MÜNFERİT //TEXTİNG

Por AdenSakaa

23K 2.7K 2.2K

Havuzun rengi kan kırmızısı. Havuzun içinde bir kadın. Havuzun içinde ölmek üzere olan bir kadın. ✨ 0538*:... Más

Giriş
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44- Final
Osi'den Devam... Yeni Kitap duyurusu

1

1.5K 136 358
Por AdenSakaa


Dört duvar, kitaplar, müzik, bilgisayar, film ve diziler, yemek ve lanet üniversite. Hayatımın kısa özeti. Ne çok uzun ne çok kısa. Bakılınca eksik bir şeylerin varlığı belli oluyor. Ne gibi mi? Arkadaş, gezmek, eğlenceler, etkinlikler, güven ve aile gibi.
Aile dediysem hemen ailemin olmadığı akıllara gelebilir ama hayır. Benim de bir ailem var.

Annem ve babam... İkisi de çalıştıkları şirkette tanışıp evlenmişler. Ardından da kendi avukatlık şirketlerini açmışlardı. Ebeveyinleri avukat olan birinden genelde avukat olması beklenilirdi. Ama onun için eksik biriyim. Ailem beni öyle tanıtmaz, bu konuda bana kızarlardı. İnsanlardan korkarken onları savunmam imkansızdı...

Endişe, korku, panik ataklar,stres ile dolu hayatım. Yapamam. Eğer bir şeyi yapamıyorsak o konuda eksiğizdir. Bu kadar. Basit.Düşüncelerim bunlar olduğu için ailemle sürekli zıtlaşır ve kavga ederdik. Onlar eksiklerimin üzerine gitmemi böyle başarabileceğimi söylerlerdi.

Peki bana hiç sordular mı? "Ayça Gizem Karademir! Sen bunu başarmak istiyor musun?" ama en çok bana "Kızım, bunu istiyor musun?" diye sormalarını istemiştim.

Bazen çocuklar sadece ister çünkü ebeveyinler takmıştır gözlüklerini ve görmezler kendi istekleri dışındakileri. Onların bir parçası olsanızda asla onlar olmazsınız.

Çantamın kolunu sıkıca tutup fakülteden içeri girdim. Gireceğim sınıfın doğru olduğuna emin olmak için tekrardan telefonumu açıp ders programına baktım:
BZ2(108).

Sınıf doğruydu. Eğitim Felsefesi dersi vardı bugün ve burda her branştan öğrenciler de vardı. Dersin hocası üniversitede beni en çok zorlayan hocalardan biriydi.

Öğrencilerin daha aktif olması ve daha çok katılım sağlamamız için her hafta bizi gruplara böler ve her gruba bir soru verirdi. Bir hafta boyunca öğrenciler bu soruları çalışır ve ortak notlarını bir sözcü ile sınıfın ortasında diğer öğrencilere anlatmasını sağlatırdı. Çok iyi ve çok eğitici olurdu.

Benim dışında. Çünkü her hafta hoca beni seçecek diye strese girer, odaklanamazdım. Bu tarz etkinlikler benim için çok zordu. Asla konuşamaz ve tedirgin olurdum.

Bu hafta sözcümüz farklı bir kişiydi. Kim olduğunu da bilmiyordum aslında. Kimseyi doğru düzgün tanımıyorum, herkesten uzak durmaya da çalışıyorum.

Sınıftan içeri girdiğimde grubun bir köşeye geçtiğini gördüm. Sanırım ben dışında bir iki kişi daha geç gelmişti. Sınıfa biraz geç girdiğim için bir kaç göz bana dönmüştü bile. Gerilmeme neden oldular bile.

Yokmuşum gibi davranabilir misiniz acaba?

Başımı önüme doğru eğip kimse ile ilgilenmediğimi belirtmek için daha doğrusu öyle hissetmek için kulaklığımı çıkarıp parmaklarımın etrafında çevirmeye başladım. El hareketlerimi yavaş yapıyor ama adımlarımı, elime göre daha hızı hareket ettiriyordum. Çabucak grubun yanına geçip boş bir sıraya yerleştim.

Tüm gözler bana döndüğü için mırıltı şeklinde duyulan bir ses ile "Günaydın." deyip bakışlarının bir an önce benden uzaklaşmasını sağladım.

Evet, bir yere oturunca bir şeylerin söylenmesi gerek ama söylenmeyince gözler ile o kişiye kötülük yapmak da hiç hoş değil. Bazılarımızın anksiyete gibi sorunları olabilir.

Kendi düşüncelerime dalmışken hocanın sınıfa girdiğini öğrencilerin sesleri ile anlamıştım. Günaydın diye de bağırılmaz ki koskoca anfide.

Bir kaç konuşmanın ardından "Evet, geçen hafta hangi gurupta kalmıştık ve sözcüsü kim?" diye sorması bile beni germeye yetmişti.

Guruptan bir kız elini kaldırıp "Hocam bu hafta sıra bizde ama sözcümüz hala gelmedi." beni daha daha geren konuşmasını yaptı.

