Aşk-ı Mardin

By yillmazey

624K 28.4K 6.3K

Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yas... More

2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM

1.BÖLÜM

63.4K 1.9K 243
By yillmazey

KİTABIMI BEĞENMENİZ DİLEĞİYLE,
İYİ OKUMALAR DİLERİM❤️

yillmazey hesabımı takip etmeyi unutmayın

☀️

Pencerenin ardından göz kapaklarıma vuran güneşin ışığı uykumun derinliklerinden beni kaldırıyordu bense uykunun derinliklerinden kalkmak istemiyordum. Güneş ışığının yoğunluğunu artırınca huysuzlanarak yorganı kafama kadar çektim güneşin ışığı artık beni rahatsız etmiyordu güzel uykuma kaldığım yerden devam ediyordum. Birisinin yorganı üstümden çektiğini hissettim sonra da bir eli kolumda hissettim huysuzlanarak diğer tarafa döndüm uyanmak istemiyordum. Tekrardan kolumda bir el hissettim beni hafiften sarsıyor yavaş yavaş uyanma mı sağlıyordu oysa ben hiç uyanma taraftarı değildim!

"Yasmîn, kızım uyan artık geç kalacağız!"

"Uykum var anne,uyumak istiyorum."

"Başlatma kız uykuna, kalk!"

Homurdanarak tek gözümü açtım başımda dikilen anneme baktım.

"Uyumak istiyorum." dedim uykulu sesimle.

"Böyle yaparsan geç kalacağız. Kalk elini yüzünü yıka, kahvaltıya gel bugün erkenden konağa gidicez." dedi.

Bir elimle ağzımı kapatarak esnedim hala uykum vardı. Annem hala uyku mahrumu olduğumu fark edince kaşlarını çattı koluma bir tane vurunca irkilerek geri çekildim.

"Kız ben sana ne diyorum kalk yataktan deli etme beni!" dedi.

Kaşlarımı huysuzca çatıp, ofladım. Yerimden doğrularak anneme baktım.

"Tamam ya, kalktım işte!" dedim. Ses tonumdan bile kalkmak istemediğim belli oluyordu.

"Bir zahmet! Ben gidiyorum kardeşini hazırlı'yacam geri döndüğümde seni kahvaltını yapıyorken görmek istiyorum."

"Tamam."

Gözlerim bir an duvarda ki saate takıldığında gözlerim şaşkınlıktan büyüdü. Saat sabahın altısıydı!

"Anne," dedim şaşkınlıkla.

Odamdan çıkıcak olan annem ona seslenmemle durdu bana baktı.

"Efendim kızım?" dedi.

Gözlerimi saaten çektim anneme baktım.

"Saat sabahın altısı." Sesimdeki şaşkınlık hala gitmemişti.

"Eee," dedi annem.

Kaşlarımı çattım.

"Anne sen saatleri karıştırdın herhalde, saat diyorum sabahın altısı altısı!" dedim sitemle.

Annem başını olumsuz anlamda salladı.

"Kızım dün Hewi xanım dedi ya yarın erken gelin misafir gelecek diye."

Kaşlarım havalandı.

"Öyle mi dedi?"

"Öyle dedi. Hadi kalk artık, çok vakit kaybettik." dedi ve odamdan çıktı.

Nefesimi seslice dışarı verdim bugün yorucu birgün olacaktı.
Daha fazla oyalanmadan odamdan çıkıp banyoya girdim ihtiyaçlarımı giderip kahvaltı için mutfağa girdim. Kahvaltıya oturmadan önce tüpteki çaydanlığı aldım sofra bezinin üstüne koydum. Annem beş dakika sonra kahvaltıya geldiğinde, ikimize çay koydum kahvaltımızı yapmaya başladık.
Kahvaltımızı bitirdiğimizde annemle birlikte sofrayı topladık ve üstümüzü giyinmek için odalarımıza gittik. Odama girdiğimde ilk önce dağınık yatağımı topladım sonra eski dolabımdan bugün ki giyeceğim elbiseyi seçtim.
Kırık beyaz renginde V yakalı, yarım kollu, düğmeli uzun bir elbiseydi. Üzerinde çiçekler vardı. Elbisemi giyindim düğmelerini hızlıca kapattım hafif lekeli boy aynasından kendime baktım, elbisem dar kesim olduğu için ince belimi ortaya çıkarmıştı ne kadar rahatsız olsamda elbisem üstümde güzel durduğu için çıkartmadım.

Küçük masalı makyaj masamın sandalyesine oturdum tarağı elime aldım saçlarımı yolmadan hızlıca taradım zaten saçlarım düz olduğu için çabucak açıldı. Normalde hep topladığım saçlarımı bugün açık bıraktım, saçalarım kalçalarıma kadar geliyordu ve ortaya çıkan belimi kapatıyordu zaten bu yüzden saçlarımı açık bırakmıştım. Açık boynuma beyaz incili, ortasında mor kalpli bir kolye taktım bu kolyeyi kendim yapmıştım. Yüzüme hiçbir şey sürmeyip sandalyemden kalktım lekeli aynamın karşısına geçip kendimi süzdüm. Uzun boylu, beyaz tenliydim. İri yeşil gözlü, siyah saçlar, saçlarımla aynı renk kaşlar, küçük kalkık hokka buruna ve dolgun dudaklara sahip bir kızdım. Elbisem tenimin beyazlığını ve gözlerimin rengini ortaya çıkartıyordu. Kendimi beğenmiştim bugün.

Ah, size kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Yasmîn Özdağ. Babam, annem ve kardeşimle Mardinin köyünde yaşıyorduk. Yirmi yaşındayım annem sürekli "gençliğinin ilk baharlarındasın." diyordu babam ise "eşşek kadar kız oldun bir işin ucundan doğru düzgün tut! Senin gibi bir kızım olduğu için utanıyorum!" derdi ve bayılana kadar döverdi. Babam kızı olduğum için değil, kız doğduğum için utanıyordu. Güzel Mardin kadınların, kızların düşmanıydı sevmezdi bizi, lanet ederdi bize.

Odamın kapısı açıldığında irkildim gelene baktığımda annem ve kucağında tuttuğu dört aylık kardeşim Behramdı. Behram beni gördüğünde gülerek ellerine bana doğru uzattı bende gülümseyerek onlara doğru yürüdüm önlerinde durduğum da yüzümdeki kocaman gülümsemeyle Behramı kucağıma aldım. Behramın küçük elini avucumun içine aldım, avucumdaki elini dudaklarıma yaklaştırıp hafifçe öptüm sonra al yanaklarını hafifçe öptüm. Burnumu Behramın boynuna yaklaştırdım derince kokladım.

"Cennet kokulum." diye fısıldadım kardeşimin kulağına.

Behram sanki ne demek istediğimi anlayarak ağzından garip sesler çıkarttı. Gülerek bir tanede boynundan öptüm, öpmemle Behram gülerek çığlık attı bu durum içimdeki şefkati daha da arttırıyordu. Gözlerim anneme kaydığında şefkatli gözleriyle bizi izlediğini gördüm dudaklarında küçük bir tebessüm vardı. Odamın içinde çalmaya başlayan telefon melodisiyle duygusal andan çıkmıştık, tek ben ve annem çıkmıştık Behram başını göğsüme yaslamış garip sesler çıkarıyordu. Çalan telefon anemindi bez çantanın içinden tuşlu telefonunu çıkartıp arayan kişiye baktı, aramayı yanıtlayıp telefonu kulağına koydu.

"Efendim Azize abla," dedi.

Azize teyze aynı ben ve annem gibi kızıyla konakta çalışıyordu. Annemden yaşça büyüktü. Açıkça konuşmak gerekirse Azize teyze ve benden iki yaş büyük olan kızı Dilan'ı hiç sevmiyordum ikiside çok menfaatçiydiler.

"Çıktık Azize abla, yoldayız. Evet evet," diye aceleyle konuştu annem.

"Tamam Azize abla. Görüşürüz."

Annem son kelimelerini söyleyip telefonu kapattı bana baktı.

"Acilen çıkmamız lazım kızım, Hewi xanım hala neden gelmediğimizi sormuş, Azize abla Behramı bahane etmiş." dedi annem aceleyle.

Kaşlarım inanmazca havaya kalktı Azize teyze ve bizi korumak, hayatta inanmam.

"Ben yanlış duymadım değil mi, Azize teyze sırf biz azar işitmeyelim diye bizim için yalan söyledi." dedi. Ses tonum'dan bile inanamadığım belli oluyordu. Söylediklerimle annem bana yandan ters bakışlar attı.

"Kızım doğru konuş. Kadın bizim için ne yapmış, sen ne diyorsun." dedi.

Anneme ne kadar göz devirmek istesem de kendimi tuttum. O kadın iyiliği bile menfaati için yapıyor.

"Hadi kızım çıkalım artık."

"Tamam."

Annemle daha fazla vakit kaybetmeden evden çıktık, Mardin'in yakıcı sıcağı altında çalıştığımız konağa doğru yürümeye başladık. Mardin'in yakıcı sıcağı anında beni terletmişti, anlımdaki terler boynuma doğru süzülüyordu hava o kadar sıcaktı ki boynuma süzülen terler bile sıcaktı. Kafamı hafifçe eğdim kucağımda olan kardeşimin yüzüne baktım geçtiğimiz yolları izliyor, ağzından garip sesler çıkartıyordu. Kardeşimin bu tatlı hallerine karşı dudağımda tebessüm canımdan bile çok seviyordum cennet kokulumu. Dudaklarımda ki tebessümü silmeden kafamı kaldırdım, bu dünyada değer verdiğim tek iki kişi vardı. Birincisi canım anneciğim, ikincisi cennet kokulu kardeşim hayatım bu iki kişinin üzerine kuruluydu. İkisini'de canımdan çok seviyordum.

☀️

Annemle birlikte en sonunda çalıştığımız konağa varmıştık. Gelene kadar da terden su gibi olmuştuk bir sıksalar bizi yarım kova su boşaltır'dık.
Konağın önüne geldiğimizde kapıda duran iki korumadan biri konağın bir kapısını açmıştı annemle birlikte konağa girdik, kapı ardımızdan hiç beklenmeden kapandı. Annemle mutfağa doğru yürürken gözlerim büyük konakta dolaştı. Bu konağa her baktığımda hayranlığımı gizliyemiyordum çok güzel bir konaktı çokta görkemli.

Annemle çalıştığımız konak, Zemheroğlu konağıydı. Mardin'in en köklü aşiretinin eski ağasının konağıydı yani Mervan Zemheroğlunun konağı. Mervan ağa beş yıl önce kansere yakalanmıştı ölürüm diye de ağalığı en büyük oğlu Awir Hazar Zemheroğlu'ya bırakmıştı. Herkes Mervan ağanın ölümünü beklerken Allah Mervan ağanın hastalığına şifa vermişti, Mervan ağa iyileşmişti. Awir ağa babası Mervan ağanın iyileşmesi şerefine Mardin'in bütün köylülerine üç yıllık erzağını karşılayacak yemek malzemeleri dağıtmıştı. Mervan ağa bir buçuk yıl içinde kendini toplayınca Zemheroğlu aşireti ağalığa geri döneceğini sanmıştılar ama Mervan ağa, ağalığı tamamen oğluna bıraktığını duyurmuştu ve o günden sonra Zemheroğlu aşiretinin ağası Awir Hazar Zemheroğluydu.

Awir Hazar Zemheroğlu, Mardin'in korkulu rüyası'ydı. Merhamet duygusu değil, merhamet'in kırıntısı yoktu hiç kimseye acımazdı. Öfkesini tüm Mardin bilirdi herkes korkardı öfkesinden adını destursuz ağzına alanı görmemiştim.

Annemle mutfağa girdiğimizde mutfakta ki kargaşa düşüncelerim'den ayırdı beni. Gelecek misafirler özel olmalı yoksa mutfakta bu kadar kargaşa olmaz. Annem omzundaki çantayı koltuğa bıraktı iki elini Behram'ı almak için bana doğru uzattı dikkatlice Behram'ı annemin kucağına bıraktım. Mutfakta o kadar büyük bir kargaşa vardı ki bizim geldiğimizi hiçbir kadın fark etmemişti. Annem kucağında huysuzlanan Behram'ı yavaşça sallıyordu.

"Selamün Aleyküm kadınlar." dedi annem.

Mutfakta ki çalışanlar bizi daha yeni fark ederek, annemin selamını aldılar, bana da selam verdiler bende onların selamlarını aldım.

Ocağın başında olan Halime teyze bana seslenince ona doğru döndüm.

"Yasmîn,"

"Efendim Halime teyze."

"Keça min sende hemen börek yapmaya başla. Senin böreğin çok lezzetli geliyor."

Utanarak gülümsedim.

"Tamam Halime teyze." dedim ve börek malzemelerini çıkartıp yapmaya başladım. Tabii yapmadan önce saçlarımı klipsli tokayla topladım.

Annem kardeşim Behram'ı uyutmak için Halime teyzenin odasına gitti.
Halime teyze, Zemheroğlu konağın da yaşıyordu yıllarca bu konakta çalışmıştı konağın gözü kulağıydı. Hiç evlenmemişti nedenini hiç sormadım ama biliyordum annem anlatmıştı. Halime teyze gençken bir adam sevmiş öyle çok sevmiş ki gözü ondan başkasını görmüyormuş ama adam onu hiç sevmemiş çünkü, başkasına aşıkmış. Adamın aşık olduğu kişi Halime teyzenin kuzeni Gülsüm'müş. Gülsüm de ona karşı boş değilmiş ve evlenmişler. Halime teyze de sevdiği adam ve kuzenin düğününden sonra ona gelen evlenme tekliflerini red edip Zemheroğlu konağında çalışmaya başlamış.
Annem anlatırken kendimi tutamayıp ağlamıştım. Halime teyze güzel sevilmeyi hak ederken hiç sevilmemişti. Üç sevdalıdan, ikisi sevdasına kavuşurken diğeri karşılıksız aşkıyla yanıp kül olmuştu.

Mutfak kapısı hızlı bir şekilde açıldığında gelenin kim olduğunu tahmin ederek gözlerimi devirdim. Bende ne zaman gelişte başlayacak diye merak ediyordum.

"Yasmîn sonunda ananla konağın yolunu buldunuz. Valla biraz daha geç kalsaydınız işten kaytaracağınızı düşünecektim." dedi Azize teyze.

Kafamı yaptığım börekten kaldırmayıp Azize teyzeye cevabını verdim.

"Eğer işten kaytaracak olsaydık konakta çalışmazdık Azize teyze, evde vefamızı sürerdik."

"Zaten babanda evde vefanızı sürmenizi izin veriyordu değil mi Yasmîncim?" dedi Azize teyzenin kızı Dilan.

Duyduklarımla elim durdu, mutfak sessizliğe gömüldü. Bir dakika önce kargaşadan kendi sesimizi bile duymazken, şimdi kalbimin acılı atışını herkes duyuyordu. Mutfaktaki bütün kadınların gözü bendeydi herkes vereceğim tepkiyi endişeyle izliyordu. Burnumdan zor, titrek bir nefes aldım böğreği yapmaya devam ettim.

"Seni Allah'a hevale ediyorum Dilan." dedim sessizce.

Şimdi de endişeli bakışları, acılı bakışların aldığını hissediyordum, acıyorlardı bana. Anneme.
Başımı dik tutarak burnumu çektim, bir kez daha çektim. Gözlerim dolmuştu ama ağlamamak için kendimi tutuyordum. Dilan bana cevap vermedi, güldüğünü duydum sadece. Babamın bize şiddet uygulaması onun ve annesinin hoşuna gidiyordu. Dilan'ın babası Ahmet amca, Dilan'a ve Azize teyzeye bir kez olsun vurmamıştı aksine ikisinide çok seviyordu, özellikle Dilan'ı çok seviyordu, kıyamıyordu.
Ellerim titreye titreye böreği bitirdim, fırına attım. Halen gözlerim doluydu ve içim çıkana kadar ağlamak istiyordum. Ellerimi yıkamak için tezgah'ın önüne geçtim, musluğu açtım kenarda duran sabundan biraz elime döktüm suyun altında titreyen ellerimi yıkadım. Hemen yanımda duran Gülcemal teyze göz ucuyla titreyen ellerime baktı sonra yüzüme destek olmak için kolunu yavaşça koluma vurdu zaten aralarında beni en çok anlayan Gülcemal teyzeydi. Oda aynı benim gibi babasından çok dayak yemişti, onun da yarası babasıydı. Kafamı hafifçe Gülcemal teyzeye çevirdim gülümsedim oda aynı şekilde bana gülümsedi sonra bana gözleriyle 'bekle' işareti yapıp koltukta oturup telefonuyla ilgilenen Dilan'ın başına dikildi.

"Hayırdır Dilan iş bitti de bizim mi haberimiz yok." dedi.

Dilan başını telefondan kaldırıp, iki eli belinde karşısında dikilen Gülcemal teyzeye baktı.

"Ben işimi bitirdim Gülcemal teyze." dedi ve itici şekilde gülümsedi.

Gülcemal teyze ağzının ucuyla güldü.

"İyi, aferin sana. Şimdi kalk pilav yap." dedi.

"Ne?" Dedi Dilan afallayarak.

"Gülcemal, benim kızım işini bitirdi, yoruldu. Şimdi kızımı bırakta dinlensin." dedi Azize teyze sinirle. Soğan doğramayı bırakmış çatık kaşlarla Gülcemal teyzeye bakıyordu. Dilan, annesinin onu savunmasıyla çenesini yukarı dikti, gülümsedi. Gülcemal teyze, Azize teyzenin aksine sakindi ve sakinlikle konuşuyordu.

"Bizde yorulduk Azize abla ama oturmuyoruz. Hem ne o öyle işini bitirdi oturdu çocuk mu Dilan, kaç yaşında kız! Kalksın pilav yapsın."

Azize teyze kaşlarını iyice çattı, elindeki bıçağın sapını sıktı. Dudaklarını aralayıp konuşacaktı ki, Halime teyze söze atladı.

"Gülcemal doğruyu söyler, Dilan kalk pilav yap." dedi Azize teyzenin gözünün içine bakarak.

Dilan, Halime teyzenin lafıyla annesine baktı, annesi cevap vermeyince yerinden sinirle kalktı. Kalkarkende Gülcemal teyzeye ve Halime teyzeye yandan ters bakışlar attı. Gülcemal teyze bana döndü gülümseyerek bir gözünü kırptı, gülerek önüme döndüm.

Mutfağın kapısı açıldığında gelen kim diye baktım. Annem gelmişti, üzerinde Behramı uyutmanın rahatlığı vardı.
Annem hiç vakit kaybetmeden herkesin beğenisini topladığı musakka yemeğini yapmaya başladı, bende anneme yardım ederek patlıcanları soymaya başladım. Annemle musakka yemeğini yaparken bir yandan da gülerek sohbet ediyorduk sonra sohbetimize Gülcemal teyze katıldı ardından Hanife teyze, Heja teyze, Halime teyze katıldı. Azize teyze ve Dilan sohbetimize katılmadı onlar kendi aralarında konuşuyordu.
Biz gülerek sohbet ederken mutfağın kapısı sertçe açıldı hepimizin bakışları mutfağın kapısına döndü. Avjir teyze tülbentinin ucuyla kendine hava yaparak koltuğa kendine atarcasına bıraktı.

"Ayyhh ayhhh, öldümm öldümmm, ayhhh." dedi Avjir teyze.

Annem telaşla Avjir teyzenin yanına gitti elini tuttu.

"Avjir noldu?" dedi annem. Avjir teyzeyle annem aynı yaştaydı.

Avjir teyze iki üç kere derin nefesler alıp, verdi sonra konuştu.

"Ayyhh Delal, ayhh avludaki çamaşırlar kurumuştu onlar toplayıp ıslak çamaşırları asacaktım başıma Mardinin güneşi geçti. Ayyyhh çok fenayım!" dedi.

Halime teyze, eline kolonya aldı Avjir teyzenin yanına oturup el bileklerine ve boynuna kolonya sürdü.
Bende hemen limonlu su yaptım Avjir teyzeye götürdüm, Annem elimdeki limonlu suyu aldı Avjir teyzeye içirdi.

"Avjir teyze bana söyleseydin ya, ben kurumuş çamaşırları toplayıp ıslak çamaşırları asardım." dedim.

"Yasmîn'im ben nerden bileyim böyle olacağımı, bilseydim hiç yaparmıydım." dedi.

Bir süre sonra Avjir teyze kendine geldiğinde annemler Avjir teyzenin yanından kalktılar işlerine kaldığı yerden devam ettiler, bense Avjir teyzenin yarım kaldığı işini yapmak için mutfaktan çıktım. Konağın merdivenlerinden çıkarken güneşin ışığı gözüme vuruyordu, gözlerimi acıyla kıstım merdivenleri çıkmaya devam etti.
Büyük avluya geldiğimde ortada duran çamaşır sepetini gördüm. İpe sadece iki tane ıslak çamaşır asılmıştı.
Anlaşılan Avjir teyze, Mardinin sıcağı altında sadece kuru çamaşırları toplaya bilmişti. Oyalanmadan her bir ıslak çamaşırı silkeleyip astım bir yandan da elimin tersiyle alnımı siliyordum. Allahım bu ne sıcak böyle!
Çamaşır asmayı bitirdiğimde seslice nefesimi dışarıya verdim, sonunda bitti bir an hiç bitmeyecek sandım.
Çamaşır sepetini elime aldım avludan çıktım bir kat merdiven indikten sonra çamaşır odasına girdim sepeti odanın bir köşesine koyup çıktım. Merdivenlere doğru yürürken arkamdan birisinin tekrar tekrar adımı seslenmesiyle yerimde durdum, gülümseyerek arkamı döndüm.

"Yaşmîn!"

"Yaşmîn!"

Konağın gelinlerinden olan Bejna xanım'ın oğlu Şîyar elinde papatyalarla koşup bacaklarıma sarıldı.

"Yaşmîn, Yaşmîn!"

Neşeyle adımı söylemesi dudaklarımdaki gülümsemeyi büyüttü.

"Efendim canım." dedim şefkatle.

Başını yukarı doğru kaldırıp gülümseyerek bana baktı sonra peltek diliyle tatlı tatlı konuşmaya başladı.

"Yaşmîn, ben heyyerde şeni ayadım. Neydeydin sen?" dedi hesap sorarak.

Bir elimle Şîyar'ın sarı saçlarını okşadım. Allahım yiyecem şimdi bunun küçük ağzını!

"İşlerim vardı bebeğim onları yapıyordum." dedim.

Kafasını olumlu anlamda salladı bacaklarıma sarılmayı bırakıp bir iki adım geriye çekilde elinde tuttuğu papatyaları bana uzattı.

"Bunlayı şenin için topladım Yaşmîn."

Gülerek Şîyar'ın boyuna göre eğildim bana uzattığı papatyaları aldım, kokladım.

"Teşekkür ederim." dedim gülmeye devam ederek.

"Teşeküyünü beni yayanımdan öpeyek edebiliysin." dedi gözünü kırpadak.

Kendimi tutamayarak kahkaha attım. Allahım birde göz kırpıyo'ya yiycem bu çocuğu vallaha yiycem.

"Hmmm, öpeyim bari."

Şîyar gülerek sağ yanağını öpmem için kafasını çevirdi yüzümde ki gülümsemeyi silmeden sağ yanağını öptüm. Kafasını tekrar bana çevirdi iki elini yanağıma koydu.

"Bende şeni yayanından öpeyimmiy?" diye sordu.

Gülerek kafamı olumlu anlamda salladım yanağımı öpmesi için kafamı çevirdim. Şîyar ellerini yanağımdan çekmeden iki üç kere üst üste sol yanağımdan öptü. Kafamı Şîyar'a çevirdiğimde süt dişlerini göstererek güldü.

"Yaşmîn," dedi kafasını omzuna eğerek.

"Efendim." dedim bende onun gibi kafamı omzuma eğerek. Onunla aynı hareketi yapmam yüzündeki gülümsemeyi büyüttü.

"Şen beni şeviyon mu?"

"Çok seviyorum."

"Yaşmîn, benimle evlenşene hep biylikte yaşayalım."

Yine dayanamayarak kahkaha attım.

"Ama ben sana çok büyüğüm."

"Evleyeyim Yaşmîn, ben şeni çok şeviyoyum."

"Bende seni çok seviyorum Şîyar ama ben çok büyüğüm senden. Sen büyüdüğünde, ben yaşlanıcam. Sen beni yaşlı halde istiycekmisin?"

"İşteyim Yaşmîn, işteyim. Sen yeteyki benley evyen."

Gülerek Şîyar'ın yanağımdaki elinin içini öptüm.

"Şîyar,"

Bejna xanım'ın sesini duyduğumda gülmeyi kesip ayağa kalktım. Bejna xanım iki üç adım ilerde çatık kaşlarla oğluna bakıyordu.

"Şîyar sana odanda beni bekle demedim mi?" dedi kızgınlıkla.

Şîyar da annesine çatık kaşlarla bakıyordu.

"Anniş ya niye böyüyorşun bişi." dedi.

Bejna xanım beni yeni fark etmiş olacak ki gözlerini oğlundan alıp bana çevirdi, tebessüm etti bende Bejna xanım'a tebessüm ettim. Bejna xanım tekrardan oğluna bakıp elini tutması için uzattı.

"Hadi gel, seni bıcıbıcı yapalım." dedi.

"Anniş git git şuan Yaşmîne evyeyme teylifi yapıyoyum!"

Ben yine kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırırken, Bejna xanım gözlerini şaşkınlıka açarak oğluna baktı.

"Oğlum senin yaşın kaç evlilik diyorsun?"

Şiyar eliyle dört yaparak annesine gösterdi.

"Bu yaşıydayım Yaşmînle evyeyebilirim."

Bejna xanım kaşlarını sahte kızgınlıkla çattı oğlunun yanına hızla gelip kucağına aldı eliyle poposuna canını acıtmayacak şekilde vurdu.

"Şu yaramaza bak hele, evlenebilecekmiş." dedi.

"Evey evyeyebilecem!" dedi Şîyar dudaklarını bükerek.

Bejna xanım daha fazla oğlunun söylediklerine dayanamayarak güldü.
Bende daha fazla kendimi tutamayarak dudaklarımdan küçük kıkırtılar kaçırdım, Bejna xanım'ın gülüşü giderek kahkahaya dönüştüğünde kendimi tutmayı bırakıp bende kahkaha attım.
Bejna xanım kahkahasını durdurmadan bir elini omzuma koyup konuştu.

"Demek sen benin gelinim olacaksın, ha Yasmîn." dedi.

Alt dudağımı dişleyerek bakışlarımı kaçırdım.

"Evey anniş evey!" diye şakıdı Şîyar.

Bejna xanım, kahkahasını zar zor durdurup konuşmaya devam etti.

"Peki bu evliliğe Behram'ın izni varmı?"

"Behyay mı?"

"Evet Behram, ya ablasını sana vermek istemezse?"

Şîyar bir elini yanağına koyarak biraz düşündü sonra aklına geldiği fikirle gözleri parladı.

"Beydey Yaşmin'i kaçıyıyım." demesiyle Bejna xanım ve ben yine kahkahalara gömüldük.

"Yasmîn, benim oğlum seni ne yapıp edip alacak valla." diyerek omzuma yavaşça vurdu Bejna xanım.

"Aaaaaa amcayy." Şîyar'ın bir anda yukarı doğru bağırıp el sallamasıyla, Bejna xanımla kahkahamızı durdurup yukarı baktık.

Kalbim normal ritimdeyken, yukarda ki kişiyi görmemle ritmini bozdu hızlı hızlı atmaya başladı. Gözlerime değen kara gözlerle soluksuz kaldım.

Bir kat yukarda iki elini taştan balkona koymuş bize bakan daha doğrsu bana bakan bir Awir Hazar Zemheroğlu vardı.

Ne zamandan beri bizi izliyordu?

☀️

Bölüme oy vermeyi unutmayın😉

Sevdiğiniz sahne/ sevmediğiniz sahne?

Sizce gelecek bölümde ne olur?

Instagram Hesabım:

Yillmazey

Tiktok Hesabım:

Yillmazey

(Gelecek bölümlerden kesit atıyorum.)

Gelecek bölümde görüşürüz😘

Continue Reading

You'll Also Like

649K 30.7K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
48.9K 2.9K 59
Istanbul'u bir kızın Mardine gelin gitmesi...
76.3K 809 1
TANITIM.. Öğretmenliğinin ikinci senesinde olan genç ve güzel bir öğretmen Deniz'in nefret ve kin beslediği adama karşı büyük aşkı..Malesef her ş...
1.9K 107 12
İçimden geçenler,yazmak istediklerim olacak. Tamamen kendi düşüncelerim ve yazılarım... İçinde diziden alıntılar olacak.