Eva; Gelecek Umuttur

By GlsmOzdmr

593K 34.1K 3.6K

29 Ocak 2015-28 Mayıs 2016 Amerika, Avusturalya, Türkiye, İngiltere,Filistin, Suriye.... Ülkelerin değişmesi... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm -Final-
Veda Konuşması
Eva Severlere Yeni Hikaye

25. Bölüm

7.2K 585 44
By GlsmOzdmr

İyi okumalar

Eva;

Ağzımdaki lokmayı yutmadan yenisini ısırdım. Isırdığım lokmayı yutmadan diğerin ısırdım. Bunu bir kez daha tekrarladığımda ağzımdaki lokmaların birleşerek yutamayacağım kadar büyüdüğünü fark ettim. Ağır ama yutmama imkan sağlayabilecek boyuta gelmeleri için çiğnemeye başladım.

''Bunun olmasını bekliyordum.'' Adam elindeki suyu bana uzattı. Ondan bir şey almak istemiyordum. Yemeğe gelmiştim onunla ama beni tehtid ettiği içindi... Düşününce ondan almak istediğim bir şey vardı. Suyu hızla alıp bir yudum aldım. Ağzımdaki kocaman lokmayı yutması daha kolay olmuştu.

''Kitabımı versen ve...''

''Yemek yiyelim dedim. Sen ise tek başına yedin.'' Önümde bitmesi için bir çatala ihtiyacı olan tabağımı gösterdi. Bıkkınca nefesimi dışarı verdim. Arkama yaslandım. Kucağıma serdiğim peçetemi alıp ağzımın kenarlarını sildim. Tabağımın kenarına bıraktım.

''Bu ortamları sevmiyorum...'' elimle etrafı gösterdim. New York'un en lüks restoranlarından birindeydik. ''Fikrimi bana sormadın.''

''böyle ortamlarda büyüdüğünü düşündüm. Herkes böyle ortamları sever.'' derken yemeğine devam ediyordu. O benim gibi saldırganlık göstermemişti.

''Severdim.'' dediğimde bakışları beni buldu. Acı şekilde gülümsedim. ''Senin asla görmediğin, arka masada oturan kadının bakışları olmasaydı, garson her geldiğinde bana başka bir canlıymışım gibi davranmasaydı, böyle ortamlara geldiğimde kapıda rezervasyonum olduğu halde soyadımı duyana kadar küçümser bakışlar atmasalardı... Sevmeye devam ederdim.'' Adam dediklerimden sonra kucağındaki peçetesini çekip masaya bıraktı. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. ''Ben bunlar için kimseyi suçlamıyorum. Barış vaat eden Obama'nın döneminde nefret bakışları arttıysa suçlanacak kişi insanlar olamaz. Bize barışı eşitliği vaat eden kişilerin bunu neden başaramadıkları olur. Adam... Eğer bana sorsaydın bu restoranda değil bir alt caddedeki restorandı seçerdim. Oranın etleri daha leziz.'' dediğimde Adam sırıttı.

''Tüm mesele et mi?'' derken arkasına yaslandı.

''Tüm mesele o değil elbette. O etin üstündekiler.'' elimi öne uzatıp derimi çekiştirdim. Sonra Adam sır vermişim gibi göz kırptım. ''Ama tatlı olarak buranın üstüne başka restoran tanımıyorum.'' Garsonla göz göze gelince onun masamıza kadar gelmesini bekledim. Tatlı siparişini Adam'a fırsat vermeden söylediğimde masamızın toplanıp tatlılar için boşalması bir olmuştu.

''Sanırım gurme olan sensin.''

''Ah, pek sayılmaz ama seyahat eden bir ailem var. Benim onlarla seyahat etmem asla sorun olmadı. Büyükannemin New York'u sevmesi... Berbat yemek yapar.'' derken suyumdan bir yudum daha aldım. Salonun diğer ucundaki masada otururduk. Büyükannem güzelliğinin farkındaydı. Bunu gösteriş için kullanmaya bayılırdı. Genetik olarak iyi genlere sahip olmasının yanı sıra kendine bakardı. Torunu olduğumu asla söylemezdik. İnanmazlardı. Salonun diğer ucundaki o ayrıcalıklı masa asla tanık olmaması gereken konuşmalara şahit olmuştu.

