DOĞUM LEKESİ -2- ANAHTAR AİLE...

By Tursuu

286K 18K 1.4K

Doğum lekesi adlı hikayenin ikinci kitabıdır. Uzun yıllar sonra tekrar bir araya gelen bir aile... Değişmiş d... More

Önsöz
Yeni yıla özel bölüm
Hayat
Anlamsız
Yalnız
Sorun
Tehdit
Misafir
Karışık
Aptal
Kararsız
Düşünmek
Güven
Plan
Kayıp
Ölü
Tehdit
Büyücü
Santos
İçgüdü
Orman
Yağmur
Başlangıç
İnanç
Bir
Kaybetmek
Kaybeden
Kraliçe
Final
Son
3.KİTAP

Muhafız

8.1K 556 10
By Tursuu

Ok bir kez daha hedefin tam ortasına yerleşirken sırıtmama engel olamıyordum. Haftalardır düzenli olarak çalışıyordum ve toparlanmıştım. Hatta gelişmeye başladığımı bile hissediyordum. Bu beni oldukça heyecanlandırırken oku yerinden çıkaran Adrian' la göz göze geldim. Ona göz kırpıp elimdeki yayı bırakırken hala gülümsüyordum.


 Az kaldı, hissedebiliyorum.


''Neşenin sebebini öğrenebilir miyim?''


Yanıma geldiğinde kendimi çimlerin üzerine bıraktım.


''Seni yendiğimden dolayı olabilir''


Yanıma oturduğunda o da gülümsüyordu.


''Sana taviz verdim. Yine yenilip üzülme diye''


Güldüm. Bunu birkaç kez yapmıştı. Fark ettiğimde onunla günlerce konuşmamıştım ve her şeyi burnundan getirmiştim. -Cidden bazı zamanlar çekilmez olabiliyorum.- Bir daha yapmaya cesaret edeceğini sanmıyordum. Yine de bu iddaa'larını engellemiyordu.


''Tabi canım bende bir orangutanım''


''Sonunda farkettin''


Diyerek suratını şekilden şekile soktuğunda gözlerimi devirdim.


''O zaman bir daha dövüşelim''


Dedim doğrularak. Birkaç saniye düşündükten sonra ayağa kalktı.


''Acıktım. Başka bir zaman meydan okumanı kabul edebilirim.''


''Kaçıyorsun''


Diyerek huyuna gitmeyi denedim. Genelde işe yarardı değil mi?


Ama onda yaramadı. Arkasını dönüp kovuğa yürürken dil uzattım. Beni burada yalnız bırakmıştı. Umursamayıp çimlere tekrar uzandım ve gözlerimi kapadım. Burası oldukça sessiz ve huzurluydu. Tabi Theodor ortaya çıkmadığı sürece.


Şom ağzım...


''Arya''


Başımda dikilen Theodor'u duymazlıktan gelip yatmaya devam ettim. Üzerimde hissettiğim karıncalanmadan yalnız olmadığını anlamıştım. Bir kez daha seslenince tek gözümü açıp ona ve yanındaki büyücüye baktım.


''Ne var?''


Diye sordum sinirli gibi yaparak.


Değildim.


''Sana bir şey göstermemiz lazım''


Nefesimi bıkkın bir şekilde üfleyip doğruldum ve gözlerimi ovaladım. Merakıma yenik düşmüştüm. Kalkıp onların peşinden yürürken bir yandan da esniyordum. Kovuğa girmeyip yön değiştirdiğimizde dikkatimi çekebilmişlerdi.


''Nereye gidiyoruz?''


Diye sordum arka taraflara ilerlerken. Buralara gelmek hiç aklıma gelmemişti. Aslına bakarsanız pek umurumda da değildi. Beni cevapsız bırakmaları üzerine sesimi çıkarmadan kovuğun arkasındaki küçük kulübeye peşlerinden girdim. Karşımda elleri ve ayakları bağlanmış bir halde oturan saray muhafızını gördüğümde şaşkınlıktan ağzımın açık kalmasına engel olamadım.


''Bu da ne?''


Diye sordum gözlerimi kırpıştırıp.


''İnsan''


Theodor'a öyle bir bakış attım ki ellerini kaldırıp geri çekildi. Tekrar muhafıza döndüm.


''Burada ne arıyor?''


Diye sordum büyücüye ithafen.


''Sarayla ilgili küçük bilgiler edinmek için getirttim.''


Dedi. Muhafız ağzındaki bezin ardından homurdanırken gülümsediğimi hissettim. Ağzından laf almak çok kolay olacaktı çünkü korkusunu hissedebiliyordum. Dilini her an çözebilecek bir korkusu vardı. O kadar çok korkuyordu ki burnundan damlayan ter damlası çarptı gözüme. Saçları birbirine karışmıştı. Gözlerinden geçenler çok şey bildiğini açıklıyordu.


Bu kolay ve kârlı bir işti.


''Biz onu konuştururken istediğin soruları sorabilirsin''


Dedi Theodor o küçük boyuyla. Bilmediği bir şey vardı. Bu muhafızı konuşturma şerefini ben üstlenmek istiyordum. Yanına yürüdüm muhafızın. Gözlerindeki küçümseme parıltısından beni tanımadığını anlamıştım. Bu işime gelirdi. Parmağımı şakağından boynuna doğru indirdim. Derek'in bana gösterdiği hassas noktaya ulaştığımda orayı sıkarak kafasını yana eğmesini sağladım. Ağzından dökülen inleme odadakilerin kulaklarında yankılanırken konuştum.


''Onu ben konuşturmak istiyorum''


Sessizlik odada fır dönerken adamın boynunu bıraktım. Morarmıştı. Arkamı dönüp onay için Derek'e baktığımda ne yaptığımı yeni idrak ediyordum. Karşımda Derek yoktu. Onun yerine bana kaşlarını çatmış bir şekilde bakan Büyücü Kletos vardı. Yutkundum. Adamdan hızlı adımlarla uzaklaşırken titremeye başladığımı hissediyordum. Gözlerim buğulanırken kapıya yöneldim. Buradan çıkmam lazımdı. Anılar bir bir aklıma hücum ederken midemin bulanmasına engel olamadım. Bahçede önüme çıkan bir ağaca tutundum ve gözlerimi kapadım. Sırtımdan akan soğuk terler iz olarak tenimde his bırakıyorlardı.


''İyi misin?''


Başımı iki yana salladım. Büyücünün elini sırtımda hissettiğimde nefesim kesildi. Küçük bir sızı bedenimi boydan boya etkilerken gözlerimi kapayıp bekledim. Sızı geçtiğinde mide bulantımda geçmişti. Kendimi yere bıraktım ve ağaca yaslandım. Büyücü yukarıdan beni izliyordu.


''Şok geçirdin''


Diyerek açıklama yaptığında başımı sallamakla yetindim. Bir süre sessizce durduktan sonra tekrar konuştu.


''İstersen bu işi sonraya erteleyebiliriz''


Dayanıp dayanamayacağımı ölçmek için anılarımı hatırlattım kendime. Yüzüm buruşurken kaldıramayacağımı anlamıştım.


''Erteleyelim''


Derken sesim oldukça güçsüz çıkıyordu. Bundan nefret ettim. Büyücü ses çıkarmadan yanımdan ayrılırken başımı ağaca yasladım. Gökyüzünü görmek istesem de sık ağaçlar buna engel oluyordu. Yanıma birinin oturduğunu fark ettiğimde başımı o yöne çevirdim. Theodor kollarını birbirine dolamış oturuyordu.


''Ne oldu?''


Diye sordum asık suratına bakarken.


''Neden o muhafızı şimdi konuşturmuyoruz? ''


''Bakıyorum da çok heveslisin''


''Evet.''


Diyerek kısa kesti. Ona açıklama yapmayacaktım. Bir süre öylece oturduktan sonra tekrar konuşmaya başladı.


''Bana kılıç kullanmayı öğretir misin?''


Kaşlarımı çattım.


''Bilmiyor musun?''


''Babam o işe uygun olmadığımı söyledi''


Şimdi meraklanmıştım işte. Gözlerimi kırpıştırıp ona doğru döndürdüm vücudumu.


''Nedenmiş o?''


Kolunu açıp bana uzattı. Seviyesi yoktu. Gözlerim gözleriyle buluştuğunda ne demem gerektiğini bilmiyordum.


''Hiç denedin mi?''


Başını iki yana salladı.


''Hiç izin vermediler ki''


''Anladım''


Dedim saçlarımı karıştırırken. Seviyesi olmayan bir insan kılıç kullanabilir miydi?


Kullanmaması için bir sebep yoktu.


''Bunu düşüneceğim''


derken bir yandan da ayaklandım. Gözlerinin ışıltısını buradan görebiliyordum.


''Gerçekten mi?''


Diyerek ayaklanmak için hareketlendi. Yalpalayarak ayağa kalktığında heyecanı benim vücuduma da işlemişti. Gülümsedim.


''Evet''


''Sen birtanesin''


Diyerek bana sarılınca ne yapacağımı bilemedim. Elimle sırtını sıvazlarken bırakmasını bekliyordum. Sonunda geri çekildiğinde derin bir nefes verdim.


''Gitmem gerek''


''Görüşürüz''


Dedi el sallarken. Kovuğa girmek için hızlı adımlarla ilerledim. Onun seviyesi olmamasına inanamıyordum. Birde onunla bu kadar yakın olmamıza inanamıyordum. İç çekip Elanor'u bulabileceğim tek yere odasına yöneldim. İçeri girdiğimde onu yine merakla okuduğu bir kitabın sayfalarının arasında kaybolmuş halde buldum. Tam ağzımı açıp konuşacağım sırada parmağını kaldırıp dudaklarına götürdü.


''Şşş''


Gözlerimi devirip yanına ilerledim ve oturdum. Kitapta okuduğu sayfayı bitirince kapağını kapatıp kenara koydu.


''Nasıl gidiyor?''


Diye sordu gülümseyerek.


''Her zamanki gibi''


Dedim kitaptan gözlerimi çekip.


''Bence sende okumalısın bu kitabı. İçinde o kadar ilginç bilgiler var ki! İnanabiliyor musun...''


Onu susturdum.


''Bence kitapları bırakıp artık paslanmış olan vücudunu çalıştırmalısın''


Dudaklarını büzdü.


''Hiç sanmıyorum''


''Elanor''


Diye yakındım. Benimle birlikte çalışması için onu ikna etmeye çalışıyordum fakat her seferinde çabalarımın boşa olduğunu söyleyip kitabına gömülüyordu.


''Arya, anlamıyorsun. O çocuğun olduğu ortamda bulunmak istemiyorum.''


Aralarında geçen anlaşmazlığın daha nereye kadar devam edeceğini merak ediyordum.


''Birbirinizden sonsuza kadar kaçamazsınız''


''Hain olduğumu düşünen birine hiçbir şey yokmuş gibi davranmamı bekleme''


Adrian Elanor'u kütüphanede kitaplara gömülmüş halde bulduğunda ona bağırmış ve saray için bilgi topladığını onun bir hain olduğunu bağırıp çağırmıştı. Bu tutumu üzerine babamdan ağır bir ceza alsa da sonunda Elanor'un öyle biri olmadığını anlamıştı. Yani tahminen.


''Özür diledi ama''


''Hı hı'' 


Diyerek kitabına doğru davranınca yine beni kovacağını anladım.


''Pekala gidiyorum''


Diyerek ayaklandım ve kapıya yöneldim. Daha ben kapıyı açmadan kapı hızla açılıp içeriye sinirden kıpkırmızı olmuş bir Adrian girince olduğum yerde dondum. Öfkesi odayı öylesine sarmıştı ki sıcaklığını hissedebiliyordum.


Merhaba!

Umarım beğenmişsinizdir. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Hepinize teşekkürler.


Sizce Adrian'ın sinirinin sebebi ne? Tahminleri alalım.

Continue Reading

You'll Also Like

1.8M 95.5K 45
Zengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde...
1.5K 25 3
❝İhanet; elime aldığım kanlı bir mumdu. Ve ben, o mum alevinde kül olacaktım.❞ 🕯 . . .
184K 15.3K 41
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
281K 5.1K 33
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...