KAÇAK & KAÇIK | TAMAMLANDI

By Kubragnccc

344K 26.6K 18.4K

Lacivert ve gri... Farklı kalemlere ait, birbirlerinin zıttı iki mürekkebin rengi. Bu renkler kader adı veril... More

TANITIM
GİRİŞ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
FİNAL
ADAL
TOLGA
SON

12. BÖLÜM

7.9K 890 267
By Kubragnccc

12. EVRE

Kâbus: bireyin kimi zaman korkuyla uyanmasına yol açan uzun ve korkulu rüya... Birçok tanımından yalnızca biriydi bu. İnternetten anlamına bakmak istediğimizde karşımıza çıkan ilk cümle, ilk tanım. Sebebinin fiziksel olabileceği gibi ruhsal olaylardan da alan kötü rüyanın karşılığı... Kâbus.

Rüya ve kâbus... İkisi de uyku adı verilen ruhlarımızın başka diyarlara seyahatiyle gerçekleşen eylem. Cennet ve cehennem... Rüya cenneti sunarken, kâbus cehennemin görevini üstleniyordu. Uyku âleminin cennet ve cehennemi...

Ter içinde kalakalmış bir durumda gözlerimi dünya denen gezegene açıp boyutlar arası geçiş yaparken yataktan doğruldum. Zaman mekân kavramı bir süre bilinmezliğe karışırken saçlarım terden sırılsıklam olmuş, boğazım kurumuştu. Yavaş yavaş her şey yerine otururken bakışlarımı odada gezdirdim. Gecenin karanlığı odayı hâkimiyeti altına almışken hiçbir şey göremiyordum. Kâbusun pençelerini omuzlarımda hissederken yataktan kalkıp lambayı açtım. Yapay ışık odayı aydınlatırken gözlerim ışığın etkisiyle sızladı. Gözlerimi kısarak ışığa alışmasını beklerken büyük soluklar alıyordum. Lambanın ışığı benim için yeterli gelmezken uyumadan önce sıkı sıkıya kapattığım perdeleri açtım. Zihnimde hala rüyadan kesitler dolanırken pencereyi açarak kafamı dışarı uzattım. Temiz havayı ciğerlerime yollarken, ellerimi pencerenin denizliğine yasladım.

"Sadece kâbus."

Kelimeler fısıltıya dönüşürken sakinleşmiştim. Temiz hava iyi gelirken bakışlarım tüm ihtişamıyla parlayan dolunaydaydı. Kâbusun izleri tamamen yok olurken zihnimde Adal'ın odama çıkmadan önceki kurduğu cümle yankılandı, "İyi geceler, abiciğim." Son kelimenin her harfinin üzerine basa basa, vurgulayarak söylemişti. Melis'in anneannesine söylediğim yalana verdiği tek tepki bu olmuştu, gün biterken.

Sadece önemsiz biri.' kelimeleri hemen ardından zihnimde yankılanırken açık havaya rağmen nefes alamadığımı hissettim.

'Sadece önemsiz biri.' Onun gözündeki değerim tam olarak buydu. Onun için önemsiz biriydim. Bir yanım bu cümleye canı gönülden inanırken diğer yanım inanmıyordu. Adal'ın zaman zaman yaptığı incelikleri hatırlatıp duruyordu.

Büyük bir soluğu daha ciğerlerime yollarken bakışlarımı dolunaydan çektim. Tam içeri gireceğim sırada karşı penceredeki hareketlilik ilgimi çekti. Yeşil irislerin sahibiyle göz göze gelirken az önce araladığı perdeyi onu fark etmemle daha da açtı. Pencerenin denizliğinde duran ellerim titrerken böyle hissetmemin sebebini anlayamamıştım. Biri tarafından apaçık gözetlenmek beni hiç olmadığı kadar rahatsız etmişti. Bir süre pencerenin önünden kalkıp gitmesini beklerken aniden pencereyi açtı. Gözlerim büyürken, "Şş güzelim!" dedi. Kalın ses tonu midemi bulandırırken tüm zerrem karşımdaki kişiden tiksinmişti.

Gözlerinde anlam veremediğim bakışlar tüylerimin dikelmesine sebep olurken hızlıca pencereyi kapattım. Pencere kapanmadan hemen önce son sözcükleri doldurdu içeriyi, "Kaçmasana, konuşalım."

Hızla perdeyi kapatırken az önce gördüğüm rüyayı da Adal'ın sözleri de tamamen kaybolmuştu. Zihnimi kaplayan kocaman iki yeşil iris vardı. Perdenin düzgünce kapandığından emin olurken bağırarak bir şeyler söylediğini duysam da kelimeler anlaşılmaz bir halde kulaklarıma ulaşıyordu. Odanın lambasını kapatarak hızla merdivenlerden aşağıya indim.

Adımlarım salonu geride bırakıp Adal'ın odasının önünde durduğunda ne yapmam gerektiği konusunda kararsız kalmıştım. Gün boyu üzerindeki gerginliği solumuştum. Yemek masasında bunu her ne kadar gizlemeye çalışsa da fark etmiştim.

Bir süre öylece kapının önünde dikildikten sonra adımlarımı koltuğa yönlendirdim. Karanlık salonu pencereden yansıyan ışıklar dışında aydınlatan hiçbir şey yokken lambayı açıp açmamak arasında ikilemde kaldım. Korkum Adal'dan çekinmemden üstün gelirken lambayı ve televizyonu açarak üçlü koltuğa oturdum. Kanalları bir bir gezerken ilgimi çeken pek bir şey yoktu. Belgesel kanallarından birini açarak zihnimi düşüncelerden uzaklaştırıp ekrandaki görüntülere vermeye çalıştım.

K&K

Yeşil irisler... Kâbuslarım tüm konulardan uzaklaşmış tek konuya odaklanmıştı, yeşil irislerin sahibine. Dün gecenin birçok farklı versiyonunu kâbus tiyatrosunun sahnesinde izlerken bedenime temas eden elle gözlerim aniden açılmıştı. Uyuyakaldığım yerden hızla kalkarken, "Şş sakin ol, kâbus gördün." Bakışlarım sesin sahibini bulurken Adal'ın üzerime eğilmiş, şaşkınca beni izlediğini gördüm.

Bir anda gerçek dünyaya çekilmemle kelimelerin anlamlarını ararken neden salonda olduğumu hatırlamıştım. Dizlerimde duran battaniyeye bakarken kendime nerede olduğumu hatırlattım. Adal çekingen bir tavırla bana yaklaşırken ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum.

Ellerini omuzlarıma koyup, "Kötü bir rüya gördün, geçti," dedi. Kafamı olumsuz anlamda sağa sola sallarken son kelimeyi tekrar etti. "Geçti güzelim, geçti."

Kollarımı Adal'ın boynuna sarıp kafamı omzu ile boynu arasında bir yere gömerken gözyaşları tuzlu su kuyusundan akmaya başlamışlardı. Bu hareketime en az Adal kadar şaşırırken kendimi hiç hissetmediğim kadar yalnız hissetmiştim. Yalnız, savunmasız, korkmuş...

Bir süre ikimizde olduğumuz pozisyonu bozmazken Adal'ın bir eli sırtımda yerini alırken diğer eli saçlarımı okşuyordu. İkimizde konuşmuyor yalnızca sarılıyorduk. Ağlamam durduğunda Adal'dan ayrılarak gözyaşlarımı sildim.

"Ben... Özür dilerim, sarılmak istememiştim." Yalanlar dolu kelimelere bakarken Adal sözcüklerimi ciddiye almamış gibiydi. Hiç istemediğim kadar sarılmak istemiştim, sarılmıştım da nasıl bir tepki alacağımı düşünmeden.

"İyi misin?" diye sorduğunda olumlu anlamda kafamı salladım. Sanki tek kelime etsem dudaklarımdan kelimeler yerine gözyaşları dökülecek gibiydi.

Adal'a dün geceden bahsedip bahsetmemek konusundaki kararsızlığım devam ederken, "Saat kaç?" diye sordum. Güneş salonun ışığını geride bırakırken gökyüzünde yerini alıyordu. Uyuyakalmadan önce açık bıraktığım televizyonun siyah ekranıyla bakışırken, "Sabahın altı buçuğu, koşuya çıkacaktım. Gelmek ister misin?"

Adal'ın teklifine balıklama atlarken, "Olur," dedim. Oturduğum koltuktan kalkarken kısaca Adal'ın üzerindeki siyah eşofman altı ile aynı renk tişörtüne göz attım. Kendi üzerime baktığımda karikatür baskılı siyah beyaz pijama takımımla göz göze geldik.

"Üzerimi değiştirip hemen geliyorum."

"Pekâlâ," derken banyoya doğru ilerlemişti. Ardımda dün geceyi ve battaniyeyi bırakarak odama çıktım. Pencereden tarafa hiç bakmazken doğruca dolaba ilerledim. Adal'ın üzerindekilerle aynı renk siyah sporcu taytımı çıkarırken mor renk kapüşonluyu da çıkarıp taytla birlikte üzerime geçirdim. Adal'ın kısa kollu hali her ne kadar aklımı çelmiş olsa da havanın bu saatte soğuk olduğuna emindim.

Uzun zaman sonra dışarıya çıkacak olmanın heyecanı her hücreme sıçrarken dolabımdan beyaz spor ayakkabıları alarak aşağıya indim. Kapının önünde beni bekleyen Adal'ın yanına ilerlediğimde, "Hazırım," Heyecanım sesime de yansırken nasıl göründüğümü merak ediyordum.

Aylarca eve tıkılı kaldıktan sonra dışarı çıkmak... Bu saatte dışarıda pek insan olacağını düşünmesem de her şeyi göze almıştım. Yakalanma pahasına da olsa dışarı çıkacaktım. Ayakkabılarımı giyip evden çıktığımda Adal'da siyah sporlarını giymiş ardımdan evden çıkarak kapıyı kilitlemişti. Adal anahtarı cebine atarken, merdivenlerin başında onu bekliyordum.

Adal hemen ardımdan merdivenlerin basamaklarını inerken içimde uçuşan kelebeklere gülümsedim. Tüm düşünceler kilitlenen kapının ardında kalırken binanın çıkışında Adal'ı bekledim. Adal apartmandan çıktığında hemen ardından kapüşonlunun şapkasını başıma geçirerek Adal'ı takip ettim.

İkimizde tek kelime etmezken Adal'ı taklit ediyor, o ne yaparsa onu yapıyordum. Yavaş tempolu koşusuna eşlik ederken bakışlarım yerde yüzümü gizlemeye çalışıyordum. Kısaca etrafıma göz attığımda kimsenin olmadığını gördüm. Soğuk rüzgârı tüm hücrelerim kollarını açarak karşılarken yüzümdeki aptal gülümsemeyi büyülterek hızımı biraz daha arttırdım.

Adal hemen bana yetişip yanımda yerini alırken, "Yarışalım mı?" diye sordum.

Yüzünde bir sırıtış yeşerirken, "Neyine?" diye sorduğunda, "Kaybeden kazananın yirmi dört saat boyunca her istediğini yapar."

Koşusunun ritmini bozmazken kahkaha attı. Sesi tüm sokakta yankılanırken afallamış, hızımı düşürmüştüm. Kafamı sağa sola olumsuz anlamda sallayarak Adal'a yetiştim.

"Emin misin bak, sonradan mızmızlanmak yok?" Yüzümdeki gülümseme mümkünmüşçesine daha da büyürken hızlandım. Ardıma bakmadan hızlıca koşarken cevabımı bu şekilde vermiştim.

Adal'ın bir gün boyunca her istediğimi yapma hayali düşlerimin en güzel yerine kurulurken hızımı biraz daha arttırdım. Merakıma yenik düşüp arkama baktığımda Adal hala aynı yavaş temposuyla koşuyordu. Yüzündeki sırıtış hala yerindeyken bağırarak, "Yarışın nerede biteceğini söylemedin aptal."

Sözcüklerindeki haklılık afallamama sebep olurken biraz yavaşladım. Yarışın nerede sonlanacağını düşünürken Adal aramızdaki mesafeyi kapatmak üzereydi. Tekrar hızlanırken, "Şu sokağın sonundaki otobüs durağına kadar," diyerek parmaklarımla aramızda birkaç yüz metre olan otobüs durağını gösterdim.

