldığında sevinçle bir çığlık atmıştım.

Barış koşup Tuğberk'in saçlarını karıştırıp " Aferin bu gazla yola devam. İzel başka tekliflerin varsa sayabilirsin. Çok pis gaza geldi şuan!" derken onların ikisine güldüm. Onların bu halini tekrar fotoğraflarken Barış Tuğberk'in omzuna kolunu atmış " Bir de böyle çek!" diye bağırdığında kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Tuğberk Barış'ın bu hareketine şaşırmıştı ama hoşuna gitmiş gibi de görünüyordu. Oda gülümsemeye çalışırken Barış'ın yanına biraz yaklaştı. Onları çektiğimde Faruk'un bağırdığını duydum.

" Hadi Barış işi gırgıra vurma da şu maça devam edelim."

Faruk baya sinirli gözüküyordu. Bu sefer Tuğberk gol attığında iyice sinirlenmişti. Gökalp Tuğberk'ten topu almaya çalışırken bilerek ona çarpıyor sanki yere düşürmek istiyordu. Oyun başlayalı uzun zaman olmuştu. Okulun zili çaldığında meraklı öğrenciler sahanın etrafına toplanırken benim yanıma gelen çocuklar bizim kim olduğumuzu sormuştu. Okulun eski öğrencileri olduğumuzu ve neden onların maç yaptıklarını açıklayınca baya şaşırmışlardı. On yıl az bir süre değildi.

" Şu abinin adı ne çok iyi oynuyor. Keşke bizim takımda onun gibi biri olsaydı."

Gülümseyerek Tuğberk'e baktım. Harika oynuyordu gerçekten.Ayakları onu sanki yönlendiriyor top kaleyi defalarca buluyordu.

" Tuğberk." dediğimde çocuklar Tuğberk'e bağırmaya başladılar.

" Tuğberk abi bir gol daha ! Hadi !"

Sahanın çevresine kızlı erkekleri baya grup birikmişti. Bazı kızlar Tuğberk'in ismini duyduğunda ona tezahürat yapmaya başladılar. Bir anda kulaklarımda Altuğ Altuğ çığlıkları dolmuştu. Eskiden seyircileri şoka uğratan o oynayışı şimdide etkisini gösteriyor gibi görünüyordu. Dörtlü bir anda durmuş etrafına şaşkın şaşkın bakarken Barış'ın ayağındaki top maçın başlamasını bekliyordu. Barış da benim gibi bir şeyi hatırlamış sırıtarak bir bana bir Tuğberk'e baktı. Tuğberk ne olduğunu anlamamış adının dillere dolanışını izliyordu. Ecrin devam etmeleri için bağırdı. O anda yanımda Semra'yı hissettim.

" Ah keşke tekrar liseli olabilsem. Böyle bunları görünce tekrar etek falan giymek istedim. Bir dakika aklıma harika bir fikir geldi! Benimle gel! Tuğba sende!"

Semra bizi alıp okulun içine sürüklerken sonra okulun satış yerinden bedenimize uygun okul formaları almıştı. Tuğba ile birbirimize şaşkın şaşkın bakarken Tuğba bunu giyemem dediğini duydum.

" Bana siyah kilotu çorap lazım."

Tuğba'nın hala yaralarından çekindiğini görebiliyordum.

" Hımm erkeklerin pantalonundan giy?" öneride bulunurken Semra buna karşı çıktı.

" O zaman eskiden Semra'nın yaptığı gibi yap. O bazan eşofmanı ve ya taytı eteğin altından giyerdi seninde pantolonun altında kalsın."

Semra'ya laf çarptırırken Tuğba gülmeye başladı ve bu fikir hoşuna gitmişti.

" Bu yaşa geldik hala çocukça davrandığımıza inanamıyorum."dedim.

Soyunma kabinlerinde üstümüzü değiştirirken Semra bize seslendi.

