III. KISIM

32 5 3
                                    

Merhabalar!
Kitabımda final bölümü olan üçüncü kısma geçmiş bulunuyoruz. Bu kısım hakkında ilk bakışı da buraya bırakıyorum. En yakın sürede görüşmek üzere. ❤️

Jungle- Happy Man

Tamı tamına on sekiz ay öyle ağır öyle kaba geçti ki benim için. Mevsimler bile hırçındı. Kış ayları fırtınalardan bir türlü kopamadı, ilkbahar bir türlü gelemedi. Yaz ayı etrafımızdan kopmak bilmedi. Sonbahar, sonbahar ise en çok canımı acıtan noktaydı. Benim güzel Frank'imi tam olarak bir yıl üç ay sonra görebilme imkanım vardı. Ondan önce bayi evine çok kez gittim. Jacob'a yalvardım, Frank'in dostlarının bulunduğu Sendika'nın kapısında bile yattım. Hiçbiri Frank'imi görmemde bana yardımcı olamayacaklarını söylediler. Hiçbiri.

Bir yıl böyle sert geçti. Çok fazla kilo verdim bu sırada. Madam Bovalyn sağ olsun her daim yanımda durdu. Biraz bile ölüm korkumun olmamasından korktuğu için canımı kıyacağımdan çok tedirgindi. Ben, Daphne Walt. Hayatım boyunca nelerle uğraşmıştım da canıma kıyacak kadar hayattan vazgeçmemiştim. Dışarıdan bu kadar naif görünmekten o kadar nefret ettim ki!

Bu süre zarfında dikkatimi kızlara yönelttim. Onlar, ben burada kaldığım sürece çalışmayacaklardı. Benim tatlı Frank'im bunu da düşünmüştü. Her hafta Jacob bir kese dolusu parayla kapımızı çalıyordu. Bazı akşamlar onunla birlikte bayi evine dönüyordum. O bazı gecelerde öğrendiğim tek şey biranın iğrenç tadının aklımı bulanıklaştırdığıydı. Uykumu getiriyordu. Çoğu zaman Jacob'ın ofisinde, tekli koltuğunda kıvrılıp uyuyordum.

O da bu halime acıyor olmalıydı. Beni her zaman kucağında taşıyarak Madam Bovalyn'in yanına teslim ederdi. En çok o ıssız dakikalarda ağlayıp dururdum. Gündüzleri naif, kırılgan olarak görünmekten korktuğum için ödüm kopardı. Hem, itiraf etmeliyim kendimi kastıkça kafamdaki ikizlerinde sesleri oldukça azaldı. Artık ne öfkelilerdi bana karşı ne de huzurlu.

Artık Frank cezaevinden çıkarda öyle görüşürüz diye umuyordum ki bir sabah kapım çalındı. Madam Bovalyn alışveriş yaptığım poşetleri karıştırarak üzerime bir elbise yakıştırdı.

"Kalk evladım! Kalk bakayım tembel kız oldun iyice, şu elini yüzünü yıka da temizlen. Sonrada şu elbiseyi geçir üzerine haydi!"

Üzerime fırlattığı elbiseye bakındım. Kroşe eteğin bacak yırtmacı vardı ve beyazdı. İstemiyordum giyinmek. "Hayır Madam," dedim bu yüzden fakat kararımı hızlıca değiştirebileceği bir şeyler mırıldandı o sevimli dudaklarının arasından.

"Yavrucuğum Frank beyefendi seninle görüşme günü ayarlamış. Üzerine güzel bir şeyler giysin de demiş. Hadi bakayım!"

Yataktan nasıl kalktım bilmiyorum ama ağlamadım o an. Aman tanrım. Çok, çok heyecanlıydım. Elimi yüzümü bir çırpıda yıkadım. Odama tekrardan döndüğümde Madam birkaç makyaj malzemesini çıkarıyordu.

"Frank beyefendi kızı hazırladığım için çok kızacak ama her şeyden de habersiz bırakılmaz ki canım!" Kendi kendine gülerek konuşuyordu. Beni görür görmez elinde tuttuğu makyaj malzemelerini bırakarak üzerime kalp kesimli saten bir bluz verdi.

"Hadi yavrucuğum giy şunları. Bakalım üzerine tam olacaklar mı? Ah Daphne çok işimiz var ama vaktimiz az evladım! Elena'ya sesleneyim de dikiş kutumu getirsin!"

Neden acele ettiğini anlıyordum. Kilo verdiğim için birkaç ay önce öylesine aldığım elbiseler bana bol gelirdi muhtemelen ama olsun. Moralimi bozmayacaktım ben. Tanrım şükürler olsun Frank'le görüşecektim. Frank Ray'le!

Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KARASIWhere stories live. Discover now