Eğer sözcü yoksa onun yerine başka biri seçilir ve bu da guruptan olur. Grup toplam sekiz kişiydi ve sözcü dışında iki kişi daha yoktu. Ben dahil beş kişi olduğumuzu gösteriyordu.

Aman Allah'ım umarım beni seçmez.

Ellerim tiremeye ve avuç içlerim terlemeye başladığı için ellerimi pantolonuma sürüp parmaklarım ile masanın altında oynamaya başladım.

Beni seçmesin. 𝘎𝘦𝘯𝘦𝘭𝘥𝘦 𝘴𝘦ç𝘮𝘦𝘥𝘪ğ𝘪 𝘬𝘪ş𝘪𝘭𝘦𝘳𝘪 𝘬𝘢𝘭𝘥ı𝘳ı𝘳.
Beni seçmesin. 𝘎𝘦𝘯𝘦𝘭𝘥𝘦 𝘴𝘦𝘴𝘴𝘪𝘻 öğ𝘳𝘦𝘯𝘤𝘪𝘭𝘦𝘳𝘪 𝘴𝘦ç𝘦𝘳.
Beni seçmesin. 𝘎𝘦𝘯𝘦𝘭𝘥𝘦 𝘦𝘯 ç𝘰𝘬 𝘪𝘴𝘵𝘦𝘮𝘦𝘺𝘦𝘯 öğ𝘳𝘦𝘯𝘤𝘪𝘺𝘪 𝘣𝘦𝘭𝘪𝘳𝘭𝘦𝘳 𝘷𝘦 𝘰𝘯𝘶 𝘴𝘦ç𝘦𝘳.

"O zaman gruptan biri çıksın ve arkadaşlarına önce soruyu sonra bir hafta boyuncaki çalışmanızı açıklasın."

Gene aynı kız "Hocam, tüm çalışmalarımız sözcümüzdeydi. Şu an tam olarak hazır değiliz biz." dediği an hoca sinirlenip sınıfa doğru bağırmaya başladı.

"Bu tarz cevapları asla kabul etmediğimi sizlere söylemiştim ve siz hala aynı yanıtı veriyorsunuz. Bireysel bir ödev değil bu. Grup ödevi olduğunda tek bir kişi değil herkes o soruyu bilecek. Siz ise bir kişinin üstüne atıp bir hafta boyunca yan yatıyorsunuz." konuşmasını yarıda bırakıp hızla bizim gruba dönmüş ve yanımdaki kişiyi göstermişti. Derin bir nefesi kimseye belli etmeden dışarı saldım. "Sen! Kalk, sözcü sensin."

Kız da bana dönüp "Seni işaret ediyor." deyip pası bana attı.

Kekelememeye dikkat ederek "Hayır, hayır. Seni işaret ediyor." onu red ettim.
"Dikkat edersen hayır, ben değilim. Gözlerinde sorun mu var senin? " deyip aşağılamayı da eksik etmemişti.

Hocaya döndüğümde gerçekten de beni işaret ettiğini ve kızgın gözlerle bana baktığını fark ettim.

Hayır, hayırr olamaz. Çok fazla kişi var. B-ben bu konuşmayı yapamam. Unuturum ki. Hem kekelerim de. Herkes sonra alay da eder benle. Tüm gözler benim üstümde ayrıca.

Yapamam.

Ama hala bana bakıyor.

"Ne bekliyorsun! Kalk hadi. " deyip daha sakin bir sesle hoca beni tekrardan çağırdı. Başımı hızla sallayıp ayağa kalktım.

Vücudum aşırı ısınmış ellerim ve ayaklarım daha fazla titremeye başlamıştı. Oyalanmak adına önümdeki notları toparlamaya başladım. Bir sunum yapacaksam lazım olması gerek, değil mi?

Tam sıramdan çıkmış kürsüye çıkıyordum ki anfinin kapısı çalınıp içeri hızla bir öğrenci girdi. Ellerini beline koyup derin derin nefesler almaya başladı. Acele etmiş gibi bir hali vardı.

Nefes alışverişleri biraz daha normale dönmüş olmalı ki "Hocam, kusura bakmayın." derin bir nefes daha çekip bıraktı "Ailevi sorunlarım vardı ve derse geç kaldım. Sunumumuz vardı. Bu haftaki sözcü bendim. Eğer kimse başlamamışsa ben geçebilir miyim kürsüye?" deyip yalvaran gözler ile hocaya baktı.

Hoca biraz teredüte girmiş gibi bir ona bir bana bakmaya başladı. Kalp atışlarım. Sakin ol sakin ol.

3-3-3 kuralı.

"Nefes alış verişlerim. Dışarıdaki kuşun sesi. Arka sırada konuşan ikili."

"Duvar. Masalar. Saat. "

Parmak, bilekler ve kollarımı dikkat etmeyecek bir şekilde hareket ettirmeye başladım.