" Yalnız bizimkiler bizi böyle görünce şok olacaklar. Çabuk giyininde kızların arasına karışalım. "

Bu fikir çok hoşuma gitmişti. Eski günlere dönmek diye buna derdim. Hala aynı kiloyu koruduğumuz için beden sıkıntısı da çekmediğimizden mutlu olmuştum. Hava soğuktu ve gerçekten bir kilotlu çorap iyi olurdu diye düşündüm.Üstüme kolsuz kırmızı montumu giydiğimde " Çabuk olun sonra bu kıyafetleri değiştireceğim. Donmaya niyetim yok!" dedim.

Kabinlerden üçümüzde çıkmtığımızda birbirimize sırıtarak baktık.

" Ne olursunuz fotoğrafımızı çekelim! Erkekleri de maçtan sonra giydirelim okul formalarını! Müdür bizden sorun yok. Bu arada Ezgi'in babasının hala müdür olduğunu biliyor musun? Adam çok yaşlanmış."

Semra bir yandan bir şeyler anlatırken saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Ona yardım ettim. Ezgi acaba şimdi ne olmuştu? Eskiden Altuğ'u sevdiğini hatırlamıştım. Sanırım ilk kıskançlığımı onun üzerinde göstermiştim. Bu küçük ayrıntı bile beni gülümsetmişti.Üçümüz birlikte bir selfie çekildikten sonra Tuğba Semra ile ikimizi fotoğraf makinasıyla çekmişti. Sonra ikili kombin yapıp çekildik. Geç kalmamak için koşarak sahaya giderken sınıfa dönen öğrenciler garip garip bize bakıyorlardı.

" Çok mu garip olduk?" diye merakla yanımdaki Tuğba'ya fısıldadım.

" Siz değil ben garip görünüyorum bence." dedi ve altındaki pantalonu gösterdi. Hepimiz gülüşüp hiçbir şeyi umursamadan maç sahasına gittiğimizde bizimkilerin çoktan maçı bitirmiş köşede beklediklerini görmüştük. Gökalp ve Faruk'un yüzü somurtuyorsa demek ki kazanan Tuğberkler olmuştu.

" Bakın şimdi ne yapacağım!" Semra sinsice Faruk'un arkasına giderken elini kaldırıp Faruk'un kulağına hızla vurdu. Faruk acıyla arkasını dönüp tam Semra'ya bağıracakken gördüğü şeyle az kalsın küçük dilini yutacakmış gibi oldu. Tuğberk arkasını dönük bir şekilde ceketini giymeye çalışırken beni böyle gördüğünde ne düşüneceğini deli gibi merak etmiştim. Gökalp Tuğba'yı fark ettiğinde onunda yüzündeki şaşkın ifade hemen okunuyordu. Barış gözlerine inanamıyormuş gibi beni baştan aşağı süzerken Ecrin'in onu dürttüğünü gördüm. Belli etmemeye çalışsada sanırım beni kıskanmıştı. Barış hala bakışlarını benden çekmemiş tutarken Tuğberk yavaşça arkasını döndü ve kalbim bu heyecana dayanmayacak gibi hissettim. Yavaşlatılmış bir film sahnesi gibi onun bana dönmesi saatler almıştı belki. Beni gördüğünde benden etkilenmesini istiyordum. Onun aklına kazınmak istiyordum. Belki de ona bir şeyleri hatırlatmak istediğimden bu kadar heyecanlıydım.

YAVAŞ YAVAŞ SINAV HAFTASINA GİRMİŞ BULUNMAKTAYIZ. Bu yüzden bölümler:) gecikebilir ve kısalabilir ama zamanım oldukça yazmaya çalışırım:) Oylar ve Yorumlar için teşekkürler

Continue Reading

You'll Also Like

ŞARLMAN By elif DOĞAN

Historical Fiction

609 117 11
1174 İnsanoğlunun en güçlü silahı hâline gelen din, tarihte bir kez daha kan ile yazıldı ve kan ile kapandı. Cüzzam Krallığının bir başka büyük dini...
816 90 5
Dinleyeni değil, anlayanı olmayan yalnızdır.
KATARSİS By EE

Teen Fiction

450K 51.3K 32
"Sen," dedi mimiklerini sabit tuttuğu çehresiyle. "Bana yürümüyorsun," dediğinde başımla onayladım. Hevesli bir baş onayı olmuştu bu, çünkü artık ben...
167K 9.2K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...