''Sanırım o yemekleri hatırladın?'' Adam'ın sorusuyla bakışlarımı salonun diğer ucundaki masadan ayırdım. Kafamı olumlu anlamda salladım.

''Tuhaf şekilde ailenin tek yemek yapamayan kişisidir. O kadar kötü yemek yapar ki hayvanlar dahi o yemek yaparken kaçar.'' gülmeme engel olamadım. Büyükannemin köpeği bir keresinde ölü taklidi yapmıştı. Zavallı köpekçik.

''Eğlenceli olmalı.'' Adam'ın sorularla deştiği hayatım onun asıl merak ettiği değildi. Bunu çok iyi anlıyordum. Tatlılarımız geldiğinde geri çekilip servimizin tamamlanmasını bekledim. O sırada Adam'ı inceledim. Gergindi. Masanın altında durmadan hareket ettirdiği bacaklarından anlaşılıyordu. Sırıttım, hayatta ne olduğunu anlama çabası herkesi ziyaret eden bir misafirdi. Çünkü düşünüyorduk o yüzden vardık. Garson geri çekildiğinde Adam bana baktı. Onu incelediğimi fark etti. Bakışlarımı kaçırıp öne doğru eğildim. Tatlımı kokladım. Bu çikolata kokusunu seviyordum. Bu çikolata kadar kalitesini, İsveç'te ve Eminönü'nde yemiştim. Hepsi damakta ayrı tat bırakıyordu.

''Eğlenceliydi.'' dedim en sonunda geri çekildim. Ona tekrar baktım. ''Yahudi bir ailede yetiştim. Evet babam Müslümandı. Bunun bana bir etkisi olmadı. Bir İngiliz ve Türk'ün çocuğuysan, 1993 Türkiye'sinde doğduysan hayat sana pek parlak davranmıyor. Daha iyi eğitim almak için İngiltere'ye gönderildik. Bu yaş okul çağı değil. Yahudiler çocuklarını mesleki ve yetenek anlamında geliştirmeyi severler. Dört yaşındaydım. Lüks, masalsı, mafyamsı, korkutucu, adrenalinli, neşeli, partili tarif edemediğim muhteşem bir hayata gönderilmiştim. Komik olansa sanki bu hayatı yüzyıllardır yaşıyormuşum reenkarnasyonla tekrardan o hayatın içine düşmüşüm gibiydim. Sonra... Büyü bozuluyor.'' dedikten sonra tatlımı çatalladım. Yemedim. Sadece oynadım. Bakışlarımı Adam'a kaldırdığımda beni dinliyordu. Sustuğumda dahi. O sessizliği dinliyordu. Etrafımızdaki kaşık çatal sesleri, gülme sesleri, konuşma sesleri sessizliğimi yarıp geçen tek şeydi.Kendi kendime güldüm. ''Sana burada hayat hikayemi anlatmıyorum... Yani şey böyle düşünmeni istemem.''

''Düşünmüyorum.'' bunu hiç duraksamadan söylemişti. Onun cevaplar aradığını biliyordum.

''Şuan aradığını yıllar önce fark etmiş olmam sana burada üstünlük tasladığım anlamına gelmiyor. Hayat herkese farklı davranır. Bazen çocuk yaşta çalışırsın, savaşın ortasına doğarsın, sadece çocuk olursun, çocuk yaşta büyürsün, ailene bakmak bazen sana kalır ve bunun gibi bir sürü şey.''

''Peki sen hangisiydin?'' Adam tüm ilgisi ve merakıyla sormuştu.

''Tek bildiğim hiçbir zaman çocuk olmadığım. Bazı şeylerin farkına erken vardım. Paranın insana verilmiş en mükemmel güç olduğunu ve bu gücün bolca ben de olduğunu.'' Kendime acırcasına sırıttım. Çatalımla eşelediğim tatlımı biraz daha eşeledim. ''Aptalca bir sürü şey yaptım.''

''Çocuktum.'' Adam'ın cümlesiyle hızla ona baktım. Kaşlarımı çattım.

''Hiçbir zaman çocuk olmadım dedim.'' sesim biraz sert çıkmıştı. Geçmişte yaptıklarımın bedelini ödediğimi düşünüyordum bazen. ''Bak... Boşluğa düştüğünde sarılacak bir şey ararsın ve en önemlisi bu boşlukta sarılacak şeyin senin ne kadar küçük bir varlık olduğunu hatırlatmasına ihtiyacın vardır. Sırf bu yüzden mi inanıyorsun diyebilirsin. Hayır, boşluğun içinden senin aslında en önemli varlık olduğunu hissettirdiği için sıyrılırsın. Bir hiç iken evrenin en önemlisi olursun. Çünkü kimse kimseden üstün değildir. İstersen milyon dolarlık kıyafet giy ister bir dolarlık kıyafet yine aynısın. En güzeli ise seni senden daha iyi tanıdığını bildiğin biri var... İnanmak sadece inanmaktır. Gerisi kendiliğinden geliyor.''

''Yani sorgulamıyor musun?'' Adam'ın sorusuyla ağzıma eşelediğim tatlıdan bir parça attım.

''İşin en zevkli kısmını yapmadığımı mı düşünüyorsun? Ayıp. Allah cahil ve sorgulamayan inananlar isteseydi 'oku' ile bize seslenmezdi.'' dediğimde tekrar bir çatal aldım.

''Herkes senin gibi düşünmüyor. Khaled pek konuşmuyor, Hira'ya yaklaşmaya kalksam... Khaled ile yakın arkadaşım aramız bozulur.'' dediğinde ben bozulmuştum. Neden böyle bir hayal kırıklığı dolu şekilde bozulduğumu bilmiyordum. Adam'ın peşimde cevaplar için koştuğunu da biliyordum ama beni seçmesinin sebebinin yalnız olmam olması...

''Ah, evet Khaled pek sevdiğini belli etmiyor, aynı zamanda kıskanç tutarsız.'' diye saçma şeyler geveledim. Bozulduğumu belli etmemek için -tabi çoktan ettiysem bilmiyordum- konuşmaya devam ettim. ''Düşünme yetkisi herkese verilmiş, zor bir sanattır. Herkes sanatçı değildir bunu unutma.'' dediğimde Adam güldü. Tatlısından ilk defa o da aldı.

''Çok lezzetli.'' derken gülme sırası bendeydi.

''Sen birde alt caddedeki etleri dene.'' dedim. Tatlımdan ben de bir çatal aldım.

''Eva?'' dediğinde bakışlarımı ona çevirdim.

''Efendim.'' sakince konuşmasını bekledim.

''Şey... Eğer anlattığın gibiysen her zaman böyle değildin...'' çekingen tavırla bana baktı. Evet, her zaman başörtü takmıyordum, evet her zaman namaz kılmıyordum, ever her zaman davranışlarıma dikkat etmiyordum, evet her zaman Müslüman gibi değildim. Kafamı olumlu anlamda salladım. ''Böyle olmaya karar verdiğinde hayatında bir şeyler değişti mi?'' sorusuyla gözlerimin dolduğunu hissettim. Boğazıma çöken yumrunun nefesimi kestiğini ciğerlerimin yanmasından anlayabiliyordum. Suyumdan bir yudum alıp arkama yaslandım.

