MUM OLMAK KOLAY DEĞİL (1)

By Gizemlikimlik

8.1M 454K 105K

" Mum olmak kolay değil, ışık saçmak için önce yanmak gerek." More

>>Bölüm 1<<
>>Bölüm 2 ( İYİ BİLMEK)<<
>> Bölüm 3(Gazete)<<
>> Bölüm 4<<
>> Bölüm 6 " Şaşırtıcı"<<
>>Bölüm 7 (KALEM)<<
>>Bölüm 8 ( KAYBETTİM)<<
>> Bölüm 9 (SORUN SENDE)<<
>>Bölüm 10 (BERE)<<
>>BÖLÜM 11 (SENİ SEVMİYORUM)<<
>>Bölüm 12 ( GEÇMİŞ) <<
>> Bölüm 13 ( İZEL)<<
>> Bölüm 14 ( İYİLİK) <<
>>Bölüm 15 ( UYKU)<<
>>Bölüm 16 ( YENİ KIZ) <<
>> Bölüm 17 ( ŞEREFSİZ)<<
>>Bölüm 18 ( HASTANE) <<
>> Bölüm 19 ( HAYLAZ)<<
>> Bölüm 20 ( RİCA)<<
>> Bölüm 21 ( OYUN)
>> Bölüm 22 ( ALTUĞ)<<
>>Bölüm 23 ( CESARET) <<
>>Bölüm 24 ( ÇERÇEVE)<<
>> Bölüm 25 ( BARKIN)<<
>>Bölüm 26 ( YEMEK)<<
>>Bölüm 27( İZİN VERMEK)<<
>>Bölüm 28 ( AŞIRI SICAKLAR) <<
>>Bölüm 29 ( SANDALYE)<<
>>Bölüm 30 ( YA O YA BEN)<<
>>Bölüm 31 ( YAZAR HEDİYESİ:)<<
>>Bölüm 32( GERÇEKLER)<<
>>Bölüm 33 ( Video)<<
>> Bölüm 34 ( CEKET)<<
>>Bölüm 35 ( EN GÜZEL HEDİYE)
>>Bölüm 36 ( GÜNAH KEÇİSİ)<<
>>Bölüm 37( BOŞ SAYFA)
>>Bölüm 38 (MUM 2)<<
>>Bölüm 39 (İKİ ADAM)<<
>>Bölüm 40 ( ARKADAŞLAR)<<
>>Bölüm 41 ( KAYBOLMAK)<<
>>Bölüm 42 ( TEKLİF)<<
>>Bölüm 43 ( YAZI)<<
>> Bölüm 44 ( BİR KEZ DAHA)<<
>> Bölüm 45 (GÖZYAŞI)<<
>>Bölüm 46( MEKTUP)<<
>> Bölüm 47 ( SEVGİ)<<
>> Bölüm 48 ( İSİMLER)<<
>>Bölüm 49 ( LİSE)<<
>>Bölüm 50 ( DEJAVU) <<
>>Bölüm 51 ( BİRLİKTE)<<
>> Bölüm 52 ( GÖKALP)<<
>>Bölüm 53 ( KORKU) <<
>>Bölüm 54 ( TATLI ÇEKİŞME)<<
>>Bölüm 55 ( YARDIM)<<
Bölüm 56( ACI VERİCİ)
Bölüm 57 ( MUTLULUK)
>>Bölüm 58 (YANMAK GEREK)<<

>> Bölüm 5 ( İŞLER)<<

187K 9.1K 738
By Gizemlikimlik

^^^&^^^

Bazen insanları çözdüğümü sanıyordum ama yeni şeylerle karşılaştıkça insanoğlunun karmakarışık bir varlık olduğunun farkına varıyordum.Düşünen en büyük tehlike diye kısaca tanımlayabilirdim. Aklının sınırlarını zorlayan ve binlerce kişiyi şaşırtan bu küçük insan neden bu kadar bilmecelerle doluydu.

Haki rengi montunun altına kot mavi pantolonunu giymiş elinde siyah renkli bir şemsiye ile bana doğru yürüyen Semra'yı yol kenarında bekliyordum. Dün yaşananlardan sonra benden özür dilemek ve gönlümü almak için birlikte alışverişe çıkmak istemişti. Hafta sonu olduğu için birlikte fazla zaman geçirebilirdik ama hava umduğumuz kadar iyi değildi.

Şemsiyeyi tutan kolum ağrımış onu diğer elime geçirirken Semra dalgın dalgın etrafına bakınıyordu. Yürürken su birikintilerine dikkat etmeden sarı botlarıyla hepsinin içine giriyordu.Akşam onunla telefonda iki üç cümleyle bu buluşmayı ayarlamıştık. Gerçekten bu olay ikimizi de germişti. Şimdi ona nasıl davranacağımı bilemiyordum. Altuğ'unun dünkü sözlerinden sonra Semra ile ne için dostluk yaptığımı uzun uzun düşünmüştüm.

Semra'nın başına bu olaylar gelseydi benim tepkim ne olurdu diye düşündüm. Vardığım sonuç içler acısıydı. Ben onu hatalı olduğunu bilerek cezasını çekmesini isterdim. En doğru olanı buydu. Altuğ doğru yaptığını düşünebilirdi ama bu şekilde yaparsa onlar hatasını öğrenemeyecekti. Gerçek dost aynı zaman da karşısındakine doğruları söyleyip onu doğru yola yönlendiren olmalıydı. Altuğ'uyla ikimiz çok farklı pencerelerden bakıyorduk. Beş parmağın beşi bir değilse insanlar ve onların düşünceleri de aynı olamazdı.

Tabi ki bu dörtlünün aralarındaki ilişkiyi tam olarak bilemiyordum. Sonuçta bu dörtlüyle hiçbir zaman çok içli dışlı olmamıştım. Aralarındaki bağın bu kadar güçlü olduğunu tahmin etmemiştim. Belki Altuğ bu kadar ciddiye alıyordu.Semra yanıma geldiğinde selam verip bana doğru uzandı ve yanaklarımdan öptü.

" Nasılsın?" çekimser ses tonu benim vereceğim tepkiyi ölçer gibiydi.

"İyiyim. Hadi gel şu mağazadan başlayalım." sağ taraftaki ilk mağazayı gösterdiğimde Semra onaylarcasına başını salladı.

"İzel dün olanlar için çok özür dilerim. O anda çok sinirliydim ve her şey bir anda oldu. Bana kızabilirsin ama bana darılma. Dün akşam şöyle düşününce neler olduğunun farkına varabildim. Altuğ'unun da suçu yoktu aslında." bu açıklamayı ondan bekliyordum ama sadece attığım adımlara bakarak yürümeye devam ettim..

Yağmur'un hızı biraz azalmış şimdi daha seyrek yağıyordu. Mağazadan içeri girdiğimizde yoğun bir yasemin kokusu burnuma geldi.

"Bir şey söylemeyecek misin? Bana yapmam gerekenleri söyleyip azarlamayacak mısın?" Semra'nın kontrollü sessini duyduğumda bu sefer başımı ona çevirdim.

"Hatanı anladıysan sorun yok Semra. Artık bu konuyu düşünmek istemiyorum. Bugün eğlenmeye geldik. Sadece tek söyleyeceğim şey biraz daha dikkatli olman." dedim hafifçe ona tebessüm ederek.

Semra'nın yüzünde pişmanlık dolu bir gülümse oluşmuştu ve başını hafifçe sallayıp benim düşüncemi onayladı.

Biraz neşesi yerine gelmiş gibi " Hadi şuradaki üstlere bakalım." dedi. Onun peşinden giderken sanırım Semra'yı ben de çok seviyorum diye düşündüm. Orta okuldan itibaren hep birlikteydik. Şimdi lise sondaydık. İleriye baktığımda ne olurdu bilemezdim ama onunla arkadaşlığımı devam ettirmek istiyordum. Mağazanın hepsini gezdiğimizde Semra kendine göre bir şey bulamadığı için buradan çıkmıştık. Benim giysiye ihtiyacım yoktu ama onun için gezmekte de bir sıkıntı duymuyordum.Aslında kapalı bir alışveriş merkezine gitmeyi tercih edebilirdik ama Semra burayı daha çok seviyordu. Yol üzerindeki diğer mağazaya girecekken gözüme bir anda bir şey takılmıştı.

"Semra sen gir geliyorum." Semra başıyla beni onaylayıp diğer mağazaya girdiğinde yağmur artmaya başlamıştı. Şemsiyemi açtığımda dikkatli bir şekilde karşı yoldaki kafeye doğru bakıyordum. Mavi bir gömlek üstünde ona uygun bir yelek kendini iş adamı havasına bürümüş bir giyim tarzıyla Faruk, karşısında oturan genç kızıl saçlı bir kadınla muhabbet ediyordu.Aslında muhabbetten çok bir tartışmaya benziyordu. Net görebilmek için biraz sağ tarafa doğru yürüdüm.Faruk'un kaşları çatılmış işaret parmağını kızgın bir şekilde kadına sallarken karşındaki genç kadının yüzünde onun bu haline gülümser bir ifade vardı.

Faruk birden öfkeyle masadan kalkıp masanın üzerinden bir şeyler alıp kadının yüzüne doğru fırlattığında etrafa kağıtlar saçılmıştı. Gözlerim hayretle büyürken başımı bir anlık soluma çevirdiğimde siyahlara bürünmüş bir mağazanın camına sırtını dayanmış elindeki telefonla uğraşan Altuğ'u gördüm. Mağazanın yağmurluğu yüzünden ona yağmur gelmiyordu. Altuğ telefonunu kaldırıp Faruk'un olduğu yeri fotoğraflıyordu sanki. Normal de telefon kullanmadığını çoğu kişi bilirdi ama şuan elinde bir tane vardı. Kafeden burnundan soluma ile çıkan Faruk'u gördüğümde şemsiyemi beni görmesin diye kendime siper yapmıştım ki Altuğ'unda başına siyah kapüşonunu geçirip başını önüne eğdiğini gördüm.

Faruk onun burada olduğunu bilmiyordu o zaman. Faruk bir taksiye binip gittiğini gördüğümde Altuğ başını hafifçe kaldırıp onun gidişini izlerken yüzünde düşünceli bir ifade belirdi. Dayandığı yerden doğrulup ters yöne doğru yürümeye başladığında şemsiyesini almadığını fark ettim. Ellerini cebine sokmuş hızlı adımlarla uzaklaşırken nedense içimde kötü bir his oluşmaya başlamıştı.

"Kızım hadi neredesin!"

Semra dışarıda bu kadar uzun süre neden beklediğimi anlayamamış gibi bana bakıyordu.

"Geldim." Tekrar Altuğ'unun arkasından bakmak istediğimde o çoktan gözden kaybolmuştu. Mağazadan içeri girdiğimde Semra bana beğendiği şeyleri gösterip deneyeceğini söyledi. Ben de bir köşe çekilip kendime oturacak bir yer aramaya başladım.

O genç kadın da kimdi ve Faruk neden kadının yüzüne bir şeyler fırlatmıştı? Geçen gün duyduğum küfür bu kadınla alakalı olmalıydı. Faruk'u ilk kez bu kadar sert görüyordum. İçindeki uysal ve haylaz çocuk gitmiş kızgın köpekler gibi birine hırlamıştı adeta. Dersler de telefonla uğraşması ve yüzündeki sıkıntılı ifadeler bir şey olduğuna dair bir delildi. Herkesin bir sorunu vardı. Kimse dört dörtlük değildi.

Benim de babam bu aralar sıkıntı da olduğunu bizden saklıyordu. Oturma odasına unuttuğum kitap için gittiğimde annemle babam konuşurken onlara kulak misafirliği yapmıştım. Babam bazı sahte çeklerden dolayı parayı diğer kişiye iletemediği için polislerle uğraştığını ve bu sorun günlerdir beynini tırmaladığını anlatıyordu. Abimle bana bir şey çaktırmaması için annemi uyarıyordu. O her ne kadar her şeyin düzeleceğine inansa da evde gergin günlerin yaşandığının farkındaydım.

" Bunların hepsini alacağım." Semra yanıma elinde bir yığın kıyafetle geldiğinde ona zorla gülümseyip başımı onaylarcasına salladım. Semra'nın ailesinin durumu bizden daha iyiydi hatta Altuğ'unun ailesiyle denk bile diyebilirdim. Para derdi olmadığı için ne aldığını ve aldığı şeylerin ne kadar tuttuğunu önemsemiyordu.


Onu bu kadar çok şey aldığı için yargılayamazdım. Almasa varken niye harcamıyor diye düşünürdüm. Sadece bu kadar çok aşırıya kaçması hoşuma gitmiyordu. Biraz parasının hesabını da yapmalıydı. Sonuçta Furkan amcayı tanıyordum ve adam neredeyse gece gündüz çalışıyordu. Tam bir iş kolik diyebilirdim. Semra'yla pek ilgilenmediği için bu kız bu kadar uçuk yetişmişti. Bir de tek çocuk olduğundan annesi tarafından fazla şımartılmıştı.

Mağaza'dan çıktığımızda bir şeyler yemek için bir kafeye geçmiştik. Ne yiyeceğimizde karar verdiğimizde arkama yaslanıp ellerimi karnımda birleştirdim. " Semra Altuğ hakkında ne düşünüyorsun?" Semra'nın fikirleri benim için önemliydi. Farklı bir görüş açısı her zaman bir kişiden daha iyiydi. Semra elindeki poşetleri bir yanındaki sandalyenin üstüne yerleştirmeye çalışıyordu.

" Bilmiyorum. Aptal desem evet aptal . Akıllı desem evet biraz. Şu dört yıl içinde çözemediğim tek çocuk o galiba. Yalnız çocuğa çok fena patladım." Semra suçlulukla dudaklarını birbirine bastırırken kaşlarını hafifçe havaya kaldırdı. Başımı onaylarcasına salladım. "Özür dilesen iyi olacak beni ittirdiğinde çok sert bir şekilde ona doğru uçtum. Elinin üstünü sıranın keskin yerine fena çizdirmiş." Semra bunu duyduğuna şaşırmış bana ciddi misin der gibi bakıyordu.

"O da aptal mıdır ! İşimize burnunu sokuyor. Hayret bir şey ya!" Aptal mıdır bilemem ama sonuçta bir kargaşayı önlediği kesindi. Semra bir şey hatırlamış gibi yerinde biraz doğruldu.

" Babamla onun babası ortak iş yapmışlar bir ara. Babam anneme anlatırken duydum. Sanırım Altuğ'un babası ikinci evlilik yapmış. Evlilik yaptığı kadının bir de küçük kızı varmış. Çoğu kişi bunu bilmiyor. " Yemeklerimiz geldiğinde Semra konuşmasını kesmiş aç bir şekilde tabağın önüne konulmasını bekliyordu. Bu sene bu çocuk hakkında ne kadar çok şey öğrenmiştim. Kaç senedir sadece bir sınıf arkadaşıyken şimdi onun hakkındakileri merak ediyordum.

"He bu arada Pazartesi Salı da bizimkilerin maçı varmış ders çıkışı. Farklı bir şey için maç yapacaklarmış ama ne olduğunu hatırlamıyorum." Semra çatalını hızla önündekilere batırırken bu kızın nasıl benden daha çok şey bildiğine şaşırıyordum. Okul gazetesinde olan bendim ama benden daha çok ayaklı gazeteydi bu kız.

"Şaşkınlığın beni bitiriyor İzel. Kimseyle doğru düzgün konuştuğun yok. Bir benimle takılırsan böyle olur." Ağzına hızla bir lokma sokup gülümseyerek onu çiğniyordu.

" Fazlaya gerek yok. Bir kişi yeter benim için. " omuz silkip bende yemeğime devam ettim. Çok arkadaşın çok derdi oluyordu. Bir tane iyi bir dost yeterliydi.

^^^^^&^^^^

Okulun bahçesine büyük otobüsler girerken bizim erkeklerin gözleri güzel kız avına çıkmıştı. Semra'nın hafta sonu bahsettiği maç gerçekten büyük olacağa benziyordu. Otobüslerden akın akın öğrenci inerken Semra beni hızla dürttü.

"Şu kıza bak nasılda kasıla kasıla yürüyor kendini göstereceğim diye." Yüzümde büyük bir sırıtışla Semra'ya baktım. Noktayı benim içi koyuvermişti. Oturduğumuz banklardan kalktığımızda Semra yine konuşmaya başladı.

"Buraya kim gelirse gelsin hayranlıkla bizim okula bakıyor. Bence onların liseleri daha güzel. Özel lisenin pek tadı olmuyor." Semra bunu farklı bir yönden karşılaştırıyordu ama gerçekten bizim lisemiz hayranlık duyulacak bir yapıya sahipti. Türk kültürü yansıtmak için Osmanlı motifleri kullanılmış yapı olarak ilgi çekiciydi. Her imkan sağlanmış havuzundan tut mescidine kadar eksiksiz her şey vardı. İmkânları geniş ve herkesin burayı kazanmak için can atacağı bir yerdi. Bizim sınıftaki Ezgi Yıldız'ın babasının okuluydu. Lisemizin adı Özel Yeni Yıldız Lisesi olarak geçiyordu. Adam hiçbir masraftan kaçınmadan burayı en iyi şekilde yaptırmıştı. Tabi parası olmayan için burslu kazanılması gerekiyordu. Burslu kazanmak bile zordu.Fiyatlar aşırı yüksekti. Bizim sınıftaki tek bir kişi hariç paşa paşa paramızı ödeyerek bu liseye gelmiştik. Ezgi'yi bu konuya dahil etmeden bir kişi diyordum o da Altuğ'uydu. Herkes bu aptalın nasıl olur da bu kadar yüksek puan tutturur diye düşünüyordu. O kadar zengin olup tek kuruş koklatmayan cimriler gibiydi bu durum.

Maç sahasının yanına vardığımızda aşağıda sahanın içinde bizimkilerin ısındığını gördüm. Gözlerim o anda sahanın içine su şişeleriyle giren Altuğ'a kaydı. Yüzünde her zamankinden daha büyük bir aptal sırıtışla üçlünün yanına gidiyordu. Üstündeki maç formasını sadece süs diye giyen tek kişi de oydu.

Barış koşarak Altuğ'un yanına gidip kolunu omzuna dolayıp onunla uğraşırken yüzünde mutlu ve samimi bir gülümseme oluştu. Gerçekten üçlü Altuğ'uyu bir kedi köpek misali seviyordu. Altuğ'unun bu hoşuna gidiyor gibi o da onlarla uğraşıyordu. Faruk'un bakışlarını bir anda Semra'ya bakarken yakaladığımda gözlerimi kısarak ona baktım. Faruk'un morali yerine gelmiş gibi birden Altuğ'unun üstüne atlayıp onu yere düşürdü.

" Ay Faruk da ayrı bir aptal." Semra'nın onu izlediğini görünce derin bir iç çektim. Faruk hakkında şüpheleniyordum ama Semra'ya bunu söylemeyecektim.

Semra'yla yakın boş bir yer bulduğumuzda hemen oturduk. Geçen maçta Semra yoktu ama bu maçta benimle birlikte gelmesine sevinmiştim. Gözüm Gökalp'e kaydığında bana el işaretini bu maçı kendi hakkımla kazanacağım bak gör gibi yaptı. Küçük bir baş onaylamasıyla bende baş parmağımı kaldırıp onu onayladım. En azından bir şeylerin farkına varıp ders alması iyiydi. Diğer takımın oyuncuları sahaya girerken yan tarafımıza diğer liselerin erkekleri oturmuş bize laf atmaya başlamıştı. Onları umursamamaya çalışsak da bir süre sonra daha baskın hale gelmişlerdi. Dönüp onlara tam laf atacakken Altuğ elindeki bir poşet kolayla gelmiş sırayla yanımızdaki çocuklara birer birer kolayı dağıtırken onlarla koyu bir sohbete girmişti. Çocuklar onun bu ikramını için çok sevinmiş Altuğ'unun yanlarına oturması için hemen teklifte bulunduğunda Altuğ sırıtarak yanlarına oturuvermişti.

"Sizin okulda güzel kızlar var ama hiç pas vermiyorlar abi?" başımı tekrar sahaya çevirdiğimde bir yandan yanımızdakilerin konuşmasını dinlemeye başladım.

"Hepsi çok salak uğraşmaya değmez. Sizinkiler daha iyi. Boşver bilader." Altuğ'unun böyle bir şey söylediğine inanamıyordum. Kendine bakmalıydı önce. Geçmiş rakip tarafın öğrencileriyle muhabbet ediyordu. Çocuklar onun bu lafına gülmüş konuyu sürdürüp başka bir konuya geçtiklerinde Semra'nında onları dinlediğini anladım. Bu sefer o bana boşver bakışları atarken sinirli bir şekilde iç çekip başlayan futbol maçına odaklanmaya çalıştım.

Seyirci sayımız çok fazlaydı ve geçen seferden daha baskın bir ses vardı. Karşı taraf takımı daha iyi destekliyor ve biz yetersiz kalıyorduk. Bizimkiler ilk başlarda iyi oynasalar da yavaş yavaş yorulmaya başlamışlardı bile. Semra kulağıma eğilip sıkıntıyla " Sence bu maçı hilesiz kazabilir miyiz?" diye sordu. Hiçbir fikrim yoktu. Sonuçta bizimkilerin durumuna bakardı bu. İlk golü biz atmış olsak da bir gol de arkasından yemiştik. Şuan berabere bir durum varken konuşması zordu.

"Sence kim yener?" karşı okulun çocuklarından biri Altuğ'a soru sorduğunda gözüm ona kaydı. Dirseklerini dizine dayayıp ellerini çenesinin altına almış gözlerini sahaya dikmiş düşünceli düşünceli bakıyordu. Başını çocuklara çevirip " Berabere kalacaklar büyük ihtimal. Yarınki maçta her şey belli olur." Altuğ kazanacağımızı düşünmüyordu yani.

Maçın gidişatı da onu gösteriyordu aslında. Maçın son dakikalarına geldiğinde iki ikilik bir durum oluşmuştu. Takımımızdaki en iyi oyuncu belki Barıştı ama bu oyunda performansını tam olarak gösterememişti. Diğer oyuncular ona çok baskı yapıp oyununu kısıtlıyordu. Bu liseyle daha önce de maç yapmıştık ve onları yenmek bu kadar zor olmamıştı. Hakem düdüğü çalacağı vakit Barış topla kaleye yaklaşmış ayağını kaldırıp tam şut çekecekken birisi aniden ona çelme taktığında sert bir şekilde kolunun üstüne düştüğünde acıyla bağırdı. Hakem düdüğü çalıp maçı bitirince bizimkiler Barış'ın yanına koşarken Altuğ da yerinden aniden fırlamış koşarak sahaya doğru gitti. Yanımızdakiler kıkır kıkır gülerken " Çocuğun kol gitti. Erkan zaten bu çocuğa gıcıktı. Bir bokluk yapacağı belliydi." O anda sinirle yerimden kalktığımda artık sinirlerime hakim olamayacağımı anladım.

"Salak çocukta gelmiş bize kola veriyor. Böyle enayiler de var mı ya? Onunla eğlendiğimizi bile anlamdı. Her şeye gülüyordu. Neyse gidelim." Semra yanımdan hızla geçip çocukların elindeki iki kolayı almış onların başlarından aşağı boşaltırken gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.

"Hocam bu ikisi bize sarkıntılık yapıyor. Bende kolayı döktüm." Semra böyle söylerken başımı yanımdan geçen Serkan hocamıza çevirdiğim de yüzümde bir gülümseme belirdi. Bizim beden hocamızın böyle şeylere asla tahammülü yoktu. Semra'nın bu cesaretinin nereden geldiğini şimdi anlamıştım. Beden hocamız çocukları azarlarken Semra'yla ikimiz bizimkilerin yanına gittik.

Nazlı hoca Barış'ın kolunu kontrol ederken yüzünde tatsız bir ifade oluştu. "Kolu kırılmış. Onu hastaneye götüreceğim çocuklar. Siz okula haber verin." Semra ile birbirimize bakışırken Ezgi hemen kendisinin söyleyeceğini belirtip yanımızdan ayrıldı. " İzel Altuğ buraya gelin. Faruk ve Gökalp siz şu üstünüzü değiştirin önce. Semra sen karşı takım hocasının telefon numarasını al. Lavaboya gideceğini söylemişti." Nazlı hoca ikinci beden hocamızdı. Altuğ Barış'a destek verirken onu kolunu oynatmaması için uyarıyordu. " İzel şurdan Barış'ın çantasını al. Arabam arka bahçede oraya doğru gidiyoruz. Yetiş bize."

Nazlı hoca hızlı kararlar alabilen bir öğretmendi ve onun sakinliğini seviyordum. Hemen gidip Barış'ın çantasını alıp onlara yetiştim. Barış başını bana çevirip " Endişelendin mi?" merakla yüzüme bakarken gözlerimi devirdim.

"Kolun yerinde ağzın kırılsaydı daha iyi olurdu benim için." Altuğ bu sözüme gülerken Barış'ın sert bakışlarıyla karşılaşınca sustu.

" Altuğ seninle sonra konuşalım mı?" Altuğ'a ciddi bir şekilde bakarken Altuğ onaylarcasına başını salladı. Barış bizim bu konuşmamızdan hoşlanmamış gibi Altuğ'a ne oluyor gibisinden baktı.


YORUMLARINIZ VE OYLARINIZ İÇİN ŞİMDİDEN ELLERİNİZ DERT GÖRMESİN:) Cevap veremesem de yorumlarınızı okuyorum. Burada aktif olduğumda yorumlarınıza cevap vermeye çalışacağım:)

Continue Reading

You'll Also Like

KATARSİS By EE

Teen Fiction

450K 51.3K 32
"Sen," dedi mimiklerini sabit tuttuğu çehresiyle. "Bana yürümüyorsun," dediğinde başımla onayladım. Hevesli bir baş onayı olmuştu bu, çünkü artık ben...
3.3M 98.2K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...
631 177 10
Kendini ülkesi için feda eden, yaşadıkları acıların cefasını çeken dokuz TAKTİB ajanı ve her birinin yetenekleri bir uzuvla özdeşleşen, parçalandıkla...
777K 32.5K 49
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...