Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KAR...

By hayaletYazardayazmaz

1.8K 363 124

Frank Ray Londra'nın yeni milyoneri, gizemli adamı. Şehrimin yüz karası. Doğu Yaka'sının lideri. Dışarıdan ba... More

TANITIM
BÖLÜM BİR
BÖLÜM İKİ
BÖLÜM ÜÇ
BÖLÜM DÖRT
BÖLÜM BEŞ
BÖLÜM ALTI
BÖLÜM YEDİ
BÖLÜM SEKİZ
BÖLÜM DOKUZ
BÖLÜM ON
BÖLÜM ON BİR
BÖLÜM ON İKİ
II. KISIM
II. BÖLÜM ON ÜÇ
II. BÖLÜM ON DÖRT
II. BÖLÜM ON BEŞ
II. BÖLÜM ON ALTI
II. BÖLÜM ON YEDİ
II. BÖLÜM ON SEKİZ
II. BÖLÜM ON DOKUZ
II. BÖLÜM YİRMİ BİR
II. BÖLÜM YİRMİ İKİ
II. BÖLÜM YİRMİ ÜÇ
II. BÖLÜM YİRMİ DÖRT
II. BÖLÜM YİRMİ BEŞ
II. BÖLÜM YİRMİ ALTI
II. BÖLÜM YİRMİ YEDİ
II. BÖLÜM YİRMİ SEKİZ
II. BÖLÜM YİRMİ DOKUZ
III. KISIM
III. Kısım için Açıklama

II. BÖLÜM YİRMİ

41 10 1
By hayaletYazardayazmaz

Tainy, Miguel- Sunbathe
Calvin Harris- New To You

Derin bir nefes verdim ve Anthony Korra'nın şoförüne kapımı tutması için teşekkür ederek, öğleden sonra yağmurdan ıslanan kaldırım taşına dikkatlice bastım. Güzel bir akşam olucak Effy, kaygılanma...

İstemeden de olsa dişlerimi sıkıyordum. Tanrım şu mekanın ahşap duvarlarına bakın, neredeyse dökülüyorlar. Bir örgütün burada toplanmaları çok tuhafıma gidiyor olmalı zira burası Madam Bovalyn'in bile gelip müşteri toplamak isteyeceği bir yere benzemiyordu.

"Anthony beyefendi sizi içeride bekliyor madam..." Arkamdaki siyah jeepin önünde bekleyen Ali bana doğru sesleniyordu. Effy, kızım adım atmalısın. Şimdi donuklaşıp, küçülmene gerek yok!

Gardırobumda tek düzgün ve temiz sayılan yeşil renkli, ünlü bir marka elbisesinin replikasına benzeyen çakma bir elbise giyiyordum. Yani elbise için üçüncü kalite gibi bir seviye olmalıydı bu. Taklidin de taklidi. Yine de bu elbise zayıf ve sıska vücuduma tam oturuyordu. İnce belimden başlayan kumaş, ayak bileklerime kadar kroşe şeklinde iniyordu. Omuzlarım ise... açıktı. Omuzlarım çıplaklığına rağmen, tırnak uçlarıma kadar uzayan kol kısmıyla rahattım. Normalde, üzerime şal bocalar, suratımı kapatırdım ama bu akşam için böyle bir şey yapmadım.

Tanrım! Ne büyük hazırlık ama! Elimize yüzümüze su tuttuk. Başka hiçbir şey yok. Saçlarımızı da sıkı bir at kuyruğuyla toplayıp ördük. İyice küçük görünüyoruz!

Katalogdan fırlayan mankenler gibi giyinse miydik? Kendimizi iyice rezil etmeyelim!

Yanaklarım kızardı. Ben başımı eğerek, ayağımdaki eski botlarıma bakarken bütün bu ikizlerin tartışmasına şahit olmaktan utanç duyuyordum! Bir kere de memnun olsalardı keşke!

İki katlı Pub'ın önünde daha fazla dikilmemek ve mekandan dışarıya çıkan insanların bakışlarıyla daha fazla göz göze gelmemek için ileriye doğru adım atarak, mekanın çift taraflı kapısına sıkıca tutarak, içeriye yöneldim.

Hemen onu gördüm. Yani Bay Anthony Korra'yı. Elinde şampanya kadehini tutuyor, girişin önünde kendisine benzeyen takım elbiseli adamlarla ayakta dikiliyordu. Fakat ben kapıyı açar açmaz, oluşturduğum gürültü ile bakışlarını çabucak bu tarafa verandaya yöneltti ve beni görür görmez hafifçe tebessüm ederek, şampanya kadehinden son bir yudum alarak, yanında duran bir arkadaşına uzattı.

Bizi süzüyor mu bu herif? Yanımıza yaklaşırsa onu tersleyelim!

Yakışıklı olmuş ama baksanıza, siyah çerçeveli gözlüğü ve takım elbisesiyle tam bir beyefendi...

Farkında olmadan omuzlarımı içe doğru eğerek, bulunduğum köşede iyice küçülmeye çalışıyordum. Çok gerilmiştim ve el çantamın içerisinde Khont'a teslim edeceğim mektubum olmasaydı buradan şu anda koşarak uzaklaşırdım. Ortamın ambiyansı benim için nefes kesiciydi. Evet, gerçekten nefes alamıyordum!

"Bu kadar gecikmene karşılık gelmeyeceğini bile düşünmüştüm. Hoş geldin."

Biz de senin elimizi tutmak için rol kesen yakışıklı bir adam olduğunu hiç hayal edemezdik, görmüş olduk!

"Tanrım!"

Elimi tutmak için havada kalan eline karşılık, her iki elimle çantamın askısını sıkı sıkıya tutuyordum. Tuhaf bir bakışmanın ardından, yanaklarım yine kızardı ve dişlerimi sıktım.

"Ben insanlarla el sıkışmaktan hoşlanmıyorum kusura bakmayın." Yalan söylemiyordum. Sosyalleşmekten nefret ederdim.








***

Akşamın ilerleyen saatlerinde Anthony Korra, gerginlikten dut bülbülü yemiş halime karşılık  -tanrım bu tanım amma uzun oldu!- ister istemez o da bana karşı mesafeli davranmaya başlamıştı.

Aman iyi oldu, zibidinin elleri ayrı oynuyordu zaten, görmedik sanmasın.

İkizlerin kafamdaki tartışmalarına henüz ket vuramasam da, beni güldürmediklerini söyleyemezdim. Ara sıra komik bir kadın olabiliyordum doğrusu... ben EFFY WALTER komik kadındım yahu.

Gerçi önümdeki yahni tabağına bakmaktan ve Sol İşçi Partinin benim gibi önde gelen bağışçılarıyla bir arada toplaşarak, bir masayı kapamamızdan hayli sıkılmıştım yahu. Tırnaklarımla tabağımın kenarında ritim tutmaktan ve aslında siyasetin dün sabah Anthony Korra'nın -sadece- anlattıklarıyla sınırlı olmadığını ve beni sıktığını kavrıyordum.

Karşımda ikiz kız kardeşlerin böbürlenerek muhafazakar insanların niçin ülkemizin ilerlemesinde birer engel olduklarını dinlemek ve beyefendilerin sürekli bilmiş gibi muhabbetlerin son noktalarını koymalarını dinleyerek eşlik ediyordum.

"Ama bayım," dedim kendimi tutamadan. Bu elbisemin yakaları da omuzlarımı pek açıkta bırakıyordu sahi niçin giymiştim ben bu parçayı!

"Sizler işi gücü kilise olan insanları çok arsızca ve yersizce eleştiriyorsunuz, bu kulağıma pek hoş gelmiyor."

İşte Anthony beyin yanında oturan bıyıklı ve keltoş bir adama karşı bakışlarımı sivrileştiriyorum. "Amaçları Tanrı'larına kulluk etmek değil mi?" Sizi cehennemde göreceğim bayım. Gö-re-ce-ğim.

Keltoş ve pala bıyıklı bir adam olmasına rağmen minik parmakları vardı ve masanın üzerinde, şarap bardağını bana kaldırarak sırıtıyordu.

"Küçük hanım, konuştuğunuza çok sevindim doğrusu! Partimizin ilkelerine karşı derin bağınızına istinaden bu anlamsız sorunuzu cevaplamayı pek isterim."

Bi' bocalamadım değil. Parti için bağışladığım ücrete atıfta bulunup beni iğneliyor yani, öyle mi?

Adamın kel kafasında tabak kırabiliriz! Bunu yapabiliriz hadi!

"Doğrusu bu insanların, bu hayatta istediği ve hayata bakış açısı öbür dünyanın kendisine vereceği iyilik ve armağansa; ayaklarımızla toprağına bastığımız bu tarafta* toplum için yapılacak olan gelişmelerden ve isteklerden de uzak durmaları gerekli. Bizimde bu insanların davaları için tek temennimiz bu. Biz onların kutsal kitabına karışıyor muyuz canım?" Bir kahkaha daha. Galiba dinsiz bunlar.

Ortamda gelişen muhabbetten dolayı rahatsızlığımı dile getirmemin en güzel yolu; surat ekşitmekti. Bence siz de deneyin... Kaldı ki bu tepkimden ötürü ortamı ısıtmak isteyen Bay Korra konuşmamıza hemen dahil olmuştu.

"Bayan Walter'ın ne demek istediğini anlıyorum, aslında bakarsanız Bay Alfred' de anlıyor. Nihayetinde hepimiz gece yarısında ninni okuyan nenelerimizin elinde büyüdük, değil mi? Burada yapıcı eleştirilere odaklanırız. Her neye inanırsak inanalım amacımız halkımız ve ülkemizin kalkınması uğruna."

Son sözler üzerine Anthony Bey'e hafif bir tebessüm ettim ve bana doğru kaldırmış olduğu şarap kadehine karşılık su bardağıma uzandım. Asla alkol tüketmeyecektim. Asla. Hiçbir güç bana bu alkolü içirmez!

Masa başında oturan adamlar bir kere daha kendi aralarında konuşmaya başladılar. Ben ise Anthony Korra'nın çelik gibi mavi gözlerinin eşliğinde, etrafa kaçamak bakışlar atıyordum.

Frank Ray'in bahsettiği adam neredeydi? Ne zaman gelirdi? Meraktan dudaklarımı ısırıp duruyordum artık. Hem... ortamın kalabalıklığı, üzerimdeki bedenime yapışan yeşil elbise beni boğuyordu. Yok, yok böyle olmayacak en iyisi dışarı çıkıp biraz nefeslenmek.

Ahşap sandalyeye asılı çantamı elime dolayarak, ayağa kalktığımda kimsenin dikkatini çekmediğim için rahatlamıştım. Hızlı adımlarla, akşam serinliğinin sokağı baştan aşağı sardığı rüzgarlarlıyla boğuşmadan duraksamak adına, mekanın dışına çıkarak, kollarımı göğsümün altında topladım.

Çok iyi. Elbise tercihimiz yüzünden soğuk hava çıplak omuzlarımızı haşat ediyor. Çok iyi!

Saçlarımızda havalanıyor ama böyle ünlü Hollywood yıldızları gibi poz veriyor gibiyiz!

Yok, daha çok soğuk havayla duş alan bedenim sakinleşmemde önemli rol oynuyordu bu yüzden hiç hareket etmeden önümdeki sessiz sokağı ve içerideki beyefendilerin arabaların başında bekleyen tek tük şoförlerin birbirleriyle muhabbet edişlerine bakınıyordum.

Bir süre sonra yanımdaki kapı açıldı. Bir çift adım sesi etrafıma yayıldı. Bunun peşinden de omuzlarıma kapanan kalın kumaşlı, çizgi desenli şal. Benim şalım.

"Soğuktan kulaklarınıza kadar kızarmışsınız Bayan Walter." Anthony Korra peşimden mi gelmişti? Başımı sağ tarafımda duran adama çevirdim. Omuzlarıma sardığı şalı hâlâ daha kendisi vücudumda sabit tutuyordu ve bana gülümsüyordu da.

Siyah çerçeveli gözlüğü, köşeli yüz hattı ve karanlığın içinde buzul tonlara dönüşen masmavi göz rengiyle bana bakıyordu.

İlk daha mahçup olduğumu hissettim. "Çok teşekkür ederim bayım, zahmet etmeseydiniz," dedim.

Ne zahmeti acaba? Adama biz vermiştik şalımızı, üzerine konacak değil ya! Biran evvel geri versin.

"Şal sizden bana emanetti yalnızca. Ne teşekkürü. Bayan Walter asıl benim size bir özür borcum var, sizin burada sıkılacağınızı bir türlü ihtimal verememiştim. Asıl siz hatamı telafi etmeme izin verin."

Ne oluyor?

Üzerime bir adım yaklaşıyorken, sıkı elleri hâlâ daha omuzlarımda sabit duruyordu. Bana tebessüm ederek, başıyla dışarıdaki arabasını işaret etti. "Bir kahve içmeye ne dersiniz? İnanın sizi sıkmak niyetinde değilim."

Arabasını işaret ettiği sırada, ana yoldan içeriye Pub'ın park tarafına yaklaşan siyah limuzinin tekerleklerinin çıkardığı sesle ve ön farlarının gözümü kamaştırması sebebiyle, şalıma tutunarak birkaç adım geriledim.

Bizi rahatsız eden ve gecenin bir köründe Pub'a giriş yapan kişinin, arka kapıdan dışarıya adım atmasıyla başımı sol tarafıma çevirdim. Gelen adam kimdi tanımıyordum. En azından arabadan çıkan uzun saçlı sarışın adamı gerçekten tanımıyordum.

Arabanın diğer kapısından çıkan Frank Ray'i görmemle ağzım açıldı. Onun burada ne işi vardı? Hani kendisinin buraya girmesi tehlikeli ve bir o kadar sakıncalıydı?

Doğruca bana, bir eliyle omzuma dokunan Anthony'e gözlerini kısarak bakıyordu. Yanımıza emin adımlarla yaklaşırken, ilk önce Anthony konuştu.

"Bay Khont Jacques bu ne hoş sürpriz? Nasılsınız?" diyerek uzun saçlı sarışın adamın elini sıkmak için önüne döndü. Khont denilen adamla benim de tanışmam gerekiyordu. Ne de olsa ona verecek bir mektubum vardı. Mektubu yazan kişi bizzat Frank olsa ve yanında kanlı ve canlı dursa da, istemsizce üç adama da bakıyordum.

Hepsi de uzun boyluydu ve hepsi de makam sahibiydi.

Khont'ta Frank kadar yakışıklı olur sanıyorduk! Şu asık suratına bakın, aynı biz.

Khont, Anthony'in elini sıkarak, "İyiyim sağolun, hemen içeri geçeceğim." diyerek kısa bir cevap verdiğinde bakışları bana doğru indi. Bana baktığı sırada, sıkı sıkıya her iki elimle çantamı tutuyordum. Acaba mektuptan haberi var mıydı?

"Size de iyi akşamlar küçük hanım."

Yarım yamalak tebessüm etmeye çalıştım ve Khont'un Pub'a girer girmez arkasından Anthony'in de içeriye yönelmesiyle bende adımlarımı mekana çevirdim.

"Sen nereye gidiyorsun? Bir merhaba demek yok mu Bayan Walter?" Ah Frank. Sesindeki soğukluk daha çok içimi üşüttüyor, yemin ederim.

Ona karşı yüzümü döndüğüm sırada, parmakları omzumun üzerinde duran şala uzandı. Benim konuşmayacağımdan emin gibiydi hareketleri. Şalı bir koluna dolarken, bir adımla geri çekildi ve beni tepeden tırnağa inceledi.

"Biliyordum," dedi hemen sonrasında. "Senin bir elmas kadar nadir olduğunu biliyordum."

Yanaklarımın kızarmasına hiç aldanmadı. O bakışlarıyla üzerimi irdelerken ben de sadece ne diyeceğimi unutmuş bir aptaldan ibarettim.

—————-

Bu kısmın part II'si var. Aslında bölmek istemiyordum ama asıl amacım okurken sıkılmamanız. Bu yüzden bir sonraki bölümü en kısa zamanda paylaşacağım!!



*Çok pardon dayanamadım araya girdim. Ulan Anthony Korra kibarlığın, centilmenliğin; adamlığın sırası mı şimdi? Kıza karşı tam bir beyefendisin, aklımı çelme lütfen, vallahi Frank'i kötülerim!!!! Kitabın başlığını yakarım.......

Continue Reading

You'll Also Like

42.7K 943 37
Her şey annemin abimin nerede kaldığını sorduktan sonra mecbur abimin arkadaşına sormakla başladı
655K 40.7K 46
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
287K 14.8K 28
Annesi ve babasının şehit düşmesi ile yetimhaneye verilmesi Denizin hayatını değiştirmişti. Bir gün ansızın bir telefon geliyor 17 yıl sonra gerçekle...
58.1K 3.3K 24
Savcı ve asker hikayesidir aynı zamanda bir gerçek aile hikayesidir kitabıma bir şans verin lütfen