Yalnız

10.7K 717 61
                                    

Bir haftadır etrafta ruh gibi dolanıp iyileşmeyi bekliyordum.Babam ve Adrian beni yakından izliyor fakat özgürlüğümü kısıtlamıyorlardı.Ve üzerime gelmeyip beni rahat bıraktıkları için onlara minnettardım.Elimi duvar'a asılmış kılıçların üzerinde gezdirdim.Bu metalden yapılma silahlara dokunmayı özlemiştim.Ne zaman onlara kavuşabileceğimi merak ediyordum.

"Arya"

Başımı çevirip bana seslenen hizmetliye odakladım bakışlarını.Başını öne eğip benim iznimi beklemeye başlayınca bıkkınca cevapladım.

"Evet?"

"Sizi yemeğe bekliyorlar"

"Tamam"

Diye mırıldanıp kılıçlara son bir bakış attım.Odadan çıkıp hizmetliyi takip ettim.Merdivenlerden yukarı çıkarken nefes nefese kalınca sinirle dudaklarımı yaladım.Bu kadar çabuk yorulmazdım ben.Eski gücüme kavuşup kavuşamayacağım merak konusuydu.İçimi bir titreme sararken gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım.Gözlerimi açtığımda duvardan destek alarak merdivenleri tırmandım.

Hizmetli kapıyı açıp geçmemi beklerken hüzünle girdim içeri.Aciz ve çaresizdim.Kanatsız bir kuş gibiydim.Ne uçabiliyor ne de karnımı doyurabiliyordum.Av olmak için bekliyordum sanki.Çırpınıyordum.

"Merhaba tatlım"

Babama bakıp sandalyeme yöneldim.Konuşmak istemiyordum işte.Neden bu kadar uğraşıyorlardı ki?Sandalyeye oturup hizmetlinin önüme yemeğimi bırakmasını bekledim.Boğazımdan geçmiyordu lokmalar fakat yemek zorundaydım.Ayaz'ın yaşadığına dair olan umudum içimde barındığı sürece yaşamak için her şeye katlanmaya kararlıydım.Eğer yaşıyorsa onu bulmaya yemin etmiştim.Ona ulaşacaktım ve kaldığımız yerden devam edecektik yaşamaya.Veya birlikte ölümü tadacaktık.Her türlü onunla olacaktım.Başka yolu yoktu.

Çorbanın enfes kokusu burnumdan içeri dolarken kendimden geçtim.Duyularım yeni yeni yerlerine oturuyorlardı.Sanki ilk defa böylesine mükemmel bir kokuyu duyuyordum.Garipti fakat yeniden doğmuş gibi hissediyordum.Bu olağandı değil mi?Duvarlarımı yıkmaya karar verip ağzımı açtım.Nedenini bilmiyordum.Sadece içimden gelmişti.

"Afiyet olsun"

Babamın elindeki çatal düşüp tabağa çarparken çıkardığı tınkırtı odayı kaplayan sessizlikte yankılandı.Bense hiçbir şey olmamış gibi başladım yemeğime.Üzerimdeki bakışlar tenimi gıdıklasa bile kaldırmadım kafamı.Abartmaya lüzum yoktu.

"Sana da afiyet olsun"

Derken sesinin titremesi üzerine kaldırdım kafamı.Gözleri gözlerimle buluştuğunda kızarmış gözler ruhuma dokundu.Zar zorda olsa kafese tıkmayı başardığım o duygu tekrar ortaya çıktı ve bedenimi ele geçirdi.Bu seferki farklıydı.Bu seferki yılların izini taşıyordu.O benim babamdı.Belki de hayatımızda ilk defa karşılaşmıştık.Hayır,belkide değil.Kesinlikle ilk defa karşılaşmıştık ve bu gerçek içimi titretti.Bana sarıldığında verdiği güveni hissetmeyi istedim tekrar.Ama yapamadım.Sarılamadım ona.Söz geçiremedim yabancılık çeken bedenime.Alışık değildi ki o böyle şeylere.Güveni ilk defa Ayaz'ın kollarında tatmıştı ve bu ister istemez garip geliyordu ona.İstemiyordu başkasını ve kollarının arasındaki sıcaklığı.O Ayaz'ı istiyordu çaresizce,başkasını değil.

Kafamı sallayıp boğazıma oturan o yumruyu yuttum.Göz yaşlarım surlara dayanmıştı.Gittikçe güçlenirlerken dayanmakta zorlanıyordu duvarlar,her an yıkılmak üzereydiler.Kolonlar teker teker çökerken karanlığa ,direniş son buldu.İlk göz yaşı özgürlüğü ilan ederek aşağı doğu bir yol belirledi.Diğerleride özgürlük naralarıyla takip ettiler onu.Tabi hıçkırıklarımdı bunlar.Uyandığımdan beri bambaşka bir sebepten dolayı hissettiğim acının haykırışlarıydılar.Beni asıl afallatan ise bu duygunun yine acı olmasıydı.Hayatımın acılara bezeli olduğunu anladım bir kez daha.Acı her an yanımdaydı,asla unutmamamı sağlıyordu.Yalnız bırakmıyordu bir an bile.

DOĞUM LEKESİ -2- ANAHTAR AİLESİOù les histoires vivent. Découvrez maintenant