MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)

By Gizemlikimlik

8.1M 454K 105K

" Mum olmak kolay değil, ışık saçmak için önce yanmak gerek." More

>>Bölüm 1<<
>>Bölüm 2 ( İYİ BİLMEK)<<
>> Bölüm 3(Gazete)<<
>> Bölüm 4<<
>> Bölüm 5 ( İŞLER)<<
>> Bölüm 6 " Şaşırtıcı"<<
>>Bölüm 7 (KALEM)<<
>>Bölüm 8 ( KAYBETTİM)<<
>> Bölüm 9 (SORUN SENDE)<<
>>Bölüm 10 (BERE)<<
>>BÖLÜM 11 (SENİ SEVMİYORUM)<<
>>Bölüm 12 ( GEÇMİŞ) <<
>> Bölüm 14 ( İYİLİK) <<
>>Bölüm 15 ( UYKU)<<
>>Bölüm 16 ( YENİ KIZ) <<
>> Bölüm 17 ( ŞEREFSİZ)<<
>>Bölüm 18 ( HASTANE) <<
>> Bölüm 19 ( HAYLAZ)<<
>> Bölüm 20 ( RİCA)<<
>> Bölüm 21 ( OYUN)
>> Bölüm 22 ( ALTUĞ)<<
>>Bölüm 23 ( CESARET) <<
>>Bölüm 24 ( ÇERÇEVE)<<
>> Bölüm 25 ( BARKIN)<<
>>Bölüm 26 ( YEMEK)<<
>>Bölüm 27( İZİN VERMEK)<<
>>Bölüm 28 ( AŞIRI SICAKLAR) <<
>>Bölüm 29 ( SANDALYE)<<
>>Bölüm 30 ( YA O YA BEN)<<
>>Bölüm 31 ( YAZAR HEDİYESİ:)<<
>>Bölüm 32( GERÇEKLER)<<
>>Bölüm 33 ( Video)<<
>> Bölüm 34 ( CEKET)<<
>>Bölüm 35 ( EN GÜZEL HEDİYE)
>>Bölüm 36 ( GÜNAH KEÇİSİ)<<
>>Bölüm 37( BOŞ SAYFA)
>>Bölüm 38 (MUM 2)<<
>>Bölüm 39 (İKİ ADAM)<<
>>Bölüm 40 ( ARKADAŞLAR)<<
>>Bölüm 41 ( KAYBOLMAK)<<
>>Bölüm 42 ( TEKLİF)<<
>>Bölüm 43 ( YAZI)<<
>> Bölüm 44 ( BİR KEZ DAHA)<<
>> Bölüm 45 (GÖZYAŞI)<<
>>Bölüm 46( MEKTUP)<<
>> Bölüm 47 ( SEVGİ)<<
>> Bölüm 48 ( İSİMLER)<<
>>Bölüm 49 ( LİSE)<<
>>Bölüm 50 ( DEJAVU) <<
>>Bölüm 51 ( BİRLİKTE)<<
>> Bölüm 52 ( GÖKALP)<<
>>Bölüm 53 ( KORKU) <<
>>Bölüm 54 ( TATLI ÇEKİŞME)<<
>>Bölüm 55 ( YARDIM)<<
Bölüm 56( ACI VERİCİ)
Bölüm 57 ( MUTLULUK)
>>Bölüm 58 (YANMAK GEREK)<<

>> Bölüm 13 ( İZEL)<<

161K 7.8K 2.2K
By Gizemlikimlik

Şirin_Kalpler Okuyucuma gelsin. Resim Yasmin

Barış elindeki telefonu küçük bir hareketle parmaklarının arasında döndürüp cebine koyarken bir adım bana yaklaştı. Bakışlarında şimşekler çakarken onun bakışlarını umursamamaya çalıştım. Omuzlarını dikleştirip bir adım daha yaklaştı. Başını yavaşça eğdiğinde gözleri iyice açmış dudakları sinirle gerilmişti.

" Senden özür dilediğim için üzgünüm. Belki düzelirsin sanmıştım ama sen o..."

Barış sözünü bitirmeden Altuğ araya girmişti. Onun öfkeli sesini duyduğumuzda Barış'la ikimiz başımızı ona doğru çevirdik.

" Kesin şunu artık. Barış sende boşver zaten o anlamada biraz kıtlık çekiyor. Ne kadar anlatırsan anlat o küçük beyni algılayama müsait değil."

Duygularım nasıl bir tepki vereceğini bilemeden o anda Semra sinirle sıradan bulduğu kalemi hızla Altuğ'a fırlatmıştı.

" Sen kendini ne sanıyorsun! Nasıl böyle bir şey..."

Semra'nın hırçın sesi birden kesilmişti. Kalemin sivri yeri Altuğ'unun çenesine gelmiş küçük bir çizik atıp geçtiğimde çenesi kanamaya başlamıştı. Semra korkuyla ayağa kalktıp Altuğ'a doğru baktı. Hemen yaptığı şeyden dolayı özür dilerken Altuğ o sert kaleme karşı hiçbir şey söylemeden benim gözlerimin içine bakmaya devam etti.

" Oğlum çok kanıyor gel. Semra delirdin mi!"

Faruk koşup Altuğ'nun yanına gittiğinde Altuğ'un çenesini tutup nasıl olduğuna bakarken bir yandan Semra'ya bağırıyordu. Barış'ın ağzından küçük bir küfür döküldüğünde Altuğ'a yardım etmek için hemen onun yanına gitti. Gökalp Semra'ya ters ters bakarken dişlerimi ve yumruklarımı sinirden gevşetememiş boğazımdaki baskıyla kasılıp kalmıştım. Üstüme bu kadar çok gelmelerini kaldırmak çok zordu. Bir de Semra'nın bu dikkatsiz hareketleri her şeyi daha çok berbat ediyordu.

" Bırak hiçbir yere gitmeyeceğim kanarsa kanasın!"

Altuğ diğerlerini eliyle tersledikten sonra sırasına geçip oturduğunda Semra'ya üzgün ve kızgın gözlerle baktım. O da yaptığı şeyden suçuluk duyarcasına bana bakerken " Bir anda sinirlendim." diye açıklama yapamaya çalıştı. Bu Altuğ'a kalem fırlatmasını gereketirmezdi. Biriyle tartıştığında kaba kuvvete başvurmanın işleri daha çok çıkmaza sokacağının farkına varamıyordu. Onu bu konu da kaç kere uyardığımı hatırlayamıyordum bile. Ayrıca Semra'nın bir şeyler fırlatma alışkanlığı bir gün birine zarar verecekti ve vermişti de. Altuğ bana geçmişin kızgınlığı için bu kadar sert davranıyordu belki ama Barış'ın hiçbir gerekçesi yoktu.Aslında Altuğ'unun da saçma bir gerekçesi olduğu açıktı. Herkes yerine geçerken Faruk üzgün gözlerle bir Barış'a bir Altuğ'a bakmaya devam etti. Sınıftakiler fısıldaşırken onların ağzına çok güzel dedikodu verdiğimizi fark ettim. Tüm bakışları üstüme toplamıştım ve bu hoşuma gitmemişti.

Bakışlardan kaçmak için çantama uzanıp içinden yarabandı çıkardığımda Altuğ'a doğru baktım. Gökalp ona peçete uzatmış çenesindeki kanı onunla siliniyordu. Dudaklarımı ısırıp ne kadar kızgın olsam da verdiğimiz rahatsızlığı düzeltmek istedim. Herkes Bir Altuğ'a bir bana bakıyordu. Ayağa yavaşça kalktığımda sınıftaki meraklı gözler beni takip ederken derin bir iç çekip Altuğ'unun önüne geçip yarabandını uzattım. O kadar laf söylemesine karşı onu umursamayacaktım ve yapmam gerekeni yapacaktım.Onun gözleri yavaşça önce yarabandına daha sonra bana kaydığında bakışlarının verdiği rahatsızlık beni huzursuz hissettirdi. Kızgındı, soğuktu ve öfkeliydi. Umursamadan kafasını başka yöne çevirdiğinde yarabandını geri çekip sinirle kendim açtım. Burada insanlık yapmaya çalışıyorduk gelmiş bir de bana tavır yapıyordu. Ona doğru eğilip başını hızla bana doğru çevirdim.

" Düzgün dur!"

Sinirle bağırdığımda başını çenesinin çizik yerine bandı yapıştırırken birden gözlerim Altuğ ile buluştu. Dikkatli bir şekilde yapmaya çalışıyordum ki onun gözlerinin içine bu kadar yakından bakacağımı asla tahmin etmezdim. Onun gözlerindeki öfke ve şaşkınlık neden bu kadar sertti.Bakışları bir günde düşmana dönüşmüştü sanki. Bereyi takarken daha yumuşak bir bakışı varken şimdi tamamen öfkeyle doluydu. Öfkenin yanında küçük bir şaşkınlıktan dolayı hafifçe kalmış kaşları bana ne yapıyorsun der gibiydi. Geri çekildiğimde Altuğ yapıştırmış olduğum yarabandına yavaşça ellerini getirdi. Parmaklarını bir kaç saniye onun üzerinde gezdirip dudaklarını sinirle büzdükten sonra yarabandını hızla çıkarıp avucumun içine yerleştirdi.

" Git şimdi çöpe at."

Buzdan bile daha soğuk sesi beni afallatmış onun gözlerinin içine bakarken gözlerim istemsiz bir şekilde sinirle dolmaya başlamıştı. Bir insan bir günde nasıl bu kadar değişebilirdi aklım almıyordu. Bunu kasıtlı yaptığına adım gibi emindim ama onun karşısında güçsüzlüğümü göstermeyecektim.

" İnsanlık yapanda hata!"

Altuğ'un yüzüne yarabandını hızla fırlatıp yerime geçerken derin derin nefes alıp verdim. Benden intikam mı almaya çalışıyordu bilmiyorum ama bunu çok yanlış bir şekilde yaptığı kesindi.

" Altuğ aptalsın ama iyi laf sokuyormuşsun. "

Yoncanın eğlenir sesini duyduğumda sinirlerimin son basamağına çıkmıştım ki bir anda ona patladım.

" Kapat çeneni! O fazla uzamış dilini her şeye sokarsan emin ol benim yaptıklarım karşısında Semra'nın sana yaptıkları deve de kulak dersin! "

Bu cesaretin nereden geldiğini anlayamamıştım ama sesimin tonu o kadar caydırıcıydı ki Yonca sesini bile çıkaramıştı. Hoca sınıfa girdiğinde önümdeki test kitabının sayfalarını sinirle çevirmeye başladım. Olay üstüne olay olaması beni yıpratmıştı. Bu aptal günün sadece hemen bitmesini istedim.

&

Odamda bir sola bir sağa volta atarken sabah yaşadığım olayların değerlendirmesini yapmaya çalışıyordum. Kapım tıklatıldığında içeriye abim girdi ve yüzündeki düşünceli ifadeyi hemen fark ettim.Dalgın dalgın yürüyüp yatağımın üstüne oturduğunda benimde yanına oturmam için seslendi. Onun yanına giderken düşüncelerimi bir kenara bırakıp onun ne sıkıntısı olduğunu anlamak için hemen dediğini yaptım.

" İzel seninle bir şey konuşmam gerekiyor. "

Yatağın üstüne yavaşça otururken abim bir bacağını stresli bir şekilde sallıyordu. Bacağını sallarken tüm vücudu da birlikte titrer bir şekilde sallanıyordu ve bu benim ona olan dikkatimi dağıtıyordu.

" Geçen gün fark ettim. Annemle babamın bir sıkıntısı var ve bizden saklıyorlar. Annem sana bir şey anlattı mı?"

Abim başını yavaşça bana döndürürken elimi onun bacağının üstüne koyup bacağını sallamayı durdurmasını istedim. İçine bir kurt düştüğümde ve sıkıntılıyken bu hareketi çok yapıyordu. Açıkçası abime bildiklerimi paylaşmak istemiyordum. Son senesiydi ve diplomasını alıp iyi bir mimar çıkması onun içinde ailemiz içinde en iyisi olacaktı. Diğer sorunları kafaya takarsa iyi giden dersleri her an kötü olabilirdi.

" Senin şu evlilik işiyle uğraşıyorlar ya nasıl olur ne biter onları düşünüyorlardır. Birisini evlendirmek kolay değil. Bu arada kızı nasıl buldun? Seni o beğenmiş mi?"

Konuyu başka bir yöne çekerken abimin dudaklarında küçük bir gülümseme oluştu. Aklına komik bir şey gelmiş gibi gülümserken onu dürttüm.

" Neye gülüyorsun bana da söyle?"

Onunla uğraşırken abim hızla saçlarımı karıştırdı.
" Yengen iyi olacak. Her zaman babamın beğendiği kızla evlenmem diyordum ama gerçekten kızla anlaştım. Sorun yok. O da senin okulundan mezun olmuş. Bu arada senin okul nasıl gidiyor?"

Abim kızdan bahsederken yüzü gülüyordu. Bir sorun çıkmayacağını anlayınca içim rahatladı. Konunun değişmesi iyi olmuştu. Abim için en iyisini istiyordum. Mutlu olması beni de mutlu ederdi. Kızı da görmüş beğenmiştim. Bir gıcıklığı yoktu. Kendi okulumun konusu bile açılmasa iyiydi. Yaşadığım sorunları biriyle paylaşmak istesemde bunu abime anlatamazmışım gibi geliyordu. Normal de onunla dertleşirdim ama bunu söyleyip söylememek konusunda iki arada bir derede kalmıştım. Sonuçta erkek meselesiydi. Nasıl bir tepkiyle karşılaşacağımdna emin değildim. Abim bu konularda hassastı. Anlatamazdım ama onunla da konuşup ondan akıl almak istiyordum. Erkekleri bir türlü çözememiş nasıl davranacağımı bilemiyordum.

" Bir sıkıntı var herhalde dökül hadi."

Beni konuşmam için zorlarken kaşlarını çatmıştı. Onun gözlerinin içine bakarken nereden başlayacağımı bilemedim.

" Kızmak yok ama?" baştan kendimi sağlama alma çabalarım abimi biraz kızdırmış anlatmam için daha çok üstüme gelmişti.

" Tamam tamam anlatacağım..." konuya bir giriş yapsam gerisi gelecekti ama o anda dudaklarımı kemirmeye başladım. Ellerimi yaklaştırıp parmaklarımla oynarken onları inceliyordum.

" Şey okulda iki tane erkek benden hoşlanıyor. Yani birisi hoşlanıyormuş."

Abimin yüzüne bakamıyordum. İçten içe bağırmasını bekledim ama sessizce beni dinlemeye devam etti.

" Birisi gelip bana beni sevdiğini söyledi ve ben kabul etmedim. Kabul etmediğim için beni fena halde aşağıladı. Bu gerçekten beni çok sinirlendirdi. Diğer çocuk beni yıllardır seven çocukmuş. Tabi ben bu zamana kadar fark etmemiştim onun beni sevdiğini . Şimdi sevmiyor orası ayrı da. İşte o da beni sinir etmeye başladı. Yani ..." Abimin karşında konuşmak ne kadar zordu. Laflarımı toparlayamamış nasıl tam olarak açıklama yapacağımı bilememiştim.

" İkinci çocuk seni çok sevmiş olmalı. Bana Yeliz'le kendimi hatırlattın. Öyle bir şey başımdan geçmişti. Kızın peşinden ne koşmuştum lise de. Yüz vermemişti. Beni fark etmemişti bile o ayrı da. Son sınıfta nasıl hıncımı çıkardım. Bir kız için değer mi değip kızı az ağlatmadım. "

Abime şaşkın şaşkın bakerken böyle bir şey yaşadığını ilk kez duyuyordum. Abim her şeyini bizle paylaşıyormuş gibi görünse de kendine sakladığı bir çok şey vardı.

" Kızın ne suçu var! Yani belli ki lise de dersleriyle falan ilgileniyordur. Erkeklerle takılmıyordur. Belki benim gibi bir abisi var kızı neden ağlatıyorsun!"

Bir anda o kızın yerinde kendimi düşününce fena oldum. Aslında kızı değil kendimi savumaya geçmiştim. Abimin yüzünde bir sırıtış oluşurken anlatmaya devam etti.

" Bizim sınıftan havalı bir çocukla çıktı. Yani öyle bir şey değil. Ona aşıkmış. Biraz hoppa bir kızdı. O çocuğu da ona ben ayarlamıştım. Onunla işbirliği yapıp el elden kızı nasıl üzmüştük. Nasıl sevdiğimi bende bilmiyordum. Mal gibi de sevdim ne yalan söyleyim değmezmiş. Erkekler arasında popülerdi belki ondandır. Dört beş sene önceki aklım öyleydi. İnsanın fikirleri çok değişiyor. Şimdi lise yılında her şey size toz pembe öyle olmuyor işte.Kızım eğlenilecek kız var evlenilecek kız var diye boşuna demiyorlar. Ondan diyorum akıllı ol diye. Erkekler kızların ne mal olduğu anlıyor. Üniversite ortamı mesela yatacak kız dolu. Erkeklerin çoğu o şekilde bakıyor kızlara . Kızlar da buna kuyruk sallıyorlar. Çivisi çıktı her şeyin. Ama o erkeklerin anneleri ve kendileri düzgün kız aramaya çıkıyorlar sanki kendileri çok mükemmelmiş gibi. Allah akıl fikir versin. Düzgün erkek bile kalmadı. Kendime mükemmel diyemem ama Allah var şimdi dikkat ederim . Ben ailemde öyle gördüm. Allah korkum var. Bu evleneceğim kızın ailesi de Konyalıymış. Babam kızın düzgün olduğunu anlamasa beni tanıştırmak istemezdi. Kız da dikkat ettiğini söyledi. Yalan söylecek bir insan gibi de durmuyor."

Abim konuşurken benim yatağıma uzanmış başının altına elini destek yaparken bende yatağın üstünde bağdaş kurmuştum. Onunla sık sık dertleşirdik ama abim daha önce hiç bu kadar derine girmemişti. Belki benim için endişelendiğinden bu konulara değişmişti.

" Sen kimse için canımı sıkma. Lise de daha neler yaşamıştık biz. Bazısı tatsız , bazısı küçük güzel bir anı olarak kalıyor o kadar. Senden tek istediğim erkeklere takılmaman. Zamanı geldiğinde senin sevdiğin biri olur bana gösterirsin. Ailecek konuşuruz tartışırız. Seni seven sana değer veren birisi olsun. He şu seni seven çocuğa dikkat et acısını çıkarmasın. Bir sorun yaşarsan gel bana söyle ağzını yüzünü dağıtayım. Güçlü dur erkeklerin karşısında ezdirme kendini. Onlar bir diyorsa sen iki söyle. " abimin son sözleri beni güldürdüğünde eğelip hızla onun saçlarını karıştırdım. Gelip moralimi düzeltmiş bana güven vermişti.

