Formulaşk1

Af PegasusB

166K 13K 5.9K

Hayalleriniz uğruna nelere katlanmayı göze alırsınız? Mesela pembe kimliğinizi bir kenara bırakıp, mavi kimli... Mere

1.Bölüme Giriş
1.Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölümden Fragman
26.Bölüm
27.Bölüm(1.Kısım)
27.Bölüm(2.Kısım)
AÇIKLAMA :)
Fragman Tadında 28.Bölüm Alıntısı
28.Bölüm
29.Bölüm

13.Bölüm

3.9K 357 116
Af PegasusB

Merhaba :)

Multi.deki jessie j şarkısını en son kızım da &&&& kısmını gördükten sonra başlatmanızı tavsiye ederim :)

Sonunda çok kızmayın bana tamam mı?

Keyifli okumalar....

Twitter grubumuza ( https://twitter.com/bussokag ) da bekleriz bu hafta gelecekten bir kesit yükleyeyim dedim. Merak edenler, çene çalmak isteyenleri bekleriz ;)

************

FREDİ'NİN KABUSU...

"Bakma! Hemen o gözler yukarı kalkıyor! Huoopp!! Ecee Kime diyorum ben? Hemennn!! Bak hala bakıyor! Bakma demedim mi ben sana lanet olası gözlerim? Neden benim emirlerime uymuyorsunuz. Ben sizin sahibiniz değil miyim? Ahh!! Neden benim hükmüm geçmiyor bu bedenin içinde!!!"

"Tamam sakin ol ve derin nefes al. Eveeet, çok güzel şimdi gözlerini yukarı kaldır. Nereye mi? Nereye olacak? Mesela şuan kapıdan giren şuan sadece ayaklarını görebildiğin çocuğun gözlerine bakabilirsin. Kaldır, kaldır. Heh şöyle."

Ece yere gömmek üzere eğdiği kafasını kaldırdığında karşısında tüm heybetiyle duran Ateş'i görünce ağlamak istedi.

Gel ateş gel! Allah aşkına çekinme hatta Cenk'i Egemen'i Sercan'ı falanda çağır. Kırılmasınlar sonra bana. Aman Alp'in kini gördün, Ateş'in kini göreceksin, bizimkini görmezsen kusur kalır diye başıma ekşimesinler...

Biri açıklayabilir miydi Ece'deki bu bahtsızlığı? Hayat zaten kendisine vurmuştu gibi klişe cümleleri kurmazdı Ece. Evet, anne babasız bu hayatta var olma mücadelesi veriyordu. Ve Ece bunun için kendisini ne kendisine ne de başkasına acındırmıştı şimdiye kadar.

Ama...

Ama şuan içinde bulunduğu durum yüzünden kendi kendisine bu kadar acırken; bütün dünyanın kendisine acımasını istemesinin önüne geçemiyordu genç kız. Çünkü gerçekten de acınası bir haldeydi.

Allahımm neydi günahım? Diyerek bir daha çıkmamak üzere arabeske giriş yapmak istiyordu Ece. Daha gruba gireli ne kadar süre geçmişti ki bütün ekibi tuvalette malum şekilde görme bahtsızlığına yakalanıyordu. Deyimlere söz konusu olacak bahtsızlık kesinlikle çöldeki bedevinin değil, tuvaletteki Ecevit kılığına girmiş Ece'nin olmalıydı.

"Alp."

Yanından geçip giden Alp'e bakan Ateş kafasını onaylamaz bir şekilde salladı. Ardından kaşlarını çatıp bazen kızgınca, yer yer de şaşkınca bakan Ecevit'e döndürdü bakışlarını.

"Ecevitt şiştt oğlum iyi misin?"diyerek hafifçe omuzlarından dürtükledi çocuğu Ateş.

"Hıı?"

"İyi misin diyorum? İçeri girdiğimde kafan aşağıda kıpkırmızı suratla öylece bakıyordun sonra aniden kafanı kaldırdın. Bir de Alp'te tuvaletten pis pis sırıtarak çıkıyordu. Bir şey mi oldu? Kavga falan etmediniz değil mi? Bak Alp ukaladır, kendini beğenmiştir falan ama özünde inan iyi biridir. Biraz sabret?" diyerek tek elini bir abi edasıyla Ecevit'in omzuna koydu Ateş.

Ateş'in elini omzunda hisseden Ece, kafasını hafifçe aşağı yukarı aşağı salladı. Sonra Ateş'in de pisuarlara yaklaştığını fark eder etmez sanki biri yangın varr diye bağırmış da Ecevit paniklemiş gibi koşturarak dışarı attı kendini.

Ateş ise kaşlarını çatmış bir halde arkasından atlı kovalayan varmış gibi telaşla dışarı çıkan Ecevit'in arkasından baka kaldı.

"Bu çocukta hiç normal değildi ya, neyse..." diyerek tuvalete girme amacını icra etmek üzere işine koyuldu.

************

"İyi günler!" diyerek gülümseyen kıza suratının tüm asıklığıyla bakan kütüphane görevlisini gören Gül, bir an karşılaştığı surat karşısında hafifçe duraklasa da fazla takılmadan konuşmaya devam etti.

"Şey... Biz tıp fakültesi birinci sınıf öğrencileriyiz de, kütüphaneden yaralanmak için ne yapmamız gerek acaba?"

"Bir şey yapmanıza gerek yok. Öğrenci kimlik kartınız verin bir de şuradaki bilgisayardan okulun kütüphanesinin sitesine girip, istediğiniz kitabı katalog taraması yapın. Kitap bizde mevcutsa zaten karşınıza iki tane numara çıkması lazım. O numaraları bana getirin. Ben de size istediğiniz kitabı getireyim."

Gül ve Esma dikkatle dinledikleri sorumlu bayanın susmasının ardından birbirlerine baktılar hemen. Gül gözleriyle Esma'nın elindeki kağıttan atı gösterdi.

Gül'ün gözleriyle gösterdiği yere yani eline bakan Esma, kafasını eline doğru eğdi. Elindeki atın kanatlarındaki numarayı görünce genç kızın ne demek istediğinin farkına vardı.

İki genç kız hemen görevli bayanın kendilerine gösterdikleri bilgisayarların yanına giderek kadının anlattığı şekilde okul kütüphanesinin sitesine girip katalog tarattırması bölümüne geldiler. O sırada Gül kağıttan atın kanatlarındaki numaraları kağıda yazdı. Birkaç saniye daha bilgisayar başında oyalandıktan sonra iki genç kız da ayağa kalkarak tekrar görevli kadının karşısına geldiler.

"Buyrun." Diyerek kağıdı kadına uzattı Gül.

"Birinizin okul numarasını söylerse..."

Hemen Esma'ya döndü Gül. At Esma'ya aitti. Sisteme de onun okul numarasının girilmesi daha doğru olur diye düşünüyordu genç kız.

Gül'ün bakışlarından kendisinin numarasını vermesini istediğini anlayan Esma, görevli kadının sabırsızca beklemesine son vermek adına daha kimliğini eline aldığı ilk gün ezberlediği numarasını söyledi görevliye. Ardından heyecanla beklemeye başladı. Aslında Gül olmasaydı asla böyle bir şeyi yapmaya kalkışmazdı Esma. Korkusundan değildi elbette sadece sebebini şuan kelimelere dökemese de yapmazdı işte...

Görevli kadın karşısındaki iki kıza onları biraz bekleteceğini söyleyerek hemen sağ tarafında bulunan küçük kare bir asansöre elindeki numaraların olduğu kağıdı koyup asansörün kitapların bulunduğu alt kata inmesi için çalışması gereken tuşa bastı. Yaklaşık beş dakika sonra servis asansörü gibi olan asansörün yukarı çıktığını belirten mekanik sesi duyan iki genç kız heyecanla birbirlerine baktılar.