Adal'ın beni duyup duymadığını teyit etmek için arkama döneceğim sırada yanımdan hızla geçmesiyle şoka uğramıştım. Bacaklarıma yüklenip, onları biraz daha zorlayıp Adal'a yetişmeye çalışırken, uzun zamandır evde olduğum gerçeğiyle şu an yüz yüze gelmem çok yanlış bir zamanlamaydı. Resmen kaybetmek için girmiştim bu yarışa.

Nefesim kesilirken daha fazla koşacak halim yoktu. Sokağın ortasında durup ellerimi dizlerime koyarken otobüs durağının yanında dikilen Adal'la göz göze geldik. Nefeslerimi düzenlemeye çalışırken Adal hiç koşmamışçasına oldukça rahat görünüyordu. Olduğum yerde daha fazla ayakta durmayıp kalçamın üzerine otururken Adal'ın ne ara oraya gittiğini sorguluyordum. Adal koşar adımlarla yanıma doğru gelirken kapüşonlunun şapkasını çıkardım. Adal'ın gözlerinden geçen saniyelik telaşa anlam veremezken etrafı kolaçan etmeye başladı. Yanıma gelip tam önümde durduğunda aramızda yalnızca beş on santim vardı.

Kollarımı geriye doğru asfalta yaslayıp Adal'la göz teması kurarken, "Su," dedim yeni düzene giren soluğumla.

Bir adım geri çekilip elini uzattığında, dikleşerek ellerimi asfalttan çektim. Elimdeki toprak taneleri silkeleyip, temizledikten sonra Adal'ın elinden tutarak ayağa kalktım.

"Eve giderken alırız."

"Hamlamışım yoksa hızlı koşarım."

Kendimi onun yenilmemle alakalı cümle kuracağına o kadar inandırmıştım ki kurduğu cümleyi dinlemeden zihnimde dolaşan sözcükleri direkt dışarıya yuvarlamıştım. Kurduğum cümleye güldüğünde elimi elinden çekerek bir adım uzaklaştım. Gülmek ile utanmak arasında gidip gelirken tepkisiz kalmıştım.

Adal kapüşonlunun şapkasını kafama geçirirken, "Saçların bozulmuş, görüntü kirliliği oluşturuyorsun," dedi.

Bir yanım söylediklerine alınırken şapkayı düzelterek yüzümü iyice kapatmasını sağladım. Yavaş adımlarla arkasından onu takip ederken, dışarı çıkarken ki heyecanım kaybolmuştu. Koşarken ilgiyle incelediğim sokaklar ilgimi çekmemeye başlamıştı.

Adal yol üzerinde bir markete girdiğinde kapının önünde bakışlarımı ayaklarıma kilitleyerek çıkmasını bekledim. Elinde birkaç poşetle çıktığında poşetlerden birinde ekmek olduğunu gördüm. Elime su şişesi tutturduğunda hiçbir şey demeden kapağını açıp suyu içtim. Tek seferde şişenin yarısından çoğunu içerken Adal'da poşetten çıkardığı su şişesini içmişti. Benim aksime o suyun tamamını bitirirken şişeyi yanımızdaki çöp kutusuna attı.

Eve doğru adımlamaya başladığında ben de arkasından elimdeki yarım su şişesiyle onu takip ettim. Sessizliği bozmadan apartmanın olduğu sokağa girdiğimizde adımlarım yavaşlattım. Apartmanın girişine birkaç metre kala tamamen durdum. Durduğumu fark eden Adal'ın bakışları beni bulurken tek kaşı havadaydı.

"Şu an kaçsam ne yapabilirsin ki?" 

Continue Reading

You'll Also Like

15.4M 49.5K 4
"Şimdi seninle bir anlaşma yapacağız," dedim gözlerimi nefret ettiğim adamdan ayırmadan. Gözlerine baktığımda hissettiğim tek şey, benden çaldıkları...
522K 26.4K 23
Petunya; 'Umudunu kaybetme.' 'Herkesin bir umudu vardır. Bir savaşı, bir kaybedişi, bir acısı, bir yalnızlığı, Bir hüznü... Çünkü herkesin bir giden...
330K 20.8K 13
Şanlı bir asker... Cesur bir kadın... Mükemmel bir anne... Yıllarca pes etmeden , cesurca her sorunu göğsünü gere gere aşmış ve TÜRK ORDUSUNA hizmet...