''Her şey değişti ve hiçbir şey değişmedi. Değişti, eski arkadaşlarımın hiçbiri benimle konuşmadı. Öyle birden bitmedi ilişkimiz ama... Aramıza ördükleri duvarlar Hitlerin duvarından daha engelleyiciydi. Çok... Im... Hıh asi biriydim. Sürekli okul değiştirdim. Başarılıydım, başarılı olmam için yapılmayan yoktu. Asi olmam Birleşik Krallıktaki okullarda ünlenince lise iki de Amerikaya gönderildim. Güzel bir kasabaydı. Başarı ortalaması en yüksek okullardan birine geldiğimde kendi arkadaşlarımı da yanımda getirdim. Adam... Geçmişin günahları beni takip ediyor. Şimdi düşünüyorum neden o üç arkadaşımı peşimden sürükledim? Köpeklerimmiş gibi davrandım onlara. Zaten diğer herkes bana mesafe koyunca onların karşısına asla çıkmadım. Onları bir daha görmedim. Beni dışladıklarını görmek ağır gelirdi. Neyse... Bu okulda inek rolüyle takılmaya karar verdik. Zaten harika bir ortalamamız vardı. Elbette her planın sonu vardır. Ponpon kızların kaptanı beni rezil edene kadar....'' dedikten sonra sustum. Geçmişimin kirlerini daha fazla ortaya dökmeye gerek yoktu.

''Sonra?''

''Babam Türkiye'ye götürdü. Sonrası daha da asileştim, asileştim ve asileştim. Benden daha asisini görene kadar. Babamın annesi ile yollarım kesişti. İşte ben!'' derken güldüm. Bana kimseden üstün olmadığımı öğretti. Ne kadar aciz ne kadar küçük ne kadar değersiz olduğumu öğretmişti. En sonunda ise Allah'ın herkesi eşsiz bir değerde yarattığını öğretmişti.

''Türkiye? Ne yaptın orada?'' merakla masaya yaslandı.

''Lise hayatıma devam ettim. Meslek öğrenmem için sağlık lisesine gittim. Lise üçten başladığım için fazla çalışmam lazımdı. Aynı zamanda denklik sorunu yaşamamam için homeschooling eğitimi aldım İngiltere'de. Türkiye'de sağlık lisesi mezunuyum, İngiltere'de en kaliteli lise mezunuyum.'' dedim.

''Peki, Melisa ve Hira ile o zaman mı tanıştın?''

''Evet, Türkiye'de lise arkadaşlarımdı.'' bunu neden sorduğunu anlamamıştım.

''İnsan kolay değişmiyor. Onları New York'a peşinden sürükledin. Lise arkadaşların gibi.'' diye mırıldandığında duymuştum. Donmuştum. Suratına bakakaldım. Bunu hiç düşünmemiştim. Melisa Mardinli bir ailenin kızıydı ve babası okumasına sıcak bakmıyordu. Onu ikna edip en iyi yerde okumasını istemiştik. Hira İzmirli annesi olmayan biriydi, babasının kızıyla gurur duyması için buraya gelmişti. Adam donduğumu görünce ne dediğini fark etti. ''Eva.''

''Sorun yok.'' dedim. Sesinde sonraki kelimenin 'Üzgünüm' olacağını belli eden bir tını vardı. İma ettiği şey çok çirkindi. Düşünmediğim bu şey doğruysa daha çirkindi.

''Eva, gerçekten böyle söylemek istememiştim.''

''Sorun yok dedim.'' sesim yüksek çıkmıştı ve sandalyeyi itip kalkmıştım. Bu hareket sandalyenin devrilmesine sebep oldu. Herkes konuşmayı kesmişti. Bize bakıyordu. Bu utancımı daha da arttırdı. Çantamı alıp hızla restorandan çıktım. Berbattı. Geçmişiniz peşinizi asla bırakmıyordu. Geçmişten gelenler geleceğinizi nasıl etkileyeceğini bilmeden geleceğe umut ile bakıyordunuz. İnsanoğlunun acizliği buydu. Her şeyi bildiğini iddia edip en ufak bir şey bilmiyordu. Eğer bilselerdi, ölmek en basit çözüm olurdu.

Diğer hikayelerimi profilimde bulabilirsiniz.

İnstagram: Eva_wattpad



Continue Reading

You'll Also Like

573K 73.9K 26
"Leyla!" Günlerin yer değiştirdiği o saatlerde, gecenin en karasında, bir ruhun kilitli kalmış sokaklarındaydık. "Burada ne arıyorsun?" Başkası içi...
305K 17K 59
Hadi ama nerden bilebilirdim ki okulun ilk gününden müdürün oğluna tekme atıcağımı!
3.3M 119K 65
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
Haz By 🍀

Romance

176K 2K 16
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...