Görevli kadın elinde üstünde kocaman bir anatomi yazan kitapla birlikte gelince heyecanla beklemekte olan iki kız da birbirlerine kaşlarını çatarak baktılar.

"Nasıl yani?" diyerek şaşkınca kafasını kaşıdı Gül.

"Biri fena halde şaka yapıyor Gül. Hadi gel gidelim." Diyerek kitabı almadan Gül'ün kolundan tutup çekiştirmeye başladı Esma.

"Dursana kızım. Kitabı almadın daha."

"Ne alacağım kitabı? Biri alenen dalga geçiyor işte."diyerek çekiştirmesine devam etti Esma.

Ta ki arkasından seslenen kütüphane görevlisine kadar.

"Hanımefendi siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Aldınız kitabı daha kapağını açmadan geri mi veriyorsunuz."

Esma, görevli kadından yediği azarla olduğu yerde kaldı. Aslında kadın da haklıydı hani. Çocuk oyuncağı gibi olmuştu sanki ama Esma'nın da elinde olan bir durum değildi ki.

Ne yapsındı kız?

"Birinci sınıf değil misiniz siz? Bu sene lazım olacak size bu kitap. Millet daha ders çalışmaya başlamadan al kitabı işte. On beş gün sonra eğer istemezsen iade edersin kitabı, istersen de bir daha yazdırırsın. Böylece kitap almaktan kurtulmuş olursun hem." Dedi görevli heyecanla.

Esma'ya görevli kadının anlattıkları mantıklı gelmişti aslında. Hem birileri dalga niye geçsindi ki Esma ile? Daha kimseyle tanışıp sohbeti bile olmamıştı.

Dalga geçen biri çıksa da dayanabilirdi Esma bu duruma. Sonuç olarak bir tane kitabının masrafı ortadan kalkacaktı.

Taşınmaydı, eşyaydı evin ihtiyaçlarıydı, okul harcıydı falan derken, son günlerde o kadar çok harcamışlardı ki Ece ile birlikte kurdukları ortak kasadan ellerinde çok çok az bir miktar kalmıştı. Hazır paraya gerçekten de dağ dayanmıyordu.

Esma okuldan dolayı çalışamıyordu da. Bütün yük Ece'ye kalmıştı. Ece geceleri yarı zamanlı çalıştığı yere devam edip evin harçlığını kazanıyor, gündüzleri de Formula pilotu olma yolundaki eğitimlerine katılıyordu.

Esma ise Ece'ye yeterince yük olduğunu düşünerek kitap masraflarını mümkün olduğunca minimuma indirmeye çalışmanın yollarını arıyordu zaten ne zamandır. Şimdi kadının bu söyledikleri de kafasına fazlasıyla yatmıştı. Bu sebepten dolayı kitabı alır almaz iade etmek yerine; gidip eline aldı ve kadına teşekkür etti genç kız.

Görevli kadınsa elinde kitapla kütüphaneden çıkan Esma'nın arkasından kendisine verilen görevini biraz sorun çıksa da layıkıyla yerine getirdiğinin bilinci ile gülümsedi.

Hemen önündeki Esma'nın, kapıdan çıktığını gören Gül ise birden arkasını dönüp tahta bankonun ardındaki görevli bayana göz kırpıp gülümseyerek Esma'nın arkasından gitmeye devam etti.

Kütüphane görevlisi Sultan hanım, gözlerini kendine kaçamakça göz kırpan Gül'den alıp karşısında aniden çıkan genç adama çevirdi bakışlarını.

"Bir an kitabı almayacak diye çok korktum." Diyen Sultan'a gülümsedi genç adam.

O da Esma'nın kitabı almamasından korkmuştu bir anlığına ama Allah'tan yolundan sapan planı şu an tam da istediği gibi tıkır tıkır yürümekteydi.

************

Alp'in arkasından elleri ceplerinde yürüyen Ece kendisini fena halde yorgun hissediyordu. Alp dediklerinde haklıydı aslında Ece'nin vücudu fazlasıyla güçsüzdü. Kollarının dirseğinin üstünde kalan kısmı ile dirseğinin altında kalan kısmı arasında hemen hemen hiç fark yoktu. ama Ece hiçbir ağır yüke kollarının zayıflığından yakınarak kaldırmamazlık yapmazdı. Bir taraflarını yırtsa bile - ki geçmişte bu uğurda çok pantolon yırtmışlığı vardı - asla kaldıramazsın denilen ağırlıktaki yükleri kaldırırdı.

İş Formula'ya gelince olaylar değişiyordu. Bazen pistte teknik arızadan dolayı yolun ortasında kalan araçla birlikte F1 pilotları peşlerinden hızla gelmekte olan araçların altında kalmamak için araçtan çıkıp arabayla birlikte pistin güvenli kısmına kadar aracını iteklemek zorunda kalıyordu. Ece bu kondisyonsuzlukla bu kollarla biraz zor taşırdı arabasını. Bu yüzden Ece'nin Alp'in kendisine söylediklerinin hepsini yapması gerekiyordu.

"Evet, evet hem de hepsini!" Diyen iç sesine katıldığını belirtmek ister bil halde kafasını kararlı bir şekilde aşağı yukarı salladı genç kız.

Aynı anda ise hemen önünde gitmekte olan Alp'in aniden durmasıyla Ece etrafta dağınık bir halde olan dikkatini toparlayıp son anda frene basıp Alp'e çarpmadan durmayı başarabildi.

Ecevit'i baştan ayağa süzdükten sonra suratında takdir edici bir ifadeyle karşısındaki çaylağa bakan Alp gülümsedi.

"ABS'ler sağlammış."

Alp'in arabalarda kullanıldığında taşıtın kararlılığını, manevra ve durma yeteneğini artırabilen bir fren sistemi olan ABS'yi kendi başarılı refleksleriyle ilişkilendirmesine gözlerini devirerek karşılık verdi Ece.

Ne sandım koçum! Buraya kadar ne badireler atlatarak geldim ben haberin var mı? Yok! Olmasın da zaten.

Alp, Ecevit denen bu atom karıncanın aklından her ne geçiriyorsa kendisinin duyamadığı düşünceleriyle birlikte değişen mimiklerini içinden gelen gülme istediğini bastırarak fark etmemiş gibi yapıp , fazlasıyla yorulmuş ama kendisine inatla parlayan gözlerine baktı.

Son günlerde pek atom karıncalığı kalmamış gibi duruyordu Ecevit'in ama gözlerinden de henüz pes etmeye niyeti olmadığını bas bas bağırıyordu Alp'e. Alp'in de canına minnetti. Son zamanlardaki tek eğlencesi bu çaylak oluvermişti.

Nasıl eğlenmezdi ki insan? Tuvaletteki halleri...

Aahh suratının aldığı şekil, mimikleri Alp'i fazlasıyla eğlendiriyordu. Sanki hiç olmayan bir erkek kardeş gibiydi Ecevit.

Acaba Sercan da kardeşine yaptığı işkencelerinde böylesine zevk alıyor muydu?

O zamanlarda Alp fena kızıyordu Sercan'a ama şimdi kendi başına gelince anlıyordu insan. Bu çocuk resmen Alp'in stres topu vazifesini görüyordu.

"Kapa gözlerini."

"Ne?"

Ecevit'in şaşkınca ve biraz da ürkekçe anlamadığını belirterek bir adım geri atması üzerine Alp, Ecevit'e doğru bir adım attı ve aralarındaki mesafeyi minimuma indirdi. Ardından tam gözlerinin içine bakarak tekrar etti cümlesini.

"Gözlerini... kapa... dedim."

Sesli bir şekilde yutkundu Ece. Sıcak mı basmıştı ne?

Fazlasıyla yakınlardı. Bir erkekle bir erkeğin normal şartlar altında asla olmaması gerektiği mesafede hem de.

Peki neden rahatsız değildi Alp?

Ya Ece, neden bu kadar rahatsızdı? Karşısındaki kişi kendisini erkek olarak biliyordu sonuçta. Ortada tehlikeli bir durumun olması söz konusu dahi olmazdı ki? Olamazdı değil mi?

Daha fazla Alp ile bu yakınlığı kaldıramayacağını hisseden Ece sıkıca kapattı gözlerini. Aslında Ece'nin bu hareketi Alp'in ona verdiği emirden dolayı değildi. Ece içinde bulunduğu o andan kurtulmak için bir şeyler yapmak istemişti ve aklına bu gelmişti. Daha doğrusu bedeninde hissettiği gücü anca bu kadarına yetmişti.

Eldeki kaynakları verimli değerlendirmek diye buna denirdi işte!

Alp ise yanakları bakire bir kız gibi pembe pembe olan ve gözlerini kaçıramayacağını anlayarak sımsıkı kapatan Ecevit'e o anda biraz şaşırsa da fazla uzatmadı şaşkınlığını ya da şaşkınlığının kaynağını.

Dinlemedi içinde car car konuşan sesi. Çok saçma sapan konuşuyordu. Fazlasıyla...

Gözlerini kapatan Ecevit'in arkasına geçip omuzlarından tutarak onu bir kapının önüne getirdi.

"Ben diyene kadar sakın açma gözlerini." Diye tembih etti Alp.

"Tamam, açmıyorum gözlerimi ama nereye götürdüğünü söylesen?"

"Daha önce hiç kimse sana fazla konuştuğunu söylemiş miydi çaylak?"

"Evet, yine sen söylemiştin." Diyerek gülümsedi Ece.

"Bu başarılı tespitimden dolayı kendi kendime hak verip, tebrik ediyorum o zaman. Aferin bana. " diyen Alp'in sesini duyan herhangi biri, genç adamın içinde bulunduğu durumdan ne kadar zevk aldığını anlardı.

"Ben..."

"Tamam, tamam sus geldik. Çeneni kapalı tut da sana yaptığım sürprizin tadını çıkar."

Ece, hayatında ilk defa kendisine yapılacak olan sürprizin heyecanıyla sesini çıkarmadı bir daha ve Alp'in yönlendirmesine bıraktı kendini.

&&&&&

Alp'in açtığı kapıdan içeri giren Ece, kulağına dolan bebeklerin uyumadan önce başlarında çalıştırdıkları dönencenin çevirme sesini ardından da o yumuşak melodik sesi duydu.

Alp, Ecevit'in kulağına dolan müzik sayesinde suratında oluşan gülümsemeyi görmesiyle bir an durakladı. Bu çocuk niye böyle tepkiler veriyordu ki?

Müziğinde etkisiydi büyük ihtimalle... Alp gözlerini alamıyordu Ecevit'in huzurlu gülümsemesinden. Bu çocuk... Sanki... Sankiii şey gibi...

Birden kafasının içindeki düşüncelerden ürken Alp, tasının içindekileri atmak için sağa sola salladı kafasını. Hemen ardından Ecevit'e gözlerini açma komutunu verdi.

Ece'nin gözlerini açması ile kulaklarına dolan o yumuşak müziğin ritminin yerini rap müziğinin ritmine bırakmasıyla aynı ana denk geldi. Ece gördüklerine inanamaz bir şekilde etrafına bakarken gözleri gittikçe şaşkınlığının boyutuyla doğru orantılı olarak büyümeye başladı.

Bunu beklemiyordu genç kız bunu hiç mi hiç beklemiyordu hem de...


Sürç-i lisan ettiysem affola...

On dördüncü bölüm gelir perşembe gününe ;)

Fortsæt med at læse

You'll Also Like

DİLVAN Af Helin

Generel Fiktion

3.9M 189K 56
Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi...
ZEMHERİ Af yudumsucan

Generel Fiktion

38.7K 2K 9
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
3M 152K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
775K 43.8K 36
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...