Yarı'm #wattys2016

By gulusunusevsinler

18.4M 632K 38.3K

Hikayeyi okurken ve okuduktan sonra hiçbir erkeği ve ilişkiyi beğenmemeniz, bu durum sonucunda da ebediyen ya... More

Memnun oldum Yarı'm.
İyiyim..
"Dediğimi Duydun."
Bak Küçük Hanım;
"Sevgilisiyim Canım."
"Senden Güzel Anne Olur.."
"Zorundasın."
"Derdin ne senin?"
"Boşver güzelim."
"Düzgün Dur."
"Hele bir baksın.."
"Bir şey demeyecek misin?"
"Saklı cennetteki melek.."
"Her Gün Daha Çok Sev Beni"
"Özür Dilerim."
"Sıra bize geliyor."
"Gidiyoruz Buradan."
"Neden mutsuz olayım?"
"Seni, Helin'e emanet ediyorum."
"Kendi Canıyla Ödeyecek."
"Sana güveniyorum."
"Bir sen, bir de uyku.."
"Adamı adam yapan sözüdür."
".. hayatımda yaptığım en akıllıca şeydi."
"Ben artık sen olmuşum.."
"Yalvarırım bırakma beni.."
"Daha çok mutlu olmanı istiyorum."
"Beni oraya getirtme."
"Belki de, güzel gelin.."
"Korkmuyorum."
"Yaşayamayacağımı Düşündüm."
"Hasta mısın?"
"Nefret Ediyorum!"
"Ne oldu şimdi?"
"Burası, tamamen senin.."
"Sana Dokundu!"
"Melek gibisin.."
"Söz sözdür."
"Beni dinle şimdi.."
"Bu olayı unutalım.."
"Haberin olsun, hayatım."
"Hayatımda gördüğüm en güzel gelinsin.."
"Gülümsemeni seviyorum."
"Seni seviyorum."
"Canım istediği içindi.."
Kesit - "İyi Ki.."
"Senden uzak kalmak.."
"Çok teşekkür ederim!"
"Sizi seviyorum.."
"Dengesiz oğluna sor.."
"Sen de gelsen?" Part I
"Sen de gelsen?" Part II
"Ne halin varsa gör!"
"... merak etme.."
"Baba olmak.."
"Laf etme oğluma."
"Aklın yolu bir."
"Ben sanırım.."
"Öyle söyleme.."
"O herif için.."
"Geç dalganı.."
"Çünkü seni.."
"Cesaret yavrum."
"Söz ver bana.."
"Getireceğim."
"Ba-ba!"
"Bir de şey var.."
"Ne kadar harika.."
"Nasıl baş edeceksin?"
"Kaprisini sevdiğim.."
"On dedi!"
"Bırakmam tabi.."
"Helin Karalar" Hakkında;
"Yok canım!"
"Al benden de o kadar.."
"Olur ya.."
"Lütfen gelme.."
Kesit; "Sana inanmıyorum."
"Ben çok kötü bir şey yaptım."
"Baba ne demek?"
Final - "Ben senden razıyım."
Birkaç soruya cevap;
Özel Bölüm: "Öpersin geçer.."
Gulusunusevsinler'den sürpriz. ❤️
Yarı'm 2 Yayınlandı!
Özel Bölüm: "Anca beraber kanca beraber!"
"Ben senin yuvanım."

"Bitkin Düştün.."

206K 5.9K 217
By gulusunusevsinler

Cengiz'den zar zor ayrılmıştım.
"Kendimi kötü bir anne gibi hissediyorum.." Diye mırıldandım.
Sabahın 6'sında kalkmış, Cengiz'i annemlere bırakmış, yola çıkmıştık. Yolda rahat olmak için altıma koyu renk süper dar bir kot geçirip üstüne yakası kürklü kapitone, beli kemerli kısa montumu giymiş, ayağıma siyah UGG larımı geçirmiştim. Omzuma dama desenli LV mi alıp çıkmıştım.
Küçük bir valiz hazırlamıştım ikimiz için. Kayak giysilerimiz, pijamalarımız ve yarın sabah giyeceklerimiz için..
"Bu olayı büyütme Helin. Kafanı dinlemek senin de hakkın. Abartma."
"Ama bir gün boyunca ayrı kalacağım ondan.." Diye mırıldandım.
"Ve bir gün boyunca başında teyzesi ve ananesi duracak. Gözün arkada kalmasın. Uyu hadi.." Dedi.", başımla onaylayıp UGG'larımı çıkardım, ayaklarımı ön cama doğru uzatıp koltuğu yatırdım, uyumaya dünden razı gözlerimi kapattım..

----------

"Helin.. Geldik güzelim.."
Gözlerimi açtığımda karşımda küçük butik oteli görünce gülümsedim. O kadar güzeldi ki..
"Saat kaç?" Diye mırıldandım,
"11'e geliyor.."
"5 saattir uyuyor muyum?" Dedim, görevliler odamıza yönlendirirken.
Sırıttı.
"Yorgunluğunun yüzünden okunduğunu söylemiştim.."

