II. BÖLÜM YİRMİ

41 10 1
                                    

Tainy, Miguel- Sunbathe
Calvin Harris- New To You

Derin bir nefes verdim ve Anthony Korra'nın şoförüne kapımı tutması için teşekkür ederek, öğleden sonra yağmurdan ıslanan kaldırım taşına dikkatlice bastım. Güzel bir akşam olucak Effy, kaygılanma...

İstemeden de olsa dişlerimi sıkıyordum. Tanrım şu mekanın ahşap duvarlarına bakın, neredeyse dökülüyorlar. Bir örgütün burada toplanmaları çok tuhafıma gidiyor olmalı zira burası Madam Bovalyn'in bile gelip müşteri toplamak isteyeceği bir yere benzemiyordu.

"Anthony beyefendi sizi içeride bekliyor madam..." Arkamdaki siyah jeepin önünde bekleyen Ali bana doğru sesleniyordu. Effy, kızım adım atmalısın. Şimdi donuklaşıp, küçülmene gerek yok!

Gardırobumda tek düzgün ve temiz sayılan yeşil renkli, ünlü bir marka elbisesinin replikasına benzeyen çakma bir elbise giyiyordum. Yani elbise için üçüncü kalite gibi bir seviye olmalıydı bu. Taklidin de taklidi. Yine de bu elbise zayıf ve sıska vücuduma tam oturuyordu. İnce belimden başlayan kumaş, ayak bileklerime kadar kroşe şeklinde iniyordu. Omuzlarım ise... açıktı. Omuzlarım çıplaklığına rağmen, tırnak uçlarıma kadar uzayan kol kısmıyla rahattım. Normalde, üzerime şal bocalar, suratımı kapatırdım ama bu akşam için böyle bir şey yapmadım.

Tanrım! Ne büyük hazırlık ama! Elimize yüzümüze su tuttuk. Başka hiçbir şey yok. Saçlarımızı da sıkı bir at kuyruğuyla toplayıp ördük. İyice küçük görünüyoruz!

Katalogdan fırlayan mankenler gibi giyinse miydik? Kendimizi iyice rezil etmeyelim!

Yanaklarım kızardı. Ben başımı eğerek, ayağımdaki eski botlarıma bakarken bütün bu ikizlerin tartışmasına şahit olmaktan utanç duyuyordum! Bir kere de memnun olsalardı keşke!

İki katlı Pub'ın önünde daha fazla dikilmemek ve mekandan dışarıya çıkan insanların bakışlarıyla daha fazla göz göze gelmemek için ileriye doğru adım atarak, mekanın çift taraflı kapısına sıkıca tutarak, içeriye yöneldim.

Hemen onu gördüm. Yani Bay Anthony Korra'yı. Elinde şampanya kadehini tutuyor, girişin önünde kendisine benzeyen takım elbiseli adamlarla ayakta dikiliyordu. Fakat ben kapıyı açar açmaz, oluşturduğum gürültü ile bakışlarını çabucak bu tarafa verandaya yöneltti ve beni görür görmez hafifçe tebessüm ederek, şampanya kadehinden son bir yudum alarak, yanında duran bir arkadaşına uzattı.

Bizi süzüyor mu bu herif? Yanımıza yaklaşırsa onu tersleyelim!

Yakışıklı olmuş ama baksanıza, siyah çerçeveli gözlüğü ve takım elbisesiyle tam bir beyefendi...

Farkında olmadan omuzlarımı içe doğru eğerek, bulunduğum köşede iyice küçülmeye çalışıyordum. Çok gerilmiştim ve el çantamın içerisinde Khont'a teslim edeceğim mektubum olmasaydı buradan şu anda koşarak uzaklaşırdım. Ortamın ambiyansı benim için nefes kesiciydi. Evet, gerçekten nefes alamıyordum!

"Bu kadar gecikmene karşılık gelmeyeceğini bile düşünmüştüm. Hoş geldin."

Biz de senin elimizi tutmak için rol kesen yakışıklı bir adam olduğunu hiç hayal edemezdik, görmüş olduk!

"Tanrım!"

Elimi tutmak için havada kalan eline karşılık, her iki elimle çantamın askısını sıkı sıkıya tutuyordum. Tuhaf bir bakışmanın ardından, yanaklarım yine kızardı ve dişlerimi sıktım.

Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KARASIWhere stories live. Discover now