II. BÖLÜM YİRMİ BEŞ

38 9 6
                                    

Eve geldiğimde Frank'in şoförünü ve beni hazır da bekleyen aracını kapımın önünde gördüm. Şoförünün söylediğine göre bu akşam Frank Ray'in otelinde bir yemek düzenlenecekti bu yüzden hazırlanmam için tamı tamına iki saatim vardı. Bende elimden geldiğince hızlı hazırlandım. Ulu tanrım, ne yazık ki düzinelerce elbisem yoktu. Yeşil elbisemin renk olarak değişik olanı bordo elbisemi üzerime geçirdim. Saçlarımın uçlarını ıslatarak onları düzene soktum.

Tanrım şu halimize bak! Resmen hazırlanıyoruz! Bir adam için hazırlanıyoruz!

İkizlerin kargaşası yine benimleydi. Onlara teşekkür ettim destekleri adına. Birisi Frank'i hiç mi hiç sevmiyorken diğeri tam anlamıyla Frank'i salon beyefendisi görüyordu. Canım benim. İnanır mısın bende Frank'imi tam bir salon beyefendisi olarak görüyorum.

Dudaklarıma kırmızı ruj sürdüm. Gözlerime rimel de sürdüm. Saçım başım ilk defa bir nizam içerisindeydi. Üzerime kaban almadım. Ayakkabı olarak da düz tabanlı sağlam çizmelerimi geçirdim. En iyileri şu anda buydu. İki saati bir dakika bile gecikmeden arabaya bindim. Şoförün beni otele kadar götürmesiyle de ıslanmaktan kurtuldum. Sonra aklıma bir şey geldi. Acaba bugün Jacob'ın beni götürmek istediği toplantı bu muydu? Benimle konuşurken günü ve saati karıştırdığını söylemişti. Olabilir mi olabilirdi pek tabi!

Arabadan inerek otelin resepsiyon kısmına yaklaştım. Frank'in çalışanlarına karşı tebessüm edebiliyordum artık. Orada çalışan kıza sessizce "Merhaba" dedim. "Frank Ray nerede acaba? Beni bekliyor olmalı ismim Deffy Walt."

"Daphne hanım?" diyerek elindeki listeye bakan kadına utanarak başımı salladım.

"Dostlarım Deffy der de."

Ya tabi çok dost canlısıyızdır biz! Hem de çok!

"Buyurun lütfen Frank beyefendi sizi locasında bekliyor." Kadının ayağa kalkarak önüme geçmesiyle onu takip ettim. Önce rezervasyonun yapıldığı restoran alanından geçtik. Tanrım ne çok şaşalı hanımefendi ve beyefendi vardı burada böyle. Çabucak üzerime bakındım. Elbisem en azından çakmada olsa kadifeydi. İşimi görüyordu ve bu elbise diğer elbiselerime göre daha kısaydı. Dizlerimin üzerinde bitiyordu. Teşekkürler Elena, ayrıca bu elbiseyi bana hediye ettiğinde kafana yastık attığım için de özür dilerim.

Birlikte uzun bir koridordan geçtik. Burada odalar karşılıklıydı ve odaların arasından kadın kıkırtılarına eş sarhoş erkeklerin bağrışları kulağıma geliyordu. Utandım bir an. Şey... şey mi yapıyorlardı bu odalarda?

Koridorun sonunda bulunan odanın kapısına yaklaştığımızda kadının seslenmesiyle Frank'imin beni bu odada beklediğini öğrendim.

Tövbe Yarabbim! Bizi ne için bu süslü odada bekliyor? Ulu Tanrım korusun bizi!

İkizlerden birinin sesiyle heyecanlandım ve ellerim titredi. Kapıyı çalmadan açtım ve içeriye girdim. İçeriye hemen bakmam gerekiyordu. Ne vardı ki içeride süslü bir yatak yoktu. Tanrım teşekkürler! İçim rahatladı. Fakat Frank'in bir köşede kehribar sıvısı içkiyi yudumlayarak alt kattaki kalabalığı izlemesini beklemiyordum.

Üzerindeki beyaz gömleğinin ilk iki düğmesi açıktı ve beni görür görmez bakışlarıyla üzerimi inceledi. Çorap giymediğim için çıplak bacaklarımda oyalandı.

Oyalanmak az olur kızım! Adam resmen yedi bizi! Hah!

Bozuk çıkan sesimle "Merhaba," dedim. Öylece ayakta dikiliyordum. Frank elindeki bardağı tek yudumla bitirerek masaya sertçe bıraktığında eliyle kapıyı kapamamı söyledi.

Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin