River Stark (tony of daughter)

By SuGuler_

22.5K 1.8K 867

"Akıllısın çocuk." Dedi Thanos River'ın başını okşarken. Daha sonra koca kütlesini biraz daha yaklaştırdı ve... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3.bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm "sence hala aynı River mıyım?"
10. Bölüm
11. Bölüm
12.bölüm "kimsenin suçu yok."
13. Bölüm "ego stark"
14.bölüm
15.bölüm. "Dikkatli ol..."
16.bölüm
Yeni kitap
Yeni Kitap2
17. Bölüm
18.Bölüm
19.bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm "Is it okay to love pain?"
31.Bölüm
32. Bölüm (SEZON FİNALİ)
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm "kader.."
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm

45. Bölüm

127 17 14
By SuGuler_

Tony masanın üstündeki Spider man kostümüne bakarak gülümsedi. Peter bunu görünce havadan uçacaktı fakat ne zaman vereceğini kestiremiyordu.

"Buna bayılacak." Dedi kendi kendine.

Peter onun oğluydu.
Kan bağları yoktu, evet. Ama kan bağı olan insanların birbirine vermediği sevgiyi o ikisi birbirine hissediyordu ve aile kan bağı ile olmazdı. Ailenin temeli sevgiydi. Tony ise Peter'ı kendinden vazgeçecek kadar çok seviyordu.

Gözleri maalesefki yaşlanmaya başlamış köpeğine döndü. Eski neşesi ve heyecanı yoktu. Ama sadakati hala aynıydı.

Tony ona bakınca ayaklarının çamur olduğunu gördü ve tasması kaymıştı.

"River seni nereye götürdü bakayım." Dedi gülerek. "Artık benim kadar pasaklısın Ama şansına küs oğlum, ben kokmuyorum."

Clinty ona doğru hızlı adımlarla gitti ve patilerini bacaklarına çıkarmaya çalıştı.

"Hayır hayır o pasaklı patilerini üzerimden çek." dedi sitemle.

Sonra ise tasmasını çıkardı ve masasına koydu. Kimsenin bilmediği gizli bir kamera ve mikrofon vardı.

River ise eve geldiğinde berbat bir haldeydi. Üstelik babasına hiçbir şey anlatmadan duşa girmişti.

Tony bunun doğru bir fikir olmadığını biliyordu Ama o görüntülere bakmadan içi rahat etmeyecekti.

Friday'e kısa bir şekilde Clinty'i çağırmasını söyledi. Köpek burda olmamalıydı.

Tasmasının içinden çipi çıkartarak holograma yansıttı.

•••

River Stark'tan...

Günün en sevdiğim saatlerindeydik, güneş doğuyordu ve ben duştan yeni çıkmıştım.

Dünü hatırlamak istemediğim için kendime sıcak bir kahve koyup balkonuma geçtim. Çiçeklerimin canlılığı benim yanımda çok renkli duruyordu.

Saçlarımı kurutmadan burada oturduğum için hasta olabilirdim Ama umrumda değildi.

Güçlerim varken sinüzit bile olmuyordum ve bunu hatırlamak bana acı veriyordu. Tanrı bir anda her şeyimi elimden almıştı.

Sol gözümden bir yaş aktığında şaşkınlıkla sildim. Ağlamak istemiyordum ancak gözlerim bunu inkar ediyordu. Üstelik o kadar şişlerdi ki dokununca tuhaf hissediyordum.

Kafamı geriye doğru yaslayıp bir yudum almıştım ki kapı bir anda açıldı. Bu şaşırtıcıydı çünkü kapım çalınmadan açılmazdı, bu bir kuraldı. Bunu ihlal edebilecek ise yalnızca iki kişi vardı.

"River!" Diye bir bağırma sesi duydum ve bu elbette ki babama aitti.

Korkuyla ayağa kalktım ve bardak elimden düştü, paramparça oldu ve ayaklarıma battı.

Acımı  hissedemiyordum çünkü korkum acımdan fazlaydı. Kalbim öylesine hızlı atıyordu ki kulaklarım duyacakları için kendini hazırlıyordu.

"Bu ne?" Dedi bir anda.

Bilekliğindeki saate dokundu ve bir anda hologram belirdi. O hologramda ise tek bir ses duyuluyordu.

"Hala gözlerime bakarken bana ait olmadığını söyleyemezsin."

"Hala gözlerime bakarken bana ait olmadığını söyleyemezsin."

"Hala gözlerime bakarken bana ait olmadığını söyleyemezsin."

Kafamda dolanan tek ses yine bu olmuştu.

Her şey mahvolmuştu.

Babam her şeyi öğrenmişti.

Kekeleyeceğimi biliyordum, ama konuşmak zorundaydım. Konuşmak, inkar etmek zorundaydım ya da kabullenmeliydim. Ama susmamalıydım. Susmamalıydım ama susuyordum, niye? Sesim çıkmıyordu ve tıpkı uyku felci geçiriyor gibiydim. Bu kabusun karabasanı ise Steve'di. Onu görmüyordum ancak beni mahvediyordu.

"Açıklayabilirim." Dedim zorlanarak. Kekelemiştim ve gözlerim babamın gözlerine çıkmıyordu.

Babam alayla güldü.

Bu gülmenin iyi olmadığını biliyordum. Bana inanmayacaktı, ne desemde.

"Açıklayabilirsin öyle mi?" Dedi gülerken de. Sonra bir anda hiç beklemediğim bir şekilde sandalyeye tekme attı ve bana bağırdı "neyi açıklayacaksın?!" Dedi. "100 yaşında bir adamla sevgili olduğunu mu?!" Yüzü kıpkırmızıydı "benim kardeşim dediğim insanla sevgili olduğunu mu açıklayacaksın?!"

Haklıydı.

Haklıydı ve benim hiçbir şey söylememem gerekiyordu. Her şeyin en kötüsünü hak ediyordum, haklıydı.

"Özür dilerim." Dedim başımı öne eğerek ve bir anda ağlamaya başladım. Son zamanlarda yaptığım tek şeyi yine yapıyordum.

Babamın ses tonu düştü.

"Ne zamandan beri?" Dedi.

Ben ise hala bozuk plak gibi "özür dilerim." Diyordum ve ard arda söylüyordum.

"Ne zamandan beri dedim River." Dedi bu sefer sesini biraz yükselterek.

Ayaklarıma baktım, kanıyorlardı. Ve babam bunu bile göremeyecek kadar sinirliydi.

"Ultron geldiğinden beri." Dedim. Kekeleyerek ve yine sessiz. Bu kez sessiz olan bendim ve onlardan biri gibi hissediyordum.

"Ama yemin ederim ki aramızda hiçbir şey geçmedi." Dedim gözlerine bakarak. "Onu öptüm ve bunun bir hata olduğunu anladım, çok pişmandım." Değildim.
"Onu seviyordum ve bu da bir hataydı, özür dilerim baba." Onu hala seviyorum, özür dilerim baba.

"Onu öptün mü?" Dedi sessizce ve kırgınlıkla.

Yavaşça yatağa oturdu ve elleriyle yüzünü kapattı. Onu bu hale ben sokmuştum ve kendi enkazımı görmek acı veriyordu. O enkazın altından babamı çıkartmak zorundaydım ancak ben her zaman orada kalacaktım.

"Baba, hataydı." Dedim önünde diz çökerek.

Baba, hata olmamalıydı.

"Yıllardır yüzünü bile görmüyorum, onu en son gördüğümde onu öldürmek üzereydim."

Yıllardır yüzüne hasretim. Onu en son gördüğümde onu öldürecek kadar delirmiştim.

"Baba, söyleyecektim." Dedim ağlamaya devam ederek. "Ama beni affetmezsin sandım. Üstelik her şey başlamadan bitmişti, onu bir mezara gömmüşüm ve üstüne toprağı bile ben atmıştım."

Bir sürü şey söylüyordum babam ise gözlerime bile bakmıyordu.

Beni duyduğundan bile emin değildim.

"Baba, onunla aramızda hiçbir şey geçmedi."

Baba, onunla aramızda hiçbir şey geçemedi.

"Baba, bir şey söyle."

Bana bağırmasını istiyordum.
Bana bağırıp içini dökmesini istiyordum çünkü sessizlik tehlikeliydi. Ondan tehlikeyi bir şey varsa da sessizliğin ardından söylenecek ilk cümleydi.

Çünkü sessizlik düşünmek demekti, söyleyeceği ilk şey ise düşündüğü tek şeydi.

Başını yavaşla kaldırdı.

Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki öleceğimi düşünüyordum.

"Doğru düşünmüşsün." Dedi bir anda.

"Seni asla affetmeyeceğim."

☘️

Bu kez yoncamız 3 harfli.
Dördüncü yaprağını da beraber koyalım.)

Sizi 3000 kez seviyorum 🤍

Continue Reading

You'll Also Like

4K 331 23
Yeni hayatını keşfeden, deniz kızı Leyla.. Ona yardım eden, koruyup kollayan arkadaşları... Ortada bir melez varken, geleceği bilinmeyen, ölümsüzlerl...
226K 7.1K 27
ZORLA EVLİLİK VARDIR, ONA GÖRE OKUYUN. Umursamaz tavrı beni sinirlendirmişti, babamın götünden resmen ter akıyordu. Kapıyı kapattı ve stresle bana ba...
512K 27K 34
81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz...
139K 6.6K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️