İKRA

By ikrakaran

2.9M 135K 17.5K

On üçüncü bölüme kadar düzenlenmiştir. Diğer bölümler yavaş yavaş düzenlenip tekrar yayınlanacaktır. More

Tanıtım
1. Bölüm "Başlangıç"
2. Bölüm "İstanbul'un ayyaşı"
3. Bölüm "Üniversitede ilk gün"
4. Bölüm "Piknik"
5. Bölüm "Senden mi?"
6. Bölüm "Sarhoş Kaan"
7. Bölüm "Kızıl hoca"
8. Bölüm "Cambaz"
9.Bölüm "Düğümler"
10. Bölüm"Küçük Bir Sıyrık"
11. Bölüm "Doğum günü"
12. Bölüm "Kumdan Kale"
13. Bölüm "Belki de"
14. Bölüm " İkra'nın hayatına hoşgeldin"
15. Bölüm "Araba"
16. Bölüm " Aşığım "
17. Bölüm " Bembeyaz aşka dair söz"
18.Bölüm "Akif "
19. Bölüm "İmam nikahı"
20. Bölüm "Kaan'ın ilk sevgilisi"
21. Bölüm"Kokteyl "
22.Bölüm " Aşk kazandığı müddetçe "
23. Bölüm "Şerefsiz"
24.Bölüm "Birkaç kare fotoğraf"
Kötü duyuru
25. Bölüm "Teslim"
26.Bölüm "Kaybedilen doğrular"
27.Bölüm "Tutarsız"
İkra'nın instagram sayfası
28.Bölüm "Korku"
29.Bölüm" Başbaşa"
30. Bölüm " Sensizlikten "
Whatsapp Grubu Olmalı mı?
31.Bölüm"Zoru sevmek kolay derler"
HİKAYEYE TATİL GELDİ.
100K OLDUK BEEE ;)
32.Bölüm "Formalite"
33.Bölüm "Koçum"
34.Bölüm "Kelebeklerin Kanat Sesi"
35.Bölüm "Aşık Bir Adam"
36.Bölüm "Ağlayacaksan mutluluktan olsun"
37.Bölüm "Sevgi yetmiyor"
38.Bölüm "Vardaroğlu Şovları"
39.Bölüm "Alp'in sevgilisi varmış"
41.Bölüm "Düğün"
42.Bölüm "Sorgu Sual"
43.Bölüm "Ayırıyorlar bizi"
44.Bölüm "İkra Hanım"
45.Bölüm "Patron"
46.Bölüm "Görüş Günü"
47.Bölüm "Kes sesini!"
48.Bölüm "Teslimat"
49.Bölüm "Ayrıl da gel"
50.Bölüm "Asistan kızlar"
51.Bölüm "Kötüler Toplantısı"
52.Bölüm "Bahar hiç gelmeyecek"
53.Bölüm "Zor denklemler"
54.Bölüm "Dibe Vurun"
55. Bölümden -Kesit-
55.Bölüm "Silahsız"
Sezon Finali - 56.Bölüm "Sürpriz"
Bir Milyon Olan İkra Ailesine
Duyuru
2.Sezon - 57.Bölüm "Can Kırıkları"
58. Bölüm "Aşk"
59.Bölüm "Beyaz Hep En Güzel Renkti"
60.Bölüm "Acıyı Sevmek"
61. Bölüm "Nereden Biliyorsun"
62. Bölümden -Kesit-
62.Bölüm "Konuş Benimle"
Pek Önemli Duyuru
Final - 63. Bölüm "Susmak Kolay"

40.Bölüm "Ben sana kurban olurum hatun"

34.6K 1.6K 204
By ikrakaran

Merhaba! Bayramınız sevdiklerinizle geçmiştir inşallah. Yeni bölüm için atılan yorumlara dayanamayıp bölümü atıyorum.

Ama söylemek istediğim çok önemli bir şey var :

İKRA'NIN DAHA ÇOK YOLU VAR. KİTAP BİTMİYOR.

Anlayacağınız daha bir bu kadar daha yol var önümüzde. İkinci kitap değil de buradan devam etmeyi düşünüyorum.

Ve bu bölüm KbraKayaolu'na ithaftır.
Kendisi çok tatlıdır.

Ha, bu arada Sümeyye'ye de o uzun sitem ve sinir dolu yorumu için teşekkür ederim. :)

Hikayemizin de kırkı çıkmış oldu bu arada. Hayırlı ugurlu olsun inşallah.

İKRA'DAN

Sandalyede oturmuş, etrafımda dönen kadınları izliyordum. Hepsinin avuç içlerine Deniz'in özel olarak yaptırdığı mumlar, ağızlarında yüksek yüksek tepeler türküsü.

"Annesinin bir tanesini hor görmesinler."

Bu türküye ağlamam gerekirken ben gülüyordum. Beni Kaan'ın hor gördüğünü düşünüyordum da, düşünülecek gibi değildi. Kaan, bana her zaman sevgisini gösteren üzerime titreyen biriydi.

Ağlamak için kendime bir bahane bulamadığımda türkü de bitmişti zaten. Bu türküyü üçüncü söyleyişleriydi ve artık ağlamadığım için bana kızmaya başlamışlardı. Deniz'in annesi ve kız kardeşi bile bana ağla artık der gibi bakıyorlardı.

Esra, kırmızı tülü beşinci kez kaldırıp beşinci kezde de ağlamadığımı gördü.

Bıkkınlıkla yüzüme bakıp "E bu hala ağlamamış" dediğinde annem de geldi.

