Buz Parçaları

By cehennemegidenotoyol

416K 15.1K 1.1K

Mutlu Olmayı Hak Etmeyenlerin Hikayesi Buz Parçaları Serisi- I 2014 Kapak Yapımı: @GlbayramON More

BUZ PARÇALARI
BP- 1
BP- 2
BP- 3
BP- 4
BP- 5
BP- 6
BP- 7
BP- 8
BP- 9
BP- 10
BP- 11
BP- 12
BP- 13
BP- 14
BP- 15
BP- 16
BP- 17
BP- 18
BP- 19
BP- 20 ♣️İlk Çeyrek
BP- 21
BP- 22
BP- 23
BP- 24
BP- 25
BP- 26
BP- 27
BP- 28
BP- 29
BP- 30
BP- 31
BP- 32
BP- 33
BP- 34
BP- 35
BP- 36
BP- 37
BP- 38
BP- 39
BP- 40 ♣️İkinci Çeyrek
BP- 41
BP- 42
BP- 43
BP- 44
BP- 45
BP- 46
BP- 47
BP- 48
BP- 49
BP- 50
BP- 51
BP- 52
BP- 53
BP- 54
BP- 55
BP- 56
BP- 57
BP- 58
BP- 59
BP- 61
BP- 62
BP- 63
BP- 64
BP- 65
BP- 66
BP- 67
BP- 68
BP- 69
BP- 70
BP- 71
BP- 72
BP- 73
BP- 74
BP- 75
BP- 76
BP- 77
BP- 78
BP- 79
Final ♣️ Son Çeyrek
Teşekkürler
100K!
Playist Listesi
200K!
300k!

BP- 60 ♣️ Üçüncü Çeyrek

2K 88 6
By cehennemegidenotoyol

Giyinerek aşağıya indim. Etrafımda bir tur atarak Ömer'e baktım. Koltukta yayılmış bana bakıyordu. Elimi belime koyarak ona baktım. "Nasıl olmuşum?"

"Her zamanki gibi çok güzelsin," dedi. Kıkırdayarak yerimde kıpırdandım. Ayağa kalkarak yanıma geldi. Son zamanlarda kendimi bulutların üzerinde hissediyordum.

Akşam yemeği için şık bir yere gideceğimizden bahsetmişti. Siyah bel kısımlarında tarasparan bulunan mini bir elbise giymiştim. Yüksek topuklu ayakkabılarımı ayağıma geçirmiş ve sade bir makyaj yapmıştım. Abartılı şeyleri sevmiyordum. Ömer'de şık bir takım elbise giymişti.

Ömer'in telefonu çaldığında kolumdan çıkarak cebinden telefonunu çıkardı ve kaşları çatılarak cevap verdi. Bir süre karşı tarafı dinledi, yüzü gerilmişti. Kötü bir şey olmasından korkarak Ömer'e bakıyordum.

"Peki neredeymiş," bir süre daha karşı tarafı dinleyerek, "tamam," dedi.

Telefonu cebine atarak hızla yürümeye başladı. Peşinden bende koşarak yanına ilerledim. "Ne olmuş Ömer?" Ömer bana döndüğünde korkuyla geriledim. Gözleri dolmuştu. Onu ilk defa böyle görmüştüm. Kalbim korkuyla atmaya başladı. "Bir şey mi oldu Ömer? Söyle!" Kollarını kavrayarak sarstım. Her mutlu anın sonunda kötü bir şey olmak zorundaymış gibi. Yine bir şey olmuştu. Bende ağlamaya başladığımda birbirimize sımsıkı sarıldık. Ne olduğunu bilmiyordum ama kötü bir şey olduğunu sezmiştim. "Ne olmuş?"

"Ecrin bulunmuş."

Ellerim öylece havada kaldığında sesim soluğum kesildi. Bulunmuş muydu? İçim burkulduğunda kollarımı çözerek Ömer'e baktım. Neden ağlıyordu?

"Ağır yaralıymış..." Sesi karanlık geceye yıldırım düşmüş gibi bir etki bırakmıştı. Ağlamayı bırakarak ne yapacağımı düşündüm. Ömer ne yapacaktı?

"Nasıl?" Dünyanın en saçma sorusu dudaklarımdan döküldüğünde ne yapacağımı bilemiyordum. Ömer'i teselli mi etmeliydim? Sımsıkı sarılma istediğini bastırdım çünkü şu an sarılmaktan daha önemli şeyler düşünmem gerekiyordu.

"Sarp'ı takip eden adamlarım aradı, şimdi tutulduğu yere gideceğim," diyerek yürümeye başladığında öylece arkasından baktım.

"Dur! Bende geleceğim," topuklu ayakkabılarla koşmaya başladım ve Ömer'in koluna tutundum. Hiçbir şeyin farkında değildi, ilk defa bu kadar dağılmış görüyordum onu. Korktuğu yüzünden anlaşılıyordu. Ama neyden korkuyordu? Ne için bu kadar endişelenmiş ya da telaşlanmıştı? Ecrin'i kaybetmekten mi korkuyordu. Arabaya bindiğimiz de içimi kaplayan acıyla ne yapacağımı bilemedim. Bulunmasını istemiyordum. Belki de böyle düşündüğüm için kötü olabilirdim ama Mutlu olmamı engelleyen hiçbir şeyi istemiyordum. Artık birilerin ortaya çıkıp Mutlu olmamı engellemesinden nefret ediyordum.

Ne zaman tam anlamıyla Mutlu olacaktım ben ya? Ne zaman?

Sinirle soludum ve ağlamamak için direndim. Ecrin'in şimdi bulunması bana yapılan bir şey miydi?

Ömer fazla dikkatsiz araba kullanıyordu, birkaç kez hatalı dönüşler yapmış, bir arabayla çarpışma noktasına gelmişti. "Ömer iyi misin? Dikkatli ol." Endişeyle Ömer'in yüzünü inceliyordum.

"Hı hı iyiyim." Yola baktığı halde odaklanmadığının farkındaydım. Beni geçiştirerek cevap verdi.

"Nereye gidiyoruz?" Şehirden iyice uzaklaşmıştık.

"Orospu çocuğu Sarp uzakta bir yerde tutuyormuş... Ecrin'i."

Ecrin ismini söylerken yüzü buruşmuştu. Yutkunarak Ömer'e bakmayı sürdürdüm. Yüzünde garip bir ifade vardı. Yüzünde sanki yıkılmış ifade yoktu sadece fazla üzülmüş gibiydi. Adlandıramıyordum bir türlü. Üzülmesini istemedim, onu hiç bu kadar kötü görmemiştim. Benim bildiğim Ömer duygularını saklardı, soğuk kanlıydı, daha çok güç verirdi.

Ömer'ime ne olmuştu?

Yıkık bir evin önünde durduğumuzda Ömer arabadan hızla çıktı. Bir süre onun bu telaşlı halini izledim. Polis arabaları, ambulanslar, takım elbiseli adamlar, siyah jipler vardı etrafta. Sarp merdivenlerde oturmuş sigara içiyordu. Ömer kel ve kaslı bir adamın yanına giderek bir şeyler sordu, Sarp'ı fark ederek hızla onun yanına gitti ve yakalarını kavrayarak suratına bir yumruk attı. Polisler ve korumalar Ömer'i zorla tuttuklarında Ömer'in bağırdığını ve küfrettiğini duydum. Öylece durmuş olup bitene bakıyordum. Ömer zorla polislerden kurtulduğunda ellerini kaldırıp bir şey yapmayacağını söylüyordu. Sağlık ekipleri içeri girmek için hareket ettiklerinde Ömer saçlarını çekiştirdi ve duvara sert bir yumruk geçirdi. Sinirini bir şeylerden çıkarması gerektiğinin farkındaydım. Bende kemerimi çözerek arabanın kapısını yavaşça açtım ve arabadan indim.

Sedyeyle birinin çıktığını görünece olduğum yerde durdum. Saçları kısacık kesilmiş, kumral ve kollarında morluklar olan bir kız çıkarıldı. Kısa boyluydu. Ömer'in Ecrin'e olan bakışını gördüğümde nefesim kesildi. Ağlıyordu. Beynim kırmızı alarm verdiğinde ellerimle ağzımı kapattım.

Ağlıyordu!

Başka bir kız için.

Ecrin'den nefret ettim.

Ömer sedyeye doğru atıldığında birkaç kişi güçlükle tuttu. Kolundaki kaslar gerilmişti. "Ecrin?" Dolgun dudaklarında Ecrin'in adı fısıldadığında gözlerimi sımsıkı kapattım ve boğazım düğümlendi. Birkaç kez yutkunmaya çalışsam da yutkunamadım.

Topuklu ayakkabı ayağımı vurmaya başlamıştı. Sarp hala sigara içmeye devam ediyordu. Gözlerini Ömer'e kilitlemişti ve öfkeyle bakıyordu.

Sedye ambulansa bindirildiğinde Ömer aceleyle bir şeyler öğrenip arabaya doğru koşmaya başladı. Sürücü koltuğuna oturduğunda beni yeni fark ediyormuş gibi baktı. Göz göze geldiğimiz de acı her hücreme yayıldı. Gözleri başka bir kız için dolmuştu. Bakışlarında acı vardı. Başka bir kız için üzülmüştü.

Başka bir kız.

Pencereyi açarak, "İrem bin arabaya," diye bağırdı.

Ona itaat ederek yavaşça arabaya bindim. Gitmek istemiyordum. Şu an eve dönmek ve kendi başıma ağlamak istiyordum. Keşke Ömer'in hiç bu halini görmeseydim. Keşke onu ağlarken izlemeseydim. Keşke Ecrin hiç hayatına girmeseydi.

Arabayı acı bir frenle döndürdüğünde kenara zar zor tutundum. Şimdi, şu an bir duvara çarpsak ve ikimizinde cansız bedeni çıksa bu arabadan daha iyi olabilirdi. En azından beraber ölürdük.

Beraber.

İçimi tuhaf bir his kapladığında Ömer'in vermiş olduğu sözleri tutamacağını düşündüm.

Gidecekti.

Bırakacaktı.

Terk edecekti.

İçten içe bildiğim ama asla gün yüzüne çıkarmadığım gerçekleridi bunlar. Ömer'e baktığımda kravatını gevşettiğini fark ettim. Kollarını dirseklerine kadar sıvamıştı. Saçları dağılmıştı. Yüzünde hala garip ifade vardı.

Bir hastanenin önünde durduğumuzda arabadan yine hızla indi ve içeriye doğru koştu. Öylece orada kalmıştım. İstenmiyormuşum gibi.

Yine bir başıma bırakılmıştım.

İç sesim sen bunlara alışkınsın dediğinde güldüm. Alışkındım. İstenmediğimi bildiğim halde arabadan indim. Hastaneye girerek etrafa boş bakışlarla baktım. Ayakkabılarım koridorda tok sesler çıkarak yürümeye başladım. Ömer az ilerde duvara dayanmış bekliyordu.

Yanında durarak bende duvara dayandım ve kollarımı kovuşturdum. Burada ne işe yaradığımı bilmiyordum.

"Her şey için üzgünüm Ömer."

Bakışlarını bana çevirdiğinde gözlerinin kıpkırmızı olduğunu gördüm. "Ölmesini istemiyorum," diye fısıldadığında öylece kaldım.

Ağlama istediğimi bastıramadım, yaşlar yanağımdan süzülmeye başladığında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını fark ettim.

Geri dönüşü olmayan bir yola girmiştik.

Ölmesini istemiyorum.

Onu hala seviyordu. Onu hala seviyordu.

Başım dönmeye başladığında kenara zar zor tutundum ve yavaşça ilerlemeye başladım. Ömer'i arkamda bırakarak hastaneden çıktım ve bir banka ilerledim. Hava çoktan kararmıştı. Başımı gökyüzüne çevirdiğimde yıldızlara baktım.

Kaybediyordum.

Kum taneleri gibi ellerimden kayıyordu.

Titremeye başlamıştım. Üzerimdeki elbiseyi umursamadan bacaklarımı kendime cektim.

Ömer Vural hikayem seninle başlamıştı, seninle bitsin istiyorum.

Karanlığımda beni hapsetme.

Zincirlerimi kırmanı istiyordum, beni oraya daha fazla kilitlemeni değil.

Y/N: Üçüncü çeyrek bölümü de geldi. Bu kitabı bir an önce bitirmek istiyorum. İyi okumalar.

Continue Reading

You'll Also Like

2.2M 137K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
6.3M 110K 28
Karanlığın esir aldığı, kelimelerin birer birer lacivertleştiği ve sayfalarının beyazlığını muhafaza edemediği, bir kitabın içinde başroldüm. Ruhum a...
1.2M 27.5K 52
Babasının geçmişte bıraktığı acılarla, kendini bir savaşın ortasında bulan Zeynep'in şimdiki savaşı ise annesi içindir. Yenilmezlik maskesini suratın...
2.9M 59 1
Sözde Nişanlıdan tanıdığınız Toprak Duru, Efe Berfin, Barış, Deniz ve Junior Tamer'in hikayesidir ;)