Her şeyin ahşaptan olduğu, müthiş kar manzarasına sahip odamıza gelince kendimi sırt üstü yatağa attım.
"İlk kayak mı yaparız?" Dedim neşeyle.
"İlk kahvaltı yaparız."
Sırıttım.
"Soner'i arayayım, çok yolları yoksa bekleyelim onları da.."

Tolga kulağında telefonla odada gezerken ben de sırtımı yatağın başlığına yaslamış, bacaklarımı birbirinin üstüne atmış, onu kesiyordum. Evet, kendi kocamı.
Lacivert kotunun üstüne geçirdiği lacivert kapitoneli montunun önünü açmıştı. İçinde düz bir tişört vardı.
Telefonda konuşurken bir eli cebindeydi. Hareketlerini inceliyordum. Genelde hep kaşları çatık duruyordu mesela. Omuzları hep dikti, özgüveni dışarıdan okunuyordu. Bu adamı uzun süredir hiç böyle incelemediğimi farkettim. Onu hep Helin'in yanındaki Tolga haliyle değerlendirmiştim, dışarıdaki,işteki Tolga olarak değil..
Bu kadar sert ve kendine güvenen bir adam benim yanımdayken nasıl bu kadar tatlı olabiliyor, diye düşünmekten kendimi alamadım..
"Yarım saate buradalarmış diyorum."
"Ha?"
"Bu ikinci söyleyişim, beni kesmeyi bırakıp dinlemelisin.." Dedi sırıtarak.
"Ne kesicem seni be! Manzaramı kapıyorsun, ben manzaraya bakmaya çalışıyordum."
"Eminim öyledir.." Deyip yanıma geldi, montunu çıkarıp yatağın ucuna attı.
O montunu çıkarınca ben de bunaldığımı fark edip üstümdeki monttan kurtuldum, Tolga'nın montunun yanına attım.
"Şimdi tişörtümü çıkarsam sen de çıkaracak mısın?" Dedi pis pis sırıtarak.
Göz devirdim.
Sırıtıp tişörtünden de kurtuldu, yanıma uzandı.
"Bu havada yarı çıplak yatmaktaki amacınız nedir sevgili kocacığım?"
Dedim ona dönerek.
"Yarımın giyinik olduğuna şükredeceğine konuşuyorsun." Dedi ciddi bir ifadeyle.
Göz devirdim.
"Aman! Seni düşünende kabahat!"
Sırıtıp bir kolunu omzuma sardı, kendine çekti, omzuna yaslandım.
"Cengiz'i merak ediyorsun, değil mi?"
Yüzümü omuz girintisine sakladım.
"Hem de çok.."
"Ara anneni, sor nasılmış diye."
"Arayayım mı?" Dedim başımı omzundan kaldırarak.
"Evet."
"Telefonunu versene benimkisi tee çantamda." Dedim ayağımla karşıdaki kanepenin üstüne attığım çantamı göstererek.
Sırıtıp cebinden telefonunu çıkarıp bana uzattı, alıp hemen annemi aradım. Telefon çalarken tam Tolga'nın karşısına geçip bağdaş kurmuştum.
"Tolga'cığım?"
"Anne benim, ne yapıyorsunuz?"
"Kuzum iyiyiz, bir şey mi oldu?"
"Yok hayır, öylesine arayayım dedim. Ne yapıyor Cengiz şuan?"
"Teyzesiyle selfie çekiliyor."
"Ha?"
"Birazdan atar instagrama görürsün."
Bir kahkaha attım.
"Sütünü içirdiniz mi?"
"Evet kuzum, birkaç saatte bir içiriyoruz. İki kez içti şimdiye kadar."
"Tamam anne, görüşürüz yarın."
"Tamam bebeğim, merak etme sen burayı.."
Gülümseyerek telefonu kapatınca Tolga da gülümsemeye başladı.
"Ne yapıyormuş eşkiya?"
"Teyzesiyle selfie çekiliyormuş.."
Bir kahkaha attı.
"Keyfi yerindedir, demiştim."
Gülümsedim.
"Her zamanki gibi haklıymışsın."

------------

Güzel bir kahvaltının ardından kayak takımlarımızı ve giysilerimizi almak için odalarımıza çıkmıştık. Tolga'nın takımıyla benimkisi aynıydı aslında. Sadece onun montunun ve pantolonunun yanları saks mavisi, benimkiler ise fuşyaydı.
Tişörtümün üstüne montumu geçirip fermuarı kaparken fermuar monta takıldı, açamayınca Tolga'ya döndüm, dudaklarımı sarkıttım,
"Sıkıştı."
Sırıtarak yanıma gelip tek hamlede düzeltti, fermuarı yukarıya kadar çekti.
"Başka isteğiniz küçük hanım?"
"Şuanlık yok." Dedim şımarık bir edayla.
Gülümseyip belimden tuttu, odadan çıktık..

------------

Başımı omzuna sakladım,
"Aiiyyyy!  Çok yüksekteyiz!"
Bir kahkaha attı,
"Teleferikten mi korktun?"
"Anamın karnından teleferikte mi çıktım sanki?"
"Hiç kayak yapmadın mı?"
"Her sene gelirdim ama teleferiğe binince hep kötü oluyorum." Diye mırıldandım.
"Korkma korkma, ölmeyiz."
"İpe asılı bir kutudayız, nasıl emin olabiliyorsun?"
"Boşlukta duran bir gezegendeyiz ama düşmüyoruz Helin. Bu ne ki?"
Oha. Kapak etti beni değil mi? Ben yanlış anlamadım. Yok şu pişmiş kelle sırıtışı yanılmadığımı açıklıyor. Pislik herif!
Göz devirdim.
"Bir de benim çeneme laf eder.. Peh!"

------------
"Kapüşonunu başına geçir, üşüyeceksin."
"Bunu montunun yakasını doğru düzgün kapamayan kocam mı söylüyor bana?" Dedim, dibine girip montunun fermuarını yukarıya çekerken.
Bu sırada o da kapüşonumu kapatıyordu. İşi bitince gülümsedim, yanağımı sıktı.

------------

"Peşimden gelme!"
"Yolumdan gitme!"
"Peşimi bıraksana be!"
"Kızım çekil yolumdan!"
"Burası benim yolum Tolga! Git başka yerde kay!"
"Kızım ben tee teleferikteyken seçtim burayı! En dik olan yer burası! Sen git başka yere!"
"Bak Tolga.." Onu tehdit etmek için döndüğüm sırada dengemi kaybedince Tolga hızlanıp bana yetişti, belimden tutup çekince yere düşüp azıcık yuvarlandık.
Durduğumuzda üstündeydim.
"Ne yaptığını sanıyorsun kızım! Senin 40 küsür günlük bebeğin var ne bu hız!"
"Sanki çocuğu tek başıma yaptım! Manyak herif! Sen ne yaptığını sanıyorsun asıl?!"
Kaşlarını çattı.
"Ödüm koptu lan!"
Bulunduğumuz hali farkedince sırıttım, birkaç saniye hiçbir şey demeden birbirimizin gözlerine baktık. Sonra aynı anda kahkahayı patlattık.
Gülmeyi bitirince belimdeki kollarını sıklaştırıp dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. Tam bu sırada Tuğba'nın cazgır sesi tüm ortamı bozdu.
"Öhöm! Evli olabilirsiniz, çok tatliş de olabilirsiniz, karda öpüşmek gibi bir fanteziniz de olabilir ama rica ediyorum gidin şubat ayında falan evinizin bahçesinde öpüşün! Uludağ'ın zirvesinde yüzlerce insanın içinde değil!"
Ben utançla Shrek'in karısı Fiona gibi yeşerirken Tolga yattığı pozisyondan oturur pozisyona geçmiş, Soner Abi'yle birlikte kahkahalar atıyordu.
"Nesi komik Allah aşkına bunun?!" Diye çıkıştım ellerimi belime koyarak.
Bu sadece gülmelerini arttırmaya yaradı.
Ben somurturken Tuğba gülmemek için dudaklarını bastırıyordu.

-------------

Kayaktan sonra üstlerimizi değişip akşam yemeğine inmiştik.
Tolga Soner'in önünde duran anahtarlara bakarak konuştu;
"İki oda anahtarı niye?"
"Biri Tuğba'nın, biri benim."
Tolga bir kahkaha attı,
"Ayrı odalarda mı kalıyorsunuz?"
Tuğba atladı,
"Ya ne olacaktı?"
"Yok, bir an garip geldi." Dedi Tolga sırıtarak. Sonra bana dönüp göz kırptı.
Yurtdışına kaçtığımız dönemi kastediyordu resmen.
Soner Abi konuştu;
"Evlenmeden önce o kadar ülke gezdiniz, aynı odada kalmadınız, değil mi?"
Tolga pişmiş kelle gibi sırıttı.
"Bir de aynı yatak deyin tam olsun."
Tolga bu sefer kahkahayı patlattı.
Soner konuştu;
"Ulan evlenmeden evli hayatı yaşamışsınız!"
Atıldım;
"Soner Abi sorar mısın kuzenine, beni ilk ne zaman öpmüş?"
Soner Abi Tolga'ya döndü, Tolga konuştu;
"Adalarda."
"Siz adalara evlenmeden bir hafta önce gittiniz?" Dedi Tuğba.
"Tuğba, kuzum sor eniştene, düğünden önceki gece nerede uyumuş?"
Soner Abi'yle Tuğba merakla bakarken Tolga göz devirdi.
"Cengiz Han'ın odasındaki sallanan koltukta."
Tolga hariç hepimiz kahkahayı patlattık. O ise ters ters bakıyordu.
Uzanıp yanağına sakallarının arasına uzun bir öpücük bıraktım, gönlünü almak için, sırıttı.

"Tolga bir gün aşık olacak deseler tüm uzuvlarımla gülerdim." Dedi Soner Abi.
Gülümsedim.
"Aynı şeyi ben de şuan Özkan ve Vural ile ilgili düşünüyorum. Ahmet Abi aşık olur gibi. Sahi! Ona birini ayarlasak ya."
"O ayarlı yavrum." Dedi Tolga.
"O ne demek?"
Soner Abi konuştu;
"Ahmet evliydi."
"Evliydi?!" Dedim şakınlıkla. "Karısı nerede?"
Tuğba konuştu;
"Vefat etti."
"Nasıl?! Herşeyi anlatın."
Soner Abi başladı,
"Üniversite son sınıfta tanışmışlardı, dedem yani Ahmet'in üvey babası kızı istedi, verdiler. O sene iki ay içerisinde evlendiler. Mezun oldukları sene mezuniyet töreninden bir hafta sonra kız vefat etti."
"Neden?!"
"Kansermiş."
Ağzım açık kalmıştı. Tolga kucağımdaki elimi tutup sıktı.
Soner Abi devam etti;
"Ahmet ölse bir kadına başka gözle bakmaz. Miray onun için ilk ve tekti."
İstemsiz olarak Tolga'nın elimi tuttuğu elini sıkmıştım.
"Çok üzüldüm.."
"Yeter." Dedi Tolga. "Kafa dinlemeye geldik, yas tutmaya değil."
Soner Abi başını sallarken Tuğba da en az benim kadar üzülmüş görünüyordu..

----------

Soner Abi ve Tuğba dansa kalkmıştı. Tolga bana döndü,
"Dans etmek ister misin?"
"Sen ve dans?" Dedim şaşırmış bir ifadeyle.
"Ben vazgeçmeden kararını vermelisin."
Kibar bir şekilde elimi uzattım,
"Madem çok istiyorsun.." Deyip kıkırdadım.
-----------

"Nasıl kötü hissetmiştir.. Nasıl atlattı bu olayları?" Dedim Tolga'ya. Başımı omzuna yaslamış, müziğin sakinliğine uymuş, hareket ediyorduk.
"Atlatamadı. Alıştı sadece. Bunlara kafanı yorma Helin. Sonra yengem gelip sütün yetmiyor diye çemkirince bana gelip sızlanıyorsun."
"Haklısın.. Ama düşünmeden edemiyorum."
"Güzel şeyler düşün sevgilim.. Cengiz Han'ı düşün mesela.."
Gülümsedim.
"Aklından çıkmıyor, değil mi?"
Başıyla onayladı.
"Aynı sen."

------------

Odanın kapısını küçük bir tekmeyle kapatıp gömleğinden kurtuldu. Bu sırada ben de saçlarımı salıyordum.
"Bana pijama getirdin mi?"
"Tabiki. Dolapta, sağda."
Pijamalarını alırken sırıttı,
"Kendine gecelik mi getirdin?"
"Uyurken giymek için gelinliğimi mi getirmeliydim sevgilim?"
Sırıttı.
"Onu da giy bir ara."
Aynadan göz devirdim.
"Sanırım ortama uyması için sana bir ayı kostümü getirmeliydim."
Bir kahkaha attı, eşofman altını giyip yanıma geldi, tarağı elimden aldı, aynanın önüne bıraktı.
"Geceliği siktir et." Dedi, elleri elbisemin sırtındaki fermuara giderken.
Elbisenin fermuarı açılınca omzumdaki saçları tamamen sırtıma bıraktım, ayağa kalktım. Ona döndüm, iki adımda dibindeydim. Birkaç saniye göz göze geldik, hemen ardından hışımla dudaklarıma yönelirken elleri elbisemi omuzlarımdan sıyırmaya koyulmuşlardı..

-------------

Sabah 7'de uyanmıştık. Tolga duş almaya giderken ben yatakta keyif uykusu çekiyordum.
Tolga belinde bir havluyla banyodan çıkınca yatağın üstündeki battaniyeyi alıp göğsümden bağladım, ayağa kalktım.
Yanından geçerken bileğimden tutup tutkulu bir günaydın öpücüğü bıraktı, gülümseyerek banyoya gittim.

-----------

Altıma camel rengi dar bir kot, altına siyah ugg ve üstüne buraya gelirken giydiğim siyah kapitoneli kürklü montumu geçirdim. Saçlarımı atkuyruğu yapıp hafif bir makyaj yaptım, makyaj eşyalarımı çatama attım.
Giysi dolabını açıp unuttuğumuz bir şey var mı diye kontrol edip küçük valizi kapattım. Bu sırada Tolga da banyodan çıkmıştı. Camel rengi pantolonunun üstüne lacivert dar bir tişört geçirmişti. Ayağında taba Cat'leri vardı.
Yanına gidip kollarımı boynuna doladım,
"Nasıl uyumluyuz bugün böyle.."
Dudaklarıma bir öpücük bırakıp konuştu;
"Nasıl neşeliyiz bugün böyle.." Dedi, soru sorarcasına.
"Oğluma kavuşuyorum." Dedim şirin şirin.
Sırıttı.
"Oğlumu muhallebi veledi gibi yetiştireceksin diye çok korkuyorum."
"Öyle bir şey yaparsam el atarsın sevgilim." Deyip kollarımı çözdüm, yatağın üstünden Tolga'nın lacivert kapitoneli montunu alıp ona uzattım. Montu üstüne geçirdi, önünü kapamadı.
"Tolga, önünü kapar mısın hayatım?"
Göz devirip önünü de kapadı. Zafer kazanmış edasıyla sırıtıp çantamı omzuma taktım, lobiye indik..

-----------

Annemlerin evine vardığımızda saat 1'e geliyordu. Eve girdiğim gibi görmemişin çocuğu olmuş edasıyla yukarıya, eski odama çıkıp Cengiz'in beşiğinin başına dikildim.
Hastaneden ilk çıktığım dönemde bir hafta kadar burada kalmıştık ve bu sırada babam Cengiz'e bir beşik almıştı. Buraya geldiğimizde yatsın diye de eve götürmemiştik.
"Kuzum.. Özledin mi anneyi sen? Ha aşkım? Anne de sevgilim.."
"Abla o lafları kocana söylemen gerekiyor. Aşkım, sevgilim, kuzum falan.. Oğluna değil."
Sırıttım.
"Teyzeden durum raporu alayım?"
"Bolca beslendi, boşaltım sistemi de kusursuz çalışıyor. Ayrıca fotojenik ve kafa dengi."
Kıkırdadım.
"Yeni mi uyudu?"
"Bir saat kadar oluyor, uyandırma, birazdan uyanır zaten."
Başımla onayladım, salona indik. Babam ve Tolga kafa kafaya vermiş kahkahalar atarak muhabbet ediyorlardı.
"Şşt! Oğlumu uyandıracaksınız! Sessiz!" Diye çemkirdim onlara.
Onlar bu halime sırıtırken Pelin'in arkasından mutfağa girdim, annem dadıyla muhabbet ediyordu. Yanlarına oturdum, konuşmaya başladık.
"Nasıldı seyahatiniz bebeğim?" Dedi annem.
"Güzeldi, dinlenmiş olduk. Siz de yoruldunuz.." Diye mırıldandım. Annem atıldı.
"Olur mu öyle şey?! Cengiz Han çok usluydu, hiç yorulmadık. Daha uzun da durabilirdiniz, biz halimizden memnunduk, özellikle baban."
Pelin atıldı,
"Dün işe gitmeyip Cengiz Han'la oynadı."
"Dalga geçiyosun?" Dedim.
Dadı konuştu;
"Yok kuzum, ben dün en son gördüğümde gazını çıkartıyordu."
Bir kahkaha attım,
"Babam ha?!"
Bir kahkaha daha. Bu sefer diğerleri de katıldı bana..

------------

Arabada eve giderken arka koltuğa, Cengiz'in yanına geçmiştim. Pusetinin üstündeki oyuncaklarla oynuyor, onu eğlendirmeye çalışıyordum.
Tolga da dikiz aynasından bize katılıyordu.
Kırmızı ışıkta durduğumuz sırada Tolga'nın öksürdüğünü farkettim,
"Tolga? İyi misin?"
Yanından su çıkarıp içti, konuştu;
"İyiyim iyiyim, alerjiden oluyor böyle.."
Kış kış ne alerjisi? Diye düşünmeden edemedim, ama bir şey demedim.
Eve gelince Cengiz'i besleyip babasıyla oynamaya bırakırken ben de valizden çıkardığım kirli eşyalarımızı makineye atıyordum.
İşlerim bitince giyinme odasına geçip siyah, bol, diz üstünde bir boyfriend kazak geçirdim üstüme, elbise niyetine. Saçlarımı tepede topuz yapıp kalın eyeliner ımı silmedim, aksesuarlarımdan kurtulup mutfağa indim.
Mutfakta iş yaparken salonda Tolga'nın Cengiz Han'la konuşmalarını duyabiliyordum.
"Şehzadem? Özledin mi koçum sen bizi? Özledin mi babayı? Ha oğlum? Bababababababababababa..."
Çocuğa baba dedirtme konusunda o kadar kararlıydı ki.. Farketmediği şey, çocuğun 40'ının yeni çıkmış olmasıydı.
"Helin! Ben çok acıktım!" Diye seslendi Tolga, salondan.
"Burada salsa yapmıyorum hayatım! Sabret azıcık!"
Aynı anda çorbayı karıştırıyordum. Kaynayınca altını kıstım, kapağını kapattım.
Önceden dadımla sarıp buzluğa attığım sarmaları çıkarıp tencereye dizdim, ocağa koyup altını yaktım.
Aynı şekilde yine buzlukta duran pırasalı kıymalı börekleri çıkarıp çözülmeleri için birkaç saniyeliğine mikrodalgaya koydum, börekler çözülünce süt ve galeta ununu karıştırdım, börekleri bu karışıma batırıp batırıp fırın tepsisine dizdim. Tüm börekleri aynı işlemden geçirince fırının kapağını kapattım, dolaptan biraz havuç çıkarıp uzun uzun rendeledim, bir salata tabağına koyup üstüne bolca nar ekşisi döktüm.
Sofrayı kırmızılı mavili setlerimle kurdum, salatayı, börekleri, sarmaları ortaya yerleştirdim, kaselere çorbaları koyup seslendim,
"Sevgilim sofra hazır! Cengiz'in puseti girişte, gelirken getirir misin?"
Bu sırada ben de mantar soslu makarnanın sosunu karıştırıyordum.
Tolga içeri elinde pusetle girdi, masaya oturmadan önce bir sandalyeye Cengiz'i pusetiyle koyup, sonra yanındaki sandalyeye geçti. Doğradığım ekmeklerin olduğu sepeti ona uzatırken görüntüsüne gülümsedim.
Cengiz'e sarma uzatıp,
"Yiycen mi?" "Hah! Büyü de öyle gel koçum! Şimdilik sütle idare etmen gerekiyor.." Diye sataştı evladıma.
Karşısındaki yerime oturup Cengiz'e döndüm,
"Oğlum takma babayı! Ben sana içli köfteler, kuru dolmalar, hatta testi kebapları  yaparım! Sen bir büyü de!"
Tolga göz devirdi.
"Bu vaatlere inanma sakın. İyi yaptığı şeyler var tabi.. Hazır çorba gibi."
Deyip bir kahkaha attı,
Cengiz'e döndüm,
"Kuzucuğum, babana de ki çorbadaki tavuğu yolma kısmı hariç her bir şeyi kendi yaptı annen!"
Cengiz boncuk gözleriyle şapşal şapşal bakıyordu bize. Sonunda dayanamayıp bir kahkaha attım.
"Arada kaldı evladım!"

------------
Son bulaşıkları da makineye dizip kapağını kapatırken Tolga da ada tezgaha yaslanmış, pusetteki Cengiz'i de ada tezgahın üstüne koymuş, baba oğul beni kesiyorlardı.
İşimin bittiğini anlayınca bileğimden tutup kendine çekti, kolların belime sardı, kulağıma eğildi,
"Ellerine sağlık." Oralarda bir yere bir öpücük bırakıp tekrar göz göze gelmemizi sağladı, dudakları dudaklarıma yaklaşırken bir anda durdu, bir elini belimden ayırmadan tek eliyle Cengiz'in pusetini arkasına döndürdü, tekrar bana döndü,
"Nerede kalmıştık.." Dedi sırıtarak yüzüme yaklaşırken..
Dudakları tam dudaklarıma değeceği sırada başımı çevirip yanağımı öpmesini sağladım, sorusunu cevapladım,
"Hazır çorbada kalmıştık, sevgilim."

------------

Gece uyurken sıcak basmıştı, bir anda uyandım. Kışın ortasında ne bu sıcak, diye düşünmeden edemedim. Üstümde saten bir gecelik varken üstelik..
Ellerimi belime sarılmış kollara götürdüm, aralarından sıyrılmak için. Ama kollarına değdiğim an yerimden sıçradım.
Tolga'nın ateşi vardı.
Hızla yerimden doğrulup dudaklarımı alnına bastırdım, bu sırada Tolga da uyanmıştı,
"Pişman mı oldun akşam yaptığına?" Dedi alayı bir ifadeyle.
Bir elimle ağzını kapayıp öteki elimi yanaklarında, boynunda gezdirdim.
"Tolga.. Nasıl hissediyorsun sevgilim?"
"Uykulu ve yorgun.Üstümden tır geçmiş gibi."
Sinirle doğrulup koşarak mutfağa indim, kilere girip bir leğen ve bolca bez aldım, mutfaktan sirke de alıp yukarı çıktım, ebeveyn banyosunda leğene su doldurup sirkeyi bolca döktüm, başucuna oturdum, sirkeli bezleri alnına, göğsüne, karnına bırakmaya başladım.
Aynı anda söyleniyordum,
"Sana Uludağ'da dikkatli davranmanı söylemiştim.."
"Yok bir şeyim benim. Yat uyu Helin!"
"Susmazsan sana sirke içiririm!"
Tolganın üstünden yorganı çektim, benim tarafıma attım.
"Helin napıyosun yat uyuyalım.." Deyip elini yorgana götürdü, izin vermedim.
Tişörtle yattığını yeni farkediyordum. Hasta olduğunu anlamam gerekirdi, o tişörtle uyumazdı ki..
Uzanıp tişörtünü çekiştirdim, tabi öküz gibi olduğu için gücüm yetmedi,
"Tolga, iki dakika dik durur musun.."
Tolga direniyordu.
"Kızım üşüyorum ben! Kışın ortasındayız! Neyin fantezisini yaşıyorsun!"
"Göstericem ben sana fanteziyi şimdi.." Diyerek üstüne çıkıp tişörtünü iyice çekiştirdim, kollarını havaya kaldırıp içindem çıkarttım, en son da başından çıkarıp odanın bir köşesine fırlattım.
Eli yorgana gidince hemen tuttum elini.
"Olmaz Tolga! Sabaha kadar ateşin düşmezse yemin ediyorum doktora götürürüm seni!"
Göz devirdi.
"Helin tüm uykumun içine sıçtın."
Tiz bir kahkaha attım.
"Hasta olmasan şu olduğumuz pozisyonda olmak için bir yıllık uykunu feda ederdin!"
Sırıttı.
"Aksini iddia etmiyorum."
"Sapık." Deyip üstünden kalktım, üstündeki bezleri değiştirdim. Bezleri vücuduna koyunca içi çekiliyordu, o kadar soğuktu ki su, kıyamam...
"Helin şu pis kokulu soğuk şeyleri üstüme koyma, geç yat yanıma! Delirtme insanı!"
"Senin atarın şuan bende geçmiyor sevgilim! Sirke oranını arttırmamı istemiyorsan sus! Fransız malı nevresimlerimi kirletmeye ben de çok meraklı değilim! Ama yanımda kalorifer peteği gibi yanan bir kocacık var."
"Kocacık ne be?"
"Hasta koca. Cık acıma ifadesi."
"Hmm.."
"Aman! Konuştuğum şeye bak! Ver başındakini! Değiştircem."
Başındaki bezi alıp uzattı, yeni bir bez koydum başına.
"Ama ben dedim Tolga, montunun yakasını tam kapamadın, gece zaten yarı çıplak uyudun.."
Sırıttı.
"Sen giyinik uyudun sanki.."
"Pis sapık! Konumuz bu değil!"
"Konumuz bu."
"Sus! Belliydi zaten hasta olacağın senin. Shrek gibi yemyeşil olmuştun. Nasıl anlamadıysam.."
"Shrek? Bu durumda sen de Fiona mı oluyorsun?"
"En azından bir prenses. Neden olmasın?"
Sırıttı, bir anda ciddileşti, üstündeki bezleri yere atıp ayaklandı;
"Ne yapıyorsun?!" Diye cırladım,
"Helin dur bi." Deyip hızla içeri geçti. Yürüyüşünden bile hasta olduğu belliydi. Sonra bir anda kafama dank etti, bu herif nereye gidiyordu?
Hemen odadan çıktım, tahmin ettiğim gibi Cengiz'in odasındaydı, elini Cengiz'in yanağına koyuyordu.
"Helin, ben anlayamıyorum sıcak olduğum için, bir baksana."
Cengiz'in beşiğine gidip korkarak bir elimi yanağına koydum, her zamanki sıcaklığındaydı.
"Dur, ateş ölçer çekmecedeydi."
Çekmeceleri karıştırıp ateş ölçeri buldum, Cengiz'in kulağına koyup birkaç saniye bekledim, makine ötünce baktım,
"37 derece. Normal değil mi?"
Derin bir nefes aldı,
"Evet, normal. Tüm gün onunla oynadım, benden kapıp hasta oldu diye aklım çıktı.."
Bir kolumu beline sardım, Cengiz'e bakıyorduk ikimiz de..
"O iyi olduğuna göre, sıra babada.." Dedim, kolundan çekiştirerek onu odaya getirdim tekrar. Bu sefer ateş ölçer de yanımdaydı.
Tolga'nın ateşi 39.5 dereceydi.
"Tolga, doktora gidelim, böyle olmayacak.."
"Saat kaç?"
"7'ye geliyor."
"Bir saat sonra hizmetliler gelecek, onlar gelsin öyle gideriz. Hastane mikroplu ortam, Cengiz'i sokamayız oraya."
Başımla onayladım.
O yatağa uzanmış, ben ise yanında yere oturmuştum. Başımı yatağın kenarına koyup onu izlemeye başladım..

-------------

Tam 8'de hizmetlilerin geldiğini duydum, ben de tam üstümü değişiyordum bu sırada.
Siyah taytımın üstüne geçirdiğim dar uzun kollu siyah tişörtün üstüne gri kaşe diz hizasındaki kabanımı giydim, ayağıma siyah binici çizmelerini geçirdim. Boynuma gri Kors yün fularımı doladım, saçlarımı tepede topladım. Dolaptan gri Mc Cartney imi alıp içine gerekli malzemeleri koydum, Tolga'nın katına çıktım.
Siyah bilekten lastikli eşofman altını, siyah bir tişörtünü, bordo eşofman üstünü ve siyah Barbour montunu çıkardım, aksesuarların olduğu bölümden Burberry bir atkı çıkardım.
Tolga bu sırada içeri girdi. O içeri girerken, ben Cengiz uyanmış mı diye bakmak için odadan çıktım.
Şükürler olsun ki uyanmamıştı..
Tekrar kendi odamıza girince Tolga'nın telefonunu ve cüzdanını aldım, giyinme odasına girip montunun iç cebine koydum.
Bu sırada eşofman üstünü geçiriyordu.
Montunu giymesine o istemese de yardım edip önünü kapattım, atkısını başına doladım. Dolaptan siyah Cat'lerini çıkarıp ona uzattım, onları da ayağına geçirdi. Son olarak eşofman üstünün kapüşonunu kafasına geçirip aşağıya indik.
Hizmetlilerden birini biz gelene kadar Cengiz'in başında beklemesi için onun odasına gönderdim, evden çıktık. Arabayı Tolga'ya kullandırtmadım. Kazadan sonra araba kullanmak ne kadar zor olsa da, şuan konumuz Tolga'ydı. Siyah Panamera'yı hastanenin girişine yakın bir yere park edip arabadan çıktım, hastanenin girişinde büyük bir kalabalık vardı, bir gazeteciler ordusu gibi. Girişte güvenlikçilerin yardımıyla hızla içeri girdik, Tolga'ya lobide beklemesini söyleyip danışmaya gittim.
"Doktor Turan Bey'e Tolga Bey'in geldiğini söyler misiniz?"
"Turan Bey şuan ameliyatta efendim, bir milletvekili kalp krizi geçirmiş, doktorlarımızın çoğu onun başında. Tolga Bey'i acile indirin isterseniz, ben de acildeki nöbetçi doktorumuza telefon edeyim."
"Tamamdır."
Sosyete camiasında tanınmanın farkı buydu sanırım. Bizim camianın tamamı sadece bu hastaneyi kullanırdı ve çalışanlar -eğer işe yeni girmedilerse- bizi tanırlardı.

Tolga'yla asansöre binip alt kata, acile bindik. Bu arada Turan Bey kim diyecek olursanız, başhekim. Babamın iyi arkadaşı. Benim kaza geçirdiğim dönemde Tolga ile de çok samimi olmuşlardı. Abi kardeş gibilerdi.
Alt kata inince doktorlardan biri başımızda bitti, onlar Tolga'yla ilgilenirken ben de Ayten'i aradım.
"Helin'ciğim? Nasılsın? Cengiz nasıl?"
"İyiyim hayatım. Şimdi bir şey soracağım, dün Tolga tüm gün Cengiz'le oynadı ve şuan Tolga 39.5 derece ateşle acilde yatıyor. Cengiz'in ateşi 37 derece, yine de bir önlem almam, bir şeyler içirmem gerekir mi?"
"Hayır güzelim. Çocuk zaten doğduğunda çok ilaç aldı, daha fazlasını almasın. Ateşi yükselirse ara beni, ben gelir muayene ederim. Hastaneye sokmayın onu. İki üç saatte bir ateşini ölç, olur mu?"
"Tamamdır, hastanede misin?"
"Yoldayım şuan, gelince yanınıza uğrarım."
"Tamam canım."

------------

Tolga bir güzel serum yerken, bu sefer evi aradım.
"Helin Hanım?"
"Havva, Cengiz Han ne durumda?"
"Uyuyor efendim."
"Benim odamda komodinin üstünde ateş ölçer var, ateşini ölçüp beni bilgilendirir misin?"
"Tabiki efendim."

Tolga'nın uzandığı yatağın yanına oturup elimi yanağına koydum,
"Bizle ilgilenmekten bitkin düştün sonunda.." Dedim üzgün bir ifadeyle.
Gülümsedi. Elini yanağındaki elimin üstüne koyup elimin içine bir öpücük bıraktı,
"Sizle ilgilenmekten hiç bir zaman şikayetçi olmadım Helin.."

Continue Reading

You'll Also Like

21.9K 936 21
---Tamamlanmıştır✓ ============================ "Bir kurşun, sadece bir kurşun bir Masal'ı bitirebilir mi? Bir canlının hayatını, bir ailenin Masal'ı...
Hırsız By Zeliha Eren

Historical Fiction

996K 7.5K 3
1800'lerin İngiltere'sinde asi, güçlü ama kalacak yeri olmayan bir kızın, İngiltere'nin en çapkın, en sevilen ve en tasasız Marki'si ile karşılaşması...
8.1M 46.1K 16
TÜM BÖLÜMLERİYLE SİZLERLE TAMAMLANDI
141K 7.9K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...