18.BÖLÜM

15.8K 1.2K 221
                                    

KİTABIMI BEĞENMENİZ
DİLEĞİYLE,
İYİ OKUMALAR DİLERİM ❤️

yillmazey hesabımı takip etmeyi unutmayın

☀️

İnsanın ruhu kalbinden önce hissedermiş bunu o gün anladım. Ruh hissettiklerini kalbe aktarır, kalpte ruhta hissettiklerini hızlı çarparak haykırır mış. Yani ruh hissetmeden, kalp hissetmez miş. Her şey ruhta başlar kalpte biter miş.
Kalbim çok hızlı atıyordu, çok çok hızlı hemde ama ben bu çarpıntı'yı halen çözebilmiş değilim. Önceden olsa korku derdim ama bu korku değildi, bu farklı bir his'ti. Beynim bu tür düşüncelerle geceleri beni yatırmıyor sürekli düşündürüyordu bir çıkış yolu arıyordum ama bulamıyordum sanki tüm yollar sırf çıkmam için yollarını bana kapatmışlardı. Karma karışık duyguların içindeydim ne düşüneceğimi, nasıl hareket edeceğimi hiç bilmiyordum. Yüzümü sıkıntıyla gökyüzüne kaldırarak nefesimi bıraktım artık huzur bulduğum gökyüzü bile bana huzursuz geliyordu. Yüzümü geri eğerek yürümeye devam ettim. Kurstan çıkalı yarım saat olmuştu biraz olsun kafam dağılsın diye meydanda kurulan büyük pazarda geziniyordum. Hoşuma giden tezgahlarda durarak biraz bakınıyordum bir şey almadan gezmeye devam ediyordum. Etrafımdaki tezgahlara bakmaya devam ediyorken bir iki tezgah ilerideki meyve satan tezgah biraz acıkmış karnımın dikkatini çekince karnım guruldadı neyse ki etraf kalabalık ve gürültülü olduğundan kimse guruldamayı duymadı yine de çok utanmıştım. Gözlerimi çeşitli meyvelerin üzerinden ayırmadan tezgaha doğru yürüdüm. Tezgah'ın önüne geldiğimde gözlerimi meyvelerin üzerinde gezdirdim karnım açlığını hissettirmek için tekrardan guruldadığında daha fazla bakmakla oyalanmadan tezgah'ın başındaki yaşlı amcadan yarım kilo çilek ve yarım kilo üzüm istedim. Yaşlı amca'nın aldıklarımı daha büyük plastik kaba koymadan durdurdum, bez çantamın içinden aldığım suyumla aldığım meyveleri güzelce yıkadıktan sonra plastik kaba koydurttum. Yaşlı amca, içinde meyve olan plastik kapları kese kağıdına koyup bana uzattı, elinden aldım cüzdanımdan çıkardığım bir miktar parayı yaşlı amca'ya verdim.
Tezgahtan uzaklaşmadan bir kese kağıdı daha rica ettikten sonra ilerlemeye devam ettim. Elimi kese kağıdının içine atarak bir çilek aldım ve iştahla ağzımı götürerek ısırdım. Tatlı tat damağımda yayıldığında gözlerimi kısa bir an kapatarak keyif sürdüm. Çilekin sapını aldığım boş kese kağıdının içine attım.
Bir çilek daha alarak iştahla ısırdım gerçekten tadı çok güzeldi keşke biraz daha alsaydım.
Çarşıda aldığım çilekleri, üzümleri yiyerek ilerliyordum arada yanımdan geçen insanlar bana kınayıcı bakışlar atıyordu hiç umursamadan yoluma devam ediyordum. Ne var yani açız ve yolda yiyoruz sanki kötü bir şey yapıyorduk!
İlerden bir müzik sesi duyduğumda gözlerimi yandaki tezgahın üzerindeki takılardan çekerek şarkı söyleyen adamın etrafında küçük bir topluluk oluşturan insanlara çevirdim.
Her adımımda duyduğum türkü netleşirken adamın da sesinin çok güzel olduğunu fark ettim. Bildiğim bir türkü söylüyordu ister istemez kısık sesle türküyü söylemeye başladım.

"Gel beraber gezelim
Muradımız tez olur,
Salınada salınada gel haydi Yavrum
Dön dolaş yine bana gel."

Türkü söyleyen adamın yanından geçerken kafamı çevirerek topluluğun arasından türkü söyleyen adamın yüzüne bakmaya çalıştım. Gördüğüm kadarıyla orta yaşlarda birisiydi.
Kafamı çevirdiğimde türküyü söylemeye devam ediyordum bir kez dilime dolaşmıştı.

"Beyaz giyme tanırlar
Seni yolcu sanırlar
Zaten bende talih yok
Seni benden alırlar
Salınada salınada gel, haydi yavrum
Dön dolaş yine bana gel."

Aşk-ı MardinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin