BÖLÜM BİR

164 21 12
                                    

TUHAF KARŞILAŞMA

Güzelim kasabanın içine ediyorlardı.
Evet, güzelim, sakin kasabamızın saygınlığına kara leke süren Frank Ray gibi adamlar, kasabamızın yüz karalarıydı. Kibarlığımı ve tatlı dilimi bozmak istemiyorum lakin bu adamların Doğu Londra'da asıp kestikleri, haraca bağladıkları herkes artık sinir stres sahibiydi!

Tanrım! Elimde olsa Frank denilen ele başını bir kaşık suda boğardım! Evet boğardım! Bir kere kanunsuz ve kitapsızlardı! Yirminci yüzyılda hâlâ dinini bulamamış serserilerin kalması aşırı derecede beni sinir ediyordu zaten.

Elimde olsa bu günahkarları asıl hak ettikleri yere; cehenneme göndermek için kendi biletimi yakardım. Evet, normalde sıkı dindar biriyim fakat bana hak vereceğinize inanıyorum, dünyada serserilikle geçinen kaba saba insanların yaşamaya hakları olmamalıydı! Bu kadar.

Gerçi kime ne anlatıyordum ki ben? Henüz yirmi yaşına yeni girmiş, sıska, sessiz bir kızdım ben. Her şeyi kafamda kurup, bitirmiyor muydum? Frank denilen adamın şoförüne bile taş atamazdım ben. Tanrım keşke bir yolu olsaydı ve ben adaleti sağlamak için süper güçleriyle mücadele eden, pelerinli cadılara dönüşebilseydim.
Ah!
Ne iyi olurdu!

Yatağımda yana yakıla dönüp duruyordum. Dışarıda oluşan kavga ve gürültüye artık dayanamıyordum. Doğru dürüst dua bile edemiyordum ki! Çok ama çok bunalmış durumdaydım. Böyle olmayacaktı, yok yok, böyle küçücük odamda uyumaya çalışmak imkansızdı. Ne yapabilirdim?

Odamdan dışarıya çıkamazdım. Ayyaş, sapık ruhlu adamlar koridorda cirit atıyor olmalıydı bu saatte. Beni gördükleri gibi üzerime düşmelerini istemiyordum, tanrım, o kadar güzel biri olmamama rağmen, bir kadeh viskiyle uyuşan her erkeğin, göz eşiğini daha da düşürdükleri bilinen bir gerçekti, benim gibi sıska birine bile leydi gibi davranabiliyorlardı. O hasta ruhlu adamlarla uğraşamazdım.

Hem, madam Bovalyn'i de daha fazla sinirlendirmemeliydim. Kiracısı olarak beni bir vukuatımla dışarıya atabilirdi. Çok sıkılmıştım. Elimdeki çaresizliklerle, küçük odada uyumaya çalışmak bile imkansızdı!

Ne yapabilirdim? Yataktan kalkabilirsin, aptal Deffy!

Yatağımdan kalktım. Üzerime kalın paltomu ve başıma kalın şalımı geçirerek, uçlarından sökülmeye başlayan botlarımı ayağıma geçirdim. Gecenin bir vakti salına salına sokaklarda gezemezdim... bu çok yersiz ve ayıp olurdu. Apartmanın lobisinde de oturup pinekleyemezdim. Kızlar ay sonunu çıkarabilmek adına aptal, sarhoş adamlarla uğraşıyor olmalıydı.

Eh, dışarıda da bir grup erkeğin kavgasını çok net işittiğime göre belki acele edersem, yangın merdivenlerine erişebilir oradan çatıya çıkardım. Dışarıdaki kargaşaya inat gökyüzü çok saf ve sakindi. Oradaki yıldızları izleyerek, kafamı dinleyebilir, içimdeki kaosu susturabilirdim hıh, olmaz mıydı?

Derin bir nefes verdim. Küçücük odamda tamı tamına üç adımla koridora ulaşabiliyordum. Arkamdan odamın kapısını tam iki kere kilitledim. İki kere üst üstte, kontrollü bir manyaksın Deffy.

Biraz hızlı olmalıydım, koşar adımlarla, koridorun sonuna doğru ilerledim, yangın merdivenlerine çıkan uzun koridoru dosdoğru takip ettiğim sırada, ah işte! Tam karşımda yangın merdivenine açılan demir kapıyı görüyordum.

Cebimdeki anahtarlığımı çok fazla hışırtı yapmadan elime almıştım. Madam Bovalyn bu demir kapıyı her zaman kapalı tutardı; polis baskını yediğimiz günlerde ayyaş müşterilerinin kaçıp gitmemeleri için her bir deliği kilitli tutardı. Bu apartmanın mühürlenmemesi adına polislerle yaptığı bir anlaşmaydı.

Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KARASIWhere stories live. Discover now