32

344 41 91
                                    

Babam bana hep "Kalbinin ritimlerini doğru attıran adam, hayatının ritmidir." derdi. Önceden anlamazdım.

Ne demek istedin baba, diyerek kaç gece onu darladığımı hatırlamıyorum bile. Babam o zamanlar açıklamaya çalışsaydı dahi anlamazmışım.

Bazı cümleler açıklanmazdı. Bazı cümleleri anlamaktan da öte, yaşamak gerekirdi.

Ders kitaplarında hep 'Anlama' komutunun beynin yaptığı yazılırdı. Peki hissedilmesi gereken duyguların, hissedilip anlaşılması gereken duyguları neden beyin anlamıyordu? Ders kitapları eksikti. Anlama görevi sadece beyne değil kalbe de ait bir görevdi.

Aşık olduğumuzu anlamazdık mesela. Hissederdik. Ben Eray'ı hissediyorum. Ben Eray'ı kalbimin en ucra köşelerinde bile hissederken onu sevdiğimi anlamamıştım mesela. Ama hissetmiştim hep. Bu hissi beyin sevmemiş ve reddetmişti. Bu yüzden hislerimi hep reddetmiştim. Bugün ise beynim kalbime mağlup olmuştu. Kalbim bu savaşı kazanmıştı.

Ben, Eray'ı sevdiğimi hissedebiliyordum.

Aynadan son kez görüntüme bakıp küçük çantamı masanın üzerinden aldım. Çantamın içine koyduğum ruju çıkarıp biraz daha sürdüm. Dolgun dudaklarıma biraz daha sürdüğüm ruj ile daha da gözler önüne gelmişti.

(Pantolonu siyah hayal edin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Pantolonu siyah hayal edin.
Kızımız Regl oldu. Malesef kombin değişti.)

İlk kez dudaklarımı birinin öpmesini istiyordum. Acaba Eray'ın dudakları dudaklarımın üzerinde nasıl dururdu?

Düşüncem ile hızla gözlerimi aynadan çekip ruju çantaya tıktım. "Hepsi regl azgınlığı! Hayır yani başka bir açıklaması olamaz!" aynadaki görüntüme baktım. "Acaba ben gerçekten de mi azgınım ya?" başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. "Ben ne azgın olacağım ya! Eray olsun!" Bir an son cümlem ile azgın Eray'ı düşündüm.

Evden tövbeler çeke çeke çıktım. Bugün yaptığım iki hatayı dışarı çıkınca fark etmiştim. Birincisi azgınken Eray ile buluşmam ikincisi ise reglken bisiklete binmek.

Eray'ın bahsettiği kafeye doğru sürüp heyecanımı gizlemeye çalıştım. Bu Eray'ı sevdiğimi kabul ettikten sonra onunla ilk karşılaşmam.

"Tanrım! Lütfen aptal bir harekette bulunmayayım."

Eray dışardaki banklardan birine oturmuş elindeki telefona bakıyordu. Ona doğru yaklaştığımda bisikletin sesini duymuş gibi hızla başını çevirip ilk önce bisiklete sonra ise bana baktı. Gözleri uzun bir ara bu iki eylemi gerçekleştirmişti. Sürekli aynı işlemi yapıyordu.

Bisikletimden inip onu bir köşeye bıraktım. Eraya yaklaştığımda hala bisiklete bakıyordu. Önünde durdum. "Eray ben geldim."

Beni duymadı. Elimi omzuna koyup tekrardan ona seslendim. "Eray! İyi misin?" yine yanıt vermeyince diğer elimi de omzuna koyup onu sartım. "Hey! Kendine gel. Sana sesleniyorum Eray!"

MÜNFERİT //TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin