Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KAR...

By hayaletYazardayazmaz

1.9K 363 124

Frank Ray Londra'nın yeni milyoneri, gizemli adamı. Şehrimin yüz karası. Doğu Yaka'sının lideri. Dışarıdan ba... More

TANITIM
BÖLÜM BİR
BÖLÜM ÜÇ
BÖLÜM DÖRT
BÖLÜM BEŞ
BÖLÜM ALTI
BÖLÜM YEDİ
BÖLÜM SEKİZ
BÖLÜM DOKUZ
BÖLÜM ON
BÖLÜM ON BİR
BÖLÜM ON İKİ
II. KISIM
II. BÖLÜM ON ÜÇ
II. BÖLÜM ON DÖRT
II. BÖLÜM ON BEŞ
II. BÖLÜM ON ALTI
II. BÖLÜM ON YEDİ
II. BÖLÜM ON SEKİZ
II. BÖLÜM ON DOKUZ
II. BÖLÜM YİRMİ
II. BÖLÜM YİRMİ BİR
II. BÖLÜM YİRMİ İKİ
II. BÖLÜM YİRMİ ÜÇ
II. BÖLÜM YİRMİ DÖRT
II. BÖLÜM YİRMİ BEŞ
II. BÖLÜM YİRMİ ALTI
II. BÖLÜM YİRMİ YEDİ
II. BÖLÜM YİRMİ SEKİZ
II. BÖLÜM YİRMİ DOKUZ
III. KISIM
III. Kısım için Açıklama

BÖLÜM İKİ

111 19 8
By hayaletYazardayazmaz


"Hadi artık kaldır şu kıçını! Hava kararmadan önce işimizi halletmemiz gerek Effy!" Elena kapımı çalmadan odama girdiğinde yavaşlığımdan ötürü bana homurdanıyordu.

"Aman be, patlama geliyorum!" Siyah elbisemin üzerine kalın paltomu ve yünlü şalımı geçirerek, Elena'ya surat asıyordum. Tanrım sanki çok mühim bir iş yapacaktık. Alt tarafı kızların çevreden toparladıkları paraları iki sokak ötedeki bahis evine bırakacaktık. Çok matah bir şeydi sanki.

Koridorda, sırtını paslı duvara yaslayan kızıl kadına doğru dürüst bakamadan kapımı kilitledim. İki kere üst üstte.

"Biliyor musun buraya ilk geldiğimde seninle doğru dürüst kaynaşamayız sanıyordum, halbuki ne kadar tuhaf biri de olsan iyisin."

Elena, apartmanın giriş katına çıktığım sırada bana yetişmişti ve hakkımda konuşmaya çalışıyordu. Gerçi söylediklerinde de yanılmıyordu. Burada, dışarıdaki tüm işlerine ben yardımcı oluyordum. Diğer kızlara göre yaşı daha küçüktü ve suratı bebek gibiydi. Ne zaman dışarıda işi çıksa, mutlaka peşine yapışan bir sapık olurdu.

Aslında Elena'nın her ne kadar geceleri o adamlarla aynı odaya çekildiğini bilsemde, pis adamların gündüzleri kişisel alanına saygı duymamalarına çok sinirlenirdim. Bu yüzden Elena'nın yanında asabi suratımla dururdum.

"İyi miyim?" dedim dudak bükerek. Apartmandan birlikte çıktığımızda, çamurlu suyla ıslanmış arnavut kaldırımlarına yansıyan bedenlerimizi dikizliyordum. Elena güzel kızdı. Benden oldukça uzun boylu ve sıfır bedendi. Başka bir evde gözlerini açmış olsaydı eğer, sıkı bir Hollywood yıldızı olurdu. Bebek gibiydi.

Kendime bakmak istemedim bir an. Sıska boyumla, tuhaf ince kaşlarım ve yanaklarıma kadar çille donanmış suratım şimdiden soğuktan kızarmıştı. Üstelik siyah saçlarımında aman aman bir artısı bile yoktu. Kabarıklardı.

"Evet iyisin! Senin kalbindeki o insana ulaşabildiğim için çok mutluyum. Tabi zaman zaman damarına basılmış bir keçi gibi inatçı olmanı unutmuyor değilim!"

Gülerek, koca bir adım attığında neredeyse aramızdaki farkı açıyordu. Aman, sanki çok matahtı sakin olmak. Ona omuz silktim. "Bu inatçı halimle mutluyum." Galiba anlaşamadığım tek yönüm kafamdaki birden fazla seslerdi.

"Hadi," dedim pazar sokağına adım atarken, Elena'nın aşıkları bir bir dükkanlarından fırlayacak ve bizleri lafa tutacaklardı. "Oyalanmadan, şu bayiye gidelim!"

"Haklısın, saat öğleni geçiyor. Şanslıysak çok fazla sırada beklemeyiz."

Elena'nın koluma girmeye çalışmasıyla konuşmamız yarıda kesildi zira ben temastan hoşlanmazdım. Bir kere daha ona karşı sinirlenerek konuştuğumda, ağzındaki yapay fermuarı çekmişti.

Oh be. Sessizlik.
Nasıl güzel mi?

Sen kendi işine baksana!

Ha! Ha! O karşıdan gelen pala bıyıklı adamda kim? Bize mi bakıyor!

Yanılıyordum. Elena'nın aşığı tam anlamıyla beni sollayarak, dibimizde durdu.

"Sevgilim!" İğrenç sesi ve yapay nezaketi, sıfır puan.

Elena, şimdiden sıkılmış gibi yanaklarını şişirdiğinde, "Lütfen Jhon müsade eder misin? Çok acil bir işimiz var." diyor, durumunu izah etmeye çalışıyordu.

Fakat yaşından ve başından utanmayan pala bıyıklı herif durur mu? Asla. Elena'ya gideceği yere kadar eşlik edeceğini hatta ve hatta bana bile akşam yemeği ısmarlayabileceğini söylüyordu. Hiç farkında değildi ama bu adamın peşimize dolanmasıyla neredeyse çaprazımızda duran bayi dükkanına gelmiştik.

"Jhon! Teklifin için çok teşekkür ederim, çok naziksin ama görüyorsun; kız arkadaşımla biraz vakit geçirmeye, dışarıya çıktık. Müsait değilim, başka bir zaman, lütfen."

Elena adım atmayı durdurarak bir eliyle beni işaret ediyordu. Adamın da uzun boylu olmasından ötürü, bana başını eğerek bakması gerekiyordu. Elena'nın yanında dikilmekten vazgeçerek, bir adım geri çekilerek, ortamıza doğru yaklaştı. Böylelikle pala bıyıklı adamın aslında yeşil gözlü bir aptal olduğunu daha iyi görebiliyordum.

"Elbette! Nasıl bu kadar kabayım? Size hiç kendimi tanıtmadım küçük hanım! Ben Jhon Versys. Burada sahne yönetmeniyim. Siz hanımlarla bir akşam yemeği yemeyi çok isterim."

Eh sıktı ama.
Ben devreye gireyim, çok fazla öttü bu adam.

Bize küçük hanım dedi ama! Bu adam gerçekten bizi görüyor!

Elena'ya jest yapmak için kılıbık numarası yapıyor. Sakin ol.

Adamın karşısında uzun bir süre ses çıkarmadan, kaşlarımı çatarak bakıyor olmalıyım ki, Elena boğazını temizleyerek, ince beyaz parmaklarını, paltomun üzerinden, bileğime dokundurdu.

"Jhon'un teklifi her ne kadar iyi de olsa, akşam için müsait değiliz, değil mi Effy?" Konuşmam için bana gözlerinin içiyle bakıyordu.

"Baksana babalık!" dedim en sonunda, bağırarak. "Nehir kenarında bir kahvehanede vakit geçirmek isteseydim, cazip teklifini kabul ederdim. Şimdi vaktimizi çalıyorsun!"

Elena'ya baktım. Bakışlarımla yolu işaret ediyordum. Artık düş önüme kızım. Adamın bizden hallice yaşlı oluşunu ima ettiğim için üstelik bunu hayli yüksek sesimle yapmıştım. Şaşırmıştı. Elena'ya bakarak bir dudağının kenarını büküyordu.

"Hadi Elena!"

Jhon'u yarım bir gülüşle geride bırakmaya çalışıyordu. Aman, sanki adamın kalbi kırılmıştı. Asık suratımla, çaprazımızda duran bayi evinin önüne geldiğimde, Elena'da hızlı adımlarla arkamdan geliyordu.

"Ona yaşlı olduğunu fark ettirmen bana pahalıya patlayacak! Yarın gece apartmana geldiğinde sabaha kadar ne kadar genç olduğunu anlatacak bana, off!"

Omuz silktim. Bayi evi, iki katlı müstakil bir evdi, Frank gibi adamlardan sonra burası öz ve öz kumarhane gibi bir yere dönüşmüştü. Evin ön tarafı küçük olabilirdi lakin arka bahçesi koca bir avluydu. Frank orayı da büyük bir depo alanına çevirmişti.

Bahis ise, dövüş oyunuydu. Maça kimin çıkacağının, maçın kimin kazanacağına dair tüyoları tam bir hafta öncesinden Madam Bovalyn'in haber olurdu. Bizim kızlarda, apartmana gelen adamlardan ve çevremizden bu tüyolara göre bahis toplarlardı.

"Madam Bovalyn uyku haplarına izin veriyor ya, gece canını sıkmaya başladığında adama içirirsin. Sabaha kadar rahat bir uyku çekersin sende."

Elena'ya doğru mırıldandığımda, başını sallayarak beni onayladı. "İyi fikir. Yarın akşama Madam'dan hapları isteyeyim."

Bende ona gülümsedim. "Ortada bir sorun kalmadı."

Bahisleri yatırmak için, evin girişinde sıraya girdiğimizde, gözlerim arka bahçede durdu. Kırmızı, üstü açık bir arabanın içerisinden daha bu sabah azar yediğim Frank çıkıyordu. Yanında da bir sürü koyun vardı. Evet iki bacaklı ve ot tüttüren şu koyunlardan.

"Frank Ray değil mi o? Burada ne işi var? Acaba işleri kontrol etmeye mi geldi?"

Biz nereden bilebiliriz ki!

"Hiçbir fikrim yok Elena. Kendi işi değil mi? Belki evine geçmeden önce çat kapı uğramıştır."

Sıra eninde sonunda bize geldiğinde, Elena masa başında duran gözlüklü adama gülümseyerek, paltosunun içerisinde sakladığı bel çantasını çıkardı ve masaya koydu.

"Bay Frank'e oynuyoruz." Önce adama işini halledebilmesi için seslendi. Daha sonra yüzünü bana doğru dönerek, az önceki cevabıma karşılık verdi.

"Saçmalama!" dedi sesini kısarak. "Bu adam artık üst kademe. Kasabada ne yapsın? Güney şehrinde, merkezde yaşıyor. Kesin bir sorun olmalı, yoksa iki gündür peş peşe onu buralarda görmemiz imkansız olurdu."

Aman ne güzel. Kazandığı haksız paraların sefasını sürüyor. Omuz silktim tabii, bana neydi?

"Beni ilgilendirmiyor, bana ne?" dedim. Biraz sonra, masa başındaki adam Elena'ya içi boşalan çantasını uzattığında, işimiz bitmişti.

Evden uzaklaşacağımız vakit, arka bahçede gürültü koptu. Birkaç adamın sesleri yükseldi. Elbette bizi ilgilendirmediği için, orada durmadık. Niçin duracaktık ki?

Elena, dönüşte terziden iki saten geceliğini almak için şehre geçmesi gerektiğini söylemişti. Bana da ona eşlik edersem, Jinny's Pub'ta yemek ısmarlayacağının sözünü verdiği için, birlikte taksiye binmiştik. Akşama kadar Elena'nın ailesinden ve biraz da benim sessizliğimden bahsetmiştik. Tanrım ne gündü ama.

————

Continue Reading

You'll Also Like

489K 7.6K 19
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...
72.4K 6.1K 41
Azrail' in insan oluşunu anlatan mürekkep, kararırken aşkı mırıldanıyor... Kapak tasarımı; İrkeladeyna
497K 26K 40
(2) Thomas Boyle, hayatında ilk defa saf bir kadını arzuladı. Bellanita Hill, Thomas Boyle'un ilk karmaşası oldu ve bu onu çok daha çekici kıldı.
2.2M 103K 44
On dokuz yaşında, hayatı yalanlarla süslü, güzel, zeki ve cesur bir genç kız. Ettiği intikam yemininin esiri, etrafına korku salan, güçlü ve sevgisiz...