"Kız, ağlasana azıcık. Normalde ağlar durursun, şimdi de ağlamamak için direniyorsun."

Evet fazla ağlıyor olabilirdim ama bu fazla üzüldüğüm içindi. Şimdi üzülecek bir şey yoktu ki. Evlenmiştim ve şimdi de kına gecemi yapıyorduk.

"Anne, ağlayasım yok" deyip omuz silktiğimde Şeyma tülü tamamen arkaya atıp yüzümü iyice ortaya çıkardı.

"Bırakın şunu ya. En gerekli yerde ağlamıyor. Yaksın kınasını bırakın da."

Fatma anne "Eh madem" dediğinde Kaan'ın halası Derya hanım homurdandı.

"Bulmuş Kaan gibisini, ağlamaz tabi"

Annem Derya hanıma omzunun üstünden bakıp muhattap olmaya gerek duymadığında Şeyda hala kız kardeşini dürttü.

"Bari bugün sus."

Derya hanım gidip koltuğa oturduğunda teyzemin kızı Hilal ablam kına tepsisini önüme getirdi. Kınayı damadın yengesi yakardı ama Kaan'ın yengesi olmadığı için Şeyda hala kına tepsisinden eline kına aldı.
Avucumu açmış ve Şeyda hala kınayı elime sürmüştü ki halam "İkra, açmasana elini" deyip beni uyardı.

Ellerimi sımsıkı kapattığımda Şeyda hala gülüp cebinden iki küçük altın çıkardı. Halamdan izin alıp avuçlarımı açtığımda Şeyda hala da altınları avuçlarıma yerleştirdi.

Kına yakıldığında yine Deniz'in özenle listelediği müzikler açıldı. Herkes ama herkes ayağa kalkmış oynuyorken bir Derya hanım olduğu yerde telefonuyla ilgileniyordu. Kaan'ın iki sosyetik teyzesi bile ayağa kalkmış becerebildikleri kadar kıvırıyorlardı.

Bu mutlu günümde pürüzleri görmezden gelip eğlenmeye başladığımda aklımın bir köşesinde Kaan'ların ne yapıyor oldukları sorusu vardı. Biz burada kız kıza eğlenirken onlar da erkek erkeğe eğleniyor olsalar iyi olurdu. Ne kadar Kaan'ı tembihlemiş olsam da arkadaşlarının ne yapacağı belli olmazdı. Alp ve Eray'a da bu konuda güveniyor olsam da okuldan gelen arkadaşları pek akıllı tiplere benzemiyorlardı. Kaan'ı akşam üzeri coşkuyla almaya geldiklerinde içime kurt düşmüştü.

Kızların oynadıkları ve beni de ortalarına aldıkları halkayı yavaşça oynayarak terk edip ikram masasının başına geçtim. Aysel teyzeyle yaptığımız böreği afiyetle yerken eğlenen kalabalık arasından annemin ve Aysel teyzenin karşılıklı göbek attığını gördüm. Annem Fatma anneyi de kolundan tutup yanına çektiğinde gülerek eğlenmeye devam ettiler.

Gözüm bir ara tekrar Derya hanıma takılsa da Kaan'ı arama isteğimle salondan çıkıp mutfağa girdim.

Mutfakta masanın üzerinde titreyen telefonu görünce hemen gidip aramayı cevapladım.

"Alo?" deyip telefonu açtığımda arkadan gelen gümbür gümbür müzik sesiyle telefonu anında kulağımdan uzaklaştırdım.

"Hatun!"

Kaan'ın bağırışını duyduğumda telefonu kulağıma yaklaştırdım.

"Dışarı çıkayım bekle."

Müzik sesi bir süre sonra azaldığında Kaan'ın sesini rahatça duyabilmeye başlamıştım.

"Nasıl gidiyor kına gecesi?"

Değişen müzikle coşan kızların bağırışlarını duyduğumda gülerek "Nasıl gitsin işte herkes göbek atıyor içeride." dedim. "Siz ne yapıyorsunuz?"

"Ha biz mi?" dediğinde kaşlarım çatılmıştı.
"Evet, siz"

"Yani işte pasta yiyecektik"

Kaan lafı gevelediğinde bir halt yediklerini düşünmeye başlamıştım.

"Eee?"

Birkaç gülme sesinden sonra öksürerek ciddileşmeye çalıştı.
"İçinden dansöz çıkınca yiyemedik tabi."

Mutfağa giren Deniz, "Ne oluyor?" dediğinde bakışlarımı görmesiyle birlikte ellerini yukarı kaldırdı. "Gittim ben" deyip mutfaktan çıktığında Kaan'ın kahkaha seslerini duyuyordum.

Sessiz kalıp gülme krizinin bitmesini beklerken bindallımın uzun pileli kollarıyla sinirle oynuyordum.

"Hatun şakaydı" diyerek kahkasını bitiren Kaan'a ses vermemeye kararlıydım.
"Sadece erkekler var, ciddiyim" dediğinde de aramayı sonlandırıp masanın üzerine telefonu sertçe koydum.

Tekrar titremeye başlayan telefonumu umursamadan salona ilerledim. Deniz'in yanına ikram masasına gidip soğuk bir vişne suyunu kafama diktikten sonra Deniz'in bakışlarını farkedip "Ne?" diye sordum.

"Ne oldu İkra?"

Sadece biraz sinirlenmiştim.

"Sen biliyor musun Kaan'ların ne yaptıklarını?"

Başını iki yanına sallayan Deniz'e "Neyse" derken Şeyma ve Buket de yanımıza gelmişlerdi. Buket, kalabalık ortamları sevmediği için daralıyor arada dışarı çıkıp hava alıyordu. Bu sırada Şeyma da ona eşlik ediyordu. Zaten Şeyma'nın da morali Alp'in sevgilisinin olduğunu öğrendiğinden beri pek iyi değildi. Fakat şimdi Şeyma için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Ne ona bu konuda üzülme diyebiliyorduk ne de ümidini yitirme diyebiliyorduk. Sabah birkaç kere üzülme desek de neden üzülecekmişim ki diyen Şeyma kesin bir dille üzülmüyorum diyerek konuyu kapatmıştı. Ama hareketlerinden, sürekli dişlediği dudaklarından ve her boş bıraktığımızda kendi kendini yemesinden belliydi neler çektiği.

"Yarın kuaförler gelecek geç kalmak yok kızlar" diyen Deniz'in anne karnından organizatör doğduğunu düşünmeye başladım. Her şeyi saati saatine ayarlaması bugün olduğu gibi işimizi kolaylaştırıyordu, bu ortadaydı fakat her şeyin bu kadar harika gidiyor olması bana garip hissettiriyordu.

Genelde düğünlerde gelin telaşla bir yerlere yetişmeye çalışır, gelen insanları karşılamak için oradan oraya koşturur, kına gecesinde teyzeler tarafından hunharca oynatılırdı. Düğünler birer curcuna gibi gelirdi bana. Ama şimdiye kadarki her aşama tıkırında işlemişti.

"Geliriz Deniz, merak etme" diyerek cevap veren Buket kaş göz işaretiyle Deniz'e ve bana Şeyma'yı gösterdi. Şeyma'ya göz ucuyla baktığımda bir eli belinde masadaki küçük keklerden yiyor bir yandan dizini titretiyor arada da saçını sertçe arkaya atıyordu. Sinirli olduğu her halinden belliydi yani.

"Şeyma, sen sinirli misin biraz?" diye soran Deniz'in ne yaptığını anlamadığını biliyordum. Çünkü şu an Şeyma'ya sormaması gereken bir soruyu sormuştu ve Şeyma sinirli olmadığını inkar edip bunu da nereden çıkardın diye Deniz'e kızacaktı.

"Niye sinirli olayım be?" diyerek yemeği bıraktığında diğer elini de beline koyarak çatık kaşlarıyla Deniz'e baktı. "Neden böyle düşündün Deniz? Yoksa bir salak için üzüldüğümü mü düşünüyorsun sen de?"

Deniz, Şeyma'nın bakışlarından korkarak arkama geçtiğinde arkadaşımı korumak için harekete geçtim.

"Deniz öyle söylemek istemedi kankacım."

Şeyma'nın bakışları bana döndüğünde gülümsemeye çalışarak konuşmaya başladım. "Sadece yorulmuş olmalısın. Deniz de ne bilsin senin yorulunca ellerini beline koyduğunu?"

Şeyma ellerinin belinde olduğunu yeni anlamış olacak ki ellerini hemen indirdi ve saçlarını sağ omzuna atıp kaşlarını da düzeltti. "Hayır, sinirli değilim."

Buket, Şeyma'nın cümlesine gülerek "Tabi" dediğinde Deniz arkamdan Buket'i dürterek susturdu. Buket'e attığım kötü bakışlar sonrasında kızları da alıp oynayan insanların arasına karıştım.

Gece boyunca yorulana kadar eğlendikten sonra misafirler teker teker gitmeye başladı. Şehir dışından gelen akrabalarımız arabalarla otellere gönderildiğinde sadece kızlar ve annemler kalmıştı. Deniz'e de annesi ve kardeşiyle eve gitmesini söylesem de temizlik ekibiyle ilgilenmesi gerektiğini söyleyip kalmıştı.

Deniz'in hemen telefona sarılıp çağırdığı kadınlardan oluşan ekip yarım saat içinde etrafı hızla toplayıp gittiğinde oturup hep beraber yorgunluk kahvelerimizi içtik. Giydiğim bindallı ve ellerimdeki kınalar yüzünden kendimi rahatsız hissederken sessiz ortam annemin konuşmasıyla bozuldu.

"İkra, hadi üzerini değiştir de gidelim biz de"

Fatma teyze merakla anneme döndü. "Selma niye gelinimi götürüyorsun? "

Annem bana baktı, üzerime baktı daha sonra da Fatma teyzeye dönüp beni gösterdi. " Kına gecesi hiç gelin kocasıyla kalır mı Fatma Hanım?"

"Ne?" diyerek gülmeye başlayan Şeyma, "Helal Selma teyze!" diyerek anneme destek olan Buket ve "Abim, izin vermez ki." diyerek omuz silken görümcem Esra'yı Fatma anne susturdu.

"Selma, iki aydır evli bu çocuklar. Olanlar olmuştur, tövbe tövbe"

Annem ayağa kalkıp çantasını da koltuktan aldı.

"Olmaz Fatma hanım, gelin düğünden önce annesiyle uyur." deyip beni de oturduğum yerden kaldıran annemin ne yaptığını anlamamıştım. Aysel teyze gülerek olanları izliyorken Deniz geldi yardımıma.

"Ama Selma teyzecim, İkra'nın kuaförü, makyözü hepsi buraya gelecek."

Fatma teyze de Esra da Deniz'in yanına gelerek destek olmaya başladılar.

"Tabi Selma'cım, düğüne de buradan gidilecek."

