Bir

6.3K 456 35
                                    

İki gündür kimsenin uğramadığı koridorlardan yankılanan seslerle kendime geldim. 'Güm' sesi duvarları titretecek kadar şiddetliydi. Gözlerim karşımdaki kıza ardından da heyecanla ayaklanıp koridorun sonunu görmeye çalışan Prens Endre ve Santos'a kaydı. Prens Endre kirlenmiş kıyafetine elini sürüp bana dönerken merakla bakıyordum.

"Geldiler"

Dedi sesindeki umutla. Oysaki ben ümidimi Ayaz'ın halini gördükten sonra yitirmiştim. Umurumda değildi. Buradan çıktığımızda değişecek birşey yoktu. Yine aynı rütin hayata dönecektik. Ne rütin ama!

Bu yüzden başımı duvara dayayıp gözlerimi kapamaya devam ettim. Sesler iyice karmaşık bir hâl alırken ne olduğunu öğrenmek dahi istemiyordum. Bağırışma sesleri rahatsız edici bir hale geldiğinde kulaklarımı kapamayı denedim fakat işe yaramadı. Durumu kabullenip ayağa kalkarken merdivenlerdeki hareketlilik dikkatimi çekti. Elindeki anahtarı sallayarak ve arkasını kolaçan ederek gelen 15 yaşlarındaki çocuğu gördüğümde ona acıdım. Bu savaşa dahil olmak yerine yaşıtlarına hoşlandığı kızı gösterirken arkadaşlarının ona ibnelik yapması daha mantıklıydı. Fakat o burada bizi kurtarmak uğruna canını tehlikeye atıyor ve kendi boyu kadar kılıcı taşımak zorunda kalıyordu. İlk önce benim kilidime yönelip anahtarları denerken göğsünden göğsüme atlayan heyecanının esiri oldum. Titreyen ellerine baktım. Onu rahatlatmak hem benim hem de onun yararınaydı. Sonunda anahtarı bulduğunda kilidi çevirdi. Çevirmesiyle birlikte koridorda yankılanan başka ayak sesleri dikkatimi çekti. Ayaz görüş alanıma girdiğinde çocuğun yere atmış olduğu kılıcı kaptım. Karşımda dikilen Ayaz'a baktım. Kılıcını bana savurduğunda karşılık verdim. Hamlesini savuşturup bir adım geriledim.

"Buradan çıkamayacaksınız."

Net sesi hiçbir duygu izine bulanmadan kulaklarımıza ulaştı. Prens Endre'nin kilidi tok bir sesle açıldığında gözlerim bir an ona kaydı. Yanımda yerini alırken Ayaz gözlerini ona sabitledi. Fırsattan istifade ona saldırdığımda bir an bocalasa da bana karşılık vermeyi başardı. Kılıçlar birbirine çarparken güçlendiğini hissedebiliyordum. İkimizde tıkandığımız da katladığı gömleğinden açıkta kalan seviyesi yutkunmama neden oldu. Geri çekilip suratına bakarken acımasızlığın had safhada olduğu gerçekti.Sırtım Prens Endre'ye değdiğinde fısıldadım.

"Seviyesi, nasıl olur?"

Kendi sesimi ben bile zor duymuştum. Kulağıma değen nefesinden eğildiğini anladım.

"Seviyeler bir insanın değerini gösterir demiştim. Şu an kaybedeceği bir şey olmayan biri o. Bu da aklın hayalin almayacağını her şeyi gözünü kırpmadan yapabileceğini gösteriyor."

Ayaz saldırırken Endre'den uzaklaşıp ona karşılık verdim. Bu sefer duraksamama izin vermeden baskı uyguluyordu. Santos'un kilit sesi geldiğinde çocuk yoldaşımın kapısına geldi. Gelmesiyle birlikte benden ayrılıp tek hamlede çocuğun boynunu kesen Ayaz'la birlikte çığlık attım. Çocuğun kanlar içindeki bedeni ayaklarımın altına serilirken eliyle kılıcındaki kanı silip bana daha güçlü bir şekilde saldıran Ayaz'a karşılık verdim. Yaşadığım şokla beraber salgılanan adrenalin tüm vücuduma yayılmıştı.

"Nasıl yaparsın?"

Gözlerinden geçen kıvılcımla gülümsedi.

"Böyle"

Derken kapıyı çocuğun kaldığı yerden açmaya çalışan Santos'a yöneldi. Ani bir hareketle kılıcımı savurdum. Yüzüne değen kılıçla birlikte ilerleyemeden geri çekildi. Kaşından çenesine kadar bir yarık açmıştım. Çenesinden damlayan kanları elinin tersiyle sildikten sonra hırsla üzerime geldi. Duraksamasından yararlanan Prens Endre Ayaz'ın boynuna bir iğne batırdığında gözlerindeki parlaklık aniden soldu. Elindeki kılıç yere tıngırdayarak düştü. Ayaz birkaç sallantıdan sonra bilincini kaybetti. Bense kesilen nefesimle birlikte olanları kavramaya çalışıyordum. Prens Endre kolumdan tuttuğu gibi beni çekerken durdum.

DOĞUM LEKESİ -2- ANAHTAR AİLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin