Ya'saklı Bahçe

By suleeterzi

329K 21K 5.1K

Ailesinin zoruyla sevgilisinden ayrılan Ecrin arkadaşının yanına gönderilir ve orada bir adamın kızına bakıcı... More

❀Ya'saklı Bahçe❀
1.Bölüm ❝Yasağa Koşmak❞
2.Bölüm ❝Uzağı özlemek❞
3.Bölüm ❝Yakından Kaçmak❞
4.Bölüm ❝Sebebi sevmek❞
5.Bölüm ❝Yasağı hissetmek❞
6.Bölüm ❝Duygulardan korkmak❞
7.Bölüm ❝Gerçeklere koşmak❞
8.Bölüm ❝Acılardan kaçmak❞
9.Bölüm ❝Farkına Varmak❞
10.Bölüm ❝Karar Vermek❞
11.Bölüm ❝Gerçeği görmek❞
12.Bölüm ❝Yardım Etmek❞
13.Bölüm ❝Karşılığımı Almak
14.Bölüm ❝O Beni Anladı❞
15.Bölüm ❝Sakat Oyun❞
16.Bölüm ❝İyiliğini İstemek❞
17.Bölüm ❝Yeni yol bulmak❞
18.Bölüm ❝Arada kalmak❞
19.Bölüm ❝Yeni Duygular❞
20.Bölüm ❝Hırsı hatırlamak❞
21.Bölüm ❝Kırgınlığı tatmak❞
22.Bölüm ❝Bakışlara dalmak❞
23.Bölüm ❝Sınırı tanımak❞
24.Bölüm ❝Ön yargısız tanımak❞
25.Bölüm ❝Başkasıyla paylaşamamak❞
26.Bölüm ❝Karşındakini görmek❞
27.Bölüm ❝Aradığını bulmak❞
28.Bölüm ❝Uzak duran yakın❞
29.Bölüm ❝Yabancı olan tanıdık❞
30.Bölüm ❝Soğuk yakınlık❞
31.Bölüm ❝Uzak sıcaklık❞
32.Bölüm ❝Duyguları açıklamak❞
34.Bölüm ❝Masum sanmak❞
35.Bölüm ❝Kıymet bilmek❞
36.Bölüm ❝Tatlı anlar❞
37.Bölüm ❝Ona kavuşmak❞
38.Bölüm ❝Bir olmak❞
39.Bölüm ❝Aşkı tatmak❞
40.Bölüm\FİNAL ❝Sıcaklığında kaybolmak❞

33.Bölüm ❝Ne kadar istediğini görmek❞

1.7K 153 122
By suleeterzi

İYİ OKUMALAR 🤍

33.Bölüm "Ne kadar istediğini görmek"

Kokulara olan ilgimden dolayı bu zamana kadar birçok çiçekle ilgili araştırmalar yapmıştım. O an tıkanık olan burnumla bile net bir şekilde alabildiğim mis kokulu portakal çiçeklerine doğru eğilip gözlerimi yumduğumda için huzurla dolmuştu. Sarı çiçekler kadar parlak değil, kırmızı çiçekler kadar "yüzünüzde" olmayan portakal çiçekleri görünürde olduğunda ortamı hareketlendirir ve ilgi çekerdi. Aynı zamanda da neşe saçardı.

Neşe saçmak açısından değil de ne olursa olsun hiçbir zaman enerjimi taze tutmak konusunda onlarda özdeşleştirebilirdim kendimi...

Hoşuma gitmişti bu devasa buketi almak ancak o not da neydi öyle?

İlk başta adı lazım olmayan lüzumsuzdan geldiğini sanarak ürpermiş, dizlerimdeki titremeyle beraber okuyup en son altta yazan isimle beraber serinlemiştim. Hemen öncesinde söylediği de neydi öyle?

Güzeller güzeli özgün ruhunu ve seni seviyorum...

Resmen dumura uğramıştım. Ondan böylesine cüretkâr bir atağı beklemiyordum ki... Kafam iyice karışarak notu karta geri sokup yerine koyduğumda tam anlamıyla bir karmaşanın içerisindeydim sanki ancak...

Dudaklarımın kenarları aşağıya doğru kıvrıldı ve tekrardan için için ağlamaya başladım.

Enseme doğru çektiğim omuzlarım sarsılıyor, titreyerek ağlıyorken avucumla ağzımı güçlükle kapatıyordu çünkü... Şu anda kendimi biraz da olsa önemli hissediyordum.

Jülide'nin saldırılarına her ne kadar suratına karşı papuç bırakmasam da bende insandım. Benim de duygularım vardı. Kendisine karşı başından beri negatif duygulara sahip olsam da işime karışmadığı sürece ona ne yapmıştım ki? Ya da yapsam bile işine burnunu sokup onu aşağılamaya mı başlamıştım.

Benim de negatif duygularım vardı ancak onun gibi nefret kusmuyordum.

Neşeden sonra Jülide'yle karşılaşmak benzer sertlikteki saldırgan tavırları almak gerçekten de kolay değildi. Yoruluyordum...

İnsanlar bir de hep benzer yerlerden vuruyorlardı. Ekmek paramı helalinden güzel bir şekilde kazanıyorken mesleğimin ne önemi vardı ki? Neden bunu hakir görür gibi konuşuyorlardı?

Eskiden hiç bu şekilde düşünmemiştim. Bu şekilde düşünmediğim için de en üste çıkmak istememiştim. Yani benim için orta seviyeli bir hayat da yeterliydi ki. Ne çok parada ne de çok malda gözüm olmuştu. Ne de güzellikte. Sadece çevremdekiler mutlu olsun, herkes rahat olsun istiyordum.

Ya da aileden olmasına da gerek yoktu. Acı çeken birini gördüğüm gibi koşarak yanına gidip direkt merhem oluyordum. Tabi bunun ne kadar zararlı bir şey olduğunu anladığımda bazı konularda iş işten geçmişti. Üzüntüsünü ve kederini de uzun bir süre yaşamıştım. Aynı zamanda da psikoloji bozukluğunu da.

Evet. Ne ekersek onu biçeriz sözünü en güzel de buraya yapıştırırdım ben. Zehirli bir ilişki veyahut arkadaşlık, ya da iş ilişkisi içerisindeysek, içten içe bunun kötü olduğunu biliyorsak ya da bilmiyorsak bazı zamanlarda tatlı gelebilirdi yanlış kişiler, temiz olmayan paralar, ödün verilen aşklar ancak sonrasında bedeli öyle bir çıkıyordu ki o kızılcık şerbetini iki gün içtiysek en az altı gün kan kusarak atabiliyorduk. Bedeli iki katı şeklinde bile değildi, daha ağırdı.

İşte bende o sağlıksız ilişkileri ve iletişimleri doğru olmayan yaşanmışlıkları kestikten sonra onların bedelini psikolojimle ödemiştim, herkes gibi. Genel olarak kimse bu buhranın nedeninin farkında değildi ancak ben biliyorum görebiliyordum insanlarında bazı şeylerin bedelini ödediğini...

"Bu sadece Jülide'nin düşüncesi." Burnumu çekerek dirseğimin içiyle suratımı sildim.

Kendimin farkına vararak devam ettiğim hayatımda öncelik bensem eğer onun düşüncesinin ne kadar önemi vardı ki? Sonuçta ben kendimi de yırtsam Jülide yine de kendi işine ne geliyorsa onu anlamayacak mıydı? Bu yüzden onu muhataba almayarak en iyisini yapmıştım ancak zayıf bir dönemimde olduğum için yine de kalbimi kırılmaktan koruyamamıştım.

Her ne kadar hayatımın öznesine kendimi koymuş olsam da bu güncellemenin daha yapım aşamalarındaydım. Gün gün yeşermeye devam ediyor, bakış açımı genişleterek daha affedici bir okşayışla sırtımı sıvazlıyor ve yavaş yavaş barışmaya devam ediyordum.

Daha gücümü tam anlamıyla alabilmiş değilken de bu tarz bir saldırıyla karşı karşıya kalmak hoş olmamıştı tabi ki.

Burnumu çekerek ıslanmaya devam eden suratımı sildim ağlama isteğim bitene kadar kendimi koy vermeye karar verdim. En son içim boşaldıktan sonra onun negatif enerjisini kabul etmeyerek üzerimden silecek, yaptıklarıma daha da kamçılanarak azimli bir şekilde devam edecektim.

"Her insan benim gibi naif bakmıyor hayata. Buranın bir kuralı var o da güç. Daha öncesinde hiç arzulamamıştım ancak kendimi ve yaptıklarımı her anlamda koruyabilmek için en tepeye çıkacağım. Ne olursa olsun hiç vazgeçmeden sadece kendimi ve yaptıklarımı koruyarak hayallerime saygı duyacağım."

Kararlı bakışlarım boşluğa düştüğünde yumruklarımı sıktım ve dişlerimin arasından tıslayarak devam ettim. "Hem de bunu yalnızca kendi gücümle yapacağım, hiçbir insana yaslanmadan."

Akşam olduğunda eve geçecekken telefonumun çalmasıyla Vural'ın aradığını gördüm. Aklıma gönderdiği çiçekler gelince suratımda bir ısınma oluştuğunda yanaklarım kızararak telefonu açtım.

"Efendim?"

"Ne yapıyorsun Ecrin? Geçmedin değil mi eve?"

"Şimdi geçecektim."

"Biraz daha kalabilir misin? Bir misafirim gelecek de onu ağırlamanı istiyorum." İçimdeki tüm iyi hisler birden süngerle çekilmiş gibi emilip gitti. Bu adam misafir dedikçe tüylerim diken diken oluyordu. Ne yapayım yahu bir cinsti misafirleri. İstemsizce suratım buruştuğunda çiçek için teşekkür edecekken bunu mahvetmemeyi, sonraya saklamayı tercih ettim.

"Tamam hallederim. Sen ne zaman geleceksin?"

"Birazdan orada olurum varmak üzereyim."

Telefonu kapatmamla beraber kapı çalınca suratımdaki ekşime iyice büyüdü. İçten içe kim bilir yine nasıl biri gelecek diye düşünüyordum. Vural'ın misafirlerinin iğneleyici sorularını almaktan, onlara katlanmaktan o kadar çok sıkılmıştım ki katlanamıyordum.

"Her neyse. Ayıp olmasın hadi ama Ecrin. Düzelt şu suratındaki meymenetsiz ifadeyi." Kapıya gidene kadar sürekli gülümseme egzersizleri yaparak gidip açtığımda umduğumdan çok daha farklı birisiyle karşılaşmıştım.

Kapıda yaşlı bir kadın duruyordu. Beni görünce suratında geniş bir tebessüm oluştuğunda yüzümü merak dolu bir ilgiyle izliyordu.

"Şey... Hoş geldiniz..."

"Hoş buldum kızım. Vural haber vermiş miydi geleceğimi?"

"Hoş buldum kızım. Vural haber vermiş miydi geleceğimi?"

İyi de bu tanıdık ses... Kaşlarım çatıldığı gibi bakışlarım yeri bulduğunda zihnim sislenmişti sanki. Bu ses beni tamamen haftalar öncesine götürdüğünde başım dönüyordu. "Bak sen şu sıpaya! Neyse gelir birazdan."

"Çok affedersiniz." Hemen bir adım geri çekilip yolu açtım "benim boşluğuma geldi sadece yoksa tabi ki geleceğinizden haberim vardı. Buyurun geçin lütfen..."

Yaşlı kadın içeriye geçince arkasından kapıyı kapatırken elimle ağzımı örtüyordum. Bu kadın... Evet o gün görüntülü aramada duyduğum sesin aynısıydı ve o konuştukça Jülide'nin sesiyle bir alakası olmadığını anladım.

Ben belki de bir anlık gafletle benzetip öyle sanmıştım...

Onu buyur ettikten sonra aç olup olmadığını söylese de hızlıca mutfağa geçip aperatif bir şeyler hazırlamaya başladığımda heyecandan sürekli elim ayağım birbirine dolanıyordu.

Masayı hazırlamaya başladığımda Vural kendi anahtarıyla eve girmişti. Telaş içerisindeki beni görünce sıcak bir tebessümle gülümseyip yanıma geldiğinde elleri doluydu.

"Geldi mi babaannem?"

Afallayarak suratına baktıktan sonra kafamı salladım "evet içeride."

"Ben bir görüneyim, yardıma gelirim."

Beni tamamen dumur olmuş bir vaziyette bıraktığında resmen neye uğradığımı şaşırmıştım. Beni ikna etmek için babaannesini çağırmıştı... Ve o gün duyduğum ses... Kesinlikle bu kadınındı.

Bense büyük bir yanlış anlaşılma ve akabinde oluşan kıskançlık krizimle beraber bu durumu hemen yanlış anlamıştım... Yine de bu durumu hiç zorluk çıkartmadan tek seferde nasıl da çözmüştü, bu adam gerçek miydi?

Kısa süre içerisinde yanıma dönüp aldıklarını tabaklara koymaya başladığında sıkıntıyla içeri doğru bakınıp fısıldadım "kadına da ayıp oluyor yalnız başına bıraktık, sen geç ben hallederim."

Titreyen elimle masanın örtüsünü seriyorken avucunu üzerine kapatınca duraksadım ve yavaşça kafamı kaldırıp suratına baktım.

"Ecrin, sakin ol olur mu? Her şey yolunda. Yanlış anlamaz babaannem tanıdıkça az çok anlarsın onu da." Boğazımı temizleyip yavaşça elimi çektiğimde sıcak basmaya başlamıştı. "Hem sana emrivaki yaptım. Bir de sofrayı mı hazırlatacağım? Yorulduysan sen git istersen ama" kafasını hafifçe yana doğru yaslayıp tatlı tatlı gülümsedi "onunla tanışmanı çok isterim, bu yüzden kalır mısın?"

Boğazımdan yukarı doğru yakıcı bir acı yükseldiğinde öksürerek kendimi toparlamaya çalıştım ve alelacele etrafa bakındım.

"Aa, şey. Olur tabi. Önce şu sofrayı hazırlayalım mı? Hemen!" Son kelimeyi telaşla söylemiştim. Her ne kadar beni rahatlatmaya çalışsa da yapamıyordum canım. Her şeyin bir eğrisi ve doğrusu vardı. Aslında onu bir güzel kalaylamak da istemiyor değildim. İnsan önceden haber verirdi. Ben de ona göre hazırlık yapardım. Kadıncağız da hazır şeyler yemek zorunda kalmazdı.

Hep beraber masaya geçip oturduğumuzda Gülistan teyzeyle tanışmış, yavaş yavaş sohbet etmeye dalmıştım ancak arada ikisinin arasında gelişen bakışmalar dikkatimi çekmiyor değildi. Gülistan teyze Vural'a ima edercesine gülüyor, genç adam ise karizmatik bir tebessümle o bakışı karşılıyordu.

Tabi Gülistan teyzenin beni sürekli ince eleyip sık dokur gibi izlemelerini de anlamıyor değildim. Sanki o böyle... Şey... Ne bileyim canım... Baya baya alıcı gözüyle bakıyordu!

"Vural'ın anlattığı kadar varmışsın Ecrin kızım!"

Gözlerim panikle belerdi. Anlattığı kadar derken? Sıkıntıyla tebessüm edip yanımda oturan adama ufak bir bakış attım. "Nasıl anlattı ki?"

Enerjileri her ne kadar olumlu olsa da bir türlü rahat edemiyordum. Aslında bir yandan da Vural'ın iyi ki çok daha erken haber vermediğini düşünüyordum. Zaten telaşlı bir insandım. Onunla ilgili olan her konuda bu yönüm daha da artıyordu. Bütün gün heyecandan mahvolurdum Gülistan teyzenin geleceğini bilseydim.

Çatalını kaşığını bırakıp ellerini çenesinin altında kavuşturduğunda gözleri hayranlıkla parlıyordu. Böyle Hanım hanımcık. Güzel mi güzel, terbiyeli mi terbiyeli."

"Babaanne." Dedi ve ağzındaki lokmayı güçlükle yutarak öksürdü "Nereden çıktı şimdi bu?"

Dudaklarımı sertçe birbirine bastırarak genç adamın bozaran ifadesini izledim. Ne o? Şimdi sıra onda mıydı?

"Ne var eşek sıpası! Çok güzel demiyor muydun?" Kadın birden hararetle saldırdığında neye uğradığını şaşırmıştım. Bu fevri azarı bana Şernaz teyzeyi anımsatmıştı. Sanki bir anlığına karşımda Şernaz teyze var sanmıştım. Aslında Gülistan teyzeyi onunla tanıştırmak ne de güzel olurdu. Yanında getirdiği valize bakılırsa gelmişken de burada kalacaktı. Hem birbirlerine arkadaşlık etmiş olurlardı.

"Yani işini güzel yapıyor anlamında dedim." Deyince burun bükerek önüme döndüm. Bak nasıl da sinirlerimi tepeme çıkartmıştı yine. O anda eskiden yaptığımız bir konuşma gelmişi aklıma. Bana yanlışlıkla güzel dedikten sonra o güzel kelimesini öyle bir çevirmişti ki lağım kapağına da güzel diyerek konuyu hafifletmişti. Bu adam neden bana güzel olduğumu bir türlü söyleyemiyordu? Belki de güzel bulmuyordu...

"Siz nasılsınız teyzeciğim? Sevdiniz mi buraları?"

"Sevdim sevdim. Aslında ben sık sık gelir kalırdım ama..." Dedi ve lafı kesildi. "Malum. Biliyorsundur belki olanları. Vural'ın eski karısı yüzünden ayağım kesilmişti. Oğlum çok ısrar edince kıyamadım geldim."

Neşe'nin zaten Gülistan teyzeyle de sorun yaşamaması imkansızdı. Kim bilir kadına neler yapmıştı. Acısını deşmemek ve ağzımızın tadını bozmamak için başka bir konuya geçtiğimde sohbet sohbeti açıyordu. Gülistan teyzenin samimiyetiyle beraber bir süre sonra yanımızdaki adamı tamamen unutarak kahkahalar içerisinde muhabbet ettiğimizde gerginliğimden eser bile kalmamıştı.

Saat iyice geç olduğunda her ne kadar misafir odasını hazırlamak konusunda ısrarcı olsam da salonun dev bahçe manzaralı koltuğunda daha rahat yatacağını söylemişti. Gelmişken bu tatlı yeşilliklerin tadını çıkartmak istiyordu. Bu yüzden eşyalarını odaya yerleştirip ona salonda güzel bir yatak açtığımda yatar yatmak uykuya dalmıştı.

Sessizce yanından çıkıp mutfağa geçtiğimde tabakları birbirine vurmamak için dikkat ederek makineyi dolduruyordum. Işıktan rahatsız olur diye de mutfaktaki bal mumlarından ikisini yakmıştım.

Dikkatli bir şekilde elimdekileri koyduktan sonra doğrulup tezgâhtan bir tabak aldığımda duyduğum sesle beraber ürpererek sırtımı geriye yasladım.

"Ecrin!" Aralanan dudaklarımın arasından korkuyla bir yakarış çıkacakken üzerime geldi ve eliyle ağzımı örttü.

Loş ışığın altında titreyen gözlerle yakışıklı suratına daldığımda hangi ara düşürmek üzere olduğum tabağı alıp tezgâhın üzerine bıraktığını bile anlamamıştım. Sırtım arkamda kalan buzdolabına değiyorken aramızdaki bir adımlık mesafe hiç yok gibiydi.

Kafası hafif bir açıyla üzerime doğru eğikken yuvarlak olan gri gözleri muziplikle parlıyordu. "Şşşşhh... Bağırma babaannemi uyandıracaksın."

Yavaşça elini indirdiğinde titreyen bakışlarım iki gözünün arasında hızla gidip geliyordu. "Korkuttun beni..."

Yanağında bir dalgalanma oldu. "Korkma benim."

Sertçe yutkunarak bir adım geri çekilmeye çalıştığımda bu ne yazık ki mümkün değildi. Sırtım tamamen buzdolabına yapışmış bir şekilde durduğumda kalbim göğüs kafemi delercesine atıyordu. Onun da öyle olduğunu hissediyorken kalp atışlarımızdan başka bir ses duyamıyordum sanki...

"Görebiliyorum..." Sertçe yutkunsam da boğazımdaki kuruluk gitmemişti. "Ne öyle sessiz sessiz geliyorsun?"

"Babaannemi uyandırarak mı gelseydim?" Tatlı tatlı bana takılınca bakışlarımı kaçırarak utandım.

"Babaanneni çağırmana şaşırdım."

"Senin için çağırdım."

Duraksadım. Ardından kirpiklerimi kırpıştırıp hızla etrafa bakınmaya devam ettiğimde iyice sıcaklamaya başlamıştım. "Bu kadar önemsediğini bilmiyordum, yani o konuyu..." Kedi gibi mırıldandığımda koynundan yayılan kokusu öyle hoş geliyordu ki soludukça başım dönüyordu sanki...

"Senin yanlış anlamana, şüpheyle yaşamana izin verir miyim sanıyorsun?" Suratımda hayret dolu bir ifade oluştuğunda kalbim bir kuş kanadı gibi çırpınıyordu sanki. "Anlayamadığım için bunca zaman bilmeden üzülmene sebep oldum." Bakışlarındaki pişmanlık, suratındaki hüzün... Allah'ım... Tüm bunlar... Nasıl da bu kadar büyük bir boyutta mümkün olabilirdi?

Duygularımdan emin olduktan sonra ona bir adım bile atmama gerek kalmadan bana bir kulaç gelmişti. Ne çiçekten kısıyordu ne de laftan... Kendimi daha şimdiden inanılmaz hissediyordum.

"Özür dilerim..." Yanaklarımdaki ve kalbimdeki sıcaklık her geçen saniye çok daha fazla arttığında elim ayağım titriyordu, daha fazla ayakta duramayacak gibi hissediyordum. "Bilmeden babaannemin de dediği gibi eşeklik ettim."

O güzellik meselesi aklıma gelince dudaklarımı bükerek soludum. "Evet. Babaannenin dediği kadar varsın cidden."

Suratında çapkın bir tebessüm oluştuğunda irisleri parladı. "Kızdın mı?" Tek kaşı erkeksi bir edayla yukarı doğru kıvrıldığında tekrardan suratında oyuncu bir ifade meydana gelmişti. "İstersen sana gerçek düşüncelerimi söyleyebilirim."

Boğazımı temizleyerek onu ittirmeye çalıştım. "Biraz uzaklaş." Daha fazla yaklaşınca gözlerim kocaman oldu. "Babaannem duyup uyanmasın diye yakın konuşuyorum. Uyansın istemezsin değil mi?"

Alt dudağımı sıkıntıyla ısırıp hararetle ona bakmayı sürdürdüğümde gördüğüm en güzel yüze sahipti... Gözlerine bakmalara doyamıyordum sanki...

"Hem Ecrin... Sence de yeterince uzak kalmadık mı sence de?" Bakışlarından oluk oluk merhamet akmaya başladığında tatlı tatlı mırıldandı "ben artık senin gözlerine uzun uzun bakmak istiyorum."

***

Hazal az önce aldığı telefondan sonra kulübün merdivenlerinden seke seke iniyor, koşuşturarak dar koridorundan çıkıyordu. Az önce Cüneyt aramıştı ve kapının önünde olduğunu söylemişti. Parti gününün ardından arayı uzatmadan beni araması içimde delicesine bir heyecanın oluşmasına sebep olmuştu.

Dışarı çıkmadan önce koridordaki aynanın yanından geçiyorken son saniye durup üzerimi kontrol ettiğimde makyajım gayet iyi gözüküyordu. Her zamanki spor kıyafetlerimleydim işte. Bunları seviyordum ve tarz olarak da kendime yakıştırıyordum.

Ağzım kulaklarımda bir vaziyette dışarıdaki merdivenlerden inip sırıtarak etrafı izlediğimde büfenin önündeki banka telefonuyla uğraşarak sigara içtiğini gördüm.

Omuzlarımın önlerine düşen tutamları düzelterek soluklarımı dizginleyip yavaşça kendisine doğru yürümeye başladığımda geldiğimi fark etmemişti.

"Cüneyt?"

Yavaşça gözleri kalktı "tatlım? Geldin mi ya?" Yerinden kalkıp selamlaşmak için sarıldığında ağzından bıraktığı duman rüzgarla beraber üzerimi yalayıp geçtiğinde tiksinerek suratımı buruşturdum. Neyse ki o sırada bana sarıldığı için ifademi görmemişti.

Öksürüğümü yutarak ifademi topladığımda karşılıklı kalmıştık. "Ne oldu ya?" Dedi ve hafifçe üzerimi inceledi "hazırlıksız mı yakaladım?"

Saçımı düzelterek üstüme bakındım "nasıl yani? Her zamanki halim..."

Dudak bükerek sigarasını içmeye devam etti "ne bileyim çok paspal geldi bugün giydiklerin." Yarım ağız sırıttı "partide giyindiğin zümrüt yeşili elbisen ve topuklu ayakkabılarından sonra tabi..." Sırıtışı iyice çapkın bir hal aldı "aklımdan çıkamadın doğrusu..."