Biraz daha sakinleşmiştim. Kalp atışlarım biraz daha dinmiş hocayı daha net duymaya da başlamıştım.

Kararını vermiş olmalı ki başını bana çevirip "Sen geç yerine. Arkadaşın açıklasın. " beni azat etmişti. Şükürler olsun Allah'ım. Şükürler olsun. Mutluluktan ağlasam çok mu abartmış olurum?

Hızla yerime geçip gözlerin benden uzaklaşmasını sağladım.

Ders bittiği gibi hızla sınıftan çıkmış park halindeki aracıma yönelmiştim. Okul okumak, eğitim görmek benim de hakkım evet ama ben bunu başaramıyorum. Gerçekten de dört yıl boyunca saklanacak mıyım böyle?

Arabaya yetiştiğim gibi binmiş ve çantamdan suyumu çıkarıp tek seferde başıma diktim.
"Sakin olmam gerek, sakin olmam gerek. Hiçbir şey yok. Kimse yok. Sadece ben varım. Kimse yok." derin bir nefes verip bir yudum daha su içtim.

Telefonuma bildirim sesi geldi. Şu an dikkatimi dağıttığı için ona teşekkür ederim ama şu an aptal reklamlar ile ilgilenecek kadar iyi değilim.

Arabayı çalıştırıp evime doğru ilerledim. Üniversiteye başladığım zaman ailem kalacak bir yere ihtiyacım olduğunu bildiği ve yurt gibi kalabalık bir yerde de yapamayacağımı bildiği için benim için iki odalı çok tatlı bir ev tutmuşlardı.

Evimi seviyorum. Orda kimse yoktu. Sözler yoktu. Bakışlar yoktu.

Evimi seviyorum. Dört duvar arasında bana özgürlüğü verdiği için.

Evimi seviyorum. Beni, bana tanıttığı için.

Eve geldiğimde ayakkabılarımı çıkarıp terliklerimi giydim. Ayakkabılarımı da düzgün bir şekilde yerine koymuş ardından da anahtarı yerine koymuştum.

Çantamı odama götürüp masamın üzerine koydum. Pencereme yönelip pencereyi tamamen açtım ve ince tül perdeyi de iyice çektim. Perde içeriye giren rüzgarın etkisi ile hafif hafif ileri geri gidiyor ve çok güzel bir gösteriyi bana sunuyordu.

Cansız varlıklar canlılara göre daha yetenekli gibi.

Odadan da çıkıp tüm evin pencerelerini açmış evin havalanmasını sağlamıştım. Televizyonun karşısına geçip uzandım.

En sevdiğim müzik çalıyor. Bitti. Tekrar çalıyor. Bir dakika, biri beni arıyor. Gözlerimi aralayıp etrafıma bakındım. Oda kararmış sokak lambalarının ışığı ile salon aydınlanıyordu. Sadece yarım saat gözlerimi dinlendirecektim ama uykucu ben gene uyuya kalmıştım. Eğer telefon sesi olmasaydı yarın sabahki alarm sesine kadar büyük ihtimalle uyurdum.

Yerimden doğrulup susan telefonuma doğru yani odama yürüdüm. Telefonu yatağın üstüne atmıştım. Hala oradaydı. Yatağa yönelmeden önce odanın ışığını açıp ortalığa bir göz attım.

Yatağıma geçtiğimde bir çok bildirimin olduğunu gördüm. Çoğu aramaydı ve hepsi de anneme aitti. Uykulu bir şekilde annem ile konuşmak istemediğim için anneme mesaj attım.

Ayça: Uyuyordum. Aramana uyandım. Önemli bir şey yoksa yarın seni ararım.

Annemm: Günaydın tatlım. Sadece seni merak etmiştim. İki gündür konuşamadık. Müsait olunca ararsın.

𝘼yça: Tamam annecim,ararım. Size de iyi geceler artık🤭.

Annem ile yazışmamı bitirip diğer bildirimlere yöneldim.

0538... 𝙆𝙞ş𝙞𝙨𝙞𝙣𝙙𝙚𝙣 𝙢𝙚𝙨𝙖𝙟ı𝙣ı𝙯 𝙫𝙖𝙧.
Biri. Bana. Mesaj mı. Atmış.

Bildirimin üzerine bastığım gibi uygulamaya girmiş ve mesajın mavi tik olmasını sağlamıştım.

0538*: Bir dahakine kimse yanında olmayabilir.

0538*: Bir dahakine ben orda, yanında olmayabilirim. Kendin halletmeyi öğrenmelisin.






Birinci bölüm bitti.

Bu bölüm daha çok Ayçayı tanımak için yazıldı. Bundan sonraki bölümler daha eğlenceli olacak😋.

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere 🍀.

Seguir leyendo

También te gustarán

349 144 5
Milyonlarca kitap yazılmıştır kavuşamayan aşıklara, milyonlarca şiir yazılmıştır dokunmadan seven bedenlere. Sera yıllardır kalbine gömdüğü aşkın ate...
152K 760 6
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...