42

229 32 3
                                    

Eray: Nasıl gidiyor?

Ayça: Gitmiyor ama hala iyiyiz gibi.

Eray: Yardıma ihtiyacın var mı?

Ayça: Şu anlık yok. Teşekkür ederim:)

Elimdeki telefonu masaya bırakıp yazdığım kitabın son bölümüne odaklanmaya çalıştım. Son yazdığım yerler içime sinmemişti onları kopyalayıp bir yerde yedekledikten sonra yeniden son kısmı yazmaya başladım. Yarım saat daha yazdıktan sonra kapımın tıklanma sesi ile kendimi gömdüğüm bilgisayardan kaldırdım.

Annem kapıyı tıklatıktan hemen sonra kapının ardından başını uzatıp bana bakındı. Gözleri ben ile buluşunca "Selam, yemek hazır. Hadi gel." deyip kapıyı geri kapattı.

Dün annem geldikten sonra yemek yemiş bir süre de televizyon izlemiştik. O konuşmamızdan sonra ikimizde bir daha konuşmayıp odalarıma çekilmiştik. Şimdi ise kahvaltıya çağırıyordu.

Derin bir nefes vererek bilgisayarın kapağını kapattım ve odadan çıktım. Salona geçtiğimde annemin ikimizin de çaylarını dolduruyordu.

Sandalyeme yerleşip bir yudum çay içtim. "Neden beni çağırmadın? Yardım ederdim."

Annem kızartılmış ekmekleri de önüme bırakıp yerine yerleşti. "Bugün kızıma kahvaltı hazırlamak istedim."

Bir ekmek dilimi alıp üzerine çikolata sürdüm. "Yorulmasaydın."

Dilimlenmiş domateslerden birini ağzına atmadan önce " Yorulmam." dedi ve domatesi ağzına attı.

Beş dakika sessizlikten sonra sessziliği bozdum. "Bugün girmem gereken bir dersim var. Önemli olmasaydı seni yalnız bırakmazdım."

Önemsizmiş gibi omuzlarını silkip indirdi. "Bana bakma sen. Okuluna git." Kınar gibi üzerimi baştan aşağı süzüp bıçağının ucu ile beni gösterdi. "Tabi bu komik pijamalarla gitmediğin sürece." Sesini kısıp devam etti. "Evin içinde giyen her yerde de giyer de neyse."

Çatalımı tabağımın kenarına yaslayıp ona döndüm. "Şimdi de sorun giydiklerim mi oldu?"

Küçümser bakışları üstümde gezindi. "Giydiklerin mi? Bu paçavralara giysi de dersin sen."

"Çuvallar mı anne, bunlar? Bilemdiğim başka bir şey mi ya da?"

Sol kaşını kaldırdı tehdirvari bir şekilde. "Birer paçavralar. Arkadaşın olmamasına şaşmamak gerek." Küçümseyen bakışları ile beni yine mahvetmeye başladı. "Arkadaşını dahi eve getiremezsin. Bu iğrenç paçavralarla mı onları karşılayacaksın?"

Dolan gözlerimi ondan gizlemek için başımı önüme eğip yemeğimi yemeye çalıştım. "Bir arkadaşımın dahi olmamasının nedeni sensin."

Bu itiraf ile annem bana çok kızmıştı. Sandalyesinden hızla ayağa kalkıp üzerime eğildi. "Benim yüzümden mi? Benim öyle mi?" Şaşkın sesine hiddet eklenmişti. "Beni dinlemiş olsaydın şu an yüzlerce arkadaşın olurdu. İnsanlar kızımı sorduğunda onlara korkak bir zavallının dışarı dahi çıkamadığını açıklamak durumunda kalmazdım."

Sözleri ince bir çubuğun kalbime yüzlerce kez girip çıkması kadar acıtıcıydı. Sol gözümden bir yaş düştü. Annemin elleri hızla çenemi kavrayıp ona bakmamı sağladı. Gözlerinde saf öfke vardı.

"Sana genç bir kız derken bile utanıyorum. Bu haline bak!" Ellerini, çenemi yana iticek şekilde hızla bedenimden ayırdı. "Bir başkasının kızı olsaydın yemin ederim senden tiksinirdim! Benim kızımsın diye seni sevmek zorunda olmaktan bile nefret ediyorum!"

MÜNFERİT //TEXTİNGOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz