BÖLÜM ÜÇ

71 16 1
                                    


"Hadi oyalanma Effy. Koridorlar baştan aşağı temizlenecek!"

Üzerime bir çuval çöp poşetini fırlatarak, beni yarım saatte bir azarlayan Madam Bovalyn'e belki bin birinci kez gözlerimle ateş açıyordum.

Manyak kadın! Hem küçücük, eski bodrum katında yaşamamıza izin versin hem de dört katlı apartmanın temizliğini haftada üç güne çıkarsın!

Hay sıçayım. Gerçekten ellerimle kova kova su taşımaktan, halterci olacaktım. Yine de Madam'ı memnun edemiyordum.

"Madam siz kızlarla arenaya gideceksiniz değil mi?" Elimdeki beyaz bezi, temiz kovanın içine atıp, çitileyeceğim sırada konuşuyordum.

"Şimdi arenada maç sonucu kazanan bir düzine adam olacak ya... onlarla ilgilenirsiniz." Bir de tek başıma işimi yapabilmek için, çık git kadın!

Madam benim sözlerimin aksine, lobide asılı duran büyük aynaya yaklaştı ve yüzüne renk gelmesi için yanaklarını parmaklarıyla çekiştirdi. "Sen işine bak Effy, başında durmadığım sürece doğru dürüst çalışmıyorsun, aklın nerede senin?"

Bilmem, kafamdaki tahtalardan biri eksikti ya. Belki onu aramaya çıktık.

Kendi kendime kıkırdadım, elimde değildi ne yapayım? Komikti bir kere, tabii bunu Madam'a açıklayamadığım için bana ters ters bakıyordu. Elimdeki beyaz bezi havaya kaldırarak, merdivenleri silmeye koyuldum. Çalışıyorum işte kadın. Acı bana!

Yirmi yaşında kitap okuyup, biftek dilimleyecek ellerimizle ne yapıyorsun tanrı aşkına.

"Ne yapayım? Lise mezunu bile değilim. Dışarıdan okumaya para mı yetiyor. Mecbur çamaşır sularına bulanacağım!" Kendime kızarak, biraz da söylenerek tüm sinirimi elimdeki temiz ve kirli kovalara verdim.

Temiz kovalar.
Kirli sular.
Rengi atan bezler ve havlular.

En nihayetinde, temizliğim bitmiş, Madam akşama doğru artan rüzgardan dolayı halime acımış ve apartmanın önünü silmemi es geçmişti. Şimdi gidip duş almak için, Madam'ın evine çıkacaktım.

Temiz sular.
Çıplak ve kirli bir beden.

Madam evinin anahtarını verdiği sırada apartmanın dış kapısını sıkı sıkıya kilitlemem gerektiğini tembihlemişti. Bu geceki müşterileri eve değil, arenada toplayacaklardı. Bu yüzden kimsenin gelmesini istemiyordu.

Bende hay hay, dedim tabii. Ne diyecektim başka. Hiçkimsenin olmaması daha çok işime gelirdi. Sonuçta duş alıcaktım, duş!

Bodrum katında bulunan odamdan vücudumu saracak pembe havlumu ve banyo lifimi aldım. Odamın kapısını da kilitledim. Hemde de iki kere üst üstte.

Şimdi sıra giriş katta bulunan Madam'ın sıcacık evine girmekti. Yalan söyleyemezdim. Madam Bovalyn'in evi çok moderndi. Duvarlarıyla uyumlu ceviz kaplama mobilyaları ve yemek masası çok hoşuma giderdi mesela, orada oturup tüm gün boyunca karalama yapabilirdim. Bazı zamanlar Madam'ın iyi gününe denk gelir, beni akşam yemeğine evine çağırırdı. İşte o zamanlar gerçekten ahşap yemek masasında karşılıklı olarak oturur konuşurduk.

Evet ben, pek âlâ konuşkan olabiliyordum.

Büyük bir keyifle Madam'ın evine girdiğimde, hiçbir ışığı açmadan hemencecik banyosuna ulaştım. Buradaki ışığı açarak işe koyulduğumda da bir yandan soyunuyor bir yandan da küvetini dolduruyordum. Teşekkürler Tanrım, Madam sayesinde küvetin ne kadar keyifli olabileceğini iki senedir görüyorum, çok teşekkürler.

Küvet en sonunda doldu. Bende çırılçıplak bir şekilde ılık suyun içerisine girdim. Kendimi yıkamadan ve şampuanlamadan önce, Madam Bovalyn'in duş jelini ve duş köpüğünü üzerime bocaladım.

Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KARASIМесто, где живут истории. Откройте их для себя