"Selma teyze!" diyerek yüksek sesle söze giren Esra ne söyleyeceğini bulamayıp ağzında bir şeyler gevelemeye başladığında kapıdan gelen anahtar sesiyle herkes bakışlarını oraya çevirdi.

İçeri giren Kaan, arkasındaki Alp, Eray ve Murat'ın biz kadınların ne yaptıklarını anlamaya çalışan bakışlarıyla karşılaştık.
Gözlerim uzun bir süre Kaan'da dolandı sarhoş mu diye. Bize doğru gelmeye başladığında attığı emin adımlarla benden bir aferin aldığında Şeyma'nın çantasını da Buket'i de almasıyla bizimkilerin yanından geçmesi bir oldu.

Alp de bizim kızların peşinden çıktığında annem ve Fatma teyze de benim gidip gitmeyeceğim konusunda tartışmaya başlamışlardı. Bir yanda annemler, bir yanda evden hışımla çıkan kızlar ve arkasından giden Alp'le iyice olaylar karışmıştı.

"Anne!" diyerek annemlerin kendi aralarındaki küçük tartışmayı susturduğumda Kaan da yanımıza ulaşmıştı. Kapının orada dikilen Eray ve Murat ikilisi de evdeki curcunayı gördüğünden yavaşça dışarı kaçtıklarında Aysel teyze de odasına çıkmak için yerinden kalkmıştı.

Salonda annem, ben, Fatma teyze, Deniz, Esra ve Kaan kaldığımızda gözler benim üzerimdeydi. Annem hadi gidiyoruz cümlesini ağzında tutuyor, Fatma anne de İkra gitmeyecek cümlesini ha söyledi ha söyleyecekti.

"Ne oluyor burada?" diye olayı anlamaya çalışan kocama gülerek kendimce aferinimi verdikten sonra annemlere döndüm. Fatma anne ve anneme.

"Ben, bu gece burada kalmalıyım." dediğimde Deniz de "Kesinlikle" deyip yanıma geçti.

Annem çantasını koltuğa bıraktı, Deniz'in ve benim karşıma geçti.
"Hayır efendim, düğünden önce gelinle damadın aynı odada kaldığı nerede görülmüş?"

Kaan bu sırada olayı anlamış olacak ki müdahale etmek için atakta bulundu.
"Tabi ki de karım benim yanımda yatacak!"

Aile içi yaşadığımız ilk kavgada annemi yalnız bırakmak istemediğimden küçük bir u dönüşüyle annemin yanına gittim.

"Annecim, ben Kaan'la aynı odada kalmayayım da seninle birlikte yatalım bu evde." deyip masum masum bakmaya çalıştım.
Ama Kaan, ben annemi ikna ediyorken araya girip "Hayır hatun, yok öyle." dediğinde Fatma teyze de "Kadının yeri kocasının yanıdır" diyerek oğluna destek çıktı.

Uzun uğraşlar sonrasında Fatma teyze ve Esra şoförleriyle eve dönerken Deniz de evine gitmişti.

Kaan'ın kızgın halini görmezden gelerek mutfaktan telefonumu da alıp merdivenlerden çıkmaya başladım. Üst kata çıkıp yatak odama girdiğimde Kaan da odaya girmiş ve bana laf anlatmaya çalışıyordu.

"Hatun, neden annenle kalmayı kabul ediyorsun ki?" diyerek kendini koltuğa attığında giysi odasına girip pijamalarımı aldım. "Ne yapabilirim?" diyerek kapıdan çıkmaya yeltendiğimde koltuktan kalkıp açtığım kapıyı kapattı.

"Mesela annenin yanına gitme , uyumuştur zaten."

Göz devirmeden gözlerine bakmaya zorladım kendimi. Çünkü, gerçekten fazla abartıyordu. Sadece bir gece annemle kalacaktım. "Abartmaz mısın?" diyerek kapıdan çıkmaya yeltendiğimde karşımda dikilmeye devam etti.

Annemin "İkra!" diye bana seslenişini duymamla Kaan'ı kenara çekmeye çalıştım. Önümde duvar gibi dikilmeye devam ettiğinde "Geliyorum anne!" diye anneme sesimi duyurmaya çalıştığımda gözlerine baktım. "Annem beni bekliyor."

Kaan, sonunda önümden çekilip kapıyı da büyük bir nezaketle açtığında koridora çıktım. "Şimdilik" demesine takılmadan annemi yarım saat önce gönderdiğim misafir odasına girdim. Yatağa oturmuş beni bekliyordu. Yanına gidip oturduğumda hala üzerimdeki bindallıya bakarak konuşmaya başladı.

"Çok yakıştı bindallın. Ne kadar gelinlikle görmüş olsam da seni, bu daha farklı benim için. Kına gecelerinde, gelinlere yakılan kınalar kocalarına kurban olsunlar diye yakılır. Bugün kocana kurban ettik seni. "

Gülümseyerek elinden öptüm . Neden benimle kalmak istediğini anlıyor gibiydim. Gülümseyerek sağ gözünden düşen yaşı sildiğimde elimi tutarak kucağına indirdi. "Biliyorum oldukça seviyorsun kocanı. Saygıda da kusur etmeyeceksin ama yine de bunları söylemekle yükümlüyüm kızım." diyerek gözlerime baktığında başımı salladım.

"Söyle annem."

"Kaan da seni seviyor, çok belli. Bir gece bile ayrı kalmak istemiyor senden, sıpa."

Annemin Kaan'a sıpa demesiyle birkaç saniye gülüştük. "Tam bir sıpa" diyerek gülmemi bitirdiğimde devam etti.

"Ama evlilik farklıdır kızım. Evlilik, bir çatı altında yaşayabilmek değildir. Tam aksine ayrı kalmak icap ettiğinde bile , bir olabilmektir." Bir annenin kızıyla yaptığı en değerli konuşmalardan birini yapıyordu annem. Aileden bahsediyordu. Babamla ikisinden bahsediyordu. Şimdiye kadar babamla birkaç kez ayrı kalmak zorunda kalmışlardı. İlki İstanbul'da iki sene kalması ve bir de bu seneki kısa ayrılık. Onlar ayrı yerlerde olsalar bile bir olmayı biliyorlardı.

"Sizin gibi olabilsek inşallah" dediğimde içten bir "İnşallah" çıktı annemden de.

"Aslında niyetim seninle koyun koyuna uyumaktı ve inat da ettim ama kocan bekliyor. Hadi git"

Annem böyleydi işte. İlk başta kendi istediğinde diretir daha sonra baktı ki üzülüyorlar dayanamaz inadını kırardı.

Ellerimi bırakıp pijamalarımı elime tutuşturmasıyla sıkıca sarıldım ve odadan çıktım. Kendi odamın kapısını açmıştım ki Kaan'la çarpıştık ve pijamalarım elimden düştü. Yerdeki pijamaları almak için eğildiğimde Kaan yanımdan geçip merdivenlerden hızla inmeye başladığında pijamaları koltuğa atıp peşinden koştum.
Dış kapıyı açarken arkasından seslendim.

"Kaan!"

Arkasına dönüp birkaç saniye bana bakarak durduktan sonra ayakkabılarını giymeye başladı. "Nereye bu saatte?" diyerek yaklaştığımda ayakkabılarını giymiş ve doğrulmuştu.

"Geleceğim hatun, sen yat."

Daha sonra kapıyı çarparak hızla çıkmıştı. Ne olduğunu anlamadan arkama dönerek merdivenlere yöneldiğimde Kaan'ın Özkan'a olan bağırışlarını duydum. Daha sonra arabaların lastik sesleri çınladı kulaklarımda.

"Allah'ım sen ona yardım et." diyerek merdivenlerden çıkmaya başladım. Bu saatte böyle evden çıkmasını hayra yoramıyordum. Üzerimi değiştirip yatağa geçtikten sonra ne kadar Deniz'in erken uyumam konusundaki tembihlemelerini kendime hatırlatsam da Kaan gelmeden uyuyabileceğimi sanmıyordum. Bir şeyler oluyordu, ben bir haberdim her şeyden. Yine o adamların bir şey yapmış olabileceğini aklıma bile getirmek istemesem de aklım başka fikir sunmuyordu bana. Yine birine bir şey yapmış olabilirler miydi peki? Babam ve Akif'in ve diğer tüm akrabalarımın kaldıkları otelde güvenliğin yeterli olduğunu biliyordum. Kızlara bir şey olabilir miydi? Sanmıyordum. Çünkü Alp de peşlerinden gitmişti. Ahmet amcalar da zırhlı evlerinde uyuyor olmalıydılar.

Ne kadar uyumadan bekledim bilmiyorum ama bir ara şızmış olmalıyım ki gelen tıkırtılarla uyandım. Gözlerimi yavaşça açtığımda başını koluna yaslamış, beni izleyen Kaan'ı gördüm. Gece lambası yüzünü aydınlatıyor, saçlarının gölgesi alnına düşüyordu. Hala üzerini değiştirmemiş olduğunu gördüğümde yeni geldiğini anladım.

"Ne oldu?" diyerek başımı yastıktan kaldırdığımda tekrar başımı yastığa koydu.
"İş" deyip kestirip attığında yorgun sesinden zor bir gece olduğunu anlayabiliyordum.

"Ne işi Kaan, gecenin bir yarısı çıkı-"

"Şişş." Beni susturup saçlarımı okşadığında onu izlemeye devam ettim.
"Uyu ve ben de seni izleyeyim" dediğinde yorgun sesindeki ricayı kırmadan gözlerimi yavaş yavaş kapattım. Kapalı gözlerle "Sen de uyu, sabah konuşuruz" dediğimde hiç cevap alamadığım için gözlerimi araladım. Gözlerini bile kırpmadan beni izliyordu.

"Bir şey mi ol-"

İşaret parmağını dudağıma bastırarak "Lütfen" dediğinde başımı salladım ve gözlerimi kapadım. Gözlerimi açmamak için çabalarken kirpiklerim titriyordu. Nefes alışlarım bir türlü düzelmiyor, uyku moduna geçemiyordum. Tek isteğim uyuyor gibi yapmaktan vazgeçmekti, zaten beceremiyordum.

"Kaan?" En masum tonda fısıldayarak hala beni izleyip izlemediğini sordum aslında.
"Hı?"

Ses vermesiyle hala beni izlediğini anlamıştım. "Gözlerimi açabilir miyim?" diye sorduğumda "Hıhı" cevabını almamla büyük bir rahatlama eşliğinde gözlerimi açtım.

Hala beni izleyebiliyor olmasını yadırgasam da bana daha çok garip hissettiren şey bu halleriydi. Bir hışımla evden çıkıyor, daha sonra ne kadar yorgun olsa da sadece beni izliyordu.

Başını yastığa koyup elini de başının altına sıkıştırdığında gözlerinin altında belirmeye başlayan kızarıklıkları gördüm.

"Uyumalısın." diyerek göz altlarına dokunduğumda kınayla sarılı elimi tutarak sol göğsüne götürdü. "Uyumamalıyım hatun, kalbim yavaşlamamalı."

Dediklerinden pek bir sey anlamasam da dinlemeye devam ettim. "Senin yanında bırak hızlı atsınlar."

Gözlerindeki duyguları bir türlü çözemezken bu konuşmaları kendimi kötü hissettiriyordu.
Yarım saat öylece birbirimize bakarken son beş dakikayı gözlerimin kapanmasını engellemeye çalışarak geçirdim. Artık göz kapaklarımın ağırlığına meydan okuyamıyordum.

"Bırak kendini" demesiyle gözlerim kapandı. Yavaş yavaş uykunun huzuruna kapıldığımı hissetmemin sebebiyse de hayal meyal duyduğum birkaç cümleydi.

"Ben sana kurban olurum hatun. "

******

Gözlerimi gecenin huzursuzluğuyla açtığımda hemen gözlerimle Kaan'ı aradım. Yatağın başında gömleğinin kol düğmelerini ilikliyordu. Saate baktım, dokuza geliyordu. Aşağıda köpürmekte olduğunu düşündüğüm Deniz aklıma geldiğinde hemen yerimden kalktım.

Kaan'a koca bir "Günaydın" dedikten sonra yanağından öptüm. Banyoda ellerimdeki kınaları yıkarken "Günaydın hatun" dedi sevinçle. Kırmızı avuç içlerime bakarak odaya geçtim. Kaan ceketini üzerine geçirirken biraz önce neşeli çıkan sesine istinaden sordum.

"Mutlu musun?"

"Düğün günümüzde üzülecek miyim hatunum, harikayım." deyip yanağımdan öptüğünde bu abartılı sevincine şaşırsam da dün geceki halinden eser kalmaması beni de sevindirmişti.

Boynuna taktığı kravatı bağlamaya başladığında ellerini indirerek ben devam ettim. Kravatını yukarı doğru kaydırdıktan sonra gözlerine baktım.

"Dün ne oldu Kaan?"

Gözlerime baktı, yüzümü avuçları arasına aldı ve sadece "Birkaç aksaklık" dedi. "Kaan?" diyerek açıklamanın yetmediğini anlatmak istesem de küçük bir buseden sonra "Ben bir iki saate geleceğim" diyerek çıktı odadan.

Üzerimi değiştirip annemin kaldığı odaya girdim. Ama odasında olmadığını ve yatağının da toplandığını gördüğümde aşağıda Aysel teyzeyle olduğunu anlayıp yanlarına indim. Burnuma gelen güzel kokuları takip ederek mutfakta kahvaltı hazırlayan annemle Aysel teyzeyi buldum. Yanyana kahvaltı hazırlıyor, dünkü böreğin tarifini konuşuyorlardı. Beni farketmelerini sağlayan ise Deniz'in kucağındaki laptopla mutfağa girerek "Günaydın gelin hanım" demesiydi.

Annem ve Aysel teyze aynı anda arkalarına dönerek beni gördüklerinde annem "Günaydın yavrum" derken Aysel teyzem de "Günaydın gelin kızım" dedi.

Annemlerin donattığı harika sofradan Deniz'in isteği üzerine patlamak üzere kalktım. Gün boyunca başka yemek yemeyeceğimi çünkü buna vaktimizin olmadığını söylüyordu.

Deniz yaz çiçeklerinden yaptırdığı rengarenk gelin çiçeğimin çalan zille geldiğini düşünerek kapıyı açtığında elindeki çiçekle Buket ve Şeyma girdi içeri. Deniz çiçeği alıp yukarı çıkarırken Buket ve Şeyma kendilerini salona attılar.

"Ee dün neden öyle çıkıp gittiniz?"

Şeyma omuz silkerek açık kalan haber programını izlemeye başladığında kısık bir "Önemli bir şey olmadı" cümlesi çıktı ağzından. Buket tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki Şeyma'nın susturması ile sustu ve bana dudaklarını büktü.
Beş dakika sonra Şeyma'nın telefonu çaldı.
Şeyma telefonunu alıp yemek masasının olduğu tarafa doğru ilerlediğinde Buket'e yaklaştım.

"Ne oldu çabuk söyle"

"Gitmek istedi biz de evden çıktık. Bahçenin ortasında da kavga ettiler."

Buket'in tek düze anlatımına kızıp "Doğru düzgün anlat şunu" demiştim ki Şeyma yanımıza gelip oturdu.

"Ne o dedikodu mu yapıyorsunuz?" diyerek keyifle sorduğunda bu ani hal değişimine şaşırarak baktım. "Kimle konuştun sen?" diye soran Buket'in de bu değişimi farkettiğini anlamak mümkündü.

"Hiç," diyerek haber programındaki ünlü gençlere çevirdi bakışlarını. "Bir arkadaş sadece"

Deniz, merdivenlerin ortasından "İkra!" diye seslendiğinde yerimden kalkarak yanına gittim. Elimden tutarak gelinliğimin asılı olduğu odaya soktu beni.
Bursa'da kalan gelinliğimi giymek istediğimde Kaan beni kırmayıp getirtmişti. Sadece Deniz, birkaç parça ekletmiş ve birkaç parça çıkarmıştı benim isteğimle. Bel kısmı şimdi daha güzel oturmuş, etekleri biraz daha kısaltılmıştı.

Gelin çiçeğini üzerine tutarak sordu. "Çok güzel olmadılar mı?"

Deniz'in göz zevkinin çok güzel olduğunu bir kez daha anlamıştım. Morlu mavili çiçekler çok güzel duruyordu. Ve gerçek çiçek olmaları çok daha güzeldi.

"Harika gerçekten" dedim tüm kalbimle.

Ayakkabı kutusundan çıkardığı ayakkabıları da elinde tuttuğunda gülerek baktım Deniz'e. Ona ne kadar teşekkür etsem azdı . Hem düğün konusunda hem de bana arkadaş gibi yaklaşması konusunda. Benden daha fazla yorulmuş, her zahmete katlanmıştı. Bense şu parıltılı ayakkabılar yüzünden ona demediğimi bırakmamıştım. Kadir kıymet bilmezin tekiydim.

"Teşekkür ederim Deniz"

Gülümseyerek omuz silkip "Ne yaptım ki?" dediğinde elimi omzuna koydum. "Daha ne yapacaksın, çok koşturdun bu iki ayda"

"Merak etme İkra. Ben çok seviyorum işimi, sizi. İnşallah mutlu olursunuz."

"İnşallah" demiştim ki aşağıdan annemin sesi geldi, birkaç misafirin geldiğini söylüyordu. Deniz'le birlikte aşağı indik, Deniz mutfağa geçerken ben de misafirlere bakmak için salona girdim.
Misafirlerin Kerem ve Koray olmasını beklemesem de "Hoşgeldiniz" deyip tebessüm ederek kızların yanına oturdum.

Üzerindeki kumaş pantolonuyla oldukça resmi duran Kerem ve yanında ilk gördüğümdeki gibi salaş giyinmiş Koray bir müddet susup birbirlerine baktıklarında Buket kulağıma yaklaşıp "Kim bunlar?" dedi.

"Tanıştırayım" diyerek konuya girdiğimde Koray ve Kerem de kendi aralarındaki bakışmaları bitirip bana döndüler.

"Şeyma ve Buket benim arkadaşlarım." diyerek kızları gösterdim. Kerem nezaketle başını salladığında Koray pek de oralı olmamıştı.

"Kerem ve Koray da Kaan'ın kuzenleri, Derya hanımın oğulları."

"Memnun oldum" diyen Kerem'e kızlar da "Biz de" diyerek karşılık verip başlarını salladılar.

Buket'in Koray'a "Burnunu Kaf dağında unutmuş bu" diyerek fısıldamasını Şeyma desteklediğinde Koray'ın duyup duymadığını kontrol ettim. Televizyona dönük olan kafasından ve dikkatle dinlediğini belli eden göz kısışından duymadığını anlasam da televizyondaki haberde ne olduğunu merak edip televizyona baktığımda haberleri görmemle hemen kulak kesildim.

"Sesini aç şunun" diyen Koray yerinde dikleştiğinde Şeyma homurdanarak televizyonun sesini açtı ve herkes dikkatini televizyona verdiğinde dikkatle haberi dinlemeye başladık.

Haberde Koray'ların ve Kaan'ların aile fotoğrafları gösteriliyordu. Spiker, Derya Arman ve eşi Ayhan Arman'ın dün gece büyük bir araba ihalesine imza attıktan sonra yurt dışına çıktıklarını söylüyordu. Türkiye'de araba pazarına damgasını vuran bu ihracat Kaan'ların şirketi adına yapılmış bulunmaktaymış. Şirketin dudak uçuklatan bu arabaları ellerinden çıkarabilirlerse cirosunu ikiye katlayacağı ve bu cironun da Türkiye ihracat cirosu için büyük bir başarı olduğu konuşuluyor gibi şeyler sıraladı bir müddet. Daha sonrasındaysa fakatla başlayan cümleler kurmaya başladı. Olası bir durumda arabaların ellerinde patlaması ve geri iade durumunda anlaşmada beyan edilen tazminatın da şirketi büyük bir krize götürür endişesinin şirket sahiplerini harekete geçirdiğini söyledi.

Türkiye araba pazarını harekete geçiren bu haberin üzerine şirketin önünde bekleyen gazeteciler gösterildi . Ve daha sonra Kaan ve Ahmet baba şirket binasında çıkarak arabalarına geçtiler. Hiçbir açıklama yapmadıkları gibi oldukça da sinirli görünüyorlardı. Özellikle Kaan, sert çehresindeki o gözlerle birilerini öldürecek gibi duruyordu. Fakat anlamadığım neden Derya Hanımlar şirket için böyle büyük bir iş imzalamışken Kaan ve Ahmet baba bu kadar sinirliydi.

Bir başka ekonomi haberine geçildiğinde şirkette çalışan ve ne olduğunu bana anlatabilecek olan Kerem'e döndüm.

"Şimdi bu ihracat iyi mi kötü mü?"

Kerem üzerindeki ceketi çekiştirip rahatsızca yerinde hareket etti.
"Biz aslında bunun için geldik İkra, annemler neden böyle yaptı anlamıyorum" dediğinde hızla yumruklanan kapıyla Kerem gözlerini yumdu. İki saniye sonra hızla salona giren Kaan, Kerem'in yakasına yapıştığında Murat ayırmak için aralarına girmiyor bir kenarda izliyordu.

Koray Kaan'a müdahale etmeye çalıştığı an Kaan tarafından savuşturuldu.

"Kaan!" deyip onları ayırmak için adım atmıştım ki "İkra, yerinde kal!" diye kükremesiyle olduğum yere çakıldım.

"Sen biliyor muydun? Ha! söyle biliyor muydun?!" diyerek evi inleten Kaan, herkesi eve girdiği anla birlikte salona toplamıştı. Annem ve Aysel teyze mutfağın girişinde , kızlar benim arkamda olayın şokuyla büyüyen gözleriyle Kaan'ı izlerken Murat ve Koray da gerilen yüz hatlarıyla öylece duruyorlardı.

"Kaan, bilmiyordum" diyerek Kaan'ın yakasındaki ellerini tutan Kerem kurtulmak için bir çaba harcamıyordu.
"Annem ve babam bana hiçbir şey söylemediler."dediğinde Kaan hızla "Yalan!" dedi.

Kerem, Kaan'ın ellerini bir anda yakasından çektiğinde Kaan'ın sert yumruğunu elmacık kemiğine yedi. Yumrukla beraber arkasındaki koltuğa sertçe düştüğünde Kaan bağırmaya devam etti.

"O imza atılmayacak dedim. Altından kalkamazsak batarız dedim. Ne bokuna o kadar arabayı satın alıyorsunuz!"

Yumruktan dolayı anında kızaran yanağını tutan Kerem, koltuktan kalkarak Kaan'ın karşısına dikildi.
"Toplantılarda senin tarafını tutmamışım gibi yapma salak herif! Ben de biliyorum neyin ne olduğunu!"

Kaan, alnına bastırdığı eliyle bir müddet sessiz kaldı. Aysel teyzenin açtığı kapıdan Ahmet amca girdiğinde hemen salona gelip Kaan ve Kerem'in arasına geçti. Kerem'in yanağına bakıp Kaan'a döndü.

"Ne yapıyorsun sen! Kuzenini mi dövüyorsun!"

"Kerem" diyerek kızaran gözlerini kuzenine diken Kaan, bir adım attığında Ahmet baba tarafından engellendi. Ahmet baba ikisi arasında çelikten bir duvar oluşturduğunda Kerem kırgın gözlerle Kaan'a baktı. "Bırak çıkarsın acısını dayı," diyip Ahmet babanın arkasından çıktı. "İnanmak istemiyor bana."

Kaan "Abi" diyerek Kerem'e sarıldığında rahat bir nefes almıştı herkes. Kerem de sıkıca sarıldığında Ahmet baba da rahatlayarak yeğenine ve oğluna baktı.

"Derya'yla Ayhan özel jetle gitmişler. Pilottan başka gittikleri yeri bilen de yokmuş"

Kerem, Kaan'dan ayrılıp Ahmet babaya döndü.
"Gerçekten neden yaptılar bunu bilmiyorum. Ama utanıyorum dayı, yaptıklarından dolayı"

Ahmet baba yeğeninin kolunu sıkıp "Sen değil evlat annenle baban utansın." dedi.

"Düğünü iptal edelim"

Şirketin girdiği bu zor durumda düğün yapılamayacağı için bunu söyledim. Çünkü kimsenin ne neşesi kalmıştı ne de enerjisi.

Kaan'ın dün gece apar topar evden çıkması da bununla ilgili olmalıydı. Büyük ihtimal olanları sonradan öğrenmiş olup biran önce halasını bulmak istemişti. Bulamayıp eve döndüğünde ne halde olduğu hala aklımdaydı. Derya hanımın da dün kınada hep telefonla ilgilendiği geldi aklıma. Ne kadar da rahat kardeşi, yeğeni hatta oğulları arkasından iş çevirmişti öyle. Belki dün telefonda Ayhan beyle nereye gideceklerini kararlaştırıyorlardı. O kadına ne kadar anlayışlı davransam da şimdiye kadar, bu yaptığıyla bende dahi bir kredisi kalmamıştı.

"Düğün iptal olmasın lütfen" diye mahcubiyetle konuşan Kerem'e döndü herkes. "Annem ve babam yüzünden bu gününüzü zehir ettik zaten"

Bir kenarda dikilen Koray da "Aynen, abim haklı" dediğinde Kaan'a baktım son kararı vermesi için. "Ne yapalım olan oldu, artık elden bir şey gelmez" diyen Ahmet babaya Kaan destek çıktı.

"Doğru, olan oldu. Halamla Ayhan beyin yediği boku biz temizleyeceğiz."

Ahmet amca yalancı bir öksürükle Kaan'ı uyardığında Kaan, Kerem ve Koray'a dönüp "Kusura bakmayın" dedi. İki kardeş de başlarını sallayıp sorun yapmadıklarını söylediklerinde Kaan yavaşça gülümsedi. Son on beş dakikadır ilk defa gülümsemişti ve bu gülümseme ortamı bir anda rahatlatmıştı.

Çalan zil ve içeri giren kuaförleri görünce "Yani?" diyerek son kararı sordum bir kez daha.

"Sen bekletme kuaförleri kızım" diyen Ahmet babaya başımı salladım ve gelen beş kadın kuaförü de alarak kızlarla beraber yukarı yatak odasına çıktım.

Ben yukarı çıkarken Kaan da hazırlanacağı eski evine gitmek üzere herkesi yanına alarak çıktı.

Continue Reading

You'll Also Like

16.1K 546 41
İnsan hiç adını bilmediği birisine aşık olur mu? Olmaz demeyin çünkü ben oldum Hemde çok fazla... Aslı'nın adamına kavuşma hikayesi bu ... Çıkmaz s...
1.2M 81.3K 58
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
1.1M 59.7K 42
Güneş Uyar. Bir mühendis. Beynin %90'ı erkekçe çalışan, yıllarca erkekler içinde kalmış bir genç kız. Çınar Tekin İnanoğlu. Bir patron ya da iş veren...
TAKINTI By 🌙

Teen Fiction

1.8M 32.6K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...