9

474 71 31
                                    


En son ne zaman bu kadar gerilmiştim onu bile hatırlamayacak bir durumdayım. Kafeye Osi ile beraber geldikten hemen sonra kızların yanına gelmiş topladığımız bilgileri birbirimize sunuyorduk.

Ben genel anlamda not aldığım için kısa kısa yaptığım notları önlerine koyuyor daha az konuşma fırsatımı değerlendiriyordum.

Bazen bana yöneltilen soruların bir çoğunu unutuyormuş gibi oluyor ama anında ağzımdan bir şeyler çıkıyordu.

İşin trajik yanı ağzımdan çıkanları ben de onlarla beraber duyuyordum.

Gerildiğim bir diğer nokta ise Eray. O yoktu. Her an kapıdan girip masaya gelecek ve gözlerini benden ayırmayacakmış gibi hissediyorum.

Şimdiye dek ne Eray'ı gördüm ne de Osi ile beraber olduğunu.

Acaba Eray aslında Osi mi? Böyle yaparak nabzımı mı yokluyor?

Kafa karışıklığımı bir yere bırakıp telefonu elime aldım. Derin bir nefes verip masanın altından Eray'a yazmaya başladım.

Ayça: Merhaba.

Eray: Merhaba:)

Ayça: Gelmedin?

Eray: Gelmemi mi isterdin?

Ayça: Hayır.

Eray: O zaman bir sorun yok.

Eray: Benim küçük bir işim var. Sonra gelirim.

Ayça: Banane.

Eray: Haklısın.

Telefonu geri yerine bıraktığımda Osinin telefonu hiç eline almadığını, aldığım notları okuduğunu fark ettim.

Osi'nin Eray olma ihtimali artık yok.

Acıkmaya başladığım için sandalyemden kalktım.

"Ben atıştırmalık bir şeyler alacağım. İstiyor musunuz bir şeyler?"

"Ben bir kahve alabilirim. Şeker ekleme ama."

"Ben de kahve alabilirim."

"Sen istiyor musun bir şeyler Tuba?"

"Hayır."

Masadan ayrılıp hazırda bekleyen dedenin yanına gittim. "İki kahve alabilir miyim?"

"Tamam kızım hazırlıyorum." Arkasını dönüp kahve makinesinde kahveleri yapmaya başlamışken ben de kendime bir su aldım. Her zaman aldığım çikolataları almak için reyona doğru yürürken birden arkamdan biri kolumu dürtükledi.

Gene Osi olduğunu düşünmüş ve arkaya döndüğüm gibi "Osi kolumu çökertin. Sürekl..." dudaklarımın arasından çıkmış ama yarıda da kalmıştı.

Bu Osi değildi. İki kez çarpmak üzere olduğum adamdı.

Benden çok o şaşırmış olmalı ki sağ kaşını kaldırmış anlamsız bakışlarını bana dikmişti. Başını Osiye çevirip kısa bir an baktı ve tekrardan bana döndü.

"Osi mi? Koluna naptı ki?"

Osiyi tanıyor mu? En önemlisi ona ne?

"Sizene?" yolumu kestiği için ona dik dik bakmaya başladım. "Yol verir misin?"

"Aldım ben. Sen kasaya geç."

Neyi almış tam olarak? Ve bu rahatlık nerden geliyor? Acaba hafıza kaybı mı yaşıyorum? Önceden tanıdığım biri mi?

"Anlamadım. Neyi almıştınız?"

Elini ikimizin ortasına koyup gözlerimin önüne serdi avuç içindeki üç çikolatayı. "Bunları almayacak mıydın sen?"

"Se-sen nerden biliyorsun?" Bir adım geriye çekilip ondan uzaklaştım.

Bakışları ondan uzağa attığım bir adımımdaydı. Ayaklarıma kızmış ama en çok da kırılmış gibi bakıyordu.

Derin bir nefesi verip boştaki eli ile ensesini ovmaya başladı. "Her seferinde elinde bunlar vardı, Ayça."

"Kafamı karıştırıyorsun. Sen herkesin elindeki şeye göre onlara bir şeyler mi alırsın?" kollarımı göğsümde bir araya getirdim. "Hem de hiç tanımadığın kişilere karşı? Garip mi korkunç musun şu an çözemedim."

Çikolatalardan vazgeçip kahveleri alıp masaya geçtim. Herkesin içeceğini önüne bırakıp tam yerime geçmiştim ki önüme iki çikolata kondu. Ben daha o kişiye bakamadan yanımdaki boş sandalye geriye doğru çekildi.

Etrafımı çok farklı bir koku yayılmaya başlamıştı.

Tanıdık gelen bir koku.

Çikolataları elime alıp yan tarafıma döndüm. O'ydu.

"Senin bu masada ne işin var." Ona doğru eğilmiş kısık bir sesle ona hesap sormaya başladım.

Elindeki çikolatanın ambalajını açıp büyük bir ısırığı ağzının içine hapsetti. Bir yudum da kahvesinden içip bana dönmeyi tenezzül etti en sonunda.

Dudağının kenarında kalan çikolata parçasını fark etmiş gibi dili ile orayı hafifçe yaladı.

Gözlerimi ordan uzaklaştırıp gözlerine bakmaya başladım.

"Ödev var."

Bir dakika ne?

Büyük bir şaşkınlığı bedenimin en ücra köşelerine kadar hissetmeye başlamıştım.

İki dudağımın arasından sadece tek bir kelime çıktı.

"Eray."

İsmi dudaklarımdan çıktığı an gözlerimde olan gözleri o kadar hızlı bir şekilde dudaklarıma inmişti ki sanki hiç gözlerime bakmamışta tek odak noktası zaten dudaklarımmış gibiydi.

Dudağının kenarı hafif bir kavis ile şekillendi. Bir mırıltı çıktı dudaklarının arasından. "İsmimi ilk kez sevdim, ben."









Oyyyy yerimm seniiii. Yaaa çok tatlı buuuuuuu 24.07.2023

MÜNFERİT //TEXTİNGWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu