II. BÖLÜM YİRMİ BİR

38 9 2
                                    


Frank Ray boynuna taktığı kravatı çözerken, yanındaki kadının üzerine doladığı şala ters bakışlar atıyordu. Arabaya binmişlerdi.

'Durduk yere başına iş açtın Frank.' dedi kendi kendine. Kızı yanı başında görmek, son zamanlarda hoşuna giden şeylerden bir tanesiydi. Hayatı hiçbir zaman kolay geçmemişti Frank'in. Kötü ve günahkar biriydi Frank. Hırsızlık yaparak, yaşlı insanların mallarına çökerek bu günlere gelmişti. Sokakta yaşadığı beş yaşındaki halinden otuz yaşına kadar aldığı hiçbir karardan da pişman değildi aynı zamanda.

'Çalmayı bilen zengin olur oğlum,' demişti ona babalığı ve tanrı biliyordu Frank'in en iyi olduğu konu buydu. 'Çalmak.'

Şu sıralar yanındaki genç kadının aklını çalmaya odaklıydı. Onda kendi gençliğini görüyordu. Bir zamanlar alt mahallenin ayak işlerini yapan çetin ceviz bir çocuktu o da... Daphne gibiydi.

Ona elindeki imkanları sunmaya hazırdı Frank. Soğuktan çatlayan parmaklarını mücevherlerle doldurmak, minik kadınsı bedenini ketenle, ipek kumaşlarla donatmak istiyordu.

Bu yüzden yanındaki kadına oldukça göğsü kabarık ve sinirle bakıyordu. Kendini durduramıyordu. İlk kez birine hak etmediği zenginliği vermek için bütün imkanını kullanacaktı fakat bu kızın aklı hâlâ daha kendisinde değildi.

'Eğer bu kadın, hayatıma giren diğer kadınlar gibi istekli olsaydı yanına dalkavuk tipleri yaklaştırmazdı!' diyordu kendi kendine. Fakat... kızın çillerle bezenmiş suratına, sırtındaki ağır külfeti gördükçe o an aklı uçup gidiyor kızamıyordu.

"Bana niçin geldiğini söylemedin hâlâ? Senin burada bulunman... tehlikeli değil miydi?" Kızın ince sesi en nihayetinde kulaklarına ilişti.

"Tehlikeliydi." dedi Frank. Kızın elbiseden açıkta kalan solgun omuzlarına bakındı. "Ama geldim, dayanamadım," da dedi. Bakışlarını kızın yüzüne çıkardı. Gözlerine odaklandı.

Kızın kaşlarını çatarak, omuzlarını seğirmesiyle ne demek istediğini anlamadığını fark etti.

"Niçin dayanamadın yahu! Hem... mektubu da Khont'a vermeme izin vermedin, mektup hâlâ çantamda, planda değişiklik mi oldu patron?"

Kız aralarında duran çantasının içini karıştırarak beyaz zarfı adamın göğsüne uzattı.

"Khont'la baş başa görüşeceğim. O zaman kendim isteklerimi dile getirebilirim, mektubu yırtıp at kalmasın sende."

Kızın üstünde durmayan bakışları yola döndüğünde, derin bir nefes verdi. Sürekli dalıp gidiyordu. Kafasının içerisinde neler döndüğünü bile öğrenmek istiyordu.

"Sen de farklı olmuşsun." Kıza doğru seslendi.

Araba kavşaktan dönerek Güney Londra'nın otoyoluna girdi. Daphne'nin bakışları şaşkınlıkla irkildi.

"Evim buradaki sokakta değil ki!"

"Çok geç oldu, bu aracımla evinin bulunduğu sokağa girmem dikkat çeker. Bir geceliğine malikaneme misafir ol. Yaptığın görevinin ödülü diye düşünebilirsin."

İç cebinden sigara çıkardı adam. Sigarasını ateşler ateşlemez başını arkaya yasladı. Gözlerini istese de kapatamazdı.

"Ben bugün kendimdeydim. Farklı değildim."

Uzun sürenin sonunda kızın cevabıyla uzanmış olduğu köşede, başını sağ tarafa çevirdi. "Öyle mi? Kıyafetin, her zaman kazakların içerisindesin. Bu tür elbisenin dolabında olacağını dahi düşünemezdin."

Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KARASIWhere stories live. Discover now