" Sen ne tatlı bir abisin öyle! Allah nazarlardan korusun! tü tü!"

Abim yataktan hızla kalkıp ellerini havalı bir şekilde saçlarına soktu. Tabiki öyleyim bakışı atarken yüzümdeki sırıtışı bastıramadım. Odadan ayrıldığında derin bir nefes alıp yatağıma iyice yayıldım. Başımı yastığıma gömerken bir anda onu kollarımın arasına alıp hızla ezerken kendi kendime eğlendim. Şapşal bir abim olması gerçekten güzeldi.

&

" İşim olacağı için hemen matematik sınavlarınızı okudum çocuklar. Sonuçlar çok iyi. Yetmişten aşağı not yok. "

Hoca kağıtları dağıtırken yüzü gülümsüyordu. Notumun 90 olduğunu görünce sırıtarak kağıdıma baktım. Bu iyi not beni sevindirmişti.

" Biliyordum sınıfın en düşük notunu ben alacağımı. Yetmiş almışım. Benim kaderim bu. Herkes yüz alsa ben doksan dokuz alırım. O kadar diyorum yani."

Semra hızla dönüp bana kağıdını gösterirken ikimizde bu duruma gülemeden edemedik. Semra normalde çalışmazdı ama bu aralar onun da çabaladığını görüyordum. Hoca örnek soruları vermesi iyiydi. Semra sınavına hiç fena başlamamıştı.

" Altuğ seninle konuşalım. Sınıfta tek yüz alan Faruk. O kadar size çalışma kağıdı verdiğim için hepiniz yüz almalıydınız."

Hoca Altuğ'unun kağıdını uzatırken kağıtta yazan otuzu görünce şaşkınlıkla bir Altuğ'a bir Faruk'a baktım. Faruk'un yüz alması imkansızdı. Onu sınavda görmüştüm ve çoğu sorusu boştu. Faruk da kağıdına bakarken yüzü şekilden şekile girmiş kendi notuna inanamamıştı.

" Faruk çalışmıyorum deyip bizi kekliyorsun ha!"

Gökalp Faruk'a laf atarken Faruk yavaşça ayağa kalkıp Altuğ'unun omzunun üstünden kolunu uzatıp Altuğ'unun kağıdını eline aldı. İki kağıdı elinde tutarken birden gözleri şaşkınlıkla açıldı. Sonra bakışlarına üzgün bir hava düşerken Altuğ'a kağıdı uzattı.

" Teneffüste seninle konuşalım Altuğ."

Kağıtların isimlerinin değiştirmesi tam Altuğ'a göre bir hareketti . Otuz almayı umursamamıştı bile. Notlar umurunda olmaması ve bu kadar rahat davranması beni sinir ediyordu. Ben bu doksanı almak için bütün pazarımı harcamıştım.Teknik olarak tek yüz alan kişi oydu.

" Aa Altuğ otuz mu aldı! O zaman en düşük ben değilim."

Semra Altuğ'unun kağıdını yeni fark etmiş tüm sınıfa onun notunu duyururken Faruk sıkıntıyla iç çekti ve hocaya ilk o kağıdını verdi. Altuğ Semra'ya bakarken kağıdını kaldırıp yapmacık bir şekilde gülümserken benimle göz göze geldi. Gözüm çenesindeki çiziğe kaydığında yarasının biraz kapandığını gördüm. Altuğ hocaya kağıdı uzatırken notuyla ilgili bir şikayeti olmadığını belirtti.

" Otuz almış şikayetim yok diyor. "

Semra yine arkasını dönmüş benimle konuşmaya çalışıyordu. Sorun burada otuz alması değil Altuğ'unun böyle aptalca bir şey yapmasıydı. Gökalp'e kızdığım gibi gidip onada kızmak isterdim ama o günden beri aramıza büyük buz dağları girmiş gibiydi. Bundan sonra kimseye akıl falan vermeyecektim. Akıl verdiğinde sen suçlu oluyordun. Bana küçük beyinli diyordu ama kendinde o beyin bile yoktu. Kağıtların hepsi toplandığında derse devam etmiştik. Teneffüse girer girmez Faruk yerinden kalkmış Altuğ'u dışarı sürüklerken gözlerim onları takip etti.

" Ben gazete için yazdığım yazıyı teslim edip geleceğim.Hem başkana söyleyeceğim şeyler var."

Yerimden doğrulduğumda Semra da benimle geleceğini söyledi. Birlikte sınıftan çıkıp başkanı bulduğumda yazıyı attığım flash belleği başkana verdim. Normalde mailden atardım ama daha eksik bir şeyler vardı ve onu göstermek istiyordum. Ayrıca başkan benim flaşıma bazı dosyalar yükleyecekti.

" İzel benim işim var dosyaları çıkışa kadar atarım. Çıkışta gel al. Öbür konuyu sonra seninle konuşuruz."

Başkan elindeki belgelerle bir yere yetişmek için uğraşıyordu sanki. Onaylarcasına kafamı salladığımda Semra ne konuşacağımızı sormuştu. Onunla birlikte koridorda yürürken önemli olmadığını söyledim. Sınıfa doğru giderken Semra ile aramızda soğuk bir hava sezdim. Semra bu aralar benden çekiniyordu. Bir sürü hata yapmıştı ve ben onun suçlu duruşundan ne hissettiğini anlayabiliyordum.

" Bu arada Semra seninle açık açık konuşmam gereken bir konu var. Altuğ ile ilgili. Aslında benim sorunum..."

Kapının önünde Altuğ ile Faruk'u gördüğümde dikkatim onların konuşmalarına çekilmişti.

" Kardeşim ben senin hakkını nasıl ödeyeceğim? Bir daha böyle bir şey yapma." Faruk Altuğ'a hızla sarıldığında Altuğ onun sırtını sıvazladı.

" Nasıl mı ödeyeceksin? Yanımda olun yeter. Not senden daha önemli değil kardeşim. Sıkma canını ben düzeltirim onu."

Altuğ'unun yüzünde samimi bir gülümseme oluşurken Faruk'dan ayrılmıştı. Faruk Altuğ'un saçlarını hızla karıştırırken " Eşek sıpası seni!" dedi. Onların sıcacık dostluklarını kıskanarak izlerken gözüm Semra'ya kaydı. O da Faruk'la Altuğ'u izliyordu.

" Sana bir şey itiraf edeyim mi?" Semra bakışlarını bana çevirdiğinde devam etmesi için başımı onaylarcasına salladım.

" Bu dörtlü ne kadar sorun yaşarsa yaşasın hep birleşiyorlar ya onları kıskanıyorum. Senin yüzünden Altuğ ile Barış'ın kavga edeceğini düşünmüştüm ama onlar hep birbirini destekliyor. Altuğ'unun otuz almadığını o kağıdın Faruk'un olduğunu biliyorum çünkü Altuğ'unun isimleri değiştirdiğini görmüştüm. "

Semra'nın itirafı beni şaşırtmıştı. Görmüştü ve bana hiçbir şey söylememişti. Belki benim şu doğrucu tarafımdan dolayı söylememişti.

" Bu arada dün çıkışta Altuğ'u yakalayıp ondan özür diledim. Kalem fırtlagtığım için. Bir de sana öyle kızdığı için onu azarladım ama o sadece seni kendinden soğutmak istediğini söyledi. Yani seni umutlandırmak istemiyormuş."

Altuğ neden bu şekilde Semra'nın fikirlerini bulandırıp durduğunu merak ediyordum. Onu hala sevmemi falan mı istiyordu? Keşke dün abime o kız hakkında sonradan ne düşündüğünü ayrıntısına kadar sorsaydım. Abimden fazla cesaret aldığımı söyleyebilirdim. Erkeklere kendimi ezdirmeme gerek yoktu. Ben her zamanki İzel'dim. O kız gibi gidip başkasıyla çıkmadım. Ben zaten kimseyle takılmıyordum. Şimdi de neysem oydum.

" Semra bir şey soracağım. Gerçekten Altuğ'unun söylediklerine inandın mı?"

Vücudumu ona döndürüp ciddi anlamda bu sorunun cevabını merak ettim. Semra gözleri önce Altuğ'a sonra bana kaydı. Yüzündeki sıkıntılı ifadeden inandığını anlayabiliyordum ama bana söylemeye dili varmıyordu.

" Neyse boşver. Açıklama istemiyorum. Sınıfa gidelim."

Semra olur anlamında başını salladıktan sonra birlikte sınıfın kapısına geldiğimizde Semra önden girmişti. Onun arkasından Faruk geçerken ben ise duraklamış geçmem için bekleyen Altuğ'a bakıyordum. Sınıfa girmeden ona doğru döndüm. Altuğ ellerini yavaşça ceplerine sokarken merakla kaşları havaya kalktı. Kollarımı çapraz bir şekilde birbirine kenetleyip ayağımın ağırlını bir tarafa verdim.

" Anlama kıtlığım var ha?"

Ona bir adım yaklaştığıma yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Madem benimle uğraşacaktı o zaman ben de onunla uğraşacaktım. Niye bu aptal çocuktan korkuyordum ki? Ona karşı hiçbir eksiğim yoktu. Bir adım daha yaklaştığımda Altuğ bir adım geri gidince yüzümde küçük bir gülümseme oluştu.

" Beni sevmiyorsun öyle mi? Bana öyle gelmedi?"

Konuşmama devam ederken Altuğ'unun dudaklarında alaycı bir gülümseme belirdi. Yanımdan geçmek istediğinde onun önüne geçtim. Gözlerini deverip bana baktı.

"Tamam tamam bu kadar ısrarcı olma. Çıkışta seni kardeşimin yanına götüreceğim. Çıkışta bekle beni." dediğinde şaşkın şaşkın ona baktım.

Yanımdan benim bu şaşkınlığıma gülerek geçerken konuyu nasıl da saptırdığına hayretler içinde kalmıştım. Doğru dün Barış'a tavır yapacağım diye ortalıkta boşboğazlık yapmıştım. Yanaklarımı havayla doldurup hızla bıraktım. Altuğ'un arkasından sınıfa girerken Faruk'un Semra ile uğraştığını gördüm. Semra sinirle Faruk'un saçlarını tutmuş çekerken Gökalp Faruk'a kahkahalarla gülüyordu. Kedi köpek kavgacıları iş başındaydı.Barış beni gördüğünde yüzündeki gülümseme bir anda gitmiş bakışlarını hemen başka bir tarafa çevirmişti. Semra'nın yanına gidip Faruk'u kurtarmaya çalışırken az kalsın düşüyordum.

" Ay siz ikiniz kavga etmeyi burakın!" ikisi bir anda sinirle bağırınca ikisi de durmuş şaşkın şaşkın bana bakıyorlardı. Kaşlarım iyice çatılmış gözlerimden ateş fışkırıyordu adeta.Semra ile Faruk birbirinin yüzüne kısa bir süre bakıp kahkahalarla gülmeye başladığında ne var der gibi onlara baktım. Semra bana yaklaşıp saçımı düzeltirken " Şey biraz saçın dağılmış da." dudaklarını gülmemek için birbirine bastırıyordu.

" Komik değil." onun elinden kurtulup hızla saçlarımı düzeltip yerime oturdum. Faruk ile Semra da yerlerine otururken Faruk'a ters ters bakarken o sırıtışını hala bastırmaya çalışıyordu. Benim neden böyle sınıf arkadaşlarım var diye bazen düşünmüyor değildim. Burası liseydi. Öğrenciler dersini öğrenir , hoca tarafından ödevler verilir ve eve gidilirdi. Bu kadar basitti. Tabi buna kuş bakışı diyebilirdik. Ayrıntılı bir çizim yapıldığında hiç de öyle olmadığı görülüyordu. Ders başladığında dersi dinlerken başımı pencere tarafına çevirdiğmide başını sıraya koymuş beni izleyen Barış'ı gördüm. Yüzünde dalgın bir ifade vardı.

Elime kalemi alırken onun gözlerinden gözlerimi ayırmadım. Gerçekten yakışıklı bir çocuktu ama bana bir şey hissettirmiyordu. Açıkcası onun beni sevmesine ihtimal bile vermezdim. Nedenini bilmiyorum sadece öyle düşünüyordum. Hem benden daha güzel kızlar onun peşinden koşturuyordu. Dışarıdan havalı bir çocuk gibi görünüyordu. Kesinlikle öyleydi.Lise bir de Semra ile bu konuyu konuştuğumuzda Gökalp'in ve Barış'ın gerçekten havalı durduğunu söylemiştik. Belki gerçek bir aşk arıyordu. Bir erkeğe göre yakışıklı olmak da zordu. Sevgilisi onu durmadan kıskanacak ve onu bunaltacaktı. Kızların fazla kıskançlığı da çekilmezdi. Barış biraz kafasını kaldırıp merakla bana bakarken yüzünde bir gülümseme oluştu. Benden cesaret aldığını anlayıp hemen kafamı başka bir yöne çevirdim.

Barış'ın o ağır sözleri aklımdan gitmiyordu. Dersi yine düşüncelerimle sabote ediyordum. Hemen derse odaklansam iyi olacaktı. Ders bitimine kadar etrafıma bakınmamaya çalıştım. Teneffüse girdiğimizde kollarımı sırama yayıp başımı hemen onların üstüne yerleştirdim.

" Semra saçlarımla oynasana biraz."

Gözlerimi yumduğumda Semra saçlarımla oynamaya başlamıştı. Bir kedi gibi mırıltı çıkarırken bu duygu hoşuma gitti. Semra artık bu isteğime alışmıştı. Sınıf sessizleşirken hafifçe esnedim.

" Biliyor musun? Bazen kafamdaki bütün düşünceleri silip atmak istiyorum. Sonra yumuşak bir yatakta rahatça derin bir uykuya dalıp hiç uyanmamak istiyorum. Ne güzel olurdu değil mi?"

Semra benim bu düşünceme gülerken yüzümde küçük bir tebessüm oluştu.

" Ne yani bence çok harika bir düşünce. Dert yok tasa yok. "

Başımı kaldırdığımda Semra düşünceli bir şekilde cama doğru bakıyordu.

" Yağmur yağacak gibi duruyor. Şemsiyeni aldın mı?"

Semra'nın şuan ne düşündüğünü merak ediyordum çünkü hafifçe kaşları çatılmıştı. Şemsiyemi almıştım. Hatta yanımda iki şemsiye taşıyordum. Birisini çiçekçi dükkanına geri vermem gerekiyordu. Sınıfa dörtlü girerken sınıfın sessizliğini gülüşmeleriyle bozdular.

" Oğlum yeni kız nasıl bir şey acaba?"

Gökalp heyecanla Faruk'u dürterken Ezgi onların arkasından girdi.

" Gençler babam bizim sınıfa yeni bir kız geleceğini söyledi."

Ezgi bu durumdan pek de hoşnut gözükmüyordu. Onun canını sıkan da neydi acaba?

" İyi de bu sınıflar 12 kişilik değil mi?"

Semra güzel bir noktaya değinirken Ezgi umursamazca omuz silkip yerine geçti. Gökalp hızla Altuğ'unun yanaklarını eline alıp " Güzelse bana ayarlayalım kardeşim. Nolursun salaklıklarınla kızı kaçırma. Bu sefer olmaz." iyice sıkarken Altuğ'unun yüzü şekilden şekile girdi.

" Çök şu elünüü be." Altuğ Gökalp'in elinden kurtulmaya çalışırken Semra bir bu kızımız eksikti diye söylenmeye başladı.

" Gökalp kalbimi kırıyorsun. Gelsin kız ben sana kimin aptal olduğunu göstereceğim."

Altuğ'unun sesini duyan herkes bir anda susmuş şaşkın şaşkın ona bakıyordu.

" Oha Altuğ beni şaşırtıyorsun kardeşim. Var mısın iddiaya? Güzel çirkin fark etmez sadece kime önce evet derse? "

Gökalp işi büyütürken gözlerim iyice açılmış sinirle onlara bakıyordum. Kızın üstüne utanmadan iddiaya girmeye çalışıyorlardı.

" Tamam varım. Ama ağlamak yok."

Altuğ'un verdiği cevap beni ikinci bir şoka uğratırken sınıftakilerde bu duruma kayıtsız kalmamıştı.

" Gökalp hadi seni anladım da Altuğ sana ne oluyor. Uyma şunlara."

Ezgi yan taraftan bağırınca diğer kızlar kıkırdamaya başladı. Altuğ Ezgi'ye dönüp sırıtırken göz kırptı. Faruk'la Barış onların ikisine sırıtarak bakıyordu.

" Eğlence var. Sınıftaki hiç kimse bu işe karışmasın!"

Gökalp sert bakışını etrafta gezdirirken birden benimle göz göze gelince bakışları bende takılı kalmıştı. Başımı iki yana sallayıp ne yaparsanız yapın der gibi omuz silktim. Gökalp'in rahatlamış yüz ifadesini gördüğümde Semra bana döndü.

" Sence kim kazanır?"

Semra benim sert bakışımı görünce birden çenesini kapatıp önüne döndü. İnanamıyorum şaka gibiydi. Herkesin kafasında bir tahtası eksikti.

&

Çıkışta ilk iş olarak beni bekleyen başkanın yanına gitmek olmuştu. Dosyaları flaşa attığını ve nasıl kullanacağını bana anlatırken gözüm durmadan saate kayıyordu. Yarım saattir konuşması bitmemişti. Başkan'ın telefonu çaldığında ona gidiyorum deyip oradan sıvışmayı başarabilmiştim. Kapıdan hızla çıktığımda bir el aniden kolumu tuttuğunda o tarafa baktım. Altuğ gözlerimin içine bakarken " Çek elini üstümden!" diye sinirle kolumu ondan kurtardım.

Onu her gördüğümde içimde küçük bir kızgınlık alevleniyordu.

" Seninle gelmeyeceğim. O küçük cadıya söyle önce büyükleriyle nasıl konuşacağını öğrensin."

Altuğ'un devam etmesini beklemeden hızlıca yürümeye başladım. Zaten eve geç kalmıştım. Cebimden hızla telefonuma uzanıp hemen annemi aradım. Ona biraz geç kalacağımı haber verdikten sonra okulun bahçesine çıkmıştım. Arkama doğru baktığımda Altuğ yavaş adımlarla arkamdan geliyordu. Onu umursamadan önüme döndüğümde okul kapısının önünde bekleyen siyah mercedesi gördüm. Sanırım Altuğ'u almaya gelmişlerdi. Bu kadar lükslük nasıl bir şeydi acaba? Arabanın arka kapısı açılmış içinden inen küçük cadıyı gördüğümde heyecanla bana el sallarken yüzünde beni gördüğü için mutlu bir ifade belirmişti.

Havalı bir şekilde giyinmiş düz saçlarını tek eliyle geriye savururken nedense içimde bu kız beni zorla kuaföre götürecek gibi bir his oluştu. Okula kadar gelmesi şaşırtmıştı. Bu kızdan gerçekten korkulurdu. Koşarak benim yanıma geldiğinde hızla elimi kavrayıp beni arabaya doğru çekiştirirken " Yasmin! Dur dur! Benim işim var!" diye bağırmaya başladım. Yasmin beni umursamadan arabanın kapısını açıp beni içeri ittirirken ne olduğunu anlamadan kendimi arabanın içinde bulmuştum. Kendisi de binip hızla kapıyı çarpmış arabanın penceresini açıp arabanın yakınana gelmiş Altuğ'a bakıyordu:

" Abi öne geç bizim arkada kız kıza konuşmamız gereken şeyler var!"

Altuğ'unun bana doğru bakan alaycı bakışlarıyla yüzünde büyük bir sırıtış oluşturmuştu. Küçük kardeşini başıyla onaylarken sinirlie abi kardeşe bakıyordum. Altuğ ön koltuğa geçerken küçük kız hızla bana dönmüş ve gözlerimin içine heyecanla bakıyordu.

" Evet İzel şimdi söylemek istediklerini kardeşime kendin söyleyebilirsin ama önce nereye gideceğimizi söyle seni bekliyor."

Altuğ benimle dalga mı geçiyordu. O benim kardeşim değildi. Bir abi olarak onu uyarmak onun göreviydi. Kızın merakla bekleyişine gözüm kayınca benim nereye gideceğimi söylememi beklediğini anladım. Derin bir iç çektiğimde şoföre her zaman gittiğim kuaförün adresini söylemiştim. Yasmin yerinde duramaz bir şekilde bana saçlarını nasıl yapacağını anlatıyordu. O anlatmaya başlayınca benim konuşmama izin vermemişti. Durmak bilmeden konuşuyordu ve Altuğ'ununda önde bana güldüğünü duyuyordum. Onu nasıl susturacağımı düşündüm.

" Yasmin bir dakika. Şimdi güzel görünmek istiyorsan önce beni dinlemelisin. Sana üç tane madde sayacağım. Şimdi hemen susmalısın."

Onun ellerini hemen tuttuğumda küçük kızı sakinleştirmeye çalıştım. Bir anda bu ilgisini çekmiş o güzel gözleri merakla büyümüştü. Bakışları ne kadar güzeldi.Kumral saçları ince telli uzundu. Büyüyünce çok güzel bir kız olacağı kesindi. Bu yaştan bu kadar süslüyse büyüyünce düşünemiyordum. Onun hiçbir yapmasına gerek yoktu. Bu haliyle çok tatlı duruyordu.

" İlk olarak büyüklerinle nasıl konuşman ve onlardan nasıl bir şey istemen gerektiğini öğrenmen gerekiyor. Bu şekilde..."

Küçük kız ellerini ellerimden çekip omuzlarını dikleştirdi . Tek kaşını bilmişçesine kaldırıp bana ters bir bakış atmıştı.

" Büyüklük yaşla ölçülmez bir kere. Yaşadığım tecrübelerden dolayı benim akıl yaşım senden çok daha büyük bir kere. O yüzden bana saygı duymalısın. Bu maddeyi hemen geçip diğerini söyle bakalım."

Küçük kız elini kibar bir şekilde kıvırta kıvırta sallarken dik başı onu çok bilmiş gösteriyordu. Söyledikleri karşısında ağzım bir karış açılmış şoförle Altuğ önde kıkırdıyorlardı. Küçük bir kızın eline düşmüş burada rezil oluyordum.

" Efendim dediğiniz kuaför burasıysa geldik." Şoförün keyifli sesini duyduğumda başımı cama doğru çevirdim. Çabuk geldiğimize sevinmiştim. Ben bu kızla kesinlikle uğraşamazdım. Kuaföre gidip ne istiyorsa yaptırmak en iyisiydi.

" Papatyam siz gidin. İşiniz bitince ben sizi almaya gelirim. İşim var biraz."

Altuğ başını arkaya doğru çevirmiş Yasmin'e göz kırparken küçük kız onaylarcasına başını salladı. Hayır o abisinin sözünü dinliyordu benim sözlerini takmıyordu. Yasmin'le birlikte arabadan inmeden önce Altuğ para çıkarıp bana uzatmıştı.

" Biraz geç kalabilirim. Ona dikkat et."

Altuğ'unun yüzündeki gülümseme kaybolmuş ciddi bakışlarını yüzümde gezdirirken uzanıp parayı elinden aldım. Arabandan indiğimizde Yasmin elimi sıkıca kavramış merakla etrafına bakınıyordu.

" Buraya mı geliyorsun?" Onun biraz korktuğunu görünce şaşırmıştım. Elimi sıkı sıkı tutmuş benimle yapışık bir şekilde yürüyordu. Arabanın içinde gayet rahat ve çok bilmiş kız gitmiş normal küçük çekingen bir kıza dönüşmüştü Yasmin.

" Dışarı hep abinle mi çıkıyorsun?"

Bu soruyu sorma gereği duymuştum. Beni küçük bir baş hareketiyle onayladı.

" Ben hiç dışarı çıkmıyorum. Yani bana yasak.İlk kez bir yabancıyla çıkıyorum. Çok heyecanlıyım. Abim benim için annemden izin aldı. "

Merakla küçük kızı incelerken onun dışarı çıkmasının neden yasak olduğunu düşünüyordum. Birlikte kuaföre girdiğimizde Selda abla beni görünce hemen selam verdi. Yanımdaki küçük kızın kim olduğunu sorduğunda ona küçük bir açıklama yaptım. Selda abla çok tatlı bir kadındı. Müşterileriyle her zaman en iyi şekilde ilgilenir ve bu yönden sevilen bir kuafördü. Küçük kızla muhabbete başladığında onları başbaşa bıraktım. Yasmin'in bu büyümüşte küçülmüş hareketlerini bir köşeden izlerken Selda ablayla bakışıp onun bu haline gülüşüyorduk.

Yasmin'in yüzündeki gülümseme anlamlıydı. Gerçekten buraya gelmekten mutlu görünüyordu. Selda ablaya onun saçını bozmamasını ve onu ikna etmesini istedim. Yine gönlü olsun diye küçük bir değişiklik yapacaktı ama kahkül kesmeyecekti. Onu beklerken telefonumu elime alıp karıştırmaya başladım. Anneme kuaföre uğrayacağım diye mesaj çektiğimde geç kalmamam için beni uyarmıştı.

İşimiz bittiğinde Selda ablanın gülmekten gözlerinde yaşlar birikmiş küçük kızı tekrar getirmem için bana ısrar etmişti. Onun parasını ödedeğimde Yasmin'e şöyle bir göz attım. Saçlarıyla oynarken aynada kendine bakmaya çalışıyordu. Artık adımı öğrenmiş beni İzel abla diye çağırmaya başlamıştı.

" Yasmin abin ne zaman gelir biliyor musun?"

Paranın geri kalanını gidip yasminin cebine koyarken o başını iki yana salladı.

" Bilmiyorum ki. Şimdi ne yapacağız? "

Çok güzel bir soruydu. Burada beklemek gerekecekti ama aklıma başka bir şey gelmişti. Az ileride çiçekçi dükkanı olacaktı. Oraya gidip şemsiyemi teslim edebilirdim. Çok uzak değil araba gelirse zaten oradan görürdüm.

" Gel gidelim. Şurada bir çiçekçi dükkanı var. Orada küçücük bir işim var. Sende biraz hava almış olursun. Olmaz mı?"

Yasmin saçlarını düzeltmeyi bırakıp gözlerini arkama doğru çevirdi. Endişeli bir şekilde bakarken kararsız görünüyordu. Elini yavaşça elime getirip sıkı sıkı tuttu.

" Tamam gidelim. " sanki yanlış bir şey yapıyormuş gibi hissettirmişti bana.Birlikte oradan çıkıp çiçekçiye girdiğimizde yaşlı teyzenin Kuran'ı Kerim okuduğunu gördük. Bizi gördüğünde kitabını yavaşça kapatıp titrek adımlarla onu güzelce üst dolabının içine yerleştirdi. Son gördüğümden beri yaşlı teyze daha da çökmüştü sanki. Yasmin benim elimi çekiştirirken ona doğru baktım.

" Abim de bana onu okumayı öğretti biliyor musun? Babam da bunu okumayı çok sever. Bir sürü de dua biliyorum."

Yasmin bana fısıldarken ona gülümseyerek baktım.Altuğ'unun öyle biri olduğununu hiç düşünmemiştim. Dışarıdan çok farklı bi hava veriyordu.

" Bende biliyorum babam benim öğrenmem için küçükken camiye göndermişti." ona göz kırptığımda o da sırıtarak bana baktı.

" O hoşgeldin güzel kızım." Yaşlı teyzenin titrek hareketleri sesine de yansıyordu. Gözlerinin içi gülerken hemen çantamdaki şemsiyeyi çıkarıp teslim ettim.

" Çok teşekkür ederim . Geciktirdiğim için de özür dilerim."

Yaşlı teyze aldığı şemsiyeyi bir köşeye koyarken Yasmin tekrar beni dürttü.

" Kalan parayla anneme çiçek alabilir miyim?" merakla bana bakarken başımı onaylarcasına salladım. Sanırım parasını buna harcamasında sorun olmazdı.

" Gel küçük kız seni bir öpeyim. Allah'ım ne güzel şeysin sen. " Yaşlı teyze kollarını açmış Yasmin'i beklerken Yasmin bu duyduğu şey ile biraz havalanmış teyzenin kollarına kendini atıvermişti. Yasmin yaşlı teyzenin yanaklarını sıkarken onu daha beter seviyordu.

" Teyze benim de senin gibi bir dedem var. Böyle suratı kırış kırış. Kaşlarını çattığında çok kızgın oluyor.Ama beni çok seviyor. Ben de onun yanaklarını böyle sıkıyorum işte .Neden bilmiyorum ama dedem tek annemi sevmiyor. Yani aslında çok şekerdir."

Yaşlı teyze Yasmin'i istekli bir şekilde dinlerken saçlarını yavaş yavaş okşuyordu. Onları keyifle izlerken bir yandan ara ara dışarı bakıyordum. Altuğ hala ortalıkta yoktu.

" Çiçekleri ben seçebilir miyim teyze. Nolursun! Dedeme de yapacağım nolursun teyze! "

Yasmin çiçeklere uzandığında dikkatli olması için onu uyardım. Yaşlı teyzenin torunu ortalıkta görünmüyordu. Yasmin çiçeklerden kendi eline sığacak şekilde küçük bir demet yaparken ona yardım etmek için yanına gittim. Yaşlı teyze çiçeklere dokunmamıza bir şey demiyordu. Sanırım bu biraz Yasmin'e özeldi.

Papatyalara gözüm kaydığında aklıma Altuğ gelmişti. Yasmin'i severken ki yüz ifadesi aklımda canlanırken ikisinin ne kadar sevimli olduğunu hatırladım.

" Yasmin papatya ister misin?"

Papatyalara uzandığımda bir kaç tana elime aldım. Yasmin'e uzatırken o gözlerini kısmış bana bakıyordu. Sanki bir şeyler düşünüyormuş gibi öylece baktı ama bir şey söylemedi. Çiçekleri güzelce paket yaptıktan sonra yaşlı teyzeye yük olmadan parasını ödeyip oradan çıktık. Yasmin elindeki demete heyecanla bakarken sinirli bir ses duydum.

" İzel!"

Başımı o tarafa doğru çevirdiğimde bir başka ses daha duydum. Altuğ tam karşımdan burnundan solur bir şekilde bana yaklaşıyordu.

" İzel!"

Diğer tarafa baktığımda abimi gördüğümde korkuyla gözlerim büyümüş kalbim hızla atarken ağzımın içinin kuruduğunu hissettim. Abim kaşlarını çatmış bana değil arkama doğru bakarken Yasmin'in omzuna elimi koyup korkudan onu kendime doğru çektim.

EVET UZUN YAZMAYA ÇALIŞTIM:) KEYİFLE OKUDUĞUM YORUMLARINIZI BEKLİYORUM:) OYLARINIZ İÇİN TEKRARDAN TEŞEKKÜRLER

Continue Reading

You'll Also Like

1K 69 21
İstek kapak tasarımları, logo, afiş ve şerit tasarımları ile birlikte örnek tasarımları da paylaşıyorum. Sizler de yaptırmak isterseniz yazmanız yet...
812 90 5
Dinleyeni değil, anlayanı olmayan yalnızdır.
2.4K 590 16
14. Bölüm/Alıntı; LİLİTH&KRONOS, ACI BADEM.. "Bir gün kadın öldü," dedi kuru bir sesle. "Adam ise acı badem ağacını yakıp, çok uzaklara gitti." Gözle...
3.3M 97.1K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...