"Ah..." Dedi utangaçlık barınan bir rahatsızlıkla ve atmosferi toparlamaya çalışarak ekledi "sen neden gelmiştin?"

"Geçiyordum dedim madem antrenmanın bitiyor, seni alayım bize geçelim." Hazal gerilince devam etti "film izleriz."

Hazal ondan deli gibi hoşlansa da evine gitmek istemiyordu. Zaten o parti akşamı da evine götürmek istemişti, Şernazı bahane ederek gitmemişti. İçten içe keşke Cüneyt bu kadar pervasız davranmasa diye düşünüyordu çünkü ondan delicesine hoşlanıyor, yakışıklı yüzüne saatlerce bakmak istiyordu ancak belli ki Cüneyt'in farklı planları vardı.

Hazal her ne kadar rahat ve flörtöz bir kız gibi gözükse de bu tarz şeylerden hiç hoşlanmazdı. Bu yüzden içinde ona karşı ufak çaplı bir soğukluk hissettiğinde sıkıntıyla soluğunu bıraktı. "Yok, ben film izlemek istemiyorum."

"Hazal Hanım" o sırada aralarında oluşan muhabbetten habersiz olan Tuğkan kızı yanındakiyle beraber görünce diş bileyerek onlara doğru gelmişti.

"Yine mi bu çocuk?" Cüneyt rahatsız olarak kendisinden yaklaşık iki santim daha uzun ve iri olan paspal giyinmiş dev çerçeveli gözlük takan çocuğa baktı. "Mahalleden olduğunu söylemiştin burada ne işi var?"

"Şey, aynı zamanda da bizim buradaki büfede çalışıyor."

Duyduklarından sonra Cüneyt'in bakışları daha da küçümseyici bir hal aldığında dudaklarının kenarları aşağı doğru kıvrılmıştı.

"Tuğkan sert ifadesini gizlemeye çalışarak öylece onlara bakakaldığında ne diyeceğini şaşırmıştı. Derin bir nefes alarak aklına gelen ilk teklifi yaptı. "Yeni poğaçalar geldi tazeyken yemek ister misiniz?"

"Ay nasıl kurt gibi açım"

"O zaman seni yemeğe götürüyorum." Cüneyt kızın büyük bir iştahla konuşmasını kestiğinde Hazal'ın ilgi odağında tekrardan o olmuştu. İçinden he ya şöyle ol canımı ye diyordu Hazal. Neydi öyle ikidir eve çağırmalar falan. İçten içe kalbini kırıyordu.

"Olur! Çok iyi olur."

Tuğkan'ı orada bırakıp çıkışa doğru yürüdüklerinde Cüneyt arkasına bakarak hayretle mırıldandı "ilahi Hazal, ne işin olur böyle taşralı tiplerle. Neden bu çocukla muhatap oluyorsun ki?"

"Ne?" Böyle bir çıkış kesinlikle beklemiyordu. "Nasıl yani?"

"Şu tipe bak belli ki eziğin teki. Hem mahalleden diyorsun hem de büfede çalışıyor tipinden de buram buram varoşluk akıyor zaten. Şaşırttın beni açıkçası."

Ağzı hayretle aralandığında duyduklarına inanamıyordu. "Sen şimdi bizim gözlüğe niye öyle dedin ki?" Kalbinde devasa bir kırıklık hissettiğinde ağlayası gelmişti. Çocuk kötü hiçbir şey yapmamıştı. Tanıdığı günden beri kendisine yalnızca faydası dokunmuştu. "O çok iyi bir çocuk hakkında bir daha öyle konuşma." Sinirden eli ayağı titremeye başladığında neye uğradığını şaşırmıştı.

Tabi şaşkınlık yaşayan yalnızca o değildi. Tanıştığı ilk zamandan bu yana kendisine büyük bir hayranlıkla bakıp her dediğine uysallıkla yaklaşan kız birden sertleşmiş, yanında baston yutmuşa dönmüştü.

"Senin için yalnızca mahalleden olan biri hakkında söylediklerimin senin için ne önemi var ki?"

"Öyle olsa da Tuğkan'ın bana yarardan başka hiçbir şeyi dokunmadı. O çok iyi bir çocuktur. Arkasından bu şekilde konuşman, bu söylediklerine şahit olmak beni çok rahatsız etti. Kapat lütfen konuyu."

Dediğinde içten içe kendini çok kötü hissediyordu.

Hazal Ecrin'in de dediği gibi zaman zaman arsız, bencil ve şımarık bir kızdı. Bu şekilde olmaktan da arkadaşlarına istediği gibi takılmaktan da çok hoşlanıyordu ancak bunu yalnızca kendisi yapabilirdi. Başkası yapamazdı.

İkili bir yere oturup yemek yemeye başladıklarında Cüneyt kızda oluşan soğukluktan, kendisine doğru yöneltilen o gözlerindeki hayranlık dolu parıltıların sönmesinden son derece rahatsız olmuştu. İçten içe de o taşralı çocuğa sinir olsa da bu konuya karşı geri çekilmeye karar verdi. En azından Hazal'ı elde edene kadar ayıya dayı diyebilirdi.

Tabağındaki yemekle oynayan kıza doğru sıcak bir gülümseme göndererek içtenlikle konuştu. "Özür dilerim."

Tabakta gezinen bakışları anlamadan adamınkini buldu. "Nasıl?"

"Kabalık ettim. Ne bileyim sen mahalleden deyince ben bir bağınız yok sandım o yüzden öyle konuştum. Sen erkeklerin kafasından nelerin geçtiğini bilmezsin, asıl niyetim seni korumaktı açıkçası. O çocuğu da gözüm tutmadığı için sert konuştum. Sen iyi diyorsan öyledir tabii."

Hazal hiç bu şekilde düşünmediği için içten içe kendine kızmıştı. Cüneyt haklıydı. Sonuçta kendisi Tuğkan'ı tanıtmamıştı ki.

"Ama anlamamana teessüf ederim."

Az önce duyduklarından dolayı içi daha rahat olmuştu ve üzerindeki negatif enerjiyi bir kenara bakarak merakla sordu.

"Neyi anlamadım?"

Tek kaşı çapkın bir tavırla yukarı doğru kıvrıldığında suratını hafice yana doğru yaslamıştı. "Seni kıskandığımı."

Genç kızın duydukları karşısında adeta nefesi kesildiğinde masanın üzerindeki elleri titriyor, midesine kramplar giriyordu. Gözleri yavaşça dolduğunda hissettiği coşkunun haddi hesabı yoktu. Doğru mu duymuştu? O kadar uzun zamandır hoşlandığı çocuk kendisini kıskanıyor muydu?

Elinde olsa kalkıp zıplayacak, restoranda koşarak olta atacaktı öyle bir coşkuydu içindeki.

"Ben..." Dedi ve bakışlarını tabağında gezdirdiğinde ağzı kulaklarındaydı. "Yani ne bileyim Tuğkan'ı o şekilde düşünmediğim için kıskanacağın hiç aklıma gelmezdi." Yeni gelinler gibi kızarmıştı.

Kızın tekrardan yumuşayan ifadesine tatminkâr bir tebessümle izlemeye devam ettiğinde kafasını yavaşça onaylar anlamda sallıyordu. İşte şimdi işleri tekrardan kendi lehine çevirmişti. Hazal'ı da az çok tanımıştı. Bu seferki biraz daha ağırdan olacaktı.

Kızın spor kıyafetlerinin altından bile belli olan kıvrımlı bedenine alıcı edasıyla baktığında gördüklerinden iyice hoşnut olmuştu. Sonuç fazlasıyla güzel olacak diye düşünüyordu içinden, bu yüzden beklemeye değerdi. 

💎KRİSTAL💎

İnstagram: suleeterzi

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 53.5K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
2.5M 111K 86
"Senin mafyalığın bana sökmez delikanlı!Sen delikanlıysan,ben de deli hatunum." Dediklerim hoşuna gitmiş olacak ki dudağının kenarı yukarıya doğru kı...
666K 34.2K 85
Bartu Ekin genç yaşta mesleğinde başarılı bir başkomiserdir. Bir gece, arkadaşlarıyla gelenek hâline getirdikleri halısaha maçından dönerken, durduğu...
Aral💫 By petrichor

General Fiction

211K 5.8K 21
Mardin'e ailesini görmeye gelen Almira hiç beklemediği bir olayla karşı karşıya kalır. Kardeşi kız kaçırmıştır. Ve üstüne evlendiği adam 2 yıl önce o...