SIR (ACI AŞK...)

By ayseklncr

8.7K 497 156

SIR (ACI AŞK...) HER AŞKIN BİR SIRRI VARDIR... Bir sır herkesin hayatını altüst edecek. Hayatları ummadıkları... More

1.Bölüm (TANITIM)
2.Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8. Bölüm
10 .Bölüm
11.Bölüm
12. Bölüm
DUYURU
13. Bölüm
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. Bölüm
18. BÖLÜM
19. Bölüm
20.Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
FİNAL

9. Bölüm

295 23 4
By ayseklncr

****

''Baba gitme... Ne olur gitme baba. Beni bırakma!''

Fatih'in onun sevgisini hak etmediğini keşke bir zamanlar bilseydi Melek. Belki de bu kadar büyük acılar çekmezdi. Belki de bu kadar büyük çırpınışlar yaşamazdı. Belki de gidenlerin ardında gözü yaşlı, çaresiz, yaralı kalmazdı. Güneşinin batıp bir daha asla doğmayacağını keşke bilseydi Melek...

*********  

Melek'in kalbi parça parça olmuştu. Artık gerçekten koca dünyada yapayalnız kalmıştı. Kimsesizdi kahve gözler. Melek'in anladığı bir şey daha vardı. Fatih'te artık onun için yoktu. Üç gündür babasının cenazesi ile uğraşırken onu beklemişti. Ama Fatih hiç gelmemişti.

Melek yapayalnız kaldı. Aslında kendi öyle sanıyordu. Arkasında ona destek olmaya çalışan Demir'den habersizdi. Oysa Demir düşman bildiği kadına karşılıksız destek vermişti.

Melek düşünmeyi bıraktığında göğsüne bastırdığı beyaz güller ile hayatının iki aşkına nemli gözlerle baktı. Babası ve oğlu artık hep yan yana olacaktı. İki mezarında ayakucuna çöktüğünde elinde ki gül demetini ikiye böldü Melek. Birini oğlunun toprağına bırakırken diğerini babasının toprağına bıraktı. Hıçkırarak ağladı kahve gözler. Gözyaşları kuruyana, kalbi direncini kaybedene kadar...

İnsan yalnız kalınca anlarmış sevdiklerinin değerini. Onlarsız kalınca her şeyin ne kadar anlamsız olduğunu, ne kadar boş olduğunu fark edermişsin. Melek artık hiçlikteydi. Sanki koca bir boşlukta sürükleniyor gibiydi. Hayatın insafsızlığına inattı yüreği. Hala direniyordu vuslat yemiş kalbiyle...

Melek sevdiklerini örten toprağı iki eli ile sıktı. Sanki en derinine girebilecekmiş gibiydi. Gözyaşlarını toprağa akıtırken çaresizce haykırdı.

''NEDEN?''

''NEDEN BENİ BIRAKTINIZ? NEDEN?''

Onlarla yaşamak istemişti. Melek onlarla mutlu olmak istemişti. Melek bu hayattan mutlu bir aileden başka çok şey mi istemişti? Sanki her şey birleşip Melek'in mutsuzluğu için savaşıyordu. Öyle ki Melek her şeyini ardı ardına kaybediyordu. Umudunu, babasını, sevdiğini, hayatını...

Melek hep kaybediyordu Fatih'in aksine...

Demir yeryüzüne döküş türen yağmura baktı. Yeniden buğulu gözlerini mezarların başında diz çöküp ağlayan Melek'e döndü. İçi sızlamıştı. Melek'in yıkılmış haline üzülürken birkaç adım attı ona doğru. Ama gidemedi Demir. Onu engelleyen Fatih'in gelmesiydi. Hızlanan yağmurun altında Melek'in tam ardında duruyordu. Fatih elini uzatıp hayatını mahvettiği kadının omzuna dokundu.  Gözyaşlarını yanağına bıraktığında kalbindeki pişmanlıkla baktı Melek'e. Fatih önce suçu yapıyordu sonra pişman oluyordu. Ama her defasında hatalarından ders almak yerine bir yenisini daha ekliyordu. Melek omzunda hissettiği elle başını sağına dönüp yukarı kaldırdı. Artık gördüğü yüz ona çok yabancı geliyordu. Melek ayağa kalktı. Sorgularcasına baktı Fatih'in kahve gözlerine. Bir zamanlar sevdiği, ona yabancı olan adam üzgün olduğunu bile söyleyemiyordu. Melek buruk gülümsemesi ile baktı ona.

''İlk gün gelseydin sana sarılacaktım. Babamla ilgilenemeyecektim. Belki de evlat olarak son görevimi layıkıyla yerine getiremeyecektim. Beni düşündüğün için teşekkür ederim Fatih.''

''Melek ben...''

''Fatih, seninle çok güzel günler yaşadık. Mutlu olduk, mutsuz olduk. Birçok bedel ödedik. Her şey için gerçekten sana teşekkür ederim. Ama artık ikimizin de özgür olması gerek. Lütfen bir daha görüşmeyelim. Hoş çakal...''

Melek parmağından yüzüğü çıkarıp Fatih'in avuçlarına bıraktı.

Oysa bir zamanlar mutlulukla bu yüzüğü takmıştı. Ama şimdi ait olduğu kişinin avuçlarına ona getirdiği acılarla beraber bıraktı. Melek yalnızlığına yürümeye başladı. Yağmur tenine her dokunduğunda hıçkırıklarını hiç tutamadı. Kimsesizliğini yüzüne vuran eve geldi. Perdeleri kapamıştı. Melek ikinci defa kendini karanlığa hapsetti. Mutsuzluğunda boğuldu acıya yenilmiş yüreği. Gözyaşları yanağını yaktıkça ''Babam...'' diyerek hıçkırdı. Babasına yıllar önce aldığı kırmızı montu ellerine aldığında burnuna bastırdı. Babasına ait kokuyu hissetmek istedi. Ama olmadı. Günler önce yıkadığı için kendine kızdı Melek.  Çünkü gidenler yanlarında kokularını da götürmüştü. Onlardan bize kalan sadece anılardı...

''Neden yıkadım ki? Ah babam... Şimdi senin kokunu içime çekerdim.''

Melek kaybettiklerinin ardında ağlamakla meşguldü. Öyle ki Demir onu görmekten vazgeçmişti.  Murat'a ''Onu takip etmeyi bırakıyoruz. Artık Melek ile hesabımız bitti.'' Dedi.

Gözleri yağmurun dokunduğu yeryüzündeydi. Pencereyi açıp mis kokuyu içine çekerken yağmurda ağlayan kahve gözleri anımsadı. Ruhunu inciten o anı,  hayatını çoktan değiştirmişti.

İKİ HAFTA SONRA

Melek kayıptı. Günlerce Demir onu hiç görmedi. Belki de uzun zamandan sonra ilk kez bu kadar çok ayrı kalmışlardı. Demir düşmanı da olsa çok alışmıştı Melek'e. Onun kızdığında söyleyemese de kaşlarındaki hareketlilik, gözlerinde ki ışıltı, gülümsediğinde dudaklarında yer bulan kıvrım sanki tüm bunları beynine kazımıştı Demir. Melek'e ait ne varsa hepsini biliyordu. Bakışlarındaki anlamı, endişelendiği ya da korktuğu anda gözlerindeki cansızlığı, gözyaşlarının yanağına inci gibi parlayarak süzüldüğünü hepsini biliyordu. Demir daldığı düşüncelerden çıkarken çoktan ofisindeydi. Tavanla bakışmaya devam ederken kalbine kocaman bir ağrı oturdu. Demir nefes alamadı o an. Sanki biri gidiyordu. Biri kayboluyordu hayatından. Endişe ile ayaklanıp ''Murat, Melek nerede?'' dedi. Murat şaşkınca bakıp ''Efendim bilmiyorum.'' Dedi.

''Nasıl bilmezsin?''

''Efendim, takibi bırak demiştiniz.''

''Kahretsin. Tamam, ben bulurum.''

Demir koşarak çıktı ofisten. Siyah arabasına bindiğinde adresi Melek'in elinden aldığı pastaneydi.

Melek yalnızlığının soğukluğunda hiç üşümez miydi? Üşüyordu Melek. Kimsesizliğin karanlık, soğuk odalarında üşüyordu. Umutsuzluğun kısıtladığı küçük hayatında nefes almaya çalışıyordu. Ama hiçbir şey o kadar kolay değildi. Ondan alınan hayat çaldığı günahlarıyla yüzüne vuruyordu. Sevdiklerinin puslu anılarına yağmurda ıslanan bedeniyle sarıldı. İçindeki boşluklara çarptıkça da ağladı. Ağlamaktan yüreği yoruluncaya, ardından bayılana kadar...

Demir kalbindeki acıya yenilmişti. Arabayı kullanabildiği kadar hızlı kullanıyordu. Gökyüzü yorgun bir sessizliğe ait olurken onu bozmaya çalışan ses Demir'in çaresiz haykırışıydı.

''Yedek sürücü! Yedek sürücü neredesin? ''

Pastanenin kapısını gürültü ile aralayıp karanlığa adımladı Demir. Karanlığa alışan kahve gözleri ile etrafa bakındı. Ama Melek yoktu. Göremedi yıkılan yaralı bedeni. Birkaç adım sonra çarptığı bedene korkuyla baktı. Eğilip Melek'in bedeninin yarısını kollarına aldı. Melek'i her sarstığında daha da korktu Demir. Ona cevap vermeyen, her zaman buğulu bakan gözleri görmek istedi. Gözleri dolarken Melek'i kolları arasına alıp pastaneden çıktı.  Arabasını bıraktığı yerde göremeyince beyninden vurulmuştu. Sanki her şey onlara karşıydı. Sanki Melek bir karadeliğe yakalanmıştı. Savruldukça savruluyor, yaralandıkça yaralanıyordu. Öyle ki kara boşlukta kendi benliğinden uzaklaşıyordu. Duyduğu sesi algılayamıyor, gözlerini açamıyordu. Ama üşüyen kalbi onu saran kollarda çoktan ısınmıştı.

Demir Melek'i bin bir zorlukla sırtına aldı. Hızlı adımlarla hastaneye yöneldi. Melek'in güzel kokusu her burnuna geldiğinde çoktan yaralı kalbini fethediyordu. Demir dolan gözlerini daha fazla saklayamadı. Yanağına akıttı kan dokunan yaşları. Titreyen sesi ile ''Etme bunu, bana bunu yapma Melek. Sakın öleyim deme! Duydun mu beni? Sakın!'' diye mırıldandı.

Hastanenin soğuk koridorunda bağırdı Demir.

''Doktor! Doktor nerede?''

Gideni geri getirmek, gitmek üzere olanı engellemek içindi bu çağırışları. Ona acildeki sedye gösterilirken Doktor yardımıyla Melek'i sedyeye bıraktı. İlk yardım yapılırken Demir bir an olsun gitmedi Melek'ten. Bir an olsun gözlerini ayırmadı solmuş teninden. Bir an olsun kaçmadı Demir. Zeynep'te kaçtığı gibi kaçmadı bu kez...

Demir endişeli gözleri ile doktora baktı.

''Doktor neyi var? Hı söyleyin bana?''

''Sakin olun lütfen. Elimizden geleni yapıyoruz. ''

Bu sözler Demir'in yüreğinde ki korkuyu söküp atamamıştı. Melek kaybettiklerinin acı yüküyle kayboldu. Tüm yalanların içinde, tüm sırların gizeminde kayboldu. Gözlerini araladığında gördüğü sadece beyazlıktı. Sonsuz bir beyazlık...

 Yeniden gözlerini kapadı Melek. 

Oysa saatlerce onu bekleyen Demir'in elinde ki beyaz mendildi gördüğü. Demir terini silerken açılan gözlerin önüne getirdi mendili. O an görünmek istemedi. Düşmanım dediği, canını acıtmak istediği kadını böyle sarıp sarmaladığını o kadında dâhil kimse bilmesin istedi. Doktordan korkulacak bir şeyin olmadığını, Melek'in yorgunluk ve üzgünlükten bu halde olduğunu, hiçbir şey yemediğini öğrendiğinde sıkıntıyla nefes aldı Demir. Ne yapacağını bilmeden hastaneden ayrıldı. Murat'ın şaşkın bakışları karşısında arabaya bindi. Sıkıntılı haline gülümseyen Murat'tı. Çünkü bir tek o görüyordu ilerisini. Çünkü bir tek o tahmin ediyordu ayrılmaz ikiliyi...

''Demir bey, iyi misiniz?''

''İyiyim. Hadi sür.''

''Peki efendim.''

''Bundan sonra Melek'i yeniden takip ediyoruz. Nerede kalıyor? Ne yapıyor? Hepsini bilmeliyim.''

''Peki efendim.''

Fatih borçlarını ödeyemiyordu. Artık ona savcılık yetmediği gibi, ailesini ihtiyaçlarını bir türlü karşılayamamak ağır geliyordu. Oysa Melek iki aileye ne de güzel yetişirdi. Gecesini gündüzünü onlar için feda etmişti. Fatih yeni tekliflerin gözünü karartmasıyla vazgeçti ilkelerinden. Dürüstlük, eşitlik, yalansız bir hayat derdindeyken para unutturdu hepsini. Yalanlara, eşitsizliğe, adaletsizliğe ışık tuttu o. Melek'in onca yıllık emeklerine yazık etti. 

Continue Reading

You'll Also Like

SADEM By mrsnisan

Teen Fiction

6.1K 120 30
Makyaj masası yok bu odada,almak gerek dediğinde."artık dayanamayıp kahkaha attım. -Ne oldu?dercesine bana bakarken, "O kadar şey oldu, gerçekten tek...
1.1M 81K 58
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
Ruj İzi By Merve

Teen Fiction

501K 14.8K 35
KİTAP DÜZENLEMEK İÇİN BİR HAFTA İÇİNDE KALDIRILACAKTIR! Arya Bilgen O iğrenç gecenin bana hediyesi bir bebek olmuştu. Bu bebek benim bütün hayatımı m...
27K 1K 25
''Aşk nedir bilir misin?'' ''Bilmem.''dedim dürüstçe ''Ya sen?'' Bir adım daha attı. Kaçacak alan bırakmamıştı. Belimden tutup masanın üzerine oturma...