Artık Çok Geç

By Hilalklcsln

18.1K 3.2K 1K

Küçük bir kızın kahramanı ne Superman ne de Batman'dir. Onlarla daha sonra tanışır. Ancak doğduğu andan beri... More

1. Bölüm: "Söz"
2. Bölüm: "Buluşma"
3. Bölüm: "Sahil"
4. Bölüm: "Lunapark"
5. Bölüm: "Ayrılık"
6. Bölüm: "Kavga"
7. Bölüm: "Nakil"
8. Bölüm: "Affetsen?"
9. Bölüm: "Küçük Sır"
10. Bölüm: "Konferans"
11. Bölüm: "Tutku"
Duyuru
12. Bölüm: "İntihar Mı Etti?"
13. Bölüm: "Kıskandırma Operasyonu"
14. Bölüm: "Uzak Dur Benden"
15. Bölüm: "Zavallı"
16. Bölüm: "Deli Gibi Seviyorum"
17. Bölüm: "Eski Sevgili Alarmı"
18. Bölüm: "Zaferlerim"
19. Bölüm: "Güvenli Koku"
20. Bölüm: "Kaybetmemek Uğruna"
21. Bölüm: "Komedi"
Grup Dört
22. Bölüm: "Doğru Mu?"
23. Bölüm: "Yeni Çocuk"
24. Bölüm: "Geriye Dönmem (Cennet vs Cehennem)"
25. Bölüm: "Bedel"
26. Bölüm: "Aldatılmış"
27. Bölüm: "Bırakma O Zaman"
28. Bölüm: "Oluruna Bırak"
29. Bölüm: "Kayıp"
30. Bölüm: "Sinir Krizi"
31. Bölüm: "Tersine"
32. Bölüm: "Doğru Bildiğimiz Yanlış"
33. Bölüm: "Kötülere Bir Şey Olmaz"
34. Bölüm: "Ne kıskanması?! Gözüme toz kaçtı."
35. Bölüm: "Parti Başlasın"
36. Bölüm: "Labirent"
37. Bölüm: "Sadece Bir Kere"
38. Bölüm: "Cenaze" (Sezon Finali)
39. Bölüm: "Eziyet"
40. Bölüm: "Gizemli"
41. Bölüm: "Umut"
42. Bölüm: "Hata"
43. Bölüm: "Prenses"
44. Bölüm: "Tercih"
46. Bölüm: "Unutunca Yok Olsa"
47. Bölüm: "Dönüşü Yok"
48. Bölüm: "Kıskanırdım..."
49. Bölüm: "Farklı Koşullar"
50. Bölüm: "Güven"
51. Bölüm: "Son Öpücük"
52. Bölüm: "Farkındalık"
53. Bölüm: "Gece Nöbeti"
54. Bölüm: "Deli Dolu"
55. Bölüm: "Sevemedim Vedaları"
56. Bölüm: "Sır Perdesi"
57. Bölüm: "Senin yüzünden"
58. Bölüm: "Bir Arkadaş"
59. Bölüm: "Mecburiyet"
60. Bölüm: "Doğum Günü"

45. Bölüm: "Unut"

173 24 5
By Hilalklcsln

Multimedya Maya. Bölüm şarkısı: Pera ve Tolgar Işıklı - Unut
James Arthur - Impossible
maNga - Hepsi Bir Nefes

Maya'dan

Mezarlığın ağır, büyük kapısını açtım. Boş zamanlarımda en çok geldiğim yer haline gelen bu mezarlık, her zaman olduğu gibi yine bana kucak açtı.

Yavaş adımlarla yürüdüm. Mezarının yanına gelince durdum ve diz çöktüm.

"Ben geldim, Alp. Yokluğuna dayanamadım yine. Zor geldi nefes almak."

Acıyı hissetmek istedim hep. Sanki üzülmezsem onu unuturmuşum gibi geldi. Fotoğraflara baktım, mezarlığa geldim, anılarımızı canlandırdım gözümde. İhanet etmek istemedim, ona.

