10

484 66 27
                                    



Çekirge bir sıçradı. Etraf kirlendi.

Çekirge iki sıçradı. Etraf toz oldu.

Çekirge üç sıçradı. Kurbağa onu avladı.

Çekirge dördüncü zıplayışını gerçekleştiremedi. Bile bile, isteye isteye... Belki de kurbağanın av yeteneğinden değil, çekirgenin yorulmuş olmasındandır bu avın sonu.

Onun dış görünüşü hakkindaki ilk bilgimi Tubadan almıştım aslında. Kumral.

Onun dış görünüşü hakkında bir çok şey söylemek isterdim.

Ama varmıyor.

Aklımdaki dilime varmıyor.

Varsaydı belki de onun için sadece güzel derdi. O gerçekten de güzeldi.

Benim kendi içimde yaşayan bir inancım vardı. Çoğu kişinin yanlış bulduğu... İnsanın iç güzelliği dışına vurur, diye bir inancım.

Bu dış güzellik düzgün bir burun, renkli göz, keskin hatlar veya mükemmel bir beden değildi. Bakarsınız bazen birinin burnu yamuktur ama en güzeli odur. Bakarsınız biri aşırı kilolu ama en güzeli de odur. Bakarsınız biri aşırı zayıf ama en güzeli de odur.

İnsanların dış görünüşü iç güzelliklerinin yansımasıdır. Eğer aynadaki kadını, erkeği, yaşlıyı, genci beğeniyorsanız güzelsinizdir. İçiniz güzeldir. Eğer beğenmiyorsanız içiniz çoktan çürümüştür.

Eray da öyle onun aynadaki, iç güzelliğinin yansıması çok güzel. Bakışları çok güzel. Çok özel.

Bir öksürük sesi ile başımı Erayın tarafından çekip önüme döndüm.

Önümde Osi vardı. Dedikoducu erkekler gibi oturmuş bizi seyrediyordu.

Önümde Yaren vardı. Oğluna istediği kızı bulmuş bir anne gibi bizi seyrediyordu.

Önümde Tuba vardı. Sevdiğini gözleri önünde bin parçaya ayırmışım gibi bana bakıyordu.

Bakmasınlar. Ben hiç biri değilim.

Derin bir nefes alıp notlarımı elime aldım ve Eray'a döndüm. "Kitabın genel konusu, içeriği, verdiği mesajlar, yapılması gereken, eksikler dahi bir çok başlık altında kitabın kısa bir özetini notlara geçirdim." Notları Eray'ın önüne bıraktım. "Sen gelmeden önce her şey konuşuldu. Eğer eksik varsa da bulursun." Ayağa kalkıp gözlerinin içine baktım. "Benlik bugünlük bu kadar."

Çantamı, kalem ve defterlerimi topladığım gibi masadan kalktım.

🍀

Eray: Özür dilerim.

Ayça: Ne için

Eray: Kahve için.

Eray: Üzerine gerçekten de yanlışlıkla döktüm.

Ayça: O gün gerçekten de arkamda ne işin vardı Eray?

Eray: Sadece öğrenmek istemiştim.

Ayça: Neyi?

Eray: Sevdiğin atıştırmalıkları.

Ayça: Öğrendin. Bir işine yaradı mı?

Eray: Yaradı.

Ayça: Nasıl yaramış olabilir ki?

Eray: Artık benim de en sevdiklerim oldular.

Ayça: Korkutucusun.

Eray: Böyle düşünen bir tek sensin, Ayça.

Ayça: O zaman bir tek benimle konuşmaman gerekirdi?

Eray: Hayır, bir tek senle konuşmalıydım.

Eray: Ve konuşuyorum.

Ayça: Garip.

Eray:Neden?

Ayça: Hiç öylesine.

Eray: Hiç öylesine değil gibi.

Ayça: Haklısın.

Eray: O zaman bir açıklama gelecek mi?

Ayça: Hayır.

Eray: Peki.

Eray: Ayrıca bir şey belirtmek istiyorum.

Ayça: Buyur.

Eray: Notların çok iyi. Sadece notlarını sınıfta söylesek dahi hoca kabul eder.

Ayça: Teşekkür ederim.

Eray: Rica mı etmeliyim?

Ayça: Rica etmelisin.

Eray: Ederim belki bir gün.

Eray: Ödeşince.

Ayça: Ödeşmek? Ne alaka?

Eray: Çok alaka, Ayça. Çoook.

Ayça: Garipsin demiş miydim?

Eray: Evet, demiştin.

Ayça: O zaman tekrar söylüyorum.

Ayça: Çok garipsin.








26.07.2023

MÜNFERİT //TEXTİNGWhere stories live. Discover now