Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KAR...

By hayaletYazardayazmaz

1.8K 363 124

Frank Ray Londra'nın yeni milyoneri, gizemli adamı. Şehrimin yüz karası. Doğu Yaka'sının lideri. Dışarıdan ba... More

TANITIM
BÖLÜM BİR
BÖLÜM İKİ
BÖLÜM ÜÇ
BÖLÜM DÖRT
BÖLÜM BEŞ
BÖLÜM ALTI
BÖLÜM YEDİ
BÖLÜM SEKİZ
BÖLÜM DOKUZ
BÖLÜM ON BİR
BÖLÜM ON İKİ
II. KISIM
II. BÖLÜM ON ÜÇ
II. BÖLÜM ON DÖRT
II. BÖLÜM ON BEŞ
II. BÖLÜM ON ALTI
II. BÖLÜM ON YEDİ
II. BÖLÜM ON SEKİZ
II. BÖLÜM ON DOKUZ
II. BÖLÜM YİRMİ
II. BÖLÜM YİRMİ BİR
II. BÖLÜM YİRMİ İKİ
II. BÖLÜM YİRMİ ÜÇ
II. BÖLÜM YİRMİ DÖRT
II. BÖLÜM YİRMİ BEŞ
II. BÖLÜM YİRMİ ALTI
II. BÖLÜM YİRMİ YEDİ
II. BÖLÜM YİRMİ SEKİZ
II. BÖLÜM YİRMİ DOKUZ
III. KISIM
III. Kısım için Açıklama

BÖLÜM ON

46 13 3
By hayaletYazardayazmaz

Let Me Reintroduce Myself- Gwen Stefani
Make Me Like You - Gwen Stefani

Yatağımın üzerine yayılmış, uzanıyordum. Başımın üzerinde Elena'nın getirdiği elbiseler ve iç çamaşırlar vardı. Ne yapacaktım ben? Ben bu elbiseleri giymek istemiyordum. Henüz değil.

Bu pasaklı halimi seviyordum fakat parasız olduğum doğruydu. Madam Bovalyn beni neredeyse ücretsiz çalıştırıyordu farkındaydım ama beni hiç sıkıştırmıyor, kim olduğumu öğrenmek için beni sorularıyla da boğmuyordu. Ona göre ben yetim bir kız çocuğuydum. Yolum genelevin önüne düştüğünde de sıska bir çocuk olmamdan ötürü bana kol kanat geriyordu.

Gerçi adamların koyunlarına girmediğimiz için şanslıyız, bu Londra'da başıboş bir kızın başına neler gelir çok iyi biliyoruz, tanrı korusun!

Bir süre sonra, hava karardı akşam oldu. Madam akşam yemeğinden önce ortalığa çeki düzen vermem için kapımı çalması gerekirken henüz çalmadı. Ben de işten kaytarmak adına yatağımdan çıkmıyordum. Kimsenin gözüne görünmeden yatağımda aç karınla sabahlayabilirdim.

Birden kalbim kırılmış gibi çok üzülmüştüm şimdiyse yaşadığım için şükrediyordum. Fakir ve köylü biri olabilirdim, yine de yaşıyordum. Bütün ailemin ölü bedenlerine rağmen ben o tımarhaneden kaçmış, kurtulabilmiştim.

Kapım tıklatıldı. Gelen Madam olmalıydı. Onu yorarak bodrum katına indirmemden dolayı beni azarlayacak ve işimin başına dönmemi söyleyecekti. Bunun bilinciyle üzerime hırkamı almadan kapıyı açtım.

-Madam, diyeceğim sırada Frank'i görmemle şaşırdım. İlk kez bodrum katına inmiş gibi etrafı inceliyor ve odamın eskimiş kapısına bakınıyordu.

"Rahatsız mı ettim?" dediğinde bakışları cılız omuzlarıma indi. Evet, deseydim gidecek miydin ki?

-Mesaim çoktan bitti bayım, bir şey mi isteyeceksiniz? Madam erkenden odama çekilmemi buyurdu, dediğimde yalan söylediğim için kendime kızmıyordum. Bu adamla konuşmak istemiyordum.

Suratına kapıyı kapamak için bir girişimde bulundum. Fakat öne atılan sağ ayağıyla buna engel oldu. "Bu tavrın çok çirkin," diyerek kapıyı kolaylıkla ardına kadar itti.

Bense geriye doğru adımladım. Odama kirlenmiş botlarıyla girdiğinde, onu azarlamak için suratına bakındım. Bana değil de odamı inceliyordu.

"Çok küçükmüş," dediğinde, bakışları pencereme kaydı. "Ayrıca havasız, seninle burada konuşamam, benimle gel."

Emriniz olur paşam!

-Yok gelemem. Kusura bakmayın ama emirleri Madam Bovalyn'den alıyorum. Ben onun uşağıyım farkında mısınız! Sesim yüksek çıktığı için, suratı memnuniyetle yüzümde durdu. Tanrım lütfen daha fazla çamurlu ayakkabılarıyla içeriye adımlamasın, lütfen, lütfen...

"Bana karşı mı geliyorsun sen?" dediğinde bir şeyi netleştirmek için üzerime yürüdü. Kalın parmakları bir omzumu kavradığında bakışlarım kirlenen halımın üzerineydi.

"Bana bak." Sadece iki kelime.

Geriye çekildim. Omzumu baskılayan ellerinin arasından kurtuldum.

-Neler oluyor? Sizinle konuşmayacağım efendim. Nesini anlamadınız? Ayrıca ben işimden memnunum! Yüzümü buruşturarak, bakışlarımı yatağıma doğru çevirdim. Yüce tanrım! Kıyafetler dağınık bir şekilde yatağım üzerinde duruyordu ve bu adamın fark etmemesi benim için büyük şanstı.

"Güzel, çok güzel. Madem burada konuşalım istiyorsun, hay hay." diyerek yatağıma yöneldi. Yastığımın üzerinde bulunan kıyafetleri avuçlayarak hepsini kucağına topladığında, "Özeline karışmıyorum, oturacak yer ayarlıyorum," diyerek hepsini, yorganımın altına bırakarak, sakladı.

Ne bekliyordum ki? Bir sapık gibi iç çamaşırıma göz atacağını mı?

Arkasından, odamın kapısını kapatırken, bodrumun merdivenlerinin başında Jacob'ı gördüm. Suratı beni algılar algılamaz, sırıtışıyla hareketlendi. Bense kapıyı suratına çarpar gibi, büyük bir hızla kapıyı kapıyordum. Terbiyesiz herif.

"Bak niyetimi yanlış anlamış olmalısın. Gel seni nelerin beklediğini göstereyim. Bayi evine götüreceğim seni. Ne sanıyorsun emin değilim, kimse sınırını aşmayacak sana karşı."

Cevap vermemi bekliyordu. Ne diyebilirdim ki? İstemiyordum. Biraz suratsız halime bakarak, bakışlarını yastığıma eğdi. Elleriyle yatağın yaylarını kontrol etmek için baskıda bulunuyordu.

"Bu yatağın yayları çıkık. Odan da çok küçük. Daha normal şartlar altında yaşaman için iş teklifinde bulunuyorum. Seni zorlamayacağım, gel benimle, sadece bayi evinde gözüm olmanı istiyorum. Beni ve çocukları görmeyeceksin."




***

Frank, arabanın arkasında otururken, yanında duran kızın yüzünü kapamak adına başına geçirdiği yünlü şala bakındı. Kızın teklifini kabul etmesi için çok fazla dil dökmemesi, işine geliyordu. Ona aklından geçen birkaç şeyi söyledikten sonra, sıskanın da aklına bu fikir yatmış olmalı ki, kendisiyle geleceğini söyleyerek, peşine takılmıştı.

Arabayı Jacob kullanıyordu. Sessizdi fakat gözleri sürekli yanı başında duran kıza kayıyordu. Bunu niçin fark ediyordu Frank? Jacob'ın bu hareketi gözüne batmamalıydı. Yutkunarak, boğazını kaşıdığında, yanındaki kızın guruldayan karnını işitti.

Gerçekten bu kızın yemekle derdi vardı. Onu doğrudan bayi evine götürebilir, işlerin gidişatını gözlerinin önüne serebilir ve iş hakkında konuşabilirlerdi fakat bunu yapmadan önce Jacob dostuna seslendi.

"Jacob, Batı Yakası'na doğru sür. Önce yemek yemeliyim, açım." diyerek, başını koltuğa yasladı.

-Bu tür gelişigüzel gelişmelerle sık sık karşılaşmam umarım, diyen kızın itiraz barındıran sesine karşılık tepkisiz kaldı.

Kızın aklıyla oynamak istiyordu. Bu yüzden onu lüks bir otelin restoranına götürecekti. O zaman bu gelişigüzel adımlardan bu kadar rahatsız olacak mıydı, gözleriyle görecekti.

Yol boyunca sigara içmek dışında pek kımıldamadı Frank. Yanı başındaki sıskada neredeyse uyuya kalmış, başı sürekli, omzuna çarpıyordu.

Araba lüks otelinin avlusunda durduğunda, kızı da uyandırmak için sigarasını küllüğünde söndürdü ve sıskaya döndü. "Sıska, uyanmalısın," diyerek, kızı omzundan dürttü.

Kızın uykusu hafif olmalıydı. Hemen uyanır uyanmaz, bayık bakışlarıyla yüzüne bakındığında, "Restorana geldik," diyerek, durumu açıkladı.

Jacob arabadan çıkararak, aracın anahtarını valeye verdiğinde, Frank'te sıskayla birlikte dışarıya çıkıyorlardı. Oğlanlar sırayla önden yürüdüğü sırada, kızın gerilen sesini işittiler.

-Ben buraya girmem, demişti cılız sesiyle. Frank bunun sebebinin, üzerindeki kılık kıyafetinin yetersizliğine vurdu. Başka ne için otele girmeyecekti ki bu kız?

"Sorun yok. Bu saatte restoran bölümü kapalıdır. Sadece biz olacağız, çekinmene gerek yok."

Kızın birden bire oteli tarayan bakışlarının git gide küçülerek, tedirgin oluşuna daha fazla anlam veremedi. Onun için bu lüks restoran tam anlamıyla hayal olmalıydı.

-Yine de, dediğinde elleriyle başındaki şalı iyice suratına örtüyordu kadın. Beni buraya getireceğini söyleseydin asla kabul etmezdim, diye de ekledi, son sözlerini.

Frank kaşlarını alayla yukarıya kaldırdığında, kıza bakındı. "Daha önceden gelmişsin de otelimin hizmetinden memnun kalmamış gibi konuşuyorsun sıska." Kızı allak bullak eden bir cevap daha.

-Senin otelin mi? Ne zaman üzerine aldın ki, alık bakışları bu sefer daha çok kendindeydi. Rahatlamış gibi omuzlarını eğiyordu.

"Sana iş teklifimi kabul etmeni söylemiştim, bu yakada daha çok mekanım var. Hepsini gezip görmen için özel bir tur ayarlarız, merak etme."

Frank kızın bu acemiliğini tatlı buldu. Neredeyse başındaki şala uzanarak, kızaran yanaklarını ve şakaklarına kadar çile bulanan yüzünü görmek istediğini söyleyecekti.

"Hadi patron, iş konuşalım," diyerek araya giren Jacob'ın boğazını temizleyerek, hırçın bakışlarıyla kendisine bakmasıyla aklı, dağıldığı kadının suratından uzaklaştı.

"İş," dedi. "Evet şu işi kağıda dökelim artık."

————

Selamlar.
Ah bizim kızın şu geçmişi yok mu?
Elimden geldiğince gizem yaratmadan ara ara açıklayacağım. Zaten, istesem de gizem yaratamam. Ben öyle lafı ağzında saklayabilen bir yazar değilimdir....
Görüşmek üzere ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

4.5M 337K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
94.8K 3.5K 34
Karışmış bebek klasiği. Zeynep gerçek ailesine alışabilecek mi? Zeynep ön yargıları kırabilecek mi? Zeynepin ailesi olabilecek mi? Hadi gelin hep ber...
203K 11K 37
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
33.5K 546 8
04052024