"Alp... Seni çok özledim. Eksikliğin, şu boş hayatımda kendini öyle belli ediyor ki çıldıracak gibi oluyorum. Diyorum... Ölmedi o. Sanki bir yere gitmişsin de çok yakın bir zamanda gelecekmişsin gibi. Sanki... Sanki ansızın kapımı çalacakmışsın gibi. Özledim, arayayım diyorum." gözyaşlarım, toprağın üzerine düştü. "Sesini duyayım en azından. Sonra seni, toprağın altına koyduğum geliyor aklıma. Kahroluyorum... Bir yumru oluşuyor boğazımda. Nefes alamıyorum. Anılarına tutunuyorum, sımsıkı. Biri çekip alacakmış gibi sarılıyorum. Ama biliyor musun? Gün geçtikçe unutuyorum. Tam olarak hatırlayamıyorum seni. Sanırım böyle sabredebiliyorum yokluğuna. Yine de kızıyorum kendime. Kendimi öldürecekmiş gibi oluyorum. Alp.. Sanırım deliriyorum. Kalbimin bir köşesi hep boş. Senin yerin orası. Kim doldurabilir ki? Kimse senin yerine geçemez, Alp. Eminim burada olsan bana kızardın. Ah, saçmaladım yine. Burada olsaydın böyle hissetmeme gerek kalmazdı. Bu kadar boş olmazdım."

Sanki tenini okşuyormuşçasına okşadım toprağı. "Neşem senmişsin de fark edememişim, Alp. Kader buna izin vermemiş. Ama mutlusun. Bensiz olsan da mutlusun. Biliyorum, Alp."

Her zaman olduğu gibi neler yaptığımı, neler olduğunu anlatmaya başladım. "Balum, Ege ve Banu'yu öğrendi. Yıkıldı resmen. Çok kötü bir duygudur değil mi? Ben o kadar önemsemiyorum, onları. Hayır, yanlış anlama hemen. Önemsiz oldukları için değil. Tekrar barışacaklarından adım kadar emin olduğum için umursamıyorum. Boşu boşuna acı çektiriyorlar birbirlerine. Ölümlü dünya... Birbirlerini bir daha göremeyecek olma ihtimalleri olduğunu bilseler bir daha bırakmazsızın sarılırlar birbirlerine. Keşke onların yerinde biz olabilseydik. Sevgimize sahip çıkabilseydik."

Sesimin titremesine sinirlendiğimden dolayı boğazımı temizledim. Ama yaşadıklarımın zorluğuyla tekrardan titrek bir ses çıktı. "Sence Balum gerçekleri bilse beni sevmeye devam eder mi? Biliyorsun zaten bana sinir oluyordu birkaç ay öncesine kadar. Daha yeni yeni alışmaya başlamışken... Söylemeli miyim sence? Ama korkuyorum, Alp. Onu tekrardan kaybetmekten korkuyorum. Benim, ona ihtiyacım var. Beni en iyi sen anlarsın, Alp. Söyle bana ne yapmalıyım? Anlatsam nasıl karşılar? Ne yapar? Nefret mi eder benden? Yoksa bağrına mı basar yine? İkinci seçenek bana pek olacakmış gibi gelmiyor ama... Belki çok kızmaz. Ne dersin? Bir de onun sorunları var tabii. Daha yaşadıklarının yükünden kurtulamamışken benim de bir yük eklemem çok mu acımasız olur?" sonunda aklımı kurcalayan soruları biriyle konuşabilmek çok iyi hissettirmişti. "Eğer anlatırsam da... Bir ihtimal, birbirimize destek olabiliriz. Acılarımızı paylaşırız belki. Çok mu saçma bu söylediklerim, istediklerim?"

Kimsesizdim. Bundan hiçbir zaman şikayetçi olmamıştım. Bir tek Alp'im vardı. O da ellerimden kayıp gitmişti. Şimdi tamamen yapayalnızdım. Bu yüzden Balum'a ihtiyacım vardı. Tıpkı onun bana ihtiyacı olduğu gibi. Acı gerçekleri öğrendiğinde asi bir tavır takınacaktı. Onu suçlayamazdım. Kim olsa bunları öğrenince sinirlenirdi. Güvendiği birinin yalan söylemesi herkese koyardı. Bir de Balum'un yaşadıkları göz önünde bulundurulursa vereceği tepkiler gayet normaldi. Ayrıca tam olarak yalan söylemiş de sayılmazdım.

Elbet affedecekti beni. Bundan zaten kuşkum yoktu. Tek temennim bir an önce affetmesiydi. 

"Kızma bana sakın. Gizlemek zorundaydım bunları. O zamanlar da Balum'un varlığına ihtiyacım vardı. Desteğine muhtaçtım. Bir sen bir de o anlayabilirdu beni. Ama o... Daha çok anlardı beni. Bir bilse..."

"Neyse, çok geç oldu. Gitmeliyim. Daha sonra yine geleceğim, Alp. Biliyorum, yalnız bıraktım seni. Ama elimden bir şey gelmezdi ki. Ölümü bekliyorum, sevgilim. Kalbimin duracağı günü, nefesimin kesileceği günü sabırsızlıkla bekliyorum. Tamamen yanında olacağım günü..."

Ayağa kalktım. Baş ucundaki, soğuk mezar taşına masum bir öpücük kondurdum. Gözyaşlarımı silmedim. Nasıl olsa yenileri geleckti yerine... Boşuna uğraşmama ne gerek vardı ki?

Geldiğim yoldan geri döndüm. Bedenimi sürüklesem de kalbim ve ruhum Alp'in yanında kalmıştı. Yine bir boşluk hissiyle başbaşaydım. Ne yapacaktım ben? Nasıl kurtulacaktım bu iğrenç histen?

Yavaş, gönülsüz adımlarla arabama bindim. O sırada telefonum çaldı. Aramayı cevapladım.

"Efendim Mete?"

"Acilen buluşmamız lazım."

Mete'nin ciddi konuşması ve aniden konuya girmesi içimde saklı olan, bir diğer kötü hissi ortaya çıkardı. Korku...

"Ne oldu?"

"Balum'la ilgili konuşmamız gereken birtakım şeyler var."

"Ona bir şey mi oldu?" Ona bir şey olmasına dayanamazdım. Ailemden kalan son kişi oydu. Onu da kaybedersem yaşayamazdım.

"Konu bu işte. Olmadı ama olabilir. Bu yüzden korkuyorum. Konuşmamız gerekiyor."

"Tamam. Adresi mesaj at." deyip aramayı sonlandırdım. Hemen sonra beklediğim mesaj geldi. Neyse ki fazla uzakta bir yer değildi.

***

Kafeden içeri girdim. Biraz etrafa bakındım. Camdan tarafa oturmuştu. Hızlıca karşısına geçtim.

"Bu kadar çabuk geleceğini tahmin edememiştim." güldüm. Hemen mevzuya girmesini istiyordum. O da bunu anlamış olacak ki konu hakkında konuşmaya başladı.

"Ne yapacağız? Yanından ayrılmamamız gerekiyor. Ama her saniye yanında da olamayız. Elbet yalnız kalacak. Senin de fark ettiğin gibi yaşadıkları hiç kolay değil. Yanlış kararlar almasından korkuyorum. Daha önce de olmuştu. Babasının öldüğünü düşündüğünde kendini saçma sapan bir şekilde avuttu. Ama o zaman yanında kimse yoktu. O da bunun farkındaydı. Yine de bahsettiğimiz kişi Balum. Acısını kendi kendine yaşamak isteyecek."

"Yani bizim, onunla olduğumuzu kabullenmeyecek ve eskiden yaptığı gibi kendi başına altından kalkmaya çalışacak. Ama kendine zarar verecek."

"Aynen öyle. Bir şekilde Ege'yi unutmasını sağlamalıyız."

"İyi bir şey mi yapmaya çalışıyorsun yoksa kötü bir şey mi belli değil. Onlar deli gibi seviyorlar birbirlerini. Bu aşkı unutmalarını değil hatırlamalarını sağlamalıyız."

Daha da ciddileşti. Öne doğru eğildi. "Ben Balum'un Ege'yi unutmasını istiyorum. Onlar için en hayırlısı bu. O kadar tümsekli, o kadar çukurlu ki ilişkileri... Çok sarsıyorlar birbirlerini, Maya. Tamam, bence de birlikte daha iyi gibiler. Ama onlar için en iyisi ayrı kalmaları."

"Bu konuda aynı fikirde değiliz, maalesef. Onları ayırmak için istediğin kadar uğraşabilirsin... Ama kazanan onların aşkı olacak. Ben de kazanması için elimden geleni yapacağım."

"Mantıklı düşünemiyorsun, Maya. İkisi için de en hayırlısı bu."

"Buna sen mi karar veriyorsun?"

"Evet, gerekirse ben karar veririm. Çünkü Balum benim canımdan bir parça gibi. Kardeş kelimesi bile az geliyor onu anlatmaya. O üzülünce nasıl kahroluyorum, haberin var mı? Gözünden düşen her bir damla yaş için dünyaları yakarım. Basit bir ilişki için Balum'un üzülmesine dayanamam. Zaten yeteri kadar üzüldü. Daha fazlasını kaldırmaz onun minicik yüreği. En iyisi unutması."

Başımı iki yana salladım. "Onlar birbirlerine aşıklar. Birbirlerini unutamazlar. Aşklarını unutamazlar... Sen eğer onların aklını karıştırırsan ancak unutmaya çalışırlar. Ama zaman bu... Geçer gider. Her şeyin farkına vardıklarında iş işten geçmiş olabilir. Ve bu büyük bir azaptır." güldüm. "Ama senden bunu anlamanı beklemiyorum. İstesen de anlayamazsın zaten."

Kendimi toparlayıp dışarı çıktım. Arabaya binmek istemiyordum. Biraz dışarıda durup havanın soğukluğunu tüm bedenimde hissetmek istiyordum. Nasıl acıtıyorsa canımı anılar, öyle acıtmasını istiyordum soğuk havanın.

Kollarımı bedenime sardım ve yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Bakıyordum ama göremiyordum. Ayaklarım nereyi istiyorsa oraya sürüklüyordu bedenimi.

Bazen küçük bir çocuk gibi tepinmek ve Alp'i ne kadar görmek istediğimi bağıra bağıra söylemek istiyordum. Ama maalesef hasretim, kelimelere dökülemeyecek kadar büyüktü.

"Maya, bekle!"

Mete'yi duyduğum halde yavaşlamadım. Gözlerimden birkaç damla yaş firar etti.

Biraz sonra kolumdan tutulup alıkoyuldum. Kendimi neden bu kadar ruhsuz gibi hissettiğimi bilemiyordum. Hâlbuki tüm bedenimin acıyla kasılması gerekmez miydi?

"Yapma böyle. Acın taze daha. Mantıklı düşünemiyorsun."

Başımı iki yana salladım. "Asıl mantıklı düşünemeyen sensin. Çok şey bildiğini sanıyorsun ama yanılıyorsun. Ben hayatın gerçek yüzünü gördüm. Anladım bu kaderin nasıl bir şey olduğunu."

Sessiz kaldı. Bu sessizlikten destek alarak konuşmaya devam ettim. "Saçma sapan şeyleri bahane ettiğimiz için bugün bu haldeyiz, Mete. Uydurduğumuz nedenlerin arkasına saklandığımız için kaybettik. Başka kimsenin bizim gibi olmasını istemiyorum. Bizim için bir çıkış yol yok artık. Alp'i geri getiremem ya da olanları geriye alamam. Ama isterim. Bu olanların hiç yaşanmamış olmasını isterim, değiştirmek isterim. Ne yapabilirim ki bu saatten sonra? Çaresizim. Ama onların bir çaresi var. Umutları var. Bu umut ışığının da sönmesini istemiyorum. Sonlarının bizim gibi olmasını istemiyorum."

Ayaklarımın, bedenimi taşıyamadığını hissettiğimde yere bıraktım kendimi. Aynı zamanda da gözyaşlarımı.

Mete de diz çöktü, benim gibi. Sardı kollarını. Bir süre hiç konuşmadan bekledi. "Geçecek... Bugünler de geçecek. Sen de unutacaksın."

Uzay'dan

Hızlı adımlarla, aşina olduğum sokaklardan geçtim. Sonunda görmeyi en çok istediğim yere gelince durdum. Zili çaldım. Bir hizmetli açtı kapıyı.

"Çok şükür. İyi ki geldiniz, Uzay Bey. Bilge Hanım, yine sinir krizi geçiriyor."

Elimdeki çikolata kutusunu bir yere fırlatıp hışımla çıktım merdivenleri. Kapı aralıktı. İçeriye daldım.

Eline geçeni fırlatıyor, aynı zamanda da ağlıyordu. Yanına yaklaştım. Kendi boyadığı vazoyu da duvara fırlatmak üzereydi. Sarıldım sımsıkı. Elini sıktım biraz da. Bırakmadı vazoyu.

"Bilge'm... Bırak hadi. Bak ben buradayım. Hemen yanı başında."

Gevşeyen ellerinin arasından aldım vazoyu. Çalışma masasının üzerine koydum.

Hiçbir şey demeden bekledim. Kollarımı doladım, narin bedenine. İtmedi beni. Aksine tutunabilecek tek dalıymış gibi sarıldı.

Dökülmüş saçlarının oluşturduğu boşluğa bir öpücük kondurdum. Katıldı gözyaşlarım, onunkilere.

Bir süredir kemoterapi görüyordu. Bu, onu her açıdan güçsüzleştirmişti. Özellikle saçlarının dökülmesi bitiriyordu onu. Tabii onun bu halini görmek de beni...

Biraz daha sakinleşince yatağının ucuna oturttum, cansız gibi duran bedenini. Yine yanındaki yerimi aldım.

"Ne oldu?" dedim şefkat dolu bir sesle.

Ağlamaktan kızarmış gözlerini bana dikti. "Saçlarımı özledim ben, Uzay. Upuzun ve kendimi kendim gibi hissetmemi sağlayan saçlarımı özledim."

Saçları dökülmeye başladıktan birkaç hafta sonra evdeki tüm aynaları kaldırmıştık. Çünkü kendisini bu haliyle gördükçe üzülüyordu ve sinir krizleri geçiriyordu.

"Çok çirkin oluyorum."

"Orada duracaksın, küçük hanım. Benim Bilge'me kimse laf edemez. Hem o herkesten daha güzel."

"Gerçekten mi?"

Başımı salladım onaylarcasına. Gülümsedi. Hemen ardından gözlerinin hâlâ yaşlarla dolu olduğunu hatırlamış olacak ki elinin tersiyle sildi. Ama bakışlarındaki o buğuyu silemedi.

"Ağabeyimi özledim."

"Korkma, şimdi bir çıkmazda. Geri dönmesi gerektiğini anlayacak elbette. Yaptığı hataların farkına varacak."

"O kıza uyuz oluyorum."

"Banu'ya mı?"

"Başka kim olabilir? Tabii ki de o pis cadıya. Fırsatçı pislik. Hayır, ağabeyim de iyice salaklaştı. Bu kızın gerçek yüzünü görmemek için ayrı bir çaba harcıyor gibi."

Bilge ve Ege'nin arası Banu yüzünden bozulmuştu. Bir de Ege'nin yanlış seçimleri yüzünden. Uzun bir süredir görüşmüyorlardı. En azından Bilge görüşmek istemediğini söylüyordu. Karşılaşmamak için elinden geleni yapıyordu. Başlarda çok uğraşmıştı Ege, Bilge'yi görebilmek için. Fakat sonradan pes etmişti. Hâlbuki etmemesi gerekirdi.

"Her şeyin farkına varacak. Takma sen bunları kafana."

"Umarım farkına vardığında her şey için çok geç olmaz."

Facebook grubu/sayfası: Hilalklçsln Hikayeleri
Hepinizi bekliyorum.
Soru soracak hâlim kalmadı. Lütfen düşüncelerinizi belirtin ve kendinize iyi bakın.

Continue Reading

You'll Also Like

25.2M 899K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
604K 40K 29
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
ZORBA | BXB By Lord

Teen Fiction

674K 60.8K 32
Zorbasına aşık olmak onun yanlışıydı. Hatelove ilişki içerir. Olumsuz ögeler ve zorba davranışlar barındırır. Şerefsiz bir karakter ve enayi bir kara...
1.4M 24.5K 32
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...