31.Bölüm

271 20 16
                                    

Steve konuşmamızın ardından tekrar jetin başına geçmişti, fakat iyi olmadığını elbet biliyordum. O da benim gibiydi, ikimiz de dağılmıştık.

Şimdi ise bir yere gelmiştik fakat buranın neresi olduğunu bilmiyordum, yalnızca onların yanında güvende hissediyordum. Bu yüzden sesim çıkmıyordu, çıkamıyordu.

Bucky ikimizin arkasından yürüyordu.

Ona baktığımda yüzündeki korkuyu gördüm. Korkuyordu, gerçekten korkuyordu.

Steve'in yanını terk ederek Bucky'nin yanına geldim.

"İyi misin?" Dedim yavaşça. Vereceği olumlu veya olumsuz herhangi bir cevabı bekliyordum. Acaba yalan söyler miydi? "Değilim." Dedi düşündüğümü yapıp. Ama başka bir şey söylemedi, ya da söyleyemedi ve yine içine gömüldü.
Ama konuşmasına gerek yoktu, ben onun bakışlarından ne demeye çalıştığını anlamıştım. "Korkma." Dedim. "Eğer korktuğun kişi babamsa korkma, ben yanındayım. Ve onu tanıyorum, sana zarar vermez."

Bana baktı.

Aklından ne geçiyordu bilmiyordum ama dediğime inanmadığı kesindi, inanmıyordu. Çünkü benden sakladığı şeyler vardı, hissediyordum. Asıl korkusu buydu, Ama söylemiyordu.

"O kadar emin olma River." Dedi çaresizce. Sesinden bile çaresiz olduğu belli oluyordu, ve bu beni çok üzüyordu.
O acı çekmeyi hak etmiyordu, bizler gibi mutlu olmalıydı. Acıya alışmamalıydı, alışmak zorunda kalmamalıydı. "Herkes bana zarar vermek ister, çünkü bende onlara çok zarar verdim."

Yine aynı konuyu açıyordu.

"Sürekli aynı konuyu açma." Dedim sertçe. Kendine acı çektiriyordu, ve bunu yapmamalıydı. "Bunları konuştuk, yaşananlar senin suçun değildi."

Bakışları bana döndü.

"Ben hiç kapatmadım ki o defteri." Dedi sessizce. Steve'in duymasından mı korkuyordu bilmiyordum, ama konuştukça canı yanıyordu. "Yıllar geçse de kapatamayacağım. Çünkü izler geçmez, sen geçti sansan da o izler geçmez River."

Kafamı sağa sola salladım. bu doğru değildi, olamazdı. "Hayır." Dedim sessiz olmaya özen göstermeden, bu kadar çabuk pes edemezdi, o yaşamayı seviyordu, ve yaşayacaktı. "O izler senin gücüne bağlıdır. Eğer güçlüysen, o izler kaybolur. Ama güçsüzsen, ve yalnızsan evet, o izler asla geçmez." Steve'e baktım. Asker yürüşüne, sert suratına. Ama bir o kadar tatlı olan ona baktım. "Herkes gitse bile o gitmez. Herkesi yarı yolda bıraksa bile seni bırakmaz. Denendi, onaylandı." Dedim sonlara doğru gülümseyerek. Fakat elbette bu gülümsemem mutlu olduğumdan değildi, acıdandı, acının tebessümüydü.

"Ayrıca sen güçlüsün." Dedim yine ona bakarak. İnanır mıydı bilmiyordum, ama yalan söylemiyordum. "Hemde çok güçlüsün. Yaşanan her şeye rağmen umudun var, umut insanı ayakta tutar. Sen yaşamayı seviyorsun James."

Bucky acıyla güldü. İnanmış mıydı?

Bir şey söyleyecekti ki Steve bize döndü.
"Geldik."

•••

Tuhaf eski bir yere geldiğimizde az çok neler olduğunu anlayabiliyordum. Fakat yine tam olarak kestiremiyordum.

"River." Dedi Steve. "Baban, burada. Ama yanına gidem-" onu heyecanla kestim. "Nerede?" Dedim. "Burada mı?"

O sırada arkadan biri geldi ve gelen babamdı.

Onu özlediğimi şu an fark ediyordum. Çok zaman geçmemişti, ama geçmiş gibiydi. Geldiğimden, döndüğümden beri onunla tam olarak hasret giderememiştim.

River Stark (tony of daughter)